24 Mart 2009 Salı

Apo, Kesire, MİT 1: Son Yolculuk

24.03.2009
“Öcalan’ın Son Yolculuğu”

Öcalan 16 Şubat 1999 tarihinde Nairobi’de CİA tarafından yakalanıp, Hollanda’ya gönderileceğini sanırken, Türkiye’ye teslim edildiği öğrendiği zaman ilk cümlesi; “Annem Türk’tür, imkan sağlanırsa devlete hizmete hazırım, olacaktı. Hiç kuşku yok ki Öcalan, iltica etmek istediği tüm ülkelerden bir şekilde ayrılmak zorunda bırakılınca, adeta paniğe kapılmış ve örgütsel yada siyasal hiçbir bağlantısı olmayan bir ülkeye sığınmak zorunda kalmıştı.

Öcalan 16-21 şubat 1999 tarihleri arasında Jandarma Genel Komutanlığı tarafından alınan ifadesinde bu süreci anlatırken oldukça kızgın olduğu anlaşılıyor.

Ağa (kod adı) Mervan Zirki ( El Muhaberat- Suriye Gizli Servisi görevlisi) Delil’le (Kod Adı) birlikte Öcalan’a gelir ve Suriye’den ayrılması gerektiğini bildirir; Lübnan’a da gidemeyeceğini söyler.

Öcalan, örgütün Yunanistan temsilcisi Rozalin (kod adı) Ayfer Kaya’yı arayarak Yunanistan’a gideceğini, gerekli hazırlıkların yapılmasını ister. Öcalan’ın Yunanistan’daki "dostlarımız" dediği Badovas, Nazagaki ve parlamentodan bazı kişilerle görüşülür ve 9 ekim 1998 tarihinde normal tarifeli bir uçakla Atina’ya ulaşır. Anlaşıldığı kadarıyla Öcalan’a ilk sürprizi Yunan istihbaratı yapmıştır. PKK lideri Öcalan, Yunanistan istihbaratının üst düzey sorumlularından biri olan Dimitri tarafından karşılanır. “Dostlarını” beklediğini söylese de, birkaç saat içinde oradan ayrılması gerektiği cevabını alır; “Dostları”yla görüşmesine izin verilmez iltica talebi de Yunan hükümeti tarafından kabul edilmez.

Öcalan’ın turları Rusya ile devam eder. Rusya’dan da olumsuz bir tepki alınca rotasını İtalya’ya çevirir, tarih 12 kasım 1998. İtalya’da kendisini başka bir “Dostu” Yeniden Yapılanma Partisi milletvekili Montovani ve örgütün İtalya sorumlusu Ahmet Yaman karşılar. Öcalan yine iltica talep eder; süreç başlar ancak bu defa da sahte pasaportla ülkeye girmekten tutuklanır. İstinkaf mahkemesi 10 gün içinde karara varır. 10 günlük süreyi yeterli bularak Öcalan’ı serbest bırakır. 16 ocak 1999 tarihine kadar yine “Dostları” vasıtasıyla İtalya’da kalır. Bu süreçte Öcalan’ı Türkiye’den 2 gazeteci ve dünyanın çeşitli ülkelerinden bir çok gazeteci, avukat, parti temsilcileri, politikacılar hatta bir İngiliz bir lord bile ziyaret eder, ancak, İtalyanların sürekli bir şekilde “Her an tutuklanabilirsin,” tehditlerinden sıkılmış olacak ki, bağlantıları ve “Dostları” aracılığıyla ve yeni bir -sahte- pasaportla Rusya’ya geri döner. Ancak istihbarat yeniden yakasına yapışır ve 10 gün içinde ülkeyi terk etmesi istenir. Önce Yunanistan’a ardından Kenya’ya gidecek, yaptığı hesaplara ve güvendiği bağlantılara göre nihayet Hollanda’ya gidip bu mecburi yolculuğa son verecektir.

***
Uçaktan inen MİT mensubunu bir Hollandalıdan ayırt edilemeyecek özelliklere sahipti. Öcalan da ayırt edememişti, keyifle uçağa binerken. Etrafı sarıldı ve teslim alındı. Memlekete hoş gelmişti. Artık annesi de bir Türk’tü.


Ailesinden Hiç Bahsetmezken

Konuyla ilgili olanlar Öcalan’ın ailesinden çok fazla bahsetmediğini de bilirler. Kamuoyu annesinin Türk olduğunu can havliyle mi yoksa siyasi bir manevrayla mı söyledi bilemiyorum, ama 1999 yılında yakalanması vesilesiyle öğrenmiş oldu. Peki ya babası? Onun mesela adı neydi? Nereliydi? Kimlerdendi? Ya bir dönem kader birliği yaptığı eski eşi yeni ajan Kesire? Onunla ilgili de Erzurumlu Türk bir ailenin çocuğu olduğu ve gençliğinde Türk milliyetçiliğini savunduğu tartışılıp durmuştu. Hatta bu ve ileriki bölümlerde ayrıntılı şekilde anlatacağımız nedenlerle PKK’nın ileri gelenlerinden tepki aldığı, hatta bu yüzden ajanlıkla suçlandığı ve hakkında örgüt komitesinin raporlar oluşturduğu da uzun süre konuşulmuştu. Araştırmamızın ilerleyen bölümlerinde bu sorulara oldukça net cevaplar verebileceğimizi düşünüyoruz.


Yarın: Uweyş Öcalan Türk mü?

Not: Alıntı yaparken:http://detayhaber.blogspot.com şeklinde yapılmalıdır.


Gölge Adam- Bütün hakları yazarına aittir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

gallery

Gölge Adam