CUMHURİYET GAZETESİ’NİN BOMBALANMASI, DANIŞTAY BASKINI VE
“GİZLİ TANIK”(!) OSMAN YILDIRIM’IN DURUMU
5 Mayıs 2006 günü Cumhuriyet Gazetesinin Şişli’deki binasına el bombaları atıldı. Bu saldırının şoku ve kamuoyu yankıları devam ederken, 10 Mayısta gazeteye ikinci bir saldırı daha yapıldı. Derken ertesi gün üçüncü saldırı haberi geldi. Cumhuriyet Gazetesinin iddiasına göre saldırganlar, bombaları tekbir sesleriyle atmışlardı. Çok geçmeden kamera görüntüleri istihbarat ve terörle mücadele şubeleri tarafından incelenmeye başlandı. Saldırıdan sonra özel güvenlik ve polis memurlarının saldırganların arkasından ateş açtıkları tespit edildi. İstanbul Emniyeti tarafından soruşturma için özel bir ekip görevlendirildi. Ancak her nedense saldırı basında gerektiği kadar yer bulmamıştı. Bazı gazeteler saldırının odağının Cumhuriyet aracılığıyla Laikliğe olduğunu savundular. Ta ki Danıştay’a düzenlenen baskına kadar.
17 MAYIS 2006 KANLI DANIŞTAY BASKINI
Danıştay baskınını gerçekleştirip olay yerinden ayrılamadan bir polis memuru tarafından yakalanan adının Alparslan Arslan olduğu öğrenilen saldırgan, bir avukattı. Bu nedenle Danıştay binasına girerken zorluk çekmedi. Olay saat 10:00 sularında gerçekleşti. Danıştay 2. Dairesi’nin toplantı salonuna giren saldırgan, Glock 19 Austıa marka GNF 823 seri numaralı silahla Hakim Mustafa Yücel Özbilgin’i öldürdü. Ayfer Özdemir, Ayla Gönenç, Ahmet Çobanoğlu ve Mustafa Birden saldırıdan yaralı olarak kurtuldular. Olay medya tarafından Danıştay 2. Daire’sinin verdiği bir karar olan anaokulu müdürünün “türban yasağı” nedeniyle gerçekleştiği şeklinde yansıdı. Aynı gün Danıştay 11. Daire üyesi Yurdagül Diçnsoy, saldırının 2. Dairenin verdiği türban karar ilgili olduğunu açıklıyordu. Fail Arslan emniyette verdiği ifadede “ Osmanlı topraklarında Osmanlı’nın torunlarına türbanı yasaklayanlara hesap sordum. Ben Türk milliyetçisiyim. Her şeyi ben planladım ve kimsenin katkısı yok. Bir örgüt de yok, vatanını seven herkesin yapması gerekeni yaptım.”diyordu.
ALPARSLAN ASLAN KİMDİR
1977 yılında Bingöl’ün Kığı ilçesine bağlı Nacaklı Köyünde doğdu. Etrafında Ülkücü kimliğiyle tanınıyordu. 25 Eylül 2005 tarihinde Bilgi Üniversitesinde yapılan Ermeni Konferansı’nı protesto eden grubun içinde bulundu. 3 Aralık 2005’te İstanbul Göztepe parkı’na cami yapılması için Kadıköy belediyesi aleyhine yapılan gösterilerde de bulunduğu iddia ediliyor. 16 Nisan 2006’da Diyarbakır’da Mustazaflar (Ezilmişler) Derneği’nin düzenlediği Kutlu Doğum gösterilerine katıldığı biliniyor.
DANIŞTAY BASKININA NEDEN OLAN TÜRBAN KARARININ KISA HİKAYESİ
2001 yılında Gölbaşı Anaokulu’na müdür olarak atanan Aytaç Kılınç, türban takması nedeniyle Milli Eğitim İl müdürlüğü’ne gelen şikayetler üzerine İl Müdürlüğü soruşturma başlatmış Kılınç görev yaptığı okuldan alınarak Mamak Kıbrıs Köyü İlköğretim okuluna çocuk gelişimi öğretmeni olarak atanmıştı. Aytaç Kılınç atama üzerine Ankara 6.İdare Mahkemesi’ne dava açtı. Mahkeme atamayı iptal etti, ancak Ankara Valiliği bu kararı temyize götürdü. Danıştay 2. Dairesi okula gidiş gelişlerinde türban takan bir öğretmenin anaokulu müdürü olamayacağı yönünde görüş belirterek “Anayasaya göre, çağdaş eğitim esaslarına dayanan düzenin, laiklik ilkesinin gözardı edildiği bir ortam olması mümkün değildir.” dedi ve mahkemenin kararını iptal etti.
Bazı gazeteler Vakit Gazetesinin saldırıdan kısa bir süre önce manşetten Danıştay 2. Dairesinin karara imza atan üyelerinin resimleriyle birlikte yayınladığı haberi “hedef gösterme” olarak nitelediler. Alparslan Arslan Danıştay binasını girişini ve saldıyı nasıl gerçekleştirdiğini şöyle anlatıyordu:
“ Ana giriş kapısında avukat kimlik kartımı göstererek girdim. Kapı geçerken kuvvetli bir sinyal vermedi. Görevliler de beni durdurmadı. Bir gün önce keşif yaptığım için doğrudan 2. Saire Başkanlığı katına çıktım. Önce başkanın kapısını açmak istedim, kilitliydi. Bu arada çaycı çay tepsisiyle başkanın odasının yanındaki odaya girince üyelerin orada toplantıda olduğunu anladım, çaycının arkasından bende girdim. Oval masanın etrafındaydılar. O anda anaokulu öğretmeninin işine gidip gelirken başörtüsü takmaması gerektiği ile ilgili kararı veren üyeleri seçmeye çalıştım. Sonra ateş ettim. Asıl hedefim başkanı öldürmekti. Üyeleri de teşhis edince onlara da eteş ettim.”
Alparslan Arslan yakalanma anını şu şekilde anlatıyordu:
“Çıkarken kimse arkamdan gelmesin diye sekreterin odasının tavanına ateş ettim. Koridora çıktığımda kimse yoktu. Merdiven başına gelince tabancayı çantama koydum. Yürüyerek sakin bir şekilde indim. Tüp geçitten geçerken karşıdan bir polis geldi. Kendisini geçene kadar hareket yapmadı. Geçtikten sonra birden dönerek sol koluma girdi, beni bir odaya doğru götürmek istedi. Elinden kurtulup kaçmaya çalışınca boğuşmaya başladık, birlikte yere düştük. Bu arada çantadaki tabancayı tekrar çıkartıp korkutmak için tavana doğru ateş ettim. Bu arada bir polis daha geldi, birlikte elimdeki silahı aldılar, ellerimi arkadan kelepçelediler.”
22 Mayıs 2006 tarihinde Emniyet yetkilileri Danıştay baskını ve Cumhuriyet Gazetesi saldırısının “örgütsel bir hareket” olduğunun tespit edildiği ve bütün yapılanmanın deşifre edilerek faillerin yakalandığı bilgisini vermişti. Cumhuriyet Gazetesine düzenlenen saldırılarda kullanılan el bombalarının MKE tarafından 1978 ve 1985 yıllarında Kara Kuvvetleri için üretildiği de belirleniyordu.
Ankara Cumhuriyet Savcılarından Şemsettin Özcan, Danıştay baskını ve Cumhuriyet Gazetesi saldırısını birleştirdi ve iddianameyi o şekile oluşturdu. Buna göre 9 kişi hakkında dava açılmasını istedi. Suç işledikleri iddia edilen şahıslar şunlardı: Alparslan Arslan, Süleyman Esen, Salih Kurter, Osman Yıldırım, İsmail Sağır, Tekir İrşi, Erhan Timuroğlu, Aykut Metin Şükre, Ayhan Parlak. İddianamede “Şüpheliler ile maktul ve mağdurlar arasında şahsi hiçbir husumaet bulunmadığı, türban örtüsü ile ilgili Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan karikatür ( Turhan Selçuk’un türbanlı domuz karikatürü) ile Danıştay 2. Dairesi’nce verilen türban kararını esas alan şüpheliler bir araya gelerek böyle bir oluşum meydana getirmişlerdir. Oluşum toplum üserine baskı kurmak, kendi deyimleriyle ders vermek amacı ile örgütlenmiştir. Terör örgütlerinin kuruluşunda amaç önemli bir unsurdur. Türban örtüsünü korumaya yönelik örgütlenmiş bu oluşumda bu husus açıkça görülmektedir.”
İddianameden alıntıladığım bölümde de görüldüğü üzere, amaç” türban örtüsünü korumak” amacıyla bir araya gelmiş bir “örgüt” bulunmaktadır.
İddianamede “Haklarında kamu davası açmaya yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediği için… Muzaffer Tekin, Mehmet Zekeriya Öztürk, Teoman Ekşioğlu, Hüseyin Görüm, Zeki Yurdakul Çağman, Mahmut Öztürk, Atilla Erer, Nihat Gürkan, Sinan Berberoğlu, Orhan Kadı, Saim Öden, Mehmet Atmaca, Nusret Aras, Osman Mutlu” hakkında kovuşturmaya gerek görülmemiştir.
Yakalanan sanıklardan durumu en ilginç ve sicili en kabarık olan Osman Yıldırım, (aynı zamanda Ergenekon Soruşturmasının gizli tanıklarından) Emniyete verdiği ifadesinde saldırı planının detaylarını veriyordu. Ancak o detaylara geçmeden önce Osman Yıldırım’dan ve onun kabarık suç dosyasından bahsetmekte fayda var.
Osman Yıldırım 1969 Kars Kağızman doğumlu. Ergenekon İddianamesinde 9 numaralı tanık olan Yıldırım’ın suç dosyasında ruhsatsız silah taşımaktan, adam öldürmeye teşebbüse, fuhuşa aracılık etmekten, ablasını öldürmeye kadar bir çok sabıka mevcut:
Eyüp 1. Ağır Ceza Mahkemesi 1995/78 sayılı dosya: 30.11.2006 tarihinde kasten adam öldürmeye teşebbüs, ruhsatsız silah taşımak suçlarından 9 yıl hapis cezası.
Akhisar Aliye Ceza Mahkemesi 1989/32 sayılı dosya: ablasını öldürmek suçundan 29 yıl hapis cezası.
Kırklareli Asliye Ceza Mahkemesi 1998/215 sayılı dosya: nüfus kağıdında yaptığı sahtecilikten mahkumiyet.
Erzurum 1. Asliye Ceza Mahkemesi 1989/391 sayılı dosya: 14.07.1998 tarihinde fuhuşa aracılık etmek suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezası.
Teknik takipte zapt altına alınan konuşmalarında “Atatürk” hakkında “İngiliz Piçi” diyerek hakaret eden Osman Yıldırım, 12. Asliye Mahkemesi’nin 27.06.2008 tarihli celsesinde bu durumu şöyle ifade etmişti:
“GİZLİ TANIK”(!) OSMAN YILDIRIM’IN DURUMU
5 Mayıs 2006 günü Cumhuriyet Gazetesinin Şişli’deki binasına el bombaları atıldı. Bu saldırının şoku ve kamuoyu yankıları devam ederken, 10 Mayısta gazeteye ikinci bir saldırı daha yapıldı. Derken ertesi gün üçüncü saldırı haberi geldi. Cumhuriyet Gazetesinin iddiasına göre saldırganlar, bombaları tekbir sesleriyle atmışlardı. Çok geçmeden kamera görüntüleri istihbarat ve terörle mücadele şubeleri tarafından incelenmeye başlandı. Saldırıdan sonra özel güvenlik ve polis memurlarının saldırganların arkasından ateş açtıkları tespit edildi. İstanbul Emniyeti tarafından soruşturma için özel bir ekip görevlendirildi. Ancak her nedense saldırı basında gerektiği kadar yer bulmamıştı. Bazı gazeteler saldırının odağının Cumhuriyet aracılığıyla Laikliğe olduğunu savundular. Ta ki Danıştay’a düzenlenen baskına kadar.
17 MAYIS 2006 KANLI DANIŞTAY BASKINI
Danıştay baskınını gerçekleştirip olay yerinden ayrılamadan bir polis memuru tarafından yakalanan adının Alparslan Arslan olduğu öğrenilen saldırgan, bir avukattı. Bu nedenle Danıştay binasına girerken zorluk çekmedi. Olay saat 10:00 sularında gerçekleşti. Danıştay 2. Dairesi’nin toplantı salonuna giren saldırgan, Glock 19 Austıa marka GNF 823 seri numaralı silahla Hakim Mustafa Yücel Özbilgin’i öldürdü. Ayfer Özdemir, Ayla Gönenç, Ahmet Çobanoğlu ve Mustafa Birden saldırıdan yaralı olarak kurtuldular. Olay medya tarafından Danıştay 2. Daire’sinin verdiği bir karar olan anaokulu müdürünün “türban yasağı” nedeniyle gerçekleştiği şeklinde yansıdı. Aynı gün Danıştay 11. Daire üyesi Yurdagül Diçnsoy, saldırının 2. Dairenin verdiği türban karar ilgili olduğunu açıklıyordu. Fail Arslan emniyette verdiği ifadede “ Osmanlı topraklarında Osmanlı’nın torunlarına türbanı yasaklayanlara hesap sordum. Ben Türk milliyetçisiyim. Her şeyi ben planladım ve kimsenin katkısı yok. Bir örgüt de yok, vatanını seven herkesin yapması gerekeni yaptım.”diyordu.
ALPARSLAN ASLAN KİMDİR
1977 yılında Bingöl’ün Kığı ilçesine bağlı Nacaklı Köyünde doğdu. Etrafında Ülkücü kimliğiyle tanınıyordu. 25 Eylül 2005 tarihinde Bilgi Üniversitesinde yapılan Ermeni Konferansı’nı protesto eden grubun içinde bulundu. 3 Aralık 2005’te İstanbul Göztepe parkı’na cami yapılması için Kadıköy belediyesi aleyhine yapılan gösterilerde de bulunduğu iddia ediliyor. 16 Nisan 2006’da Diyarbakır’da Mustazaflar (Ezilmişler) Derneği’nin düzenlediği Kutlu Doğum gösterilerine katıldığı biliniyor.
DANIŞTAY BASKININA NEDEN OLAN TÜRBAN KARARININ KISA HİKAYESİ
2001 yılında Gölbaşı Anaokulu’na müdür olarak atanan Aytaç Kılınç, türban takması nedeniyle Milli Eğitim İl müdürlüğü’ne gelen şikayetler üzerine İl Müdürlüğü soruşturma başlatmış Kılınç görev yaptığı okuldan alınarak Mamak Kıbrıs Köyü İlköğretim okuluna çocuk gelişimi öğretmeni olarak atanmıştı. Aytaç Kılınç atama üzerine Ankara 6.İdare Mahkemesi’ne dava açtı. Mahkeme atamayı iptal etti, ancak Ankara Valiliği bu kararı temyize götürdü. Danıştay 2. Dairesi okula gidiş gelişlerinde türban takan bir öğretmenin anaokulu müdürü olamayacağı yönünde görüş belirterek “Anayasaya göre, çağdaş eğitim esaslarına dayanan düzenin, laiklik ilkesinin gözardı edildiği bir ortam olması mümkün değildir.” dedi ve mahkemenin kararını iptal etti.
Bazı gazeteler Vakit Gazetesinin saldırıdan kısa bir süre önce manşetten Danıştay 2. Dairesinin karara imza atan üyelerinin resimleriyle birlikte yayınladığı haberi “hedef gösterme” olarak nitelediler. Alparslan Arslan Danıştay binasını girişini ve saldıyı nasıl gerçekleştirdiğini şöyle anlatıyordu:
“ Ana giriş kapısında avukat kimlik kartımı göstererek girdim. Kapı geçerken kuvvetli bir sinyal vermedi. Görevliler de beni durdurmadı. Bir gün önce keşif yaptığım için doğrudan 2. Saire Başkanlığı katına çıktım. Önce başkanın kapısını açmak istedim, kilitliydi. Bu arada çaycı çay tepsisiyle başkanın odasının yanındaki odaya girince üyelerin orada toplantıda olduğunu anladım, çaycının arkasından bende girdim. Oval masanın etrafındaydılar. O anda anaokulu öğretmeninin işine gidip gelirken başörtüsü takmaması gerektiği ile ilgili kararı veren üyeleri seçmeye çalıştım. Sonra ateş ettim. Asıl hedefim başkanı öldürmekti. Üyeleri de teşhis edince onlara da eteş ettim.”
Alparslan Arslan yakalanma anını şu şekilde anlatıyordu:
“Çıkarken kimse arkamdan gelmesin diye sekreterin odasının tavanına ateş ettim. Koridora çıktığımda kimse yoktu. Merdiven başına gelince tabancayı çantama koydum. Yürüyerek sakin bir şekilde indim. Tüp geçitten geçerken karşıdan bir polis geldi. Kendisini geçene kadar hareket yapmadı. Geçtikten sonra birden dönerek sol koluma girdi, beni bir odaya doğru götürmek istedi. Elinden kurtulup kaçmaya çalışınca boğuşmaya başladık, birlikte yere düştük. Bu arada çantadaki tabancayı tekrar çıkartıp korkutmak için tavana doğru ateş ettim. Bu arada bir polis daha geldi, birlikte elimdeki silahı aldılar, ellerimi arkadan kelepçelediler.”
22 Mayıs 2006 tarihinde Emniyet yetkilileri Danıştay baskını ve Cumhuriyet Gazetesi saldırısının “örgütsel bir hareket” olduğunun tespit edildiği ve bütün yapılanmanın deşifre edilerek faillerin yakalandığı bilgisini vermişti. Cumhuriyet Gazetesine düzenlenen saldırılarda kullanılan el bombalarının MKE tarafından 1978 ve 1985 yıllarında Kara Kuvvetleri için üretildiği de belirleniyordu.
Ankara Cumhuriyet Savcılarından Şemsettin Özcan, Danıştay baskını ve Cumhuriyet Gazetesi saldırısını birleştirdi ve iddianameyi o şekile oluşturdu. Buna göre 9 kişi hakkında dava açılmasını istedi. Suç işledikleri iddia edilen şahıslar şunlardı: Alparslan Arslan, Süleyman Esen, Salih Kurter, Osman Yıldırım, İsmail Sağır, Tekir İrşi, Erhan Timuroğlu, Aykut Metin Şükre, Ayhan Parlak. İddianamede “Şüpheliler ile maktul ve mağdurlar arasında şahsi hiçbir husumaet bulunmadığı, türban örtüsü ile ilgili Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan karikatür ( Turhan Selçuk’un türbanlı domuz karikatürü) ile Danıştay 2. Dairesi’nce verilen türban kararını esas alan şüpheliler bir araya gelerek böyle bir oluşum meydana getirmişlerdir. Oluşum toplum üserine baskı kurmak, kendi deyimleriyle ders vermek amacı ile örgütlenmiştir. Terör örgütlerinin kuruluşunda amaç önemli bir unsurdur. Türban örtüsünü korumaya yönelik örgütlenmiş bu oluşumda bu husus açıkça görülmektedir.”
İddianameden alıntıladığım bölümde de görüldüğü üzere, amaç” türban örtüsünü korumak” amacıyla bir araya gelmiş bir “örgüt” bulunmaktadır.
İddianamede “Haklarında kamu davası açmaya yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediği için… Muzaffer Tekin, Mehmet Zekeriya Öztürk, Teoman Ekşioğlu, Hüseyin Görüm, Zeki Yurdakul Çağman, Mahmut Öztürk, Atilla Erer, Nihat Gürkan, Sinan Berberoğlu, Orhan Kadı, Saim Öden, Mehmet Atmaca, Nusret Aras, Osman Mutlu” hakkında kovuşturmaya gerek görülmemiştir.
Yakalanan sanıklardan durumu en ilginç ve sicili en kabarık olan Osman Yıldırım, (aynı zamanda Ergenekon Soruşturmasının gizli tanıklarından) Emniyete verdiği ifadesinde saldırı planının detaylarını veriyordu. Ancak o detaylara geçmeden önce Osman Yıldırım’dan ve onun kabarık suç dosyasından bahsetmekte fayda var.
Osman Yıldırım 1969 Kars Kağızman doğumlu. Ergenekon İddianamesinde 9 numaralı tanık olan Yıldırım’ın suç dosyasında ruhsatsız silah taşımaktan, adam öldürmeye teşebbüse, fuhuşa aracılık etmekten, ablasını öldürmeye kadar bir çok sabıka mevcut:
Eyüp 1. Ağır Ceza Mahkemesi 1995/78 sayılı dosya: 30.11.2006 tarihinde kasten adam öldürmeye teşebbüs, ruhsatsız silah taşımak suçlarından 9 yıl hapis cezası.
Akhisar Aliye Ceza Mahkemesi 1989/32 sayılı dosya: ablasını öldürmek suçundan 29 yıl hapis cezası.
Kırklareli Asliye Ceza Mahkemesi 1998/215 sayılı dosya: nüfus kağıdında yaptığı sahtecilikten mahkumiyet.
Erzurum 1. Asliye Ceza Mahkemesi 1989/391 sayılı dosya: 14.07.1998 tarihinde fuhuşa aracılık etmek suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezası.
Teknik takipte zapt altına alınan konuşmalarında “Atatürk” hakkında “İngiliz Piçi” diyerek hakaret eden Osman Yıldırım, 12. Asliye Mahkemesi’nin 27.06.2008 tarihli celsesinde bu durumu şöyle ifade etmişti:
Sürecek...
Gölgeadam: tüm hakları yazarına aittir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder