
Bürokraside medya iktidarının kırılmak üzere olduğuna dair ilk işaretleri geçen hafta yaşayıp gördük.
Özellikle kritik görev ifa eden bürokratlar, yıllardır hükümetlerle güçlü medya ve holdingler arasındaki ilişkileri dengeli götürmeye çalışırlardı. Zira hükümetlerin ülkemizde kısa ömürlü olması, bürokratların medya iktidarına karşı zayıf kalmasına sebep olurdu. Hatta bazen tercihlerini medyadan yana kullanmak ağır basardı. Bunun kırılmak üzere olduğu söylenebilir.
Bu konuyu değerlendiren bir bürokrata kulak verelim;
‘Hükümetlerin gelip geçici olması, farklı dengeler üzerine kurulması sebebiyle sadece büyük medya gurupları değil, büyük holdinglerin faaliyetlerini denetlemede de sıkıntı yaşanıyordu. Hatta her dosya sorulamaz, ayrıntılı denetim yapılamazdı. Çünkü medyanın üzerine gelmesinden ciddi anlamda çekinilirdi.’
Bürokratın ifadeleri geçmiş zaman kalıplı. Dileyelim bu tarz yaklaşımlar geçer, Türkiye’deki medya iktidarlarının bu gücü kırılır. ‘Özgür basın’ sloganını güçlerini artırmak, nüfuzlarını genişletmek için kullananların sayısı azalır.
Peki, bu yorumlara sebep olan gelişmeler nasıl yaşandı?
Geçen hafta Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Amerika’da sağlığına kavuşup Türkiye’ye döndüğünde uzun süre dinlenmesine kapı aralayabilecek hadiseler yaşandı.
Gelir İdaresi Başkanı (GİB) Mehmet Akif Ulusoy’u görevden almaya kadar götüren gelişmelerin arka planında Unakıtan’ın olmasının nasıl bir sonuç doğuracağını henüz bilmiyoruz.
Ancak bilinen bir şey var ki,
Doğan Yayın Holding Başkan Yardımcısı Soner Gedik’in Ulusoy ile Doğan Grubu'na kesilen 826 milyon TL'lik cezayı düşürmek için yaptığı görüşmede, ‘Çekirdek parasına dişe diş mücadele ederiz’ ifadelerini kullanması ve öncesinde de Petrol Ofisi AŞ’de (POAŞ) benzeri bir uygulamanın varlığı bardağı taşıran son damla oldu.
Şunu merak ediyorum; POAŞ cezasına da ‘çekirdek parası’ formülü uygulanarak, kamuoyunda şaşkınlığa sebep olunmuştu. Acaba POAŞ da Unakıtan’ın bilgisi dâhilinde miydi?
Bildiğim kadarıyla yukarıdaki yetki kullanımları, Başbakan’ın Kemal Abi dediği Maliye Bakanı’nın ilk uygulamaları değil. Daha önce de Başbakan ile hiç diyalogu olmayan, her fırsatta hükümeti ve
Özetle; Sadece bürokratlar değil bazen bakanlar da medya iktidarından çekinebilir, iyi ilişkiler ağını farklı kesimlerle genişletmek için gayret gösterebilirler. Göstersinler, ancak bu noktada ‘Yaşasın illegalite’ demek geliyor insanın içinden. Yasadışı dinlemeler olmasa, yasaların emrettiği hükümlerin nasıl kuşa çevrildiğini, yasaların dışına çıkıldığını nasıl öğrenecektik?
Samimi diyalogları, tartışmalı da olsa dinlemeye takılınca, suçüstü olanlar, ‘Bu yasa dışı dinlemeler suç. Neden bir şey yapılmıyor?’ dediklerinde, ‘
Şimdi hep beraber cambaza bakalım…
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) uhdesinde bulunan Sabah Yayıncılık Aş ve Medya Basın Servisleri Aş İstanbul 14 Asliye Ticaret Mahkemesine 2008/ 328 dosya numarasıyla, Hüseyin Cihan Baykara’ya karşı Menfi Tespit Davası açıyor.
BU SEFER TMSF’Yİ HORTUMLAMAK İSTİYORLAR
Neden? Çünkü bu şahıs kendisine ciro edilen senetlerle Sabah – ATV satışından tam 15 trilyon TL yeni parayla 15 milyon para talep ediyor. TMSF’de Bu şahsın borçlu olmadığını tespiti için dava açıyor.
Hüseyin Cihan Baykara kim? Dinç Bilgin’in Metro Mümessillik İthalat ihracat AŞ’nin sahibi Aziz Başkurt Okaygün’ün ortağı ve adamı. Diğer bir ifadeyle çaycı, odacı, kapıcı şeklinde tarif edilen konumda bir kişi.
Hüseyin Baykara seneti kimden aldı? İrfan Esentaş’tan. Peki İrfan Esentaş kim? Aziz Başkurt Okaygün’ün mutemeti.
Aziz Başkurt Okaygün kim? Dinç Bilgin ile birlikte Etibank davasında zimmet suçundan yargılanan kişi…
Görüldüğü üzere ilginç bir entrika. Ancak bugünlük bu kadar devamı yarın…
gsimsek@haberturk.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder