Avni KANTAN
Türkiye günlerce bir kağıt parçasının üzerinden akla hayale gelmeyecek fikirlerle senaryolar üretti. Söz konusu belge hakkında ben de iki yazı yazdım. Özetle böyle bir belgenin TSK mensubu birinin elinden çıkamayacağını, TKS’nin herhangi bir biriminde üretilemeyeceğini anlatmaya çalışmıştım. Belgenin “provake” amaçlı olduğunun altını çizdim.
Bu gün geldiğimiz nokta Genelkurmay Başkanı’nın ifadesiyle; “Şu anda elimizde olan hukuki anlamda bir kağıt parçasıdır.”
Genelkurmay Başkanı’nın temas ettiği önemli noktalardan bir tanesi bana göre konunun TKS açısından nasıl algılandığının da büyük ölçüde ipucunu veriyor. Konuşma içerisindeki ifadelerinden önümüzdeki günlerde Türkiye’nin belge üretimi ve basına sızdırma gibi konularda hareketli günler geçireceği anlaşılıyor. Belge konusunun önümüzdeki hafta yapılacak olan MGK toplantısına taşınmasının bir nedeni bu.
Diğer nedeniyse, konuyla ilgili yazılarımda belirttiğim üzere bir takım odakların TSK’ni yıpatma faailyetleri içerisinde olduğu konusu. Genelkurmay Başkanı ; “…Son dönemlerde artan bir şekilde ve örgütlü olarak gerçekleştirdiği değerlendirilen kurgulanmış bazı olaylar, TSK’yı yıpratma ve karalama kampanyasına dönüştürülmektedir…” sözleriyle bu durumdan kendilerinin de haberdar olduğunu anlatmış oldu. Başbuğ, sözlerine devam ederek bir takım çevrelere önemli mesajlar vermeyi de ihmal etmedi. “…TSK’ya karşı medya üzerinden asimetrik bir psikolojik harekat yürütmeye son veriniz...” MGK toplantısına konu olacak bu durumla ilgili Genelkurmay’ın elinde ciddi anlamda bilgi ve belgenin olduğunu da düşünmekteyim.
Başbuğ, soruşturmanın geciktirildiği yönündeki haberlere ve cevap verdi.
Genelkurmay Başkanı; “…Hiç zaman kaybedilmeden belge olduğu iddia edilenin gerçekten belge olup olmadığının hukuk ve yargı yoluyla ortaya çıkartılması için Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından soruşturma başlatılmıştır. Bu durumda bizim tarafımızdan yapılması gereken tek ve doğru hareket tarzı da budur. Soruşturma aynen adli yargı teşkilatı içerisindeki Cumhuriyet Başsavcılıkları gibi Anayasal teminatlar altında, bağımsız bir şekilde faaliyetlerde bulunan Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı tarafından yürütülmüştür. Karar da yine bu makama aittir…”
“…Genelkurmay Askeri Savcılığı’nın verdiği kararı beğenebilirsiniz, beğenmeyebilirsiniz ancak bu karar karşı saygısız ve küçümseyici tavırlar içine giremezsiniz. Bu tip davranışlar askeri yargıyı küçültmez, bu şekilde davrananları küçültür…”
***
Şamil Tayyar’a ayar.
Star Gazatesi yazarı Şamil Tayyar 17 Haziran günü yazdığı köşe yazısında kullandığı “Emirle harekete geçen yargı, bağımsız olur mu?” ifadeleri nedeniyle Başbuğ’un tepkisini çekti. Başbuğ konuşmasında üsluba dikkat çekerek bu tarz iddilar için “çirkin” ifadesini kullandı. Başbuğ’un konuşmasında eleştirdiği köşe yazısının ilgili bölümü şu şekilde;
Efendim, (askeri) yargı bağımsızdır!
Öyle mi?
O zaman gelin, Genelkurmay’ın son andıçla ilgili önceki günkü açıklamasının 1. maddesini birlikte okuyalım: ‘...Genelkurmay Askeri Savcılığı’na konunun bütün boyutlarıyla soruşturması emri verilmiştir.’
3. maddeye de bakalım: ‘...Bugüne kadar bağımsız Askeri Yargı tarafından uygulanan hukuki süreçler de ortadadır.’
Emirle harekete geçen yargı, bağımsız olur mu?
Öyle mi?
O zaman gelin, Genelkurmay’ın son andıçla ilgili önceki günkü açıklamasının 1. maddesini birlikte okuyalım: ‘...Genelkurmay Askeri Savcılığı’na konunun bütün boyutlarıyla soruşturması emri verilmiştir.’
3. maddeye de bakalım: ‘...Bugüne kadar bağımsız Askeri Yargı tarafından uygulanan hukuki süreçler de ortadadır.’
Emirle harekete geçen yargı, bağımsız olur mu?
Başka vesilelerle ifade etmiştim. Bazı köşe yazarlarının durumuna cidden çok üzülüyorum. Başbakan “Neden öyle yazdın” der fırçalar, Genelkurmay Başkanı “Sözlerine dikkat et” der fırçalar. Nedir bu yandaş medya yazarlarının çektiği çile.
Aslında nedeni de belli, bu yazarların bundan kurtulmasının yolu da. Ama şimdilik bu kurtuluş yolu onlara çok mantıklı gelmiyor olmalı.
O halde “Durmak yok fırça yemeye devam”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder