30 Nisan 2009 Perşembe

Bir vesayetten diğerine



Ruşen Çakır
Yazara ulaşmak için : rcakir@gazetevatan.com
Increase text size
Bir vesayetten diğerine

Herhangi bir etkili siyasetçinin, mesela Başbakan Erdoğan’ın ne zamandan beri böylesine geniş çaplı bir basın toplantısı düzenlemediğini hatırlarsak Org. Başbuğ’un dünkü 2.5 saatlik basın toplantısının değeri daha iyi anlaşılacaktır. Dünkü toplantının ardından öncelikle, TSK’da, Org. Başbuğ’un Genelkurmay Başkanı olmasıyla birlikte bir değişim, hatta dönüşüm yaşandığını daha emin bir şekilde ileri sürebiliriz. Bu dönüşümün anahtar kavramları hiç şüphesiz “açıklık” ve “şeffaflık”tır. Ve yine hiç şüphesiz, yıllardır içine kapanmış olan Türk ordusu söz konusu olduğu için bu “açıklık” ve “şeffaflık” süreçlerinin tamamlanabilmesi pek kolay olmayacaktır. Bu noktada TSK’nın uyum sorunu kadar, ordunun açılmasını istemeyen “sivil” çevrelerin direnç ve tahriklerinin de epey etkili olacağını öngörebiliriz. İşin ilginci, TSK’nın kendi kabuğunda yoluna devam etmesini sadece bütün varlarını yoklarını ona bağlamış çevreler değil, onu her geçen gün daha fazla devre dışı bırakmak isteyen odaklar da arzuluyor. Çünkü 21. yüzyılda izole bir TSK’nın daha kolay kolay etkisizleşebileceğini; buna karşılık açıklığı şiar edinen Türk ordusunun toplumla ilişkisini rehabilite edebileceğini çok iyi biliyorlar ve bu yüzden onun eskisi gibi yoluna devam etmesi için dua ediyorlar.

Bu “açıklık” ve “şeffaflık” bizi nereye götürebilir? Siyaset ve bunun üzerinden sivil toplum üzerindeki askeri vesayetin kalkması, en azından gevşeyip azalmasına... Çok iddialı olduğunun farkındayım fakat göreve geldiği andan itibren Org. Başbuğ’u yakından izlemeye çalışan bir gazeteci olarak onun adım adım TSK’yı olması gereken yere doğru çekmeye çalıştığını gözlüyorum. Tabii Aktütün saldırısı hakkındaki yayını üzerine Taraf Gazetesi’ne yönelik haşin ve asla onaylanamaz çıkışlarını unutmuş değilim, fakat önceki Genelkurmay başkanlarından birçok açıdan olumlu olarak farklı bir asker var karşımızda. Org. Başbuğ, 14 Nisan konuşmasında da gördüğümüz gibi görüş, tez ve önerilerini kamuoyuna “tek doğru”ymuş gibi sunmuyor, daha doğrusu dayatmıyor. Bazı hassas durumlarda “kırmızı çizgiler” çizmeye kalkıyor fakat aynı zamanda ülkenin temel meseleleri etrafındaki varolan tartışmalara katılmak, onlara katkı sunmak veya yeni tartışmalar başlatmak isteyen bir kişi gibi davranıyor.

Savunma psikolojisi

Dünkü basın toplantısına dönecek olursak: Org. Başbuğ kamuoyuna Ergenekon hakkında çok önemli bilgiler verdi ve konuyla ilgili değerlendirmeler yaptı. Şahsen bazı konularda, özellikle geçmişteki darbe girişimleri hakkında söylediklerinden tatmin olduğumu söyleyemem. Ayrıca Ergenekon kapsamında epey sayıda muvazzaf subayın tutuklanmış olduğu gerçeği üzerinde de pek fazla durmadı. Buna karşılık rejim aleyhtarlarının kesinlikle TSK’da barınamayacağını söylemesi; demokrasiye ve hukuk devletine bağlılıklarının altını defalarca çizmesi takdire şayandı. Ele geçirilen silah ve mühimmatla ilgili söylediklerinin de tamamını olmasa bile birçok karanlık noktayı aydınlattığı açık.

Özetle artıları ve eksileriyle dünkü basın toplantısı TSK’nın şeffaflaşması sürecinde olumlu bir aşama olarak kayıtlara geçti. Eksilerin başında Org. Başbuğ’un özellikle Ergenekon ile ilgili bölümlerde “savunma yapıyor” görüntüsü vermesi geliyor. Normalde bunu onun samimiyetinin kanıtı olarak görür, geçerdik. Fakat TSK’nın belli bir süreden beri sistemli ve organize bir karalama kampanyasına maruz kaldığını düşündüğümüzde, o meşhur “karşı taraf”ın dünkü toplantıyı ellerini oğuşturarak izlemiş olduğunu düşünebiliriz. Ordu zayıfladıkça kendilerinin güçlendiğini düşünüyor olmalılar. Haksız da sayılmazlar.

Ama unuttukları iki çok hayati husus var: 1) Kendileri bir zamanların TSK’sına benziyorlar ve tıpkı onun gibi kendilerini tabu haline getirip siyasi yaşamımızı vesayet altına almaya çalışıyorlar; 2) Türk demokrasisi nasıl bir şekilde TSK’nın vesayetinden kurtuluyorsa, onlarınkinden sıyrılmayı da muhakkak bilecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

gallery

Gölge Adam