
Ergenekon soruşturmasında ortaya çıkan ikinci iddianamede birtakım eski komutanlarla ilgili iddialar var. Sayın Hilmi Özkök ifade verdi bu kapsamda. Siz bu davaya nasıl bakıyorsunuz?
Bir kere isim zikrediyorsunuz. Bu yanlış. Bu konuda bir mahkeme kararı var. Var mı yok mu? Hukuk devleti miyiz? O zaman saygılı olalım. Benim bildiğim kadarıyla ilgili mahkemenin kararıyla özel isimle bu dava anılamaz. Saygı göstermemiz lazım.
TSK olarak demokratik rejime bağlı ve saygılıyız. Demokrasinin en vazgeçilmez unsuru yargı bağımsızlığı ve hukuk düzenidir. Dolayısıyla hukuk düğzenine zarar verecek tutumlardan kaçınmamız lazım. Biz TSK olarak buna azami şekilde dikkat ediyoruz. Herkes de bu süreçte buna dikkat etmelidir. TSK olarak biz her zaman hukuka sonuna kadar güvenilmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Bu konuyla ilgili devam etmekte olan yargı süreciyle iligili yorum yapmamı beklemeyin. Ancak madem sordunuz bazı konularla ilgili düşüncelerimi paylaşmak isterim. Bu düşünceler tamamen silahlı kuvvetleri ilgilendiren konular.
1- Biz dedik ki mahkemeler kesin karar verinceye kadar herkes suçsuzdur, masumdur. Şimdi soralım... Bu yürütülen soruşturma kapsamında bu kurala uyuluyor mu? Siz daha kesin karara varmadan, baştan itibaren insanları suçlu ilan etmeye kimsenin hakkı yok. Bu insanlara verilen zararı kim kapatacak. Medya olarak siz de kendinizi sorgulayın
2- Soruşturmanın gizliliği ilkesi... Bu ilke Türkiye'de gerçekten var mı? Yok mu? En önemli şeylerden biri de bu soruşturma yapılırken kurumların saygınlığına zarar verilmemesidir. Poyrazköy'de bulunan silahlar bir televizyonda tam 50 dakika gösterildi. Bantın toplamı 6-7 dakika. Yani 10 defa aynı görüntüler geçildi. Bu bir haber midir? Evet haberdir. Ama bu kadarı abartıdır. Bu kurumlara acaba zarar vermiyor mu? Defalarca bu görüntülerin gösterilmesi gerçekten habercilik midir, yoksa kamuoyuna korku, karamsarlık vermek midir? Bir itirafçı çıkıyor, konuşuyor. 5 gün yayınlıyor. Bu gerçekten bir haber midir, değil midir? Haber elbette verilecektir ama kamuoyu üzerindeki etkisi de düşünülmelidir.
3- İddianamelere bakıyoruz. 1 ve 2. iddianame. Öyle konular var ki... İkinci iddianamede 1993'te Bingöl'de meydana gelen olayla ilgili bir gizli tanığınn iddiası var. Gizli tanık kimdir? Ne kadar güvenilir? Bu tanığın vermiş olduğu ifadeyi o iddianamede suçlanan kişilerle bağını kurmanız gerekir. İlgisi yok suçlanan kişilerle. Birşey iddianameye konulmuşsa ismi geçen kişilerle suçlayan kişinin bir ilişkisi olması lazım.
4- Bazı olayların sadece ve sadece gizli tanık ve itirafçılara dayandırıldığını görüyoruz. Bu da insanı düşünme noktasına sürüklüyor.
ÖZKÖK'ÜN İFADE VERMESİ
İkinci iddianameyi incelediyseniz bu söz konusu konunun tekrif edildiğini görürsünüz. Ama İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Sayın Hilmi Özkök'ü tanık ollarak dinlemek istemiştir. Bu da gösteriyor ki bu soruşturma süreci devam edecek. Bu konuda gerekli açıklamayı Sayın Özkök yaptı.
Bir kere isim zikrediyorsunuz. Bu yanlış. Bu konuda bir mahkeme kararı var. Var mı yok mu? Hukuk devleti miyiz? O zaman saygılı olalım. Benim bildiğim kadarıyla ilgili mahkemenin kararıyla özel isimle bu dava anılamaz. Saygı göstermemiz lazım.
TSK olarak demokratik rejime bağlı ve saygılıyız. Demokrasinin en vazgeçilmez unsuru yargı bağımsızlığı ve hukuk düzenidir. Dolayısıyla hukuk düğzenine zarar verecek tutumlardan kaçınmamız lazım. Biz TSK olarak buna azami şekilde dikkat ediyoruz. Herkes de bu süreçte buna dikkat etmelidir. TSK olarak biz her zaman hukuka sonuna kadar güvenilmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Bu konuyla ilgili devam etmekte olan yargı süreciyle iligili yorum yapmamı beklemeyin. Ancak madem sordunuz bazı konularla ilgili düşüncelerimi paylaşmak isterim. Bu düşünceler tamamen silahlı kuvvetleri ilgilendiren konular.
1- Biz dedik ki mahkemeler kesin karar verinceye kadar herkes suçsuzdur, masumdur. Şimdi soralım... Bu yürütülen soruşturma kapsamında bu kurala uyuluyor mu? Siz daha kesin karara varmadan, baştan itibaren insanları suçlu ilan etmeye kimsenin hakkı yok. Bu insanlara verilen zararı kim kapatacak. Medya olarak siz de kendinizi sorgulayın
2- Soruşturmanın gizliliği ilkesi... Bu ilke Türkiye'de gerçekten var mı? Yok mu? En önemli şeylerden biri de bu soruşturma yapılırken kurumların saygınlığına zarar verilmemesidir. Poyrazköy'de bulunan silahlar bir televizyonda tam 50 dakika gösterildi. Bantın toplamı 6-7 dakika. Yani 10 defa aynı görüntüler geçildi. Bu bir haber midir? Evet haberdir. Ama bu kadarı abartıdır. Bu kurumlara acaba zarar vermiyor mu? Defalarca bu görüntülerin gösterilmesi gerçekten habercilik midir, yoksa kamuoyuna korku, karamsarlık vermek midir? Bir itirafçı çıkıyor, konuşuyor. 5 gün yayınlıyor. Bu gerçekten bir haber midir, değil midir? Haber elbette verilecektir ama kamuoyu üzerindeki etkisi de düşünülmelidir.
3- İddianamelere bakıyoruz. 1 ve 2. iddianame. Öyle konular var ki... İkinci iddianamede 1993'te Bingöl'de meydana gelen olayla ilgili bir gizli tanığınn iddiası var. Gizli tanık kimdir? Ne kadar güvenilir? Bu tanığın vermiş olduğu ifadeyi o iddianamede suçlanan kişilerle bağını kurmanız gerekir. İlgisi yok suçlanan kişilerle. Birşey iddianameye konulmuşsa ismi geçen kişilerle suçlayan kişinin bir ilişkisi olması lazım.
4- Bazı olayların sadece ve sadece gizli tanık ve itirafçılara dayandırıldığını görüyoruz. Bu da insanı düşünme noktasına sürüklüyor.
ÖZKÖK'ÜN İFADE VERMESİ
İkinci iddianameyi incelediyseniz bu söz konusu konunun tekrif edildiğini görürsünüz. Ama İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Sayın Hilmi Özkök'ü tanık ollarak dinlemek istemiştir. Bu da gösteriyor ki bu soruşturma süreci devam edecek. Bu konuda gerekli açıklamayı Sayın Özkök yaptı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder