25 Haziran 2009 Perşembe

Başbakan'ın Timleri





I.
BAŞBAKAN’IN TİMLERİ
Gazeteci yazar Yavuz Donat, 2003 yılının Temmuz ayında Sabah gazetesinde yazdığı köşe yazısında Başbakan R. Tayyip Erdoğan'a bağlı bir “organizasyon”dan bahsediyordu. Buna göre o dönem Başbakan'ın “yolsuzluğun damarına indik” diyerek muğlak bıraktığı, ısrarlar üzerine “bekleyin” demekle yetindiği bu “damar”ı Yavuz Donat araştırmış ve sonunda bütün “iç güvenlik birimleri”nin içinde olduğu, “İçişleri” ve “Adalet Bakanları”'nın bilgisi dahilinde, ancak, doğrudan “Başbakan”'a bağlı bu “organizasyon”u ortaya çıkartmıştı. Hatta ortaya çıkartmakla kalmamış faaliyetlerin yürüdüğü binaya kadar ulaşmış, içerideki birimin özelliklerini dahi detaya inmeden tespit etmişti. Çalışmalar “gizli”, çalışanlar “tecrubeli” ve “tiribünlere oynayan” insanlar değildi. Bu “operasyonel yeteneği” yüksek birim “yargı”, “güvenlik” ve “ekonomi” konusunda “uzman” kişilerden oluşturulmuştu. Söz konusu yazıya göre aynı tarihlerde “yargı” ve“emniyet”te bazı atamalar yapılmış, fakat bu “uzman kadro”ya dokunulmamıştı. Sabah gazetesi henüz el değiştirmemişti. O tarihten sonra Yavuz Donat bu yazıdan hiç bahsetmedi. Kamuoyu bir şekilde bu “hayati konu”yu ve bu tartışmasız “gazetecilik başarısı”nı görmezden geldi ya da getirildi. “Başkakan'ın Timleri” “sır” olarak kalmıştı.



Yavuz Donat’ın bu haberi üzerine 11 Temmuz 2003 tarihinde CHP Milletvekili Atilla Kart TBMM’ne konuyla ilgili soru önergesi vermiş, bu önergeye 30 Eylül 2003 tarihinde M.Ali Şahin kanalıyla Başbakan cevap vermiş Demokratik yönetimlerdeki uygulamalardan bahsederek, böyle bir şeyin olmadığını şu cümlelerle belirtmişti:

“ …Bunların dışında keyfi, otoriter, kişisel ve kendine özgü denetim mekanizmaları kurmak ve bunlar üzerinden denetim yapmak ancak ve ancak demokrasiyi içine sindirememiş, halk iradesini ve Anayasayı dikkate almayan, baskıcı ve meşruiyeti kendinden menkul bir anlayışın yönetim anlayışı olabilir…”



Atilla Kart bu cevabın ardından haberin sahibi Yavuz Donat’a AKP’nin haberi yalanlaması konusunu ileterek, kendisini göreve davet etmiştir. Ancak Yavuz Donat şu ana kadar konu hakkında Atilla Kart’a cevap vermediği gibi, hiçbir şekilde konuşmadı ve yazmadı.
Meclis telekulak soruşturma komisyonu üyesi CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, Başbakan Erdoğan MİT’in, Emniyet Genel Müdür’lüğünün ve Jandarma’nın dışında, sivillerden oluşan özel bir istihbarat örgütü kurduğunu, hükümete ve AKP’ye muhalif takip ettiğini ve dinlediğini iddia etiyor, ellerinde 14 adet mobil dinleme cihazı olduğunu ve bunlar vasıtasıyla ortam dinlemesi yapıldığına işaret ediyordu.



İsrail ve Kanada yapımı ve son derece gelişmiş bir teknolojiye sahip olan mobil dinleme cihazlarının 2005 tarihinden itibaren ithal edilmiş olmasına karşın, nerede ve kimlerin elinde bulunduğu şu an için bir muamma. Meclis tekekulak soruşturma komisyonu soruşturma kapsamında Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek komisyonda ifade verirken sözkonusu araçların kendilerinde bulunmadığını beyan etmişti. Kamuoyunda o dönem tartışmalara konu olan mobil dinleme cihazlarını bildiğimiz kadarıyla kendilerinde bulunduğunu hiçbir devlet kurumu sahiplenmedi.

Komisyonda yasal ve yasadışı dinlemenin kaynağını belirleyebilmek için Jandarma ve MİT görevlilerinin de davet edilmesi gündeme getirildiği halde Komisyon başkanı AKP’li Cemal Yılmaz Demir ve AKP milletvekilleri tarafından kabul edilmediği gibi, mobil dinleme araçlarını kimlerin ithal ettiğini bulmak amacıyla Gümrüklerden Sorumlu Devlet Bakanlığı’ndan soruşturulması teklifini de kabul etmediler. Neticede komisyon başkanı ivedi bir şekilde raporunu hazırlayarak dosyayı kapattı.



Şu günlerde aniden ortaya çıkan neredeyse gün aşırı bir paşanın, bir bürokratın, siyasetçinin ses kayıtları çeşitli haber kanallarında ve özellikle internetten yayın yapan gazetelerde yayınlanması ve kayıtların haliyle kimler tarafından yapıldığı belli olmadığından bence bu mobil dinleme araçlarının ilgisi var.

CHP Milletvekili Ahmet Ersin konuyla yakından alakalı. Isırarlı ve istikrarlı biçimde konuyla ilgilendiği ve takip ettiği de ortada. Katıldığı bir TV programında bu sivil istihbarat timinin Emniyet İstihbaratla yakın temas halinde olduğunu da söylediği dikkatlerden kçmamıştı.
Şu anda Emniyet Genel Müdür’lüğü İstihbarat Daire Başkanı olan Ramazan Akyürek, İstanbul’da görev yaptığı sırada dönemin İstanbul Valisi Erol Çakır tarafından siciline “İrticai faailyetlerde bulunur. (Fethullahçıdır)” notu düşülmüş, sicil notu 100 üzerinden 35 olan biri.
Uzmanlara göre bu özelliklerde sicile sahip birinin söz konusu görevde bulunması mümkün değil. Ancak Ramazan Akyürek’in görevden uzaklaştırılması bir yana merkeze bile alınmadığı kamuoyunun malumu.



Akyürek Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan önce Trabzon Emniyet Müdürü olarak görev yapmıştı. Bilindiği üzere Trabzon’da bulunan Katolik Kilisesi Rahibi Santoro cinayeti burada işlendi. Ayrıca Hırant Dink cinayetinin planlayıcıları, failleri ve azmettiricileri de Trabzon’da olmakla birlikte, Bizzat Ramazan Akyürk tarafından emniyet ihbarcısı olarak kullanılan isimler. Akyürek ve yardımcısı hakkında “Dink suikastıyla ilgili ihmalleri” nedeniyle Adalet Bakanlığı tarafından bir soruşturma açıldığını da belirtmekte fayda var.



Kamuoyunda hararetle tartışılan devlet içindeki “Fethullahçı yapılanma”nın özellikle Emniyet içindeki kadrolaşması bu gün artık kimsenin inkar edemeyeceği bir gerçek olduğu halde, bizzat siciline amirleri tartafından bu notlar düşülmüş insanlar inkar edebilmektedir.
Geçmiş dönemde Fethullah Gülen tarafından devlet içindeki kadrolaşmanın gerekliliği ve o hedefe varmak için izlenecek çok gizli yolların öğretildiği video kayıtları ortada olduğu halde, bu gün artık kendisi dahi ( söz konusu videolarda anlatılan hedefe ulaşma politikası işlemiş olmalı) devlet içerisindeki bu kadrolaşmanın normal olduğunu söyleyebilmektedir. Bu konuyla ilgili son dönemde ortaya çıkan “AKP ve Gülen’i Bitirme Planı” olarak adlandırılan belgeyle ilgili Fethullah Gülen’i destekleyen http://www.herkul.org/ sitesindeki 12.06.2009 tarihli “Kirli Tezgah” isimli videoyu izlemek yeterlidir.
Söz konusu videoda Gülen, kendilerinin millete ve geleceğine, Cumhuriyet’e ters, demokrasiye ters bir hareket olmadıklarını belirtirken, yol doğruysa ve niyetimiz milletimiz ve insanlık adına doğru bir yolda yürünüyorsa, sağdan soldan gelen sözlere kulak asılmaması gerektiğini de hareketin içendeki ülküdaşlarına telkin ederek yüreklendirme, davada durmadan gidilmesi gerektiğini de anlatmaktadır.



Aşağıda ayrıntılarıyla işlemiş olduğumuz “Danıştay Baskını” ile ilgili fail avukat Aparslan Arslan’ın da Fethullah Gülen’le ilişkili olduğu gözlerden kaçmıyor. Arslan’ın 16 Temmuz 2007’de davanın 14. celsesinde kullandığı ifadeler oldukça ilginç:
“…İslami düşünceye alçakça saldırı dolayısıyla bu operasyonu yaptım. Fethullah Gülen’den de özür diliyorum. Ayrıca Fethullah Gülen’e de sevgi ve saygılarımı bildiriyorum…”
Diğer taraftan Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan, kendisini telefonla tehdit eden bir ismin izini sürerken enteresan bildilere ulaşmış. O isim Kemalettin Gülen. İstanbul Barasu avukatlarından. Hakan şöyle devam ediyor:



Bir Kemalettin Gülen, Fethullah Gülen’in yakın akrabasıdır… Bir rivayete göre yeğeni, bir başka rivayete göre ise amcaoğlu.



İki: Danıştay saldırısını gerçekleştiren Alparslan Arslan’ın mahkemede verdiği ilk ifadede Kemalettin Gülen’in adı sıkça geçmektedir.



Üç: Kendisi de bir avukat olan Alparslan Arslan, Danıştay saldırısından önce Hukuk Fakültesi’nden arkadaşı Kemalettin Gülen’le saldırı işini görüştüğünü söyledi… Bu ifade mahkeme tutanaklarında yer almaktadır.


Dört: Kemalettin Gülen, Danıştay saldırısından önce Danıştay İkinci Dairesi Başkanı Mustafa Birden’i evinden telefonla arayarak küfretmiş…



Bilindiği üzere Ergenekon Soruşturması ve Danıştay Baskını birleştirildi. Ancak, ileride derinlemesine tartışacak olduğumuz Danıştay Baskınının başka bir davayla ilişkilendirilmesi ve birleştirilmesi işleminin nasıl olduğunu, aradaki bağın nasıl kurulduğunu, bunun mümkün olup olmayacağına dair soruların cevabını bir nebze olsun buraya kadar olan bölümde vermiş olduk.


Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde yapılan sorgusunda Alparslan Arslan’a Ergenekon Soruşturmasının şeması gösterilerek, emirleri Doğu Perinçek’ten alıp almadığı sorulmuş, ancak Arslan, böyle bir şeyin mümkün olmayacağı mealinde bir cevap vermiştir. İleride açıkça görüleceği üzere Ergenekon Soruşturması ve Danıştay Baskını, Osman Yıldırım denen ve sicili oldukça kabarık bir isme dayanıyor. Danıştay Baskını sanıkları arasında olan Yıldırım, ne olduysa birden bire Ergenekon Soruşturmasına “Gizli Tanık” olarak dahil edilmiş, ancak gizli kalamamıştır.
Sürecek...
Avni KANTAN: tüm hakları yazarına aittir.

2 yorum:

  1. Çok isabetli ve güzel bir yazı tebrikler

    YanıtlaSil
  2. Helal olsun. Gerçekleri yazanlar da cesur olmalı. Yandaş medyada palavralarla milletin kafası bulandırılıp duruyor.

    YanıtlaSil

gallery

Gölge Adam