
BİR GECE ÖNCE BAŞLAYAN KUM FıRTıNASı NEFES ALMAyı İyİCE zorlaştırıyor. Çölden havalanıp şehre çöreklenen kumlar insanların birbirini görmesini engellemekle kalmıyor, gerçeklerin de üstünü örtüyor sanki. Kahire, ilk kez gelen biri tarafindan tek kelimeyle özetle nebilir: Kaos. Ancak biz, bir enformasyon/ dezenformasyon kaosu için de yolumuzu bulmak ve toz bulutu arasından sıyrılıp yeni bir TuncayGüney sorusunun cevabını vermek durumundayız. Daha ilk görüşmemizde, ülkenin en etkili gazetelerinden birinin istihbarat servisi müdürü "Bu dava bizi aşar. Burası Türkiye değil, başınıza her türlü iş gelebilir, dikkatli olun" dese de ...
Haziran 2007'de İstanbul Ümraniye'de bir gecekonduya yapılan baskınla başlayan Ergenekon davası sürecinin hala en önemli isimlerinden biri olan Güney'in izini Mısır'da sürmemizin nedeni, ilk kez Newsweek Türkiye'ye konuşan annesinin "Köklerimiz Mısır'a uzam yar" (9 Kasım 2008/ Sayı 2) demesi değil. Birkaç habere ve kitaba yan sısa da hala aydınlatılmayan, Mısır, İsrail, Türkiye ve Kanada dörtge ninde şekillenen bir başka iddianın peşindeyiz. Mısırlı savcı Hisham Badawi, Ocak 2007'de Kahire Havaalanı'nda tutuklanan ve Mısır Dev let Güvenlik Mahkemesi (DGM) tarafından "MOSSAD (İsrail Gizli Servisi) adına casusluk yapmak suçundan" 15 yıl hapis cezasına çarp tınlan Mısır ve Kanada çift pasaportlu Mohamed Essam Ghoneim El Attar'a Türkiye ve Kanada'da üç ismin yardımcı olduğunu ve onu MOSSAD ajanı olarak devşirdiklerini ileri sürüyor. Son ikisinin hem Türkiye hem İsrail pasapartu taşıdığı düşünülen Daniel Levi, Kemal Kosba ve Tuncay Bubay aynı davada gıyabında 15'er yıl hapis cezası aldılar. Sadece Mısırlı yetkililere göre değil, Güney'i yakından tanıyan başka isimlere göre de bu üç isimden
en az biri (bazılarına göre üçü de) Tuncay Güney'den başkası değil.
Peki aradan iki sene geçmesine ve yeri sabit olmasına rağmen Gü ney neden kendi adıyla bu davada bir soruşturma ya da yargılamaya maruz kalmadı? Ergenekon davasının 2 bin 500 sayfadan fazla tutan iddianamesinde 492 yerde adı geçen, savcıların "şüpheli fırari" olarak değerlendirdiği Güney'in bu davada ne sanık ne de tamk olmasından daha gizemli bir soru bu. Ancak "El-Attar Davası"nın dosyası incelenip haber için konuşan yetkililerin vurguladığı "İsrail gölgesi" dikkate alın dığında kum fırtınasında ufku görmek biraz daha kolaylaşıyar.
31 yaşındaki El-Attar, Kanada'dan havalanan uçağa bindiğinde ba şına geleceklerin farkında değildi. Mısır İstihbarat Servisi'nin adarnla n El-Attar hakkında yeterli bilgiyi topladıklarını düşünmüş olacaklar ki, 1 Ocak 2007'de Kahire Havaalanı'na iner inmez gözaltına alındı. El Ahram gibi Mısır'ın önemli yayın organlarına yansıyan bilgilere göre, İslam dünyasına bilim adamı yetiştiren Kahire'deki ünlü üniversite El Ezher'de pozitifbilimler okuyan EI-Attar, dördüncü sınıfta okulu bırakıp 2001 Ağustosu'nda turist vizesiyle Türkiye'ye geldi. EI-Attar, iki yıl önce Mısır polisine verdiği, basına da yansıyan ifadesinde, ergenlik döneminde tecavüze uğradığını ve sonra eşcinsel bir hayat sürmeye başladığını anlattı. Müslüman EI-Attar'ın Hıristiyanlığa yakınlık duyması hayatını daha da wrlaştırmıştı. İşleri iyice kötüleştirense, kiraladığı arabayla kaza yapmasının ardından ödemesi gereken bir cezayı ödemeyince,
malıkemenin üç yıl hapis cezası vermesiydi. Bu ceza bardağı taşıran damla olmuş, kendi tercihlerine daha uygun bir gelecek arayışı içinde, ülkesini terk etıneye karar vermişti.
El Ahram'a göre EI-Attar ifadesinde, Türkiye'ye ayak bastıktan sonra bir Iraklı'yla tanıştığını ve bu kişinin, kendisine iş bulma, ilcimet ve çalışma izni konularında yardım edeceğini
söyleyerek İsrail büyükelçiliğine götürdüğünü söylüyor. Büyükelçiliğe gidildiğinde EI-Attar, ismi Janet olduğu söylenen İsrailli bir kızla tanıştırıldı ve kız kısa bir sohbetin ardından
onu Daniel Levi adlı biriyle baş başa bıraktı. Levi ona "Nil'den Fırat'a kadar uzanacak İsrail devletini kurmak üzere yardımına ihtiyaç olduğunu, İsrail'in değişik milletlerden
Araplar'a ulaşmasını sağlarsa hayallerini daha kolay gerçekleştireceğini" söyledi. EI-Attar'dan, MOSSAD ajanı olmaya uygun olup olmadıklarını öğrenmek için izlediği kişilerin fotoğraflarını çekmesini ve mali durumlarıyla ilgili bilgi toplamasını isteyen Levi'nin yukarıdaki cümlesi yabancı değiL.Tuncay Güney'le 2006'da Toronto'da tanışan gazeteci Faruk Arslan, "Ergenekon ve Karakutusu" adlı kitabında Güney'in, çevresindeki insanlar kendine saygı duysun diye sık sık MOSSAD ajanı olduğunu vurguladığını ve bir söyleşilerinde şöyle dediğini aktarıyor: "Nil'den Fırat'a Büyük İsrail projesi bizim ekmek teknemiz." Levi'nin EI-Attar'dan Mısırlı, Iraklı, Suriyeli, Ürdünlü, Libyalı ve Lübnanlı Araplarla yakınlaşmasını
istediği, onun da bu ülkelerden insanların bir araya geldikleri yerlere sık sık giderek bu talimatı yerine getirdiği ifadelerden anlaşılıyor. Bazı Mısır gazetelerine göre Mısır istihbaratı şüpheli EIAttar'ı Türkiye'de takip etmeye başladı.

EL-ATIAR OCAK 2007'DE YAKALANDIKTAN BİR AY SONRA, Mısır DGM Savcısı Hisham Badawi, onu ve üç kişiyi (DanielLevi, Kemal Kosba, Thncay Bubay) İsrail adına casusluk yapmakla suçladı. Mısır Devlet Haber Ajans(na göre Kosbave Bubay, aynı zamanda Türk vatandaşıydı. Iddiaya göre bu üç İsrailli EI-Attar'ı MOSSAD ajanı yapmışlar, önce Türkiye'de, dahasonra da Kanada'da yaşayan Mısırlı ve diğer Araplar'la ilgili bilgi toplamışlardı.
EI-Attar'ın ilk avukatı Muhammed Ragab EI-Assal24 Şubat'taki ilk duruşmadan bir hafta önce davayı bıraktığını açıkladı: "Once itiraflarınıbaskı altında verdiğini düşündüm, ama ifadesini okuduktan sonra kazanılması imkansız bir mücadeleye girmenin anlamsız olduğunu
fark ettim. Şüphelinin bu işlerin içinde olduğu ortada ve asla bir vatan hainini savunmam." Newsweek Türkiye'ye konuşan avukat, El-Attar'ıncasus olduğundan emin olduğunu ancak ne kadar önemli bir casus olduğunu ve irtibatta olduğu kişilere tam olarak ne tür bilgiler aktardığını
kimsenin bilmediğini savunuyor. "Davada adı geçen diğer üç kişinin durumu ise gerçekten garip" diyor EI-Assal, "bence bunlar aynıkişi, ama müvekkilim bunu gerçekten bilemezdi. Çünkü elindeki bilgiyi bazen buradaki, bazen şuradaki birine aktarıyordu."
EI-Attar'ın MOSSAD ajanlarıyla irtibatı Türkiye'de başladı ama bitmedi.
Güney'in bir arkadaşı
"EI-Attar ve Tuncay bir
keresinde Niagara
Şelalesi'ne gittiler. EI-Attar
beni de çağırdı ama
Tuncay istemedi" diyor.

Genç Mısırlı, korktuğu için BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'ne (BMMYK) iltica talebiyle başvurmaya gitıneden önce Hıristiyan oldu ve Mohamed olan ismini Joseph Ramsy EI-Attar olarak değiştirdi. Avukat EI-Assal, El-Attar'ı Hıristiyan olmaya ve mültecilik başvurusu
için Mısır'da dini baskıya uğradığını ve ayrıca söylemeye ikna eden kişinin de Daniel Levi olduğunu iddia ediyor. Kanada'daki Globe and Mail gazetesi, EI-Attar'ın itiraflarından yola çıkarak Ankara'daki İsrail büyükelçiliğinden isimlerin onu kitaplar hakkında rapor hazırlamak da dahilolmak üzere bir dizi teste tabi tuttuğunu, Türkiye'deki Katolik din önderleriyle tanıştırdıklarını yazıyor. Ardından artıkAnkara'daki görevinin bittiği veMOSSAD ajanı olarak ikinci görevyerinin Kanada'nın Vancouver şehri olduğu söylendi. Bunu söyleyen de Daniel Levi'ydi. Sebep ve etkileyen kişiler ne olursa olsun, Kanada EI-Attar'ın 2001 sonundaki mültecilik başvurusunu kabul etti. Mısırlı yetkililerin elindeki dosyada belirtildiği
üzere 2002 ortasında Vancouver'a ayak bastı El-Artar. Dosyadaki ayı'ıntılar, Vancouver'da genç adamı gören Kanadalılar'ın anlattıklarıyla
örtüşüyor. Globe and Mail'e konuşan Anne- Tose Sims, "William" olarak tanıdığı genç Mısırlı'nın anlattığı hikayeden hemen şüphelenmiş. EI-Attar koluna haç dövmesi yaptırdığını ve bu yüzden Müslüman babasının onu eve kilitlediğini, pencereden atlayıp ailesinin BMW'siyle Kahire Havaalanı'nagittiğini anlatınış. Dava dosyasında yer alan bilgiye göre EIAttar Vancouver'da Kemal Kosba isimli ikinci bir İsrailli'yle irtibata geçti. Kosba, EI-Attar'a kendisini daha önce tespit edilmiş olan "Ee, Jack Baba nasıl" parolasını söylerek tanıttı. Kosba, EI-Attar'a Vancouver'da bir lokantada iş bulmada yardım etti. Bu lokantada çalıştığı süre boyunca EI-Attar dördü Mısırlı toplam 12Arap hakkında rapor hazırladı. Daha sonra Kosba ona birçok Mısırlı'nın yaşadığı Toronto'ya gitınesi gerektiğini söyledi. Ortadan kaybolan EI-Attar, altı-yedi ay sonra Toronto'da ortaya çıktı. Bir fast-food lokantasında çalışmaya başlayan EI-Attar burada Tuncay Bubay'la tanıştı. Bubay'ın onu Toronto'daki Canadian Impeı1al Bank ofCommerce'de (CIBC) müşteri hizmetleri bölümüne yerleştirdiği iddia ediliyor ama bunu Bubay'ın yapmadığını söyleyenler de var. EI-Attar yeni işi sayesinde MOSSAD'a ajan olabilecek pek çok kişiyle tanışabilecek ve Mısırlılar ile diğer Araplap'ın hesap hareketlerini takip edebilecekti.
AYNI YıLLARDA TUNCAY GÜNEY CEPHESİNDE DE İLGİNÇ gelişmeleryaşandı. EI-Attar Türkiye'ye gelmeden beş ay önce,2 Mart2001'de, o zamanlar 29 yaşında olan gazeteci Tuncay Güney'in evine baskın yapıldı. Güney, dolandırıcılık suçundan gözaltına alındı. Sebebi, EI-Attar'ınki gibi olmasa da yine bir otomobil davasıydı. Bir vatandaş, bir cip alım satımıyla ilgili olarak iki polis tarafından dolandırıldığı iddiasıyla Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurmuştu. Konu araştırıldığında, kendilerini polis olarak tanıtan bu kişilerin Güney ve eniştesi olduğu ortaya çıktı. İstanbul Gayrettepe'deki Asayiş Şube Müdürlüğü'nde sorgulanan Güney, Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'ne teslim edildi. Güney'in ev ve ofisinde yapılan aramalarda, bugün Ergenekon davasında kanıt olarak sunulan altı çuval belge, iki ruhsatsız tabanca, 36 fişek ve 115sahte diploma ile pek çok farklı doküman delilolarak alındı. Güney'i sorgulayan, dönemin İstanbul Organize Suçlar Şubesi MüdürüAdil Serdar Saçan'dı. Güney, 200l'deki dolandırıcılık operasyonu için "Bu gözaltı, Ergenekon'un faaliyetlerini anlatan elimdeki dosyalara
ulaşmak için polis müdürü Saçan'ın komplosuydu" diyor. İçinde suikastlar, uyuşturucu kaçakçılığı, darbe planları, üst düzey yetkililerikanunsuz dinleme ve fişlemelere dair detaylı iddia ve bilgiler bulunan bu dosyalar, Ergenekon'un yasadışı faaliyetlerine dair en geniş arşiv
niteliğinde. Ancak o dönemde Ergenekon ile ilgili bir soruşturma açılmadı. Hakkındaki tüm iddialara rağmen, Güney 2001'deki bu davadaablasının ödediği kefaletle serbest bırakıldı. Süren dava nedeniyle yurtdışına çıkış yasağı olmasına rağmen ABD'ye gitti.
Güney, kendi ifadesiyle 200l'deABD'deydi. 2000 yılında bu ülkeye yapılan bir basın gezisine katıldığında aldığı 10 yıllıkABD vizesi bulunan Güney durumu şöyle açıklıyor: "Türkiye'de kalmam Saçan ve Ergenekon'un çıkanna olmadığından, Adnan Akfirat (İşçi Partisi Merkez Karar Kurulu üyesi) ve bir emniyet yetkilisi çıkışımı kolaylaştırdı." Güney, 2008 Ekimi'nde 32. Gün pragramına yaptığı canlı bağlantıda ise "Adnan Akfırat Bey 'İstanbul Havaalanı Şube Müdürü'ne git dedi. Havaalanında görüştük. 500 dolar pasaportun içine koyduk, Türkiye'den çıktım" diye konuştu.
Bu bilgi de doğrulanmadı. Yargılanırken nasıl olup da yurt dışına çıkabilir, sorusunu yönelttiğimiz dönemin MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür ise "Bilernem. Bir teşkilatın yardımıyla olabilir" diyordu. Kamuoyunu meşgul eden bu sorular, akıllara Güney'in ima ettiği gizli servis bağlantılannı getiriyor. Güney'in MOSSAD'la ilgili ilk açıklamalarma 2001 Martı'nda verdiği ifadede rastlamyor. Güney bu ifadelerde, Veli Küçük'ün kendisine Gülbahar Ateş isimli bir kadından bahsettiğini, onun için MOSSAD ajanı dediğini savunuyor: "Ona karşı temkinli olalım, dedi. Kadın cezaevindeyken kendisine mektup yazmış, hastaneye çıkması gerekiyormuş. Veli Paşa'dan yardım almış. Daha sonra cezaevinden bu kadın çıktığında Veli Paşa bana 'Onu bul' dedi. Bulamadım. Sonra 'Ben ulaştım, konuşuyorum' dedi. MOSSAD
ajanıdır, İsrailli'dir, temkinli olalım dedi."
ajanıdır, İsrailli'dir, temkinli olalım dedi."
Güney bu tarihten sonra sık sık, özellikle de Kanada yıllarında MOSSAD ve ısrail adını kullandı. 2005-2007 arasında Güney'in Kanada'da yazı yazdığı Kürt gazetesi Yeni Hayat'ın sahibi Süleyman Güney, "Ergenekon ilk çıktığında bir gün gazeteye ailesinin İsrail ile bağlarını anlatan bir belgeyle geldi. Orijinal görünmediğinden yayımlamadık" diyor. Faruk Arslan ise 2006 Ekimayında sonsaniye.net adlı web sitesine "MOSSAD'a çalışma ve Masonluk Teklifi" başlıklı bir yazı yazdı. Arslan, bir gün Güney'in kendisine "Yazılarını tercüme etmekten anam ağladı" dediğini, "bunları kime rapor edeceksin" diye sorduğunda ise "MOSSAD'a" cevabını aldığını söylüyor.
Güney daha sonra Arslan'a "MOSSAD, 'Bize çalışmak ister mi' diye sordu" demiş. Güney, El-Attar'ın da Türkiye'de olduğu 2001 yılını (Tam olarak hangi tarihte ABD'ye gittiği bilinmiyor) Türkiye'de geçirdi. El-Attar'ın Vancouver'a ulaştığı 2002 başında ise o New York'taydı. O dönemde, kimi aracılar sayesinde Howard Williams adında bir Evangelist'e ulaştı. Güney'i Türkiye'deyken tanıyan ve kimliğinin gizli tutulmasını talep eden bir kişi, onun Türkiye'deki son yıllarında Kitabı Mukaddes Yayınevi'yle yakın ilişkide olduğunu iddia ederek muhtemel aracılan işaret ediyordu.
Güney'e ABD'de bulunduğu süre içinde ve sonrasında en çok yardımcı olan kişiyse Mardin Dargeçit doğumlu Yakup Can. Can, Güney ile tanışmasını ewsweek'ten Semin Gümüşel'e şöyle anlatmıştı: "Bir gün, Williams birader beni aradı ve 'Yanımızda çok donanımlı, sorulan olan bir genç var. Size yönlendirebilir miyim' diye sordu." Can, Güney'i ilk gördüğünde çok kötü durumda olduğunu anlatıyor. Can ve Güney, uzun süre EskiAhit üzerine çalışmışlar. Can, Güney'in 2004'te din değiştirmeye karar vererek vaftiz olduğunu belirtiyor. Oturma iznive vatandaşlık gibi konulardaki sorunlardan dolayı ABD'de kalması imkfmsız hale gelen Güney'i Kanada sınırına kadar kendi aracıyla götüren de o. Ancak tarihi hatırlamıyor.
Tuncay Güney'in New York'ta yaklaşık altı ay kaldıktan sonra (20020rtalannda El-Attar'ın Vancouver'da buıunduğu dönemde) Kanada'ya geçtiğini söylüyor FarukArslan. Ancak Güney'in Vancouver'a ayak basıp basmadığı ya da tekrar ABD'ye dönüp dönmediği konusunda bir bilgi yok. Toranto'da Güney'le konuşan Kanada gazetesi The Star'ın muhabiri Cathal Kelly, Güney'in kendisine "Ergenekon bağlantılı bir generalin New York'a gelmesi üzerine New York'u terk etmek zorunda kaldığını ve 2004'te Toranto'ya geldiğini söylediğini" aktarıyor.
Kendisine hangi tarihlerde New York ve Toranto'ya ulaştığını sorduğumuz Güney ise sadece "Sekiz yıldıryurtdışındayım" cevabını vermekle yetindi. Elbette bütün bunlar Güney'in Kemal Kosba adıyla Vancouver'da El-Attar'a ulaşıp ulaşmadığını açıklamıyor.
EL- ATTAR'IN SORGUSU OCAK-ŞUBAT 2007,DE GERÇEKleştirildi.
Attar sorgudan önce ne avukatıyla, ne ailesiyle ne de Kanada büyükelçiliğinden biriyle görüştürüldü. Globe and Mail gazetesinin davadan önce in~elediği ve bir kısmını açıkladığı sorgu kayıtları, El-Attar'ın ısrail adına casusluk yaptığını kabul ettiğini gösteriyor. El-Attar, para karşılığında Türkiye veKanada'da yaşayan Arap ve Mısırlılar hakkında nasıl bilgi topladığını, istihbarat elemanı olduğu söylenen üç İsrailli'den Kanada'da göçmen
olarak bulunan Araplan para ve seks kullanarak ajan yapması yolunda talimat aldığını söylüyor. Savcılara göre El-Attar, Arap eşcinselleri ve mali sıkıntı içinde olanları hedef seçti. Toranto'daki CIBC'de çalışırken aralarında bir Suudi prensin de bulunduğu Araplar'ın hesaplarını inceleyip İsrail ajanlarına bildirdi. Ayrıca eşcinsel olduğunu ve 2002'de Kanada'ya geldikten sonra en az dört kez evlenip boşandığını itiraf etti. El-Attar'la birlikte Daniel Levi, Kemal Kosba ve Tuncay Bubay, 24 Şubat 200J'de Kahire'deki DGM'de yapılan ilk dırruşmada İsrail gizli servisi adına çalışmakla suçlandı. El-Attar'ın yakalanana kadar İsrailliler'denAraplar hakkında verdiği her bilgi karşılığında 500 dolar olmak üzere yaklaşık 56 bin dolar aldığı iddia edildi. Savcı Badawi, diğer üç suçlunun Kanada ve Türkiye'de olduğunu söyledi. Suçlamalar, büyük kahverengi bir zarfın içinden çıktı. Bu zarfın içinde ayrıca Mısır güvenlik güçlerinin EI-Attar'la ilgili hazırladığı 300 sayfalık bir dosya ve deliller de vardı. Zira El-Attar, Kanada'da bulunduğu süre boyıınca Mısır gizli servisi tarafından sürekli takip edilmiş, hatta fotoğraflanmıştı. El-Assal'ın çekilmesi nedeniyle avukatsız kalan EI-Attar'ı bu ilk duruşmada İbrahim Ali Mahmoud EI-Bassiouny savundu. Mahkeme, yeni avukata dosyayı inceleme zamanı tanımak için 27 Şubat 200J'ye ertelendi. Mahkeme çıkışında El-Attar gazetecilere "Mısır'a ihanet etmedim" diye bağırırken El-Bassiouny, müvekkiline yönelik suçlamaların "uydurma" olduğunu, EI-Attar'ın itiraflarının gözaltında baskılardan kaynaklandığını söyledi. EI-Attar'ın, 1973'teki savaşta İsrail'e karşı savaşan Mısır Hava Kuvvetleri'nden emekli subay babası, "Ailemizin iyi bir şöhreti ve itibarı vardı. Artık o benim oğlum değil" açıklamasını yaptı. El-Attar davasıyla ilgili ülkelerden de pek ses çıkmadı. Kanada Dışişleri Bakanlığı, El-Attar'ın çift pasaportu olup olmadığını ~n süre doğrularnadı. Toranto Star'a konuşan Kanada Güvenlik ve Istihbarat Teşkilatı (CSIS) sözcüsü Barbara Carnpion, olayla ilgilenip ilgilenmediklerini söylemek istemedi: "Biz operasyonel konuları hiç yorumlamayız, belli kişilerle ilgilenip ilgilenmediğimizi asla teyid etmeyiz." İsrail yetkilileri ise El- Attar diye birini ilk kez duyduklarını açıkladılar. "Tek bildiğimiz medyadan duyduklanmız" dedi, dönemin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mark Regev. Mısır'ın, "MOSSAD ajanı yakaladık", şeklindeki iddialarını hiçbir temeli olmayan uydurma açıklamalar olarak niteleyerek yalanladılar. Mısır'ın, El-Attar davasını dikkati iç meselelerden çekmek için kullandığını söylediler. Mısır Meclisi'ndeki Arap İşleri Komitesi Başkanı Saad EI-Gamal ise Daily Star Egypt'e "Başka meselelerin üstünü örtrnek için neden yeni meseleler yaratalım. Bu laflar dikk:atleri davadan uzaklaştırmayı hedefler. Bu davada bir MOSSAD ajanı ısrail adına casusluk yaparken yakalandı" diye konuştu.
Attar sorgudan önce ne avukatıyla, ne ailesiyle ne de Kanada büyükelçiliğinden biriyle görüştürüldü. Globe and Mail gazetesinin davadan önce in~elediği ve bir kısmını açıkladığı sorgu kayıtları, El-Attar'ın ısrail adına casusluk yaptığını kabul ettiğini gösteriyor. El-Attar, para karşılığında Türkiye veKanada'da yaşayan Arap ve Mısırlılar hakkında nasıl bilgi topladığını, istihbarat elemanı olduğu söylenen üç İsrailli'den Kanada'da göçmen
olarak bulunan Araplan para ve seks kullanarak ajan yapması yolunda talimat aldığını söylüyor. Savcılara göre El-Attar, Arap eşcinselleri ve mali sıkıntı içinde olanları hedef seçti. Toranto'daki CIBC'de çalışırken aralarında bir Suudi prensin de bulunduğu Araplar'ın hesaplarını inceleyip İsrail ajanlarına bildirdi. Ayrıca eşcinsel olduğunu ve 2002'de Kanada'ya geldikten sonra en az dört kez evlenip boşandığını itiraf etti. El-Attar'la birlikte Daniel Levi, Kemal Kosba ve Tuncay Bubay, 24 Şubat 200J'de Kahire'deki DGM'de yapılan ilk dırruşmada İsrail gizli servisi adına çalışmakla suçlandı. El-Attar'ın yakalanana kadar İsrailliler'denAraplar hakkında verdiği her bilgi karşılığında 500 dolar olmak üzere yaklaşık 56 bin dolar aldığı iddia edildi. Savcı Badawi, diğer üç suçlunun Kanada ve Türkiye'de olduğunu söyledi. Suçlamalar, büyük kahverengi bir zarfın içinden çıktı. Bu zarfın içinde ayrıca Mısır güvenlik güçlerinin EI-Attar'la ilgili hazırladığı 300 sayfalık bir dosya ve deliller de vardı. Zira El-Attar, Kanada'da bulunduğu süre boyıınca Mısır gizli servisi tarafından sürekli takip edilmiş, hatta fotoğraflanmıştı. El-Assal'ın çekilmesi nedeniyle avukatsız kalan EI-Attar'ı bu ilk duruşmada İbrahim Ali Mahmoud EI-Bassiouny savundu. Mahkeme, yeni avukata dosyayı inceleme zamanı tanımak için 27 Şubat 200J'ye ertelendi. Mahkeme çıkışında El-Attar gazetecilere "Mısır'a ihanet etmedim" diye bağırırken El-Bassiouny, müvekkiline yönelik suçlamaların "uydurma" olduğunu, EI-Attar'ın itiraflarının gözaltında baskılardan kaynaklandığını söyledi. EI-Attar'ın, 1973'teki savaşta İsrail'e karşı savaşan Mısır Hava Kuvvetleri'nden emekli subay babası, "Ailemizin iyi bir şöhreti ve itibarı vardı. Artık o benim oğlum değil" açıklamasını yaptı. El-Attar davasıyla ilgili ülkelerden de pek ses çıkmadı. Kanada Dışişleri Bakanlığı, El-Attar'ın çift pasaportu olup olmadığını ~n süre doğrularnadı. Toranto Star'a konuşan Kanada Güvenlik ve Istihbarat Teşkilatı (CSIS) sözcüsü Barbara Carnpion, olayla ilgilenip ilgilenmediklerini söylemek istemedi: "Biz operasyonel konuları hiç yorumlamayız, belli kişilerle ilgilenip ilgilenmediğimizi asla teyid etmeyiz." İsrail yetkilileri ise El- Attar diye birini ilk kez duyduklarını açıkladılar. "Tek bildiğimiz medyadan duyduklanmız" dedi, dönemin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mark Regev. Mısır'ın, "MOSSAD ajanı yakaladık", şeklindeki iddialarını hiçbir temeli olmayan uydurma açıklamalar olarak niteleyerek yalanladılar. Mısır'ın, El-Attar davasını dikkati iç meselelerden çekmek için kullandığını söylediler. Mısır Meclisi'ndeki Arap İşleri Komitesi Başkanı Saad EI-Gamal ise Daily Star Egypt'e "Başka meselelerin üstünü örtrnek için neden yeni meseleler yaratalım. Bu laflar dikk:atleri davadan uzaklaştırmayı hedefler. Bu davada bir MOSSAD ajanı ısrail adına casusluk yaparken yakalandı" diye konuştu.
28 Şubat'taki ikinci duruşmada EI-Attar ve avukatı, ifadelerin işkence altında alındığını söyledi. "Haftalarca tek başıma kaldığım bir hücrede işkenceye maruz kaldım. İdranmı içmeye zorlandım, elektrik verdiler" diyen EI-Attar, "Ben Müslümanım, dinimi değiştirdiğim ve eşcinsel olduğum yalan" diye bağırdı. İstihbarat biriminde böyle bir casusluk hikayesi uydurması için işkence gördüğünü söyleyen El-Attar, bu casusluk hikayesini de bir mizah kitabından uyarladığını söyledi: "Ulusal güvenlikten Nabil Mahmud beni, Daniel Levi isimli hayali bir şahısla işbirliği yaptığıma dair belge imzalamaya zorladı." Mısır yasalanna göre casusluk suçunun cezası 15ila 25 yıl arasında değişiyor. Bu suç savaş döneminde işlenirse cezası idam (Mısır, 1979'da İsrail'le barış anlaşması yaptı). İkinci duruşmadan önce insan haklan
kuruluşlan, Mısır'da işkenceye yaygın olarak başvurulduğunu hatırlatarak itiraflara tereddütle yaklaşılması gerektiğini söylediler.
kuruluşlan, Mısır'da işkenceye yaygın olarak başvurulduğunu hatırlatarak itiraflara tereddütle yaklaşılması gerektiğini söylediler.
Mısır hükümeti sistemli bir işkencenin varlığını reddediyor ama çok sayıda işkence suçlamasını bugüne kadar soruşturdu. Bununla birlikte Newsweek Türkiye'ye konuşan Mısır İnsan Haklan Örgütü Başkanı Hafez Abu Saeda ve ismini vermek istemeyen bir Mısır Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, El-Attar'ın "kendisini yönlendirenlerle" Kanada'da buluştuğuna ve ajanlık için görevlendirildiğine inandıklarını söylüyor. Savcının, EI-Attar1a birlikte yargılanan diğer üç kişiden ikisinin hala Toronto'da yaşadığını söylediği duruşmaya aile üyelerinden üç, Kanada büyükelçiliğinden iki kişi katıldı. Kanada dışişleri Bakanı Peter MacKay de hükümetin El-Attar'ın
uluslararası standartlara uygun muameleye tabi tutulınası için Mısırlı yetkililerden güvence almaya çalıştıklannı söyledi. Mahkeme 21Nisan'a ertelendi. Bu aynı zamanda karar günü oldu. DGM Yargıcı Sayyed el-Gohary çok kısa bir zaman dilimi içinde karan okudu ve salondan çıktı. EI-Attar, İsraillehine casusluk yapmaktan 15 yıl hapis ve Lobin Mısır Lirası (2500 TL) para cezasına çarptınldı. El Attar'ı casus olarak eğitmek ve onu kullan maktan suçlu bulunan diğer üç isim, Daniel Levi, Kemal Kosba ve Tuncay Bubay da gıyabında 15'er yıl hapis ve LObin
Mısır Lirası cezaya çarptınldı.
Mısır'da DGM1erin gördüğü davalarda temyiz uygulaması yok. EI-Attar
için tek ümit devlet başkamilin affetmesiydi; bu da gerçekleşmedi.
için tek ümit devlet başkamilin affetmesiydi; bu da gerçekleşmedi.
DÖNEMİN GAZETELERİ, MısıR'IN ŞUBAT 200iDE INTERpol'den
üç İsrailli'nin (Daniel Levi, Kemal Kosba, Tuncay Bubay) tutuklanmasını istediğini yazıyor. Mısır Dışişleri Bakanlığı'ndan Newsweek Türkiye'ye konuşan üst düzey bir yetkili, Mısır hükümetinin bu kişilerin tutuklanması yönünde uluslararası bir başvuru yapmadığını, çünkü bu isimlerin tek
bir kişiye mi, yoksa üç ayn kişiye mi ait olduğundan emin olamadıklarmı söylüyor. Ancak o, "bu üç ismin de aynı kişi ve bu kişinin de Tuncay Güneyolması ihtimalinin yüksek olduğunu" düşünüyor. Ona göre "Zaten bu kişilerin tutuklanmamış olmasının sebebi, aslında tek bir kişi olmalan ve bu kişinin de zaten biliniyor olması olabilir."
üç İsrailli'nin (Daniel Levi, Kemal Kosba, Tuncay Bubay) tutuklanmasını istediğini yazıyor. Mısır Dışişleri Bakanlığı'ndan Newsweek Türkiye'ye konuşan üst düzey bir yetkili, Mısır hükümetinin bu kişilerin tutuklanması yönünde uluslararası bir başvuru yapmadığını, çünkü bu isimlerin tek
bir kişiye mi, yoksa üç ayn kişiye mi ait olduğundan emin olamadıklarmı söylüyor. Ancak o, "bu üç ismin de aynı kişi ve bu kişinin de Tuncay Güneyolması ihtimalinin yüksek olduğunu" düşünüyor. Ona göre "Zaten bu kişilerin tutuklanmamış olmasının sebebi, aslında tek bir kişi olmalan ve bu kişinin de zaten biliniyor olması olabilir."
Bu noktada Türkiye'nin gayretlerine işaret eden yetkili, "Ancak İsrail'in dünyada ciddi bir nüfuza sahip olduğu gerçeğinin farkında olmalıyız" diyor. "Aranan kişiler ABD, İsrail ya da bu iki ülkeyle başını derde sokmak istemeyen bir başka ülkede bulunduğunda, bu kişileri bulmak ya da tutuklamak zor." Tuncay Güney'in farklı dönem ve yerlerde bu üç ismi de kullandığı biliniyor. Dolandıncılık suçlamasıyla 20Ql'de gözaltına alınan Güney'in ev ve ofis aramalarında polis tarafından lO'a yakın farklı kimlik ele geçirildi. Güney, mahkemedeki ifadesinde, "Bu kimlikleri yaptığım görevler tehlikeli olduğu için kullandım" dedi. Güney'e geçen hafta bir kez daha "Daniel Levi, Tuncay Bubay ve Kemal Kosba isimlerini kul landınız mı" sorusunu sorduk, "Bu soruya cevap verme gereği görmüyorum" karşılığını aldık.
Mısır'da etkin bir Batılı elçiliğin güvenlik sorumlusu, bu üç ismin Tuncay Güney'e ait olması ihtimalinin yüzde yüze yakın olduğunu söylemişti. Faruk Arslan da, Güney'in haftada gün çalıştığı kültür merkezinde Daniel Levi ismini kullandığını beli tiyor. Aynca Güney, bileğinde "Daniel" künyesi taşıyor. Güney, Ne York Institute adlı internet sitesini kurduğunda da bazı yazılarını isimle imzalıyordu. Peki Güney, 2006 yılında Kanada vatandaşlığı alan EI-Attar'lage
çekten tanışıyor mu? Güney, bu sorumuzu da "Siz hakinı ya da sanusınız" diyerek cevaplamadı. Güney'in bir dönem Toronto'da aynı evi paylaştığı, adının açıklanmasını istemeyen bir arkadaşı ise 2005 yılıda Toronto'da EI-Attar'la Tuncay Güney vasıtasıyla tanıştığını söylyor. El-Attar'ı 'joseph" ismiyle tanıdığını savunan bu kişi, onun bir Toronto bankasında müşteri temsilcisi olarak çalıştığını ve Güney'le o dönem sık sık görüştüğünü hatırlıyor.
çekten tanışıyor mu? Güney, bu sorumuzu da "Siz hakinı ya da sanusınız" diyerek cevaplamadı. Güney'in bir dönem Toronto'da aynı evi paylaştığı, adının açıklanmasını istemeyen bir arkadaşı ise 2005 yılıda Toronto'da EI-Attar'la Tuncay Güney vasıtasıyla tanıştığını söylyor. El-Attar'ı 'joseph" ismiyle tanıdığını savunan bu kişi, onun bir Toronto bankasında müşteri temsilcisi olarak çalıştığını ve Güney'le o dönem sık sık görüştüğünü hatırlıyor.
Kendisi beş altı kez görmüş EI-Ptar'ı. Bir keresinde, Türkiye'ye gideceğini öğrenen EI-Attar ondan Tarkan CD'si istemiş: ''Türkiye'yi, Ankara'yı biliyordu, Ankara'da evi vardı. Kıpti'ydi, gay'di ve durumu çok iyiydi. Mercedes vardı altında."Kahire'deki eski avukatı El-Assal, kendisine EI-Attar'ın Mısırlı aja larca çekilen fotoğraflannın gösterildiğini, bu fotoğrafların dava dosyasında da yer aldığını söylüyor: "Bana onun Toronto'da, Vancouver' ve Niagara Şelalesi'nde çekilmiş fotoğraflarını gösterdiler." Bu bir önemli çünkü Güney'in isminin açıklamasını istemeyen o arkadaşının anlattığı bir olayla bire bir örtüşüyor: "EI-Attar Tuncay bir keresinde Niagara Şelalesi' gittiler.
Arabayla Toronto'dan 45 dakika. zaman Joseph'in (El-Attar) Mercedes'i: gidildi. Joseph 'Sen de gel' dedi ama Tuncay beni istemedi. Anladığım kadarıyla gün Amerika'dan birileri geldi ve bunla görüşmeye gittiler. Ama ne görüştüler bilmiyorum." ABD ve Kanada'daki gizli istihbarat kaynakları, daha önce Newsweek Türkiye'ye Güney'i ciddiye almadıklarını ve "1venilir olmadığını" söylemişlerdi. Son kiz yılda İslamiyet'ten Hıristiyanlığa, ardından Yahudiliğe geçen Güney, Kanada'da kendini güvende hissetmek için İsrail ve MOSSAD anı kullanıyor olabilir mi? Güney buna "ABD ve Kanada'da yaşayan ri kendini herhangi bir ülkenin ajanı olarak gösterecek kadar salak ıdır? Hem de bu ülkelerde güvenlik had safhada iken" cevabını verdi Vaftiz olduğunu söyleyen, Toronto'da sinagog olarak lanse edi kayıtsız bir dini merkezde çalışan ve Kanada'ya iltica talebi iki defa reddedilen Güney son yıllarda "Abdullah Gül beni aradı, MOSSAD baş
nı Kanada'ya gelip benimle ilgili açıklamalar yaptı" gibi abartılı ve kendini çok önemli göstermeye meyilli açıklamalarda bulundu. Gür tehlikenin farkına varmış olabilir. Ocak ayında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Tuncay Güney için Adalet Bakanlığı kanalıyla Kanada'("tanık ve sanık olarak ifadesinin alınması" amacıyla yardım talebiıbulundu.
nı Kanada'ya gelip benimle ilgili açıklamalar yaptı" gibi abartılı ve kendini çok önemli göstermeye meyilli açıklamalarda bulundu. Gür tehlikenin farkına varmış olabilir. Ocak ayında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Tuncay Güney için Adalet Bakanlığı kanalıyla Kanada'("tanık ve sanık olarak ifadesinin alınması" amacıyla yardım talebiıbulundu.
El-Attar davasının dosyasında, 2006 Kasımı'nda EI-Attar'ın Tuncay Bubay'a artık MOSSAD'a çalışmak istemediğini söylediği belir yor. Ancak Bubay onu hem Kanada hükümetine hem de Mısırlı ye lilere ihbar etmekle tehdit etmiş. Dosyaya göre EI-Attar daha sonra' ronto'da bir sinagogda ayine katıldı ve ona burada, İsrailli yetkililı bir sonraki görevi hakkında bilgi vermek üzere kendisiyle şahsen rüşmek istedikleri söylendi. Ve ona Mısır'da ailesini ziyaret etti1 sonra İsrail'e nasıl gidebileceğine ilişkin ayrıntılı bir talimat belgesi verildi. Ama Mısır güvenliği tarafindan yakalandı. Acaba bunda da Güney'in payı var mı?
Newsweek
Newsweek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder