Çok “pişkin” gördüm. Ama samimi söylüyorum Zahit Akman kadar pişkinine ilk defa rastlıyorum.
Adam ne etik tanıyor ne hukuk, ne siyaset ne ast ne de üst.
Belgede tahrifat yaptığı halde, konuyu döndürdü dolaştırdı siyasi husumet mağduru olmaya getirdi. Pes!
Alman mahkemesinin “asıl failler” dediği listede yer almıyormuş gibi, halkın samimi (vicdani) duygularıyla oynanmamış gibi, ortaya çıkıp böyle tutar yanı olmayan komplo iddialarıyla kimi kandırdığını sanıyor bilmiyorum.
Aslında biliyorum. Deniz Feneri’nin bilmeden kurbanı olmuş, kurban olduğunun, aldatıldığının farkında bile olmayan – ki olsalar şimdiye kadar binlerce dava açılmış olması gerekirdi- anlamsız şekilde Deniz Feneri’ne “düşkün” insanları.
Hatırlarsınız Zahit Akman Almanya’ya giriş yasağı olduğuna dair haberleri yalanlarken Main-
Taunus Bölgesi Yabancılar Dairesi’nin yazısını ekranlara sallaya sallaya “işte belge yasak falan yok” derken aynı belgedeki bir paragrafın oradan silinmiş olduğunu birkaç gün önce bir Tv kanalında belgenin başka bir nüshasını görünce hepimiz anladık.
Akman’ın avukatının samimyetsiz bulduğum savunması gerçekten içler acısı: “ özel hayatına ilişkin” olduğu için o paragraf Almanya’daki avukatı tarafından belgeden çıkartılmış.
Neymiş o “özel hayata ilişkin” paragraf:
“Yürütülen soruşturma nedeniyle, Almanya’ya giriş yaparken Yabancılar Polisi ile irtibata geçmesi gerekmektedir.”
Ama bu kadarla bitmiyor. Akman dün yaptığı açıklamada dokunulmazlığının olmadığını elinde bilgi ve belge olanların bunları savcılara ulaştırmasını, kendisinin rahat bırakılmasını istedi.
Bu da bir kandırmacanın artık ayyuka çıkmış hali; çünkü eğer Başbakan izin vermezse bürokrat olan Akman yargılanamaz. Başbakan da buna asla izin vermez. Neden mi? Ne demişti daha üç gün önce Başbakan “Akman temiz bir arkadaş”
Zaten takip edenler çok iyi bilirler. Zahit Akman’a kimse ilişemiyor. Eleştiremiyor. Devletin bir bakanı “Akman’la konuştum. İstifa etmesinin uygun olduğunu söyledim” diyor. Ertesi gün Akman, “Öyle bir şey yok. Zaten Temmuz’da görev sürem doluyor. Yeniden Başkanlık için aday olmayacağım.” şeklinde bir açıklama yapıyor.
Tamam başkan olmayacak ama RTÜK üyeliğine devam edecek. Şimdi bu duruma uygun düşen bir davranış mı? Bu olaylar neticesinde Başkan olmayacaksa aynı kurumda üye olmasının ahlaki anlamda kabul görmesi mümkün müdür?
Başbakan’ın tabiriyle bu “temiz arkadaş” Almanya mahkemesi tarafından “asıl failler” içinde açıkça gösterilmiştir. Mahkeme “nitelikli dolandırıcılık” ve “kara para” dahil yedi soruşturmada adının geçtiğini söylüyor.
Ve bu adam göz göre göre kimseyi iplemeyerek yalanlar söylemeye devam ediyor. Başka bir zamanda bu memlekette, böyle şaibelere adı karışan ve buna rağmen görevde tutulan bir tek bürokrat daha olmamıştır. Üstelik bu adam toplumun ahlak değerlerini koruyan bir kurum olan RTÜK’ün başında.
Hal böyle olunca Akman’ın birileri tatarından korunduğu izlenimi doğuyor. Fener paralarının AKP’ye transfer edilmesi gibi bir sürü şaibe ortalıkta dolaşıyor.
Her nedense hükümet ve Başbakan Deniz Feneri ve Akman olayının başta ülkeye, vatandaşlara, hukuka sonra kendilerine büyük zararlar verdiğini görmüyor yada bunu görmek işlerine gelmiyor.
Ama ben görüyorum ve bu duruma seyirci kalmayacağımı açıkça söylüyorum.
Ülkesini, dinini, milletini seven her vatandaşın da sessiz kalmayacağı umudunu taşıyorum.
Adam ne etik tanıyor ne hukuk, ne siyaset ne ast ne de üst.
Belgede tahrifat yaptığı halde, konuyu döndürdü dolaştırdı siyasi husumet mağduru olmaya getirdi. Pes!
Alman mahkemesinin “asıl failler” dediği listede yer almıyormuş gibi, halkın samimi (vicdani) duygularıyla oynanmamış gibi, ortaya çıkıp böyle tutar yanı olmayan komplo iddialarıyla kimi kandırdığını sanıyor bilmiyorum.
Aslında biliyorum. Deniz Feneri’nin bilmeden kurbanı olmuş, kurban olduğunun, aldatıldığının farkında bile olmayan – ki olsalar şimdiye kadar binlerce dava açılmış olması gerekirdi- anlamsız şekilde Deniz Feneri’ne “düşkün” insanları.
Hatırlarsınız Zahit Akman Almanya’ya giriş yasağı olduğuna dair haberleri yalanlarken Main-
Taunus Bölgesi Yabancılar Dairesi’nin yazısını ekranlara sallaya sallaya “işte belge yasak falan yok” derken aynı belgedeki bir paragrafın oradan silinmiş olduğunu birkaç gün önce bir Tv kanalında belgenin başka bir nüshasını görünce hepimiz anladık.
Akman’ın avukatının samimyetsiz bulduğum savunması gerçekten içler acısı: “ özel hayatına ilişkin” olduğu için o paragraf Almanya’daki avukatı tarafından belgeden çıkartılmış.
Neymiş o “özel hayata ilişkin” paragraf:
“Yürütülen soruşturma nedeniyle, Almanya’ya giriş yaparken Yabancılar Polisi ile irtibata geçmesi gerekmektedir.”
Ama bu kadarla bitmiyor. Akman dün yaptığı açıklamada dokunulmazlığının olmadığını elinde bilgi ve belge olanların bunları savcılara ulaştırmasını, kendisinin rahat bırakılmasını istedi.
Bu da bir kandırmacanın artık ayyuka çıkmış hali; çünkü eğer Başbakan izin vermezse bürokrat olan Akman yargılanamaz. Başbakan da buna asla izin vermez. Neden mi? Ne demişti daha üç gün önce Başbakan “Akman temiz bir arkadaş”
Zaten takip edenler çok iyi bilirler. Zahit Akman’a kimse ilişemiyor. Eleştiremiyor. Devletin bir bakanı “Akman’la konuştum. İstifa etmesinin uygun olduğunu söyledim” diyor. Ertesi gün Akman, “Öyle bir şey yok. Zaten Temmuz’da görev sürem doluyor. Yeniden Başkanlık için aday olmayacağım.” şeklinde bir açıklama yapıyor.
Tamam başkan olmayacak ama RTÜK üyeliğine devam edecek. Şimdi bu duruma uygun düşen bir davranış mı? Bu olaylar neticesinde Başkan olmayacaksa aynı kurumda üye olmasının ahlaki anlamda kabul görmesi mümkün müdür?
Başbakan’ın tabiriyle bu “temiz arkadaş” Almanya mahkemesi tarafından “asıl failler” içinde açıkça gösterilmiştir. Mahkeme “nitelikli dolandırıcılık” ve “kara para” dahil yedi soruşturmada adının geçtiğini söylüyor.
Ve bu adam göz göre göre kimseyi iplemeyerek yalanlar söylemeye devam ediyor. Başka bir zamanda bu memlekette, böyle şaibelere adı karışan ve buna rağmen görevde tutulan bir tek bürokrat daha olmamıştır. Üstelik bu adam toplumun ahlak değerlerini koruyan bir kurum olan RTÜK’ün başında.
Hal böyle olunca Akman’ın birileri tatarından korunduğu izlenimi doğuyor. Fener paralarının AKP’ye transfer edilmesi gibi bir sürü şaibe ortalıkta dolaşıyor.
Her nedense hükümet ve Başbakan Deniz Feneri ve Akman olayının başta ülkeye, vatandaşlara, hukuka sonra kendilerine büyük zararlar verdiğini görmüyor yada bunu görmek işlerine gelmiyor.
Ama ben görüyorum ve bu duruma seyirci kalmayacağımı açıkça söylüyorum.
Ülkesini, dinini, milletini seven her vatandaşın da sessiz kalmayacağı umudunu taşıyorum.
Gölge Adam- Bütün hakları yazarına aittir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder