31 Mart 2009 Salı

Danıştay-Ergenekon ilişkisi

31.03.2009


Mahkeme iki davanın birlşemesi konusunda görüş bildirmedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin Danıştay davasına ilişkin birleştirme konusundaki görüşünü bildirmesinden sonra, bu konudaki görüşlerini açıklayacağı bildirildi.

Ayrıntılar geliyor..

Son üç seçim sonuçları

31.03.2009
2004 yerel seçimleri ve 22 temmuz seçimleriyle kıyaslandığında ortaya çıkan sonuçlar seçmenin siyasilere cevabı olacak.

SEÇİMLERDE SON DURUM






İŞTE SON 3 SEÇİMDE KİM NE ALDI TABLOSU



Gökçek bakanları suçladı!

31.03.2009
Başkentte AKP altı ilçe kaybetti

Ankara’da Büyükşehir’i kazanmasına rağmen, 6 ilçe kaybeden AKP’nin oyları yüzde 16.5 düştü. MHP, 2004’te yüzde 4.5 olan oy oranını 26.9’a çıkararak AKP’deki milliyetçi oyların önemli bölümünü aldı

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için bir kez daha Melih Gökçek’i aday gösteren AKP, başkanlığı kazanmasına rağmen, 2004 yerel seçimlerine göre yüzde 16.5 oy kaybetti. AKP, hâkimiyetindeki 6 ilçe belediyesini de CHP ve MHP’ye kaptırdı. MHP’nin oy patlaması yaptığı seçimde, sol oyların 2004’teki seviyesini koruması, düşen AKP oylarının önemli bir kısmının MHP’ye aktığını gösterdi.

AKP’de ciddi oy kaybı

Uzun sayılacak bir karar sürecinin ardından Gökçek’i bir kez daha aday gösteren AKP, belediye başkanlığını CHP’nin 7 puan önünde, yüzde 38’lik oy oranıyla kazandı. Buna karşın AKP’nin, 2004’te CHP - SHP toplam oylarına karşı sağladığı yüzde 20’lik oy farkı kapanmış oldu.

AKP’li başkanların yönetimindeki Etimesgut, Gölbaşı, Evren ve Kızılcahamam ilçeleri MHP’nin, Yenimahalle ve Kalecik de CHP’nin oldu. AKP, en büyük oy kayıplarından birini, Sincan’da yaşarken, adı bir dönem büyükşehir belediye başkan adaylığı için geçen Veysel Tiryaki’nin Altındağ’daki oy kaybı da yüzde 10’u aştı.

AKP, Turgut Altınok başkan adaylığından çekilmesine rağmen Keçiören’de koltuğu kaybetmezken, yüzde 15’e varan oranda oy kaybı yaşadı. Keçiören’de MHP, oylarını yüzde 18 artırdı. AKP, Pursaklar’ın yasal düzenleme ile ilçe yapılmasından ise kazançlı çıktı.

Ankara’nın eski belediye başkanlarından Murat Karayalçın’ı büyükşehir için aday gösteren CHP, yüzde 31.5 oyla ikinci parti oldu. 2004 yerel seçimlerinde SHP - CHP seçmeninin verdiği toplam oy oranını yakalayan CHP, özellikle Ankara’nın en kalabalık ilçelerinden Yenimahalle’deki zaferiyle seçmenine umut verdi. AKP, Çankaya’da yüzde 58’e ulaşan CHP’ye rakip olamadı.

Seçimde dikkat çekici sıçrama ise MHP’den geldi. MHP, Mansur Yavaş’ın milliyetçi tabanın yanı sıra merkeze de seslenen söylemiyle, 2004 yerel seçimlerindeki yüzde 4.5 olan oy oranını yüzde 26.9’a çıkardı. MHP, Eryaman gibi önemli bir yerleşim bölgesini kapsayan Etimesgut’u AKP’den almayı başardı.

Melih Gökçek bakanları suçladı

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı yüzde 38.36’lık oyla kazanan Melih Gökçek, adaylığı öncesinde oy oranının yüzde 53’lerde olduğunu ileri sürdü. Adaylık sürecinde yıprandığını söyleyen Gökçek, “Ne yolsuzluğumuz, ne hırsızlığımız, ne çoluk çocuğumuz kaldı. Sadece medya değil, ilk adaylık sürecimin geciktirilmesi ve partimin içindeki bazı genel başkanların, başkan yardımcılarının ve bakanların aleyhimde bazı bilgileri kamuoyuyla paylaşması mutlak manada beni etkiledi” dedi.



Yazıcıoğlu'na veda...

31.03.2009
Helikopter kazasında hayatını kaybeden BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun cenazesi, partililer tarafından Gazi Hastanesinin morgundan alındı.



Yazıcıoğlu'nun cenazesini taşıyan ambulansın bulunduğu kortej, TBMM'deki tören için hareket etti. Kortej, Mareşal Fevzi Çakmak Caddesi ve İnönü Bulvarı güzergahını izleyerek, TBMM'ye ulaştı.




MECLİS'E GİDİŞ




Yazıcıoğlu'nun cenazesini almak için hastane önünde toplanan partililer, sık sık tekbir getirdiler. Ellerinde Yazıcıoğlu'nun fotoğraflarının bulunduğu dövizler, parti bayrakları ve Türk bayrakları taşıyan partililer, yakalarına da parti amblemi bulunan kokart taktılar.



Partililer, ambulansın arkasında ''Türk ve İslam aleminin başı sağ olsun'' yazılı pankart taşıyor.



Partililerin elinde ayrıca Yazıcıoğlu'nun yazmış olduğu şiirden "Ey sonsuzluğun sahibi sana ulaşmak istiyorum" yazılı bir pankart da var.



Meclis bahçesinde yapılan törenin ardından meclis bahçesinde "Tekbir, Allahu ekber" sesleri yükseldi.



Partililer “Türk ve İslam aleminin başı sağ olsun” yazılı pankart taşıyor.



TBMM'deki resmi tören ise sona erdi.



-ÇOK SAYIDA PARTİLİ ANKARA'DA-



Öte yandan, sabah erken saatlerden itibaren, Yazıcıoğlu'nun memleketi Sivas başta olmak üzere çeşitli illerden otobüslerle, otomobillerle ve trenle başkente gelen çok sayıda vatandaş, gruplar halinde cenaze namazına katılmak üzere Kocatepe Camii'ne doğru yürüyüşe geçti.



Yürüyüş sırasında kaldırımda bekleyen ve binaların camlarından grubun geçişini izleyen vatandaşların da tekbir getirip dua ettikleri görüldü.



Cenaze namazının kılınacağı Kocatepe Camii'nde geniş güvenlik önlemleri alınırken, yüksek binaların üzerinde keskin nişancıların konuşlandırıldığı ve cenaze töreni için yaklaşık 3 bin polisin görev yaptığı öğrenildi.



Tören, her kesimden birçok eski ve yeni siyasetçiyi biraraya getirdi. Yazıcıoğlu için düzenlenen törende Meclis bahçesinde binlerce kişi toplandı. Törene 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, TBMM Başkanı Köksal Toptan, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcıları Cemil Çiçek, Nazım Ekren ve

Hayati Yazıcı, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, eski Başbakanlardan Tansu Çiller, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Hasan Iğsız, TBMM Başkanvekilleri, kabine üyeleri, milletvekilleri, BBP yetkilileri ve çok sayıda BBP'li katıldı. Törende DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan da hazır bulundu. Törene katılan Doğu Türkistanlı bir grup, tören sırasında Doğu Türkistan bayrağı açtı.



Meclis'teki törene gelen ilk lider MHP Genel Başkanı Bahçeli oldu. Tören alanına saat 10.25'de gelen Bahçeli, yaklaşık 1 saat 15 dakika boyunca törenin başlamasını bekledi. CHP lideri Baykal ise törene son anda yetişti. Törene katılan Yazıcıoğlu'nun annesi Fidan Yazıcıoğlu, eşi Gülefer Yazıcıoğlu, oğlu Burak ve kızı Firuze Yazıcıoğlu, kayınbiraderi ve Meclis Başkanvekili Nevzat Pakdil ile diğer yakınları tören öncesinde taziyeleri kabul etti. Yazıcıoğlu'nun 15 yaşındaki oğlu Furkan Yazıcıoğlu tören

boyunca babasının fotoğrafını taşıdı. Anne Fidan Yazıcıoğlu ise töreni sandalyede oturarak izledi.



54 yaşında hayatını kaybeden Yazıcıoğlu'nun karanfillerle donatılmış Türk bayrağına sarılı naaşı, saat 11.35'de TBMM'ye getirildi. Tören mangası tarafından naaşı tören alanına getirilirken Yazıcıoğlu'nun özgeçmişi okundu. Saygı duruşunun ardından tören yürüyüşü yapıldı. Tören yürüyüşü sırasında da Furkan Yazıcıoğlu, tören birliğinin önünde babasının fotoğrafıyla yürüdü.

Törenin sonunda partililer tekbirlerle ve sloganlarla liderlerini uğurladı. Tekbir getiren ve 'Şehitler ölmez vatan bölünmez' sloganları atan partililer, Yazıcıoğlu'nun naaşının arkasından yürümek isteyince protokol bölümünde zor anlar yaşandı. 9. Cumhurbaşkanı Demirel ve TBMM Başkanı Toptan ile diğer liderler korumalarının yardımıyla kabalalığın arasından çıkartıldı.



Yazıcıoğlu için Kocatepe Camisi'nde cenaze töreni düzenlendi



Törene, Muhsin Yazıcıoğlu'nun annesi Fidan Yazıcıoğlu, eşi Güleser Yazıcıoğlu, kızı Firuze Yazıcıoğlu, oğlu Furkan Yazıcıoğlu ve aile yakınları, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Köksal Toptan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Devlet Bakanı ve Başbakan yardımcıları Cemil Çiçek ve Hayati Yazıcı, Bakanlar Kurulunun bazı üyeleri, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Hasan Iğsız, İstanbul Valisi Muammer Güler, Ankara Valisi Kemal Önal, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, ATO Başkanı Sinan Aygün, eski DP Genel Başkanı Mehmet Ağar, eski Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kağan Köksal, RTÜK Başkanı Zahid Akman, eski TBMM Başkanı Bülent Arınç, eski Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu, emekli Yarbay Korkut Eken, çok sayıda siyasi parti temsilcisi, partililer, Alperen Ocakları üyeleri ve vatandaşlar katıldı.



Törende, Sivas başta olmak üzere, yurdun değişik yerlerinden otobüs, otomobil ve trenlerle Ankara'ya gelen çok sayıda vatandaş ve partili de hazır bulundu.



-CENAZE NAMAZINI BARDAKOĞLU KILDIRDI-



Yazıcıoğlu'nun cenaze namazını, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu kıldırdı. Bardakoğlu, cenaze defnedilinceye kadar geçen sürenin ibadet süresi olduğunu belirterek, slogan atılmayarak dua edilmesini istedi.



Muhsin Yazıcıoğlu için öğle namazının ardından kılınan cenaze namazına, Cumhurbaşkanı Gül, TBMM Başkanı Toptan, Başbakan Erdoğan, Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ, CHP Genel Başkanı Baykal ile MHP Genel Başkanı Bahçeli de katıldı. Yazıcıoğlu'nun oğlu Furkan Yazıcıoğlu da protokolle birlikte saf tuttu.



Yazıcıoğlu'nun cenazesi namazın ardından tekbirler eşliğinde polislerin omzunda cenaze aracına kadar taşındı. Partililer, Yazıcıoğlu'nun cenazesinin avludan geçişi sırasında kırmızı ve beyaz karanfiller attılar. Yazıcıoğlu'nun cenazesinin üstüne Doğu Türkistan bayrağı da konuldu.



Cenaze, partili ve vatandaşların oluşturduğu kortej eşliğinde camiden BBP Genel Merkezi'ne doğru hareket ederken, aracı takip etmek isteyen partili ve vatandaşlar kısa süreli izdihama neden oldu.



KIZILAY'A SIĞMADILAR



Genel başkanları Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatıyla büyük yasa boğulan partililer Kızılay’a sığmadı.



Yurdun dört bir yanından otobüslerle Ankara’ya gelen partililerin de eklenmesiyle BBP’nin Genel Merkezi’ne çıkan sokaklar partililerle doldu taştı. Kuran ve duaların okunduğu genel merkezde Yazıoğlu’nun kendi sesinden şiirleri yayınlanıyor.



Zaman zamanda Alperenler okudukları şiirlerle Yazıcıoğlu’na bağlılıklarını dile getiriyorlar.



“Öksüz kaldı Alperenler, bir gül açtı şimdi karlar üstünde üşüyor. Peşinde Alperenler ağlıyorlar” dizleriyle liderlerini kaybetmenin acısını yaşıyorlar. Yazıcığlu’nun naaşı Kocatepe Camii’nde kılınacak cenaze namazının ardından Kızılay’daki Genel Merkez Binasının önüne getirilecek ve burada okunacak Kuran ve duaların ardın kortej eşliğinde defnedileceği Tacettin Dergahı’na götürülecek.



BBP Genel Merkezi binasının üzerine "Ey sonsuzluğun sahibi sana ulaşmak istiyorum" yazılı Muhsin Yazıcıoğlu resmi asıldı.



Ayrıca Sivas plakalı bir aracın arkasında "Biz seni hep üşüttük reis" yazısı bulunuyordu.



KOMŞULARDAN HELALLİK ALINDI



Parti yöneticisi naaşın hareketinden önce “16 yıldır bizimle komşuluk eden komşularından da Muhsin Başkan için haklarını helal etmelerini istiyorum” diyerek helallik aldı.



TACEDDİN DERGAHI'NA DEFNEDİLDİ



Yazıcıoğlu’nun naaşı, Hacettepe’deki Taceddin Dergahı’nda toprağa verildi.

Muhsin Yazıcıoğlu’nun defnedileceği Taceddin Dergahı, naaş gelmeden önce vatandaşların akınına uğradı. Taceddin Dergahı’nda Kur’an okunurken, dergahın içini ve çevresini dolduran vatandaşlardan kalabalık ve sıcak nedeniyle bayılanlar oldu. Bayılanlara çevredeki ambulanslarda bulunan sağlık görevlileri müdahale etti. Muhsin Yazıcıoğlu’nun cenazesi Hacettepe’ye doğru ilerlerken, çevreden de birçok vatandaş da cenaze törenine katılmak üzere Dergah’a geldi.



-GÖREVLİLERİN ANONSU-




Cenazenin Dergah’a gelmesiyle beraber kalabalıktan dolayı izdiham yaşandı. Cenazeyi görmek için çabalayan sevenleri Dergah’ın ortasında bulunan cami avlusuna akın etti. Bu esnada oluşan izdihama engel olmak için görevliler anons yaparak “Allah rızası için lütfen geri çekilin, ailesi burada, hanımı burada, kızı burada, defin işlemini göremiyorlar, lütfen yardımcı olun” dediler.

Daha sonrasında tekbirlerle BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun naaşı Taceddin Dergahı’ndaki mezarına indirildi. Gözyaşlarının sel olduğu bu anda Türkiye’nin çeşitli illerinden ve Türk cumhuriyetlerinden getirilen topraklar Yazıcıoğlu’nun mezarına serpildi. Kur’an okutularak gerçekleştirilen defin işlemi sırasında pek çok vatandaşın telefon ve fotoğraf makinalarıyla bu anı görüntülediği gözlendi.

Defin işleminin ardından da birçok BBP’linin ve aile yakınlarının Yazıcıoğlu’nun mezarını terk etmediği ve beklemeyi sürdürdüğü görüldü.

AJANSLAR

Kabinenin 8 bakanı hanesine eksi yazdırdı

31.03.2009
SEÇİM sonuçlarının açıklanmasıyla gözler Başbakan Erdoğan’ın seçim bölgelerinde çalışmaları için özel olarak talimat verdiği bakanlara çevrildi. Sonuçlar, Başbakan’ın ‘mutlaka başarı beklediği’ illerde çalışma yürüten bazı bakanların, Erdoğan’ı hayal kırıklığına uğrattığını ortaya koydu. Buna göre Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Enerji Bakanı Hilmi Güler, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın başarısızlığı rakamlara yansıdı. Ekonomik kriz başta olmak üzere Ankara’nın yoğun gündemine rağmen işi gücü bırakıp seçim çalışması yürüten Bakanların hanesine de eksi kaydedilmiş oldu.

ANTALYA: Erdoğan’ın seçim sonuçlarıyla ilgili değerlendirmesinde Antalya için “Üzüldüm” sözleriyle partisinin başarısızlığını ortaya koydu. Başbakan Yardımcısı Şahin’in aktif olarak çalıştığı Antalya, sürpriz bir şekilde CHP’ye gitti. Antalya’nın görevdeki belediye başkanı AKPli Menderes Tevfik Türel, bu seçimlerde yüzde 35.06’lık oy oranıyla Antalya’yı, yüzde 40.72 oy alan CHPli Mustafa Akaydın’a bırakmak zorunda kaldı.

ORDU: Enerji Bakanı Hilmi Güler, Türkiye’nin enerji gündemini bırakarak haftalarca Ordu’da seçim çalışmalarına katıldı. AKP’nin Ordu Belediye başkan adaşı Ayşe Bahar Çebi için çalışan Güler, “Ordu bu kez bizim için çok önemli” yorumunu yapmıştı. Ancak 36 bin 346 oyla yüzde 38.75’e ulaşan AKP, Ordu’yu bir kez daha yüzde 51.92’lik oy oranıyla seçimi kazanan DSP’ye bırakmak zorunda kaldı.

MERSİN: Dış Ticaretten sorumlu devlet bakanı Kürşat tüzmen’in aylarca yerel seçim için çalıştığı Mersin’de benzer bir sonuç yaşandı. AKP’nin mutlaka almak istediği belediye başkanlık seçimini yüzde 30.88’lik oyla yeniden CHP kazandı. AKP’nin oy oranı yüzde 21.27’de kaldı. Bu oyla AKP MHP’den sonra 3. parti olabildi.

Erdoğan padişah gibi VAN: Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik haftalarca çalıştığı Van’da oyları DTP’ye kaptırdı. DTP’nin açık ara farkla kazandığı Van, böylece Çelik’in hanesine eksi yazdı.

DİYARBAKIR: Tarım Bakanı Mehdi Eker de Diyarbakar’da büyük bir başarısızlık yaşadı. DTPli Osman Baydemir, Eker’in seçim bölgesi olan Diyarbakır’da ezici bir çoğunlukla oylarını artırarak DTP’yi Diyarbakır’da lider yaptı.

ESKİŞEHİR: Maliye Bakanı Kemal Unakıtan seçim bölgesi Eskişehir’de seçimlerden çok önce çalışmaya başladı. 2007 seçimlerinden itibaren hemen her hafta sonunu Eskişehir’de geçiren Bakan Unakıtan, seçime kısa bir süre kala rahatsızlanınca, bölgesine gidemedi. Uzun süreli ve yoğun çalışmaya rağmen Unakıtan, Eskişehir’de varlık gesteremedi. Seçimi DSP’li Yılmaz Büyükerşan açık ara farkla kazandı. Oyların yüzde 52.56’sını kazanan DSPli Büyükerşan, bir kez daha başkanlık yapacak.

İZMİR: Bu seçimlerde mutlaka İzmir’i almak isteyen Başbakan Erdoğan, Devlet Bakanı Mehmet Aydın ve Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün özel olarak çalışmasını istemişti. Ancak İzmir’de AKP’ye iki bakan da beklenen sonucu yaşatamadı. CHP’li Aziz Kocaoğlu seçimi açık ara farkla kazandı.

Gözler kabine değişikliğinde

BAŞBAKAN Erdoğan, önceki akşam seçim sonuçlarını kurmaylarıyla iki saatlik bir toplantıda değerlendirdi. Erdoğan, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, eski Meclis Başkanı Bülent Arınç’ı ve kaybettiği illerin bölge milletvekillerini telefonda arayarak, durum değerlendirmesi yaptığı belirtiliyor. Erdoğan, seçim sonuçlarını değerlendirirken yaptığı açıklamada, “Kabinede değişiklik seçim sonuçlarına bağlı olarak da olmayarak da yapılabilir. Böyle davranmak grubumuz için de de kabine içinde de anormal karşılanmamalıdır. Zaman zaman bu değişiklikleri yaptık, bundan sonra da yapacağız” dedi. Bu sözler kulisleri hareketlendirdi; tahminler başladı.

KİMLER GİDEBİLİR?

Kulislerde Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın kabine dışında kalmasının ağırlık ihtimal olduğu konuşuluyor. Çocuklarının işleri nedeniyle yıprandığı söylenen Unakıtan’ın sağlık sorunları yüzünden de dinlenme sürecine gireceği ileri sürülüyor. İkinci isim olarak da Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin gösteriliyor. AKP’nin Antalya’da seçimi kaybetmesinde Şahin’in seçmene gözdağı veren konuşmasının etkili olduğu yorumları yapılıyor. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in ismi de gidiciler arasında geçmesine rağmen kulislerde bu zayıf ihtimal olarak değerlendiriliyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in de ismi konuşuluyor.

KİMLER GELEBİLİR?

AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli’nin Unakıtan yerine Maliye Bakanlığı koltuğuna oturabileceği ileri sürülüyor. Adalet Bakanlığı’na gelebilecek AKP’li milletvekilleri arasında Hayati Yazıcı’nın ismi ön plana çıktı. Halen Devlet Bakanı olan Yazıcı ile Şahin’in kabine içinde yer değiştirebileceği veya Şahin’in komisyon başkanlığı veya grup başkanvekilliği gibi bir göreve kaydırılabileceği konuşuluyor. Kritik noktalarda görev yapan iki bakandan Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ile Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın da İzmir’deki seçim sonuçlarının faturasını ödeyebileceği konuşuluyor ancak Erdoğan’ın iki bakanın da kabine dışında kalmasına sıcak bakmadığı belirtiliyor.

Mersin'de havasını aldı

31.03.2009
20 gündür Mersin'de seçim çalışması yapan Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, CHP adayı Macit Özcan'ın 2'nci kez büyükşehir belediye başkanı seçilmesi üzerine bu partinin temsilcilerini Adliye binasındaki Seçim Kurulu'nda ziyaret ederek kutladı.

HERKES HAK ETTİĞİNİ BULUR
Tüzmen, ziyarete giderken gazetecilere ve beraberindekilere CHP'nin kazanması ile ilgili sitemli bir ifadeyle "Biz 'Mersin'i Dubai yapacağız' dedik. Ama yağmur yağdığı zaman Mersin Venedik oluyor. Yani herkes hak ettiğini bulur" dedi. CHP çevreleri, daha sonra öğrendikleri Tüzmen'in bu sözlerini 'siyasi nezaketsizlik' olarak niteleyip, eleştirdi.

HAVASINI ALDI
DEVLET Bakanı Kürşad Tüzmen, Mersin'de yerel seçim öncesinde, partisinin belediye başkan adaylarını yanına alıp, kendi kullandığı üstü açık 1975 model otomobille kent turu atmıştı. Tüzmen'in bu görüntüleri "Mersin'de havasını aldı" yorumlarına neden oldu.




TOPUN AĞZINDA

CHP'nin kalesi olarak bilinen Mersin'i yine CHP kazandı. Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen'nin tüm çabasına karşın AKP oylarında gerileme yaşandı.
Başbakan Erdoğan Mersin'i Tüzmen'e emanet etmişti. Oy kaybı sonrası gündeme gelen kabine değişikliği Tüzmen'i de topun ağzına getirdi.

Sol bileği kırılmış

31.03.2009
BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun da içinde bulunduğu helikopterin düşmesi sonucu hayatını kaybeden İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabiri İsmail Güneş'in cenazesi kara yolu ile memleketi Sivas'a gönderildi.

İsmail Güneş'in dün öğle saatlerinde Jandarma Özel Harekat arama kurtarma timleri tarafından bulunduğu yerden alınarak otopsi yapılmak üzere Kahramanmaraş Devlet Hastanesi morguna kaldırılan cenazesi Adana Adli Tıp Kurulu heyeti tarafından dün gerçekleştirilen otopsinin ardından bu sabah ambulansla memleketi Sivas'a gönderildi

İsmail Güneş'in cenazesini almaya, Almanya'da yaşayan ağabeyi Mustafa Güneş ile eniştesi Mehmet Kızgın geldi. Kahramanmaraş Valisi Mehmet Niyazi Tanılır, Garnizon Komutanı Albay Sezai Akgün ve Emniyet Müdürü Necdet Çelikbilek hastaneye gelerek İsmail Güneş'in cenazesini uğurladı.

Vali Tanılır, çok olağanüstü bir 5 gün geçirdiklerini belirterek, ''çok elim bir kaza oldu. Hepimiz büyük bir üzüntü yaşadık. Olağanüstü bir çalışma yapıldı. Bütün kurumlar ellerinden gelen gayreti gösterdi. Başta Yazıcıoğlu olmak üzere hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum'' dedi.

Bu arada,helikopterin düşmesinin 5 gün sonra cesedi bulunan İHA Muhabiri İsmail Güneş'in soğuktan korunmak için 4 ceketi üst üste giydiği bilgisine ulaşıldı.

Sadece sol ayak bileğinin kırık olduğu tespit edilen Güneş'in kesin ölüm sebebinin bilirkişi heyetinin çalışmaları sonucu hazırlanacak raporda belirtileceği kaydedildi.

AA

Nankör Antalya

31.03.2009


AKP Genel Başkanı ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Yerel seçim sonuçlarından tatmin olmadığı 29 mart gecesi yaptığı basın toplantısında söylediği sözlerle ortaya çıkdı. ,

28 KERE GİTTİM AMA...
Erdoğan "Antalya ile ilgili sonucu çok anormal buluyorum. Antalya'ya şahsım olarak sadece ben 28 kez hizmetlerin açılışı için gittim. Tarihinde görmediği hizmeti bizim dönemimizde gördü Antalya. Demek ki bu kadar hizmet karşılık bulmuyor. Bunu gördüm. Bundan dolayı üzüntülüyüm. " dedi.

KABİNEDE DEĞİŞİKLİK
Erdoğan'ın en güvendiği isimlere emanet ettiği kentlerde alıdıpı yenilgiler büyük hayal kırıklığı yaşattı. Bu durumda kabinede yapılacak değişikliklerle giderilecek.

ERDOĞAN'IN SÖZLERİNİ OKUMAK
AK Parti en büyük hezimeti hiç kuşkusuz AKP “Belediye başkanınız iktidar partisinden seçilmezse hizmet alamazsınız" şeklindeki sözleriyle büyük tartışma yaratan Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in seçim bölgesi olan Antalya'da yaşadı. Her ne kadar Erdoğan DERSİMİZİ ALDIK açıklaması yapsa da pek dersini almış görünmüyor. Kabine değişikliğiyle sorunu gidermeyi düşünen Erdoğan'ın sözlerinin satır aralarında gizlenmiş bir isyan söz konusu. 28 kere bu kente gittim, yapmadığımız yatırım kalmadı' cümlesinde Antalyalılara ince bir mesaj var. Bu cümlenin tam tercümesi "SİZİ GİDİ NANKÖRLER 28 kere geldim, hizmetse hizmetin alasını aldınız daha ne istiyorsunuz. Ben gerçeği gördüm siz hizmetten anlamıyorsunuz" değil de nedir.




DERSİMİZİ ALDIK MI
Anlaşılan o ki Başbakan Erdoğan hala sandıktqan çıkan sonucu okuyamadı ya da ilk günün üzüntüsü ve gerginliğiyle yaptı bu açıklamayı. Çünkü bu açıklama gösteriyor ki, AKP'deki bakanların yaptığı talihsiz açıklamalar ve ayakları yere basmayan siyaset modeli hala devam ediyor.ENSONHABER.com / HABER ANALİZ

AKP'nin oyları neden eridi?

31.03.2009
Siyasi kulislere göre krizi ciddiye almamak, kavgacı üslubu tercih etmek de bunların arasında AKP'nin 2007 genel seçimlerinde yüzde 46.58 olan oy oranı, 29 Mart yerel seçimlerinin, resmi olmayan il genel meclisi sonuçlarına göre yüzde 39'a geriledi.

Bugüne kadar girdiği her seçimden oyunu artırarak çıkan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Niçin bu noktaya düştük, bunun değerlendirmesini yapacağız” dedi. (Milliyet)





1- Almanya’daki Deniz Feneri e.V. davası ile belediyeler ve parti yöneticilerinin isimlerinin karıştığı büyük çaplı yolsuzluk iddiaları karşısındaki tutumu, “hortumları kesmeye geldik” diyen AKP’nin “yolsuzluklara bulaşmayan, yetim hakkı yemeyen, dürüst kadrolar” imajının sarsılmasına yol açtı. Özellikle yolsuzluk iddialarının hedefindeki bürokratlarla belediye yetkililerinin görevde kalması, partinin olayların üstünü örttüğü yolundaki düşünceyi pekiştirdi.
2- AKP kadroları, parti hakkında açılan kapatma davası sürecinden bu yana daha hassas davransa da, iktidar partisi uygulama ve politikalarıyla laiklik konusundaki kaygıları gideremedi.
3- Erdoğan, dünyayı sarsan ekonomik krizi, “Türkiye’ye teğet geçecek” diyerek küçümsedi. Zamanında alınmayan önlemler, krizin etkisinin Türkiye’de daha ağır hissedilmesine neden oldu. Hükümetin krizin etkisiyle artan işsizliğe yaklaşımı da eleştirildi. ABD ve AB’de hükümetler vatandaşlarının işsiz kalmaması dev şirketler için kurtarma paketleri açıklarken, Erdoğan tam tersine krizin etkisinde kalan işadamlarını beceriksizlikle suçladı. Erdoğan, “Efendim, bak şu kadar tekstil fabrikası kapanmış. Şu olmuş, bu olmuş. Anlattıkları gibi de bir şey yok ortada. Yani işini bilmeyen başarısız varsa, kapanmış da olabilir” dedi. Krizin etkilerinin hissedilmeye başladığı bir dönemde, binlerce kişiye istihdam sağlayan dev şirketlerle kavga edildi.
4- Kriz nedeniyle iş dünyasından gelen uyarıları ciddiye almayan Erdoğan, krizin etkisinde kalan işadamlarını beceriksizlikle, kredi kartıyla geçinmeye çalışanları da dürüst olmamakla suçladı. Kredi kartının mağduru olamayacağını kaydeden Erdoğan, “Kredi kartı nedeniyle borçlananları ayrı yere koyuyorum ve dürüst bakmıyorum. Fazlasını kullanma hakkın yok, fazlasını kullanırsan bedelini de ödemelisin. Şimdi diyorlar üzerine çizgi çekin, affedin. Mağdur olmayanların hakkı ne olacak?” diye konuştu.
5- Doğu ve Güneydoğu’da DTP’ye karşı, “seçim yatırımı” olarak nitelendirilebilecek açılımlarla “samimi değil” yorumlarına yol açtı. Seçim sürecinde açıklanan ekonomik yatırımlar ve TRT Şeş gibi bazı kültürel ya da teknik açılımlar bu nedenle etkili olamadı. Hakkâri gezisi sırasındaki “Biz ne dedik? Tek millet dedik, tek bayrak dedik, tek vatan dedik, tek devlet’ dedik. Buna karşı çıkanın Türkiye’de yeri yok. Buyursun istediği yere gitsin” ifadesiyle başlayan “Ya sev, ya terk et” polemiği bölge insanını olumsuz etkiledi.
6- Çatışmacı ve kavgacı bir üslubu tercih etti. Bu durum, şimdiye kadar oluşturduğu “mağdur” imajının “tek adam” imajına dönüşmesine yol açtı. Medyaya, muhalefete ya da iş dünyasına yönelik sert ifadeler ters tepti.
7- Tunceli’de gerçekleştirilen buzdolabı ve kanepe yardımlarının seçim öncesi başlatılması, AKP’nin samimi olmadığı yorumlarına neden oldu. Ayrıca Erdoğan’ın, belediyelerin gerçekleştirdiği kömür ve yiyecek yardımları konusundaki tartışmalara ilişkin “Sadaka kültürü diye bir şey tutturmuşlar bu ara. Arkadaşlar bizim kültürümüzde sadaka meşrudur. Belediyenin yaptığının tabii bununla bir alakası yok” sözleri tartışma yarattı.
8- “Bize oy vermezseniz hizmet gelmez” yaklaşımı, Şanlıurfa’da olduğu gibi “Ceketi koysam seçtiririm” tavrı ya da halkın işaret ettiği isimlerin aday gösterilmemesi de, seçimlerde kayıpları beraberinde getirdi.

Karayalçın'ın kırılması ZOR REKORU

31.03.2009
Demokratik bir yarışa sahne olan 29 Mart Yerel Seçimleri, şölen havasında geçti. Renkli görüntüler ve ilginç sonuçlar hafızalara kazındı. İşte, acısıyla, tatlısıyla, bütün renkleriyle seçimden geriye kalan 'En'ler:

EN SÜRPRİZ SONUÇ
Yerel seçimlerin en şaşırtan sonuçlarından biri Antalya'da alındı. 5 yıl boyunca Antalya'nın çehresini değiştiren ve modern bir kent yaratmak için gece gündüz çalışan Menderes Türel, seçimlerde sürpriz bir yenilgi aldı. Seçimi CHP adayı Mustafa Akaydın kazandı. Menderes Türel yaptığı yazılı açıklamada, 5 yıldır Antalya için büyük onurla yürüttüğü hizmetleri her zaman onurla taşıyacağını ifade ederken, vatandaşlara teşekkür etti.

EN KADIN BAŞKANLAR
Yerel seçimlere erkek adaylar damgasını vurdu. 81 ilin 79'unda erkek adaylar başkanlık koltuğuna oturdu. Bu dengeyi Aydın'da 26369 oy alan ve yüzde 25.79'luk oy oranıyla başkan seçilen CHPli Özlem Çerçioğlu ve Tunceli'de 4035 oy alan ve yüzde 30'luk oy oranıyla rakiplerini geçen DTP'li Edibe Şahin bozdu. Çerçioğlu ve Şahin Türkiye'nin bayan başkanları oldu.

EN MİNİK KALE
'Aşkın ve Devrimin Partisi' olarak bilinen Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP), Artvin'in Hopa ilçesinde elindeki tek belediyeyi kaybetti. Ancak sürpriz sonuç Hatay'ın Samandağ ilçesinden geldi. ÖDP ve CHP'nin kıyasıya bir rekabete girdiği ilçede seçimi ÖDP adayı Mithat Mehir 7265 oy alarak kazandı. Böylece Mehir, Özgürlük ve Dayanışma Partisi'ne Türkiye'deki tek belediyeyi kazandırırken, Samandağı'nı da ÖDP'nin minik kalesi haline getirmiş oldu.

EN BAĞIMSIZ FAKIBABA
Şanlıurfa'da AK Parti'nin aday göstermediği Ahmet Eşref Fakıbaba, bağımsız olarak girdiği seçimi kazanma başarısını gösterdi. Dr. Ahmet Eşref Fakıbaba Şanlıurfa'da aldığı 77 bin 997 oy ve yüzde 44.3'lük oy oranıyla AK Partili rakibini geride bıraktı. Ahmet Eşref Fakıbaba'nın mazbatasını aldıktan sonra düzenlenecek tören ile Saadet Partisi'ne katılması bekleniyor.

EN ŞANSLI BAŞKAN
Çorum'un Mecitözü ilçesinde yapılan seçimler sonucu CHP adayı Selçuk Aksoy 1508 oy aldı. AK Parti adayı Nihat Özarslan ise 1506'da kaldı. AK Parti'nin itirazı üzerine oylar yeniden sayıldı. Bu kez CHP bir oy farkla yarışı önde tamamladı. Bazı sandıklarda şaibe olduğunu iddia eden AK Parti, sonuçlara ikinci kez itiraz etti.

EN ÇOK KAYBEDEN
29 Mart yerel seçimleri Türkiye'nin en çok kaybeden belediye başkan adayını da ortaya çıkardı. Cumhuriyet Halk Partisi'nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Murat Karayalçın, 4 seçim üstüste kaybederek kırılması zor bir rekora imza attı. Murat Karayalçın, Ankara'nın AK Partili Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'e 4'üncü kez yenildi. 1994 yılında başlayan rekabette Karayalçın'ın sırtı minderden hiç kalkmadı. 29 Mart seçimlerine iddialı giren Karayalçın 769 bin oy ve yüzde 31'lik oy oranında kalırken, kıdemli ra-kibi Gökçek 939 bin oy ve yüzde 38'lik oy oranıyla dördüncü galibiyetini kazandı.

EN YÜKSEK OY HAKKARİ'DEN ÇIKTI
Türkiye'de yerel seçimin rekortmeni Hakkari'de DTP'den başkan seçilen Fadıl Bedirhanoğlu oldu. Fadıl Bedirhanoğlu yüzde 79 oy alarak yerel seçimlerde erişilmesi güç bir rekora imza attı. Konya'da AKP'li Tahir Akyürek yüzde 68, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün memleketi Kayseri'de AKP'li Mehmet Özhaseki yüzde 60.6 oy aldı.

EN VEFALI KENT
Türkiye seçimden kısa süre önce Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun Kahramanmaraş'taki helikopter kazasında ölümüyle sarsıldı. Hemşehrileri ise Yazıoğlu'na vefa borçlarını ödeyerek başkanlığa BBP'li Doğan Ürgüp'ü seçti. 77 bin oy alan Ürgüp yüzde 50.78'lik oy oranıyla başkanlık koltuğuna oturdu.

EN ŞANSIZ İTİRAZ
Yerel seçimlerde en şansız itiraz olayı ise CHP'nin başına geldi. Tuzla'da adayları Cemil Ekşi'nin 35 bin 369 olan oy sayısına itiraz eden CHP'yi büyük bir sürpriz bekli-yordu. Ortada yanlış bir hesap vardı. Ancak haksızlığa uğrayan AK Parti adayı Şadi Yazıcı'ydı. Çünkü Yazıcı'nın 600 oyu yanlışlıkla BTP adayı adına kaydedilmişti. (Yenişafak)


Hürriyet'in manşeti

31.03.2009
Yerel seçimler sonrası çıkan sonuçlarda AKP'nin oylarındaki belirgin düşüş, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere tüm partililerin yine birinci parti oma başarısını duydukları sevinci gölgede bıraktı. Erdoğan'ın "dersimizi aldık" sözlerinden sonra, iktidarın önümüzdeki dönemde nasıl politikalar izleyeceği merak konusu.. Ertuğrul Özkök Hürriyet'teki yazısında, yerel seçim sonuçlarının belirginleştiği 30 Mart sabahı, gazetenin birinci sayfasının nasıl hazırlandığını anlattı.


EN ZEKİCE MANŞET
Biraz uzun bir yazı olacak ama "dertleşme" olarak kabul
edin.Gerekli bir dertleşme. Önceki akşam, bütün ısrarlara rağmen hiçbir televizyon kanalına çıkmadım. Arkadaşların ısrarlarına rağmen yazı da yazmadım. Açıkçası "zaman kazanmak" istedim. "İlk an duygularımın" diktatörce etkisinden kendimi kurtarmayı düşündüm. Sadece gazetenin birinci sayfasına konsantre oldum. Bütün zekámı, kıvraklığımı manşete konacak söze teksif ettim.

ONE MINUTE'I BİZ DE DÜŞÜNDÜK
Hürriyet'in yazı işleri kadrosu, hayat tarzına çok hassas, laik, demokratik sisteme gönülden bağlı insanlardan oluşur. Şurası da bir gerçek. Çoğu, gençliklerinde sol düşünce dünyalarından gelmiş insanlardır. Ama ben de dahil olmak üzere, yine çoğu, zaman içerisinde fikri değişime uğramış, liberal ekonomi ve düşünce tarzına yaklaşmış gazetecilerdir. İlk akla gelen manşetler, o anki duygumuzu yansıtan, daha çok hınzırlık içeren çizgilere sahipti. Herkesin aklına gelen "One minute" esprisi bizim de aklımıza geldi. "Beyaz eşya out, beyaz Türkler in", "Beyaz Türklerin dönüşü", "Başını kaşıyan adam" gibi espriler yapıldı. İtiraf edeyim, benim içimden geçen manşet şuydu: "Bu devirde kimse padişah değil." Yanlış anlamayın, bu manşetin tek adresi, seçim kampanyasını aşırı biçimde
şahsileştirerek ve bizleri de hedef göstererek sürdüren Erdoğan değildi. Biz, yani medya da bu manşetin içinde. CHP de, DTP de, MHP de... Evet, ben bu sandığı böyle okuyorum. "Bu devirde kimse padişah değil."

GERÇEĞİ İFADE EDECEK BİR MANŞET
Bu manşeti atmadık. Çünkü, atılacak manşetin duygularımıza değil, aklımıza seslenmesi gerektiğini düşündüm. Arkadaşlara dedim ki: "Hepimiz zekámızı kullanalım. Öyle bir manşet bulalım ki, okurumuzun büyük bölümünün beklediği rahatlama duygusuna seslenebilecek, ama aynı zamanda Erdoğan ve AKP'ye de, her şeye rağmen seçimden açık ara birinci parti olarak çıkmasının hakkını verecek bir manşet." Genç arkadaşlarımızdan biri, "Yani herkesi idare edecek oportünist bir manşet mi" dedi. "Hayır, gerçeği ifade edecek bir manşet" cevabını verdim. Geç saatlere kadar aradık, kafamızı çok çalıştırdık ve en zeki manşeti bulduk: "Sandıktan uyarı." Bizim mesleğimiz böyledir. Bazı olaylar vardır ki, "En zeki manşet, en sıradan, en aptal olanıdır". Fazlasını zorlamamak gerekir. Çünkü gerçeğin en iyi ifadesi odur.

ERDOĞAN BU DUYGUYU KULLANABİLİR
Ben, bu seçimin ilk somut sonucu dün sabah evimde aldım. Eşimin telefonları susmuyordu. Konuştuğu bütün arkadaşlarının havası aynıydı. Rahatlamışlardı. "Demek bu ülkede, küçük bir azınlık değilmişiz" duygusunu taşıyorlardı. Bana göre bu seçimin Türkiye açısından en önemli sonucu budur. Sandık, vatandaşının bir bölümüne, bu ülkenin paryası olmadığını, azınlıkta kalmadığını ispat etmiştir. Yani onların ülkelerine bağlılıklarını yeniden yükseltmiştir. Aşağı yukarı 5 yıldır, "hayat tarzının ne kadar güçlü bir insani motif olduğunu" anlatmaya çalışıyorum. Başbakan Erdoğan'ın bu duyguyu iyi okuyacağına eminim. Çünkü artık karşısında azınlık duygusundan kurtulmuş bir toplum kesimi vardır. Ve bu duygu, belki de ilk defa, askersiz, süngüsüz, muhtırasız, 367'siz, 27 Nisan'sız gerçekleşmiştir. Erdoğan bu duyguyu, oylarını yeniden yükseltebilecek bir platforma çevirebilir.

AKP "TEK PARTİ" OLDUĞUNU İSPAT ETTİ
Şu gerçeği de gözden kaçırmamalıyız. Erdoğan'ın AKP'si, oy kaybetti ama yine de yüzde 39 gibi açık bir arayla liderliğini korudu. Ayrıca Türkiye'nin her yerinden oy alabilen tek parti olduğunu bir kere daha hepimize ispat etti. Yani, yarının Türkiye'sinde AKP olacak ve kuvvetli bir şekilde olmaya devam edecek. Erdoğan'ın bu başarısını kimse görmezden gelemez. Şimdi CHP ve MHP de yeni açılımlarla, Türkiye'nin her yerinden oy alabilen parti olmanın yolunu aramaya başlamalıdır. Bir de şu gerçeği öğrendik. Kutuplaştırıcı, gerginleştirici belagat ve tarzlar, siyasetin tek sonuç getirici üslubu değilmiş. Buyurun, sessiz sakin, kimseyi itmeyen, bağırıp çağırmayan "Gandi Kemal" örneğini. Birleştirici siyasetlere ihtiyaç duyacağımız bir dönem açılıyor. Önümüzde, coğrafyası belirgin çizgilerle çizilmiş çok zor bir "Kürt sorunu" var. Ekonomik kriz maalesef teğet geçmeyecek, daha da derinleşecek. Bu iki sorun, ancak ve ancak "bir arada yaşayabilen", ortak tarihi kararlar alabilen bir Türkiye yaratabilirsek çözülebilir.

HERKES DERSİNİ ALMALI
Başbakan, "Bundan gerekli sonuçları çıkaracağını" söyledi. Çok doğru. Bunu eldivensiz, komplekssiz, gerçekçi biçimde yapmak gerekir. Sadece o mu? Elbette bizler de yapmalıyız. Gazeteciliğin bölücü değil, birleştirici tarzlarını bulmalıyız. Öteki partiler, sivil toplum kuruluşları da yapmalıdır. Ve tabii, liderin siyasi işaretini talimat telakki eden bürokrasi de. Birlikte yaşama adabında her şey bizim dünkü manşetimiz gibi. Dedim ya, bazen en aptal görüneni, en zekidir ve herkes için en yararlısı odur.

30 Mart 2009 Pazartesi

Vatandaştan AKP'ye ONE MİNUTE

30.03.2009
AKP OY KAYBETTİ
AKP 29 Mart 2009 Yerel Seçimleri'nde, 2004'teki yerel seçime göre 2, 2007'deki genel seçime göre ise 7 puan kaybetti. Türkiye'nin sahil illeri muhalefet partilerine oy verirken, AKP güçlü olduğu Doğu ve Güneydoğu'da da oy kaybetti. Oy kaybı İstanbul ve Ankara başta olmak üzere büyük merkezlere de yansıdı. AKP ağır toplarıyla asıldığı Antalya, Adana, Manisa ve Van'da belediye başkanlıklarını kaybetti. AKP Kılıçdaroğlu karşısında İstanbul'da da ciddi oy kaybına uğradı. 22 Temmuz seçiminde büyük coşkuya sahne olan AKP Genel Merkezi dün gece ise bu hayal kırıklığını yansıtan bir sessizliğe büründü.

BAKAN EMANETLERİ GİTTİ
Erdoğan'ın bakan ve parti yöneticilerine zimmetlediği daha önce AKP'de olan illerden Antalya, Adana, Van, Siirt, Balıkesir, Şanlıurfa, Manisa, Aydın ve Zonguldak'ta seçimi kaybederek büyük bir şok yaşadı. AKP, yine bakan ve parti yöneticileriyle asıldığı Mersin, Eskişehir, Kastamonu, Ordu'da da umduğunu bulamadı. Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin seçim bölgesi Antalya'yı CHP'ye, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik de seçim bölgesi Van'ı DTP'ye kaptırarak kabinenin en çok hüsran yaşayan isimlerinden oldu. AKP'nin ağır topu eski TBMM Başkanı Bülent Arınç da seçim bölgesi Manisa'yı MHP'ye kaptırdı.

DOĞUDAKİ "KALELER" DTP'NİN
Doğu ve Güneydoğu kentlerinde seçim yarışı AKP ile DTP arasında geçti. DTP, bu seçimlerde büyük bir çıkış yaparak, 5 ildeki belediye başkanı sayısını sürpriz bir çıkışla 8'e çıkardı. Başbakan Erdoğan'ın "kale" tartışması başlatarak "Diyarbakır'ı istiyorum" dediği Diyarbakır'da AKP ile arasında büyük fark açan DTP, AKP'nin Doğu illerinde kalesi olarak bilinen Van ve Siirt'te kazanarak büyük sürpriz yaptı. 2004 yerel seçimde kazandığı Batman, Hakkari, Şırnak ve Tunceli'de mevcut belediye başkanlıklarını koruyan DTP, 2004 seçimlerinde MHP'nin kazandığı Iğdır'da seçimi kazandı. DTP seçimden önce hedef olarak açıkladığı Van'da ise Abdullah Öcalan'ın eski avukatı Bekir Kaya ile seçimleri kazandı.

ENİŞTE TORPİLİ YAPMADILAR
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, eşi Emine Erdoğan'ın memleketi Siirt'te, kendisine vekillik yolunu açan Mervan Gül'e "vefa"sının faturasını ise seçim kaybederek ödedi. Siirt seçmeni, Mervan Gül'ün kötü yönetiminin bedelini AKP'nin yeni adayına da ödeterek, "enişte torpili" yapmadı.

"CEKETE" İNAT FAKIBABA
AKP kendisini aday göstermeyince bağımsız aday olan ve seçime "Ceketimizi koysak kazanırız" sözlerine inat ceketli eylemler yaparak damgasını vuran Şanlıurfa Belediye Başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba, seçimin kazananı oldu. İstanbul'da CHP'nin oylarını ciddi ölçüde arttıran Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara'da MHP'nin oylarını katlayan Mansur Yavaş, oylarını ikiye katlayan SP Genel Başkanı Numan Kurtulmuş ile mevcut belediyelerini korumanın yanı sıra Van ve Siirt'i de AKP'nin elinden alan DTP seçimlerin sürpriz kazananlarıydı. (Hürriyet)

Gandi'den Rekor

30.03.2009


CHP, İstanbul’da ‘Gandi’ ile 30 yılın rekorunu kırdı

CHP, halkın Gandi adını taktığı Kemal Kılıçdaroğlu ile İstanbul’da 30 yıldır görmediği oranlara ulaştı

Kalesi saydığı İstanbul’a 12 Eylül askeri darbesi ile veda eden CHP Kemal Kılıçdaroğlu ile yeniden umutlandı. CHP, Kılıçdaroğlu ile İstanbul’da yıllar sonra yüzde yüzde 30’lu oylara ulaştı.

12 Eylül 1980 müdahalesi 1970’li yıllarda kesintisiz biçimde CHP’nin kazandığı İstanbul Belediyesi’nde de yönetime el koydu. Askeri müdahaleden sonra yapılan ilk yerel seçimde İstanbul’u ANAP’ın eline geçti. 1989 yerel seçimlerinde ise Sosyaldemokrat Halkçı Parti’nin adayı Nurettin Sözen’le İstanbul yeniden sosyal demokratların eline geçti. Ancak özellikle İSKİ skandalıyla SHP’li belediye güç durumda kaldı.

1994 yerel seçiminde İstanbul’da Refah Partili Tayyip Erdoğan’ın karşısına, Zülfü Livaneli’yi aday gösterdi. CHP bu seçimde ağır bir yenilgi yaşayarak yüzde sadece 1,4 oy alabildi.

1999 yılındaki yerel seçimlerde ise Tayyip Erdoğan siyasi yasaklı, Fazilet Partisi’nin adayı ise Ali Müfit Gürtuna’ydı. CHP, Gürtuna karşısında Adnan Polat’la oy toplamaya çalıştı. Aldığı oy oranı yüzde 13’te kaldı.

CHP, 2004 yerel seçimlerinde AKP Kadir Topbaş’ın karşısına Sefa Sirmen’i çıkardı. Bu seçimde CHP yüzde 28,9 oranına ulaştı.

Kılıçdaroğlu sahnede

CHP’nin İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, seçimlere 6 ay kala peş peşe açıkladığı yolsuzluk dosyalarıyla kamuoyunda öne çıktı.

Kamuoyu 1948 Tunceli doğumlu eski SSK Genel Müdürü Kılıçdaroğlu’nu, belgeyle konuşması, hiç sinirlenmemesi gibi özellikleriyle sevdi.

Ağustos’ta düzenlediği basın toplantısında, AKP Sakarya Milletvekili Şaban Dişli’yi, ’Silivri’de bir arsanın imar durumunu değiştirme karşılığında 1 milyon dolarlık iş takibi ücreti talep etmekle’suçladı. Yolsuzluk iddialarına verdiği yanıtlar tatmin edici bulunmayan Dişli, partideki görevlerinden istifa etmek zorunda kaldı.

Kılıçdaroğlu daha sonra Almanya’nın Frankfurt kentinde görülen Deniz Feneri yolsuzluk davasının Türkiye ayağına ilişkin bazı belgeler açıkladı ve Almanya’daki Deniz Feneri, Türkiye’deki Deniz Feneri ve AKP’nin iç içe geçen 3 halka olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu’nun bir diğer hedefi ise Adana Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat’tı. Fırat’ın eski ortağı olduğu MENAS A.Ş’nin hayali ihracat yaparak devletten prim aldığını, bunun da faiziyle birlikte Danıştay kararıyla tahsil edildiğini iddia eden Kılıçdaroğlu şirket ürünlerini Hollanda’ya taşıyan TIR’da 89 kg eroin ele geçirildiğini açıkladı.

Kılıçdaroğlu ve Fırat, Gazeteci Uğur Dündar’ın hakemliğinde TBMM’de “tarihi düello” olarak nitelenen programda kozlarını paylaştı. Bu tartışmanın ardında Fırat da partideki görevlerinden ayrılmak zorunda kalmıştı. Kılıçdaroğlu’nun hedefinde bu kez Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek vardı. Doğalgaz sayacı alımında usülsüzlük yapıldığını iddia eden Kemal Kılıçdaroğlu ile Gökçek yine Uğur Dündar’ın yönetiminde televizyon düellosunda biraraya gelmiş, bu tartışmanın ardından Gökçek’in kamuoyu nezdinde puan kaybettiği yorumları yapılmıştı.

Baykal’ın tercihi

Yerel seçim sürecine girildiğinde Baykal, İstanbul adayının Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu açıkladı. Yoğun bir kampanya sürdüren Kılıçdaroğlu’na halk ’Gandi’ adını taktı. Baykal’ın bu seçimi CHP’ye İstanbul’da 30 yıldır görmediği oy oranına çıkardı. En son yerel seçimde yüzde 28,9 olan oy oranı kesin olmayan sonuçlara göre yüzde 35’lere dayandı.

Kepenek’in kelebekleri

KEMAL Kılıçdaroğlu seçim kampanyası boyunca da belgelerle konuştu. Kadir Topbaş ile ilgili zaman zaman açıklamalarda bulunup belediye şirketlerinin ne kadar para harcadığını soran ve onu düelloya davet eden Kemal Kılıçdaroğlu seçimlere 1 hafta kala bu kez Kepenak bombasını patlattı ve “Kim bu Kepenek” diye sordu. Kılıçdaroğlu’nun İSFALT’ın danışmanlık hizmeti aldığı Serdar Kepenek’in sahibi olduğu şirket üzerinden belediyenin organize olarak soyulduğu iddiasını gündeme getirdi. VATAN önce, Eurasfalt firmasında çalışan asfalt uzmanlarına günlük kişi başı 1.390 euro yani 3.058 TL ödendiğini, daha sonra ise bu şirkette çalışan Alman uzmanların ya hayali olduğunu ya da İstanbul’a hiç gelmediklerini ortaya çıkardı.

‘UMARIM İSTANBUL’DA YENİ BİR SAYFA AÇILIR’

CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu eşi Sevim Hanım’la birlikte Kağıthane’deki Merkez İlköğretim Okulu’nda oyunu kullandı. İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin de oyunu aynı yerde kullandı. Kılıçdaroğlu, “Umuyorum Türkiye’de ve İstanbul’da yeni bir sayfa açılır. Demokrasiyi daha derinleştirmiş oluruz” dedi. Bir gazetecinin, “Kampanya boyunca Erdoğan ve Topbaş’tan oy istediniz” sorusuna, “Sayın Erdoğan ve Sayın Topbaş’ın oylarını kime verdiğini bilmiyorum ama umuyorum bana vermişlerdir” yanıtını verdi.

27 Mart 2009 Cuma

Yazıcıoğlu'nun cesedi bulundu.

27.03.2009

BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu hayatını kaybetti. Sivil Savunma ekipleri BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun da içinde bulunduğu düşen helikopterin enkazına ulaşıldığını ve 6 kişinin cesedinin bulunduğunmu açıkladı.

MUHSİN YAZICIOĞLU'NUN HAYAT HİKAYESİ

Muhsin Yazıcıoğlu, 1954 yılında Sivas'ın Sarkışla ilçesi Elmalı Köyü'nde bir çiftçi ailesinin oğlu olarak doğdu. İlk ve orta öğrenimini Şarkışla'da yaptı.

Yüksek öğrenimini yapmak üzere 1972'de Ankara'ya geldi. Üniversite tahsilini, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi'nde tamamladı.

1968'de cemiyet (dernek) çalışmalarına başladı. Şarkışla'da Genç Ülkücüler Hareketi'ne katıldı. Ankara'ya geldikten sonra ise, Ülkü Ocakları Genel Merkezi'nde görev yapmaya başladı. Sırasıyla; Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcılığı ve Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yaptı. (1977-78).

1978'de faaliyete geçen Ülkücü Gençlik Derneği'nin kurucu Genel Başkanı oldu. 1980 yılına kadar MHP'de Genel Başkan Müşavirliği görevinde bulundu.

12 Eylül 1980'de yapılan askeri darbenin ardından, MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası sanığı olarak cezaevine konuldu. 5,5 yılı hücrede olmak üzere 7,5 yıl Mamak Cezaevi'nde kalan Muhsin Yazıcıoğlu, 7,5 yıl cezaevinde kaldığı bu davadan herhangi bir ceza almadı.

Cezaevinden çıktıktan sonra, mağdur olmuş ülkücülere ve onların ailelerine yardim amacıyla kurulan Sosyal Güvenlik ve Eğitim Vakfı'nın başkanlığını yaptı.

1987'de arkadaşları ile birlikte MÇP'de siyasete girdi. MÇP'de Genel Sekreter Yardımcılığı görevinde bulundu.

1991 genel seçimlerinde üç partinin oluşturduğu ittifak bünyesinde, milletvekili adayı oldu. “O, inançlarınızı Meclis'e taşıyacak” sloganıyla, Sivas'tan milletvekili seçildi.

1992 yılı Temmuz ayında, “içinde bulunduğu partinin siyasi anlayışıyla uyuşamadığı için” bir grup arkadaşı ile birlikte MÇP'den ayrıldı. 29 Ocak 1993 tarihinde Büyük Birlik Partisi kuruldu ve bu partinin Genel Başkanlığına seçildi.

24 Aralık 1995'te yapılan erken genel seçimlerde ANAP-BBP ittifakından 20. Dönem Sivas milletvekili olarak, yeniden meclise girdi. 28.02.1996 tarihinde ANAP'tan istifa ederek, BBP'ye döndü.

26 Nisan 1998'de yapılan 3. Büyük Kurultay'da, 8 Ekim 2000 tarihinde yapılan 4. Büyük Kurultay'da, 2 Haziran 2002 tarihinde yapılan 1. Olağanüstü Büyük Kurultay'da,20 Temmuz 2003 tarihinde yapılan 5. Olağan Büyük Kurultay'da,30 Nisan 2006 tarihinde yapılan 6. Olağan Büyük Kurultay'da ve 15 Nisan 2007 2.Olağanüstü Büyük Kurultayda tekrar BBP Genel Başkanlığına seçilmiştir.

22 Temmuz Erken Genel seçimlerinde BBP'nin seçimi protesto etmesi sebebiyle partisinden istifa ederek Sivas'tan bağımsız milletvekili adayı olup 23. dönem milletvekilliğine seçilmiştir.Daha sonra BBP'ye katılarak TBMM'de Büyük Birlik Partisi Sivas Milletvekili olarak BBP'yi Meclis'te temsil etmiştir.19 Ağustos'ta yapılmış olan BBP'nin 3.Olağanüstü Büyük kurultayında tekrar Genel Başkan olmuştur.

Muhsin YAZICIOĞLU, evli ve iki çocuk babasıydı..

Yazıcıoğlu'nun 25 yıl önce yazdığı şiir

27.03.2009
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum Durun kapanmayın pencerelerim Güneşimi kapatmayın Beton çok soğuk, üşüyorum..

Kahramanmaraş'ın Göksun ilçesinde bindiği helikopteri düşen ve halen kendisine ulaşılamayan Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun, Mamak Cezaevi'nde 25 yıl önce yazdığı 'Üşüyorum' şiiri dinleyenleri duygulandırdı. Kahramanmaraş'ta dağlık bir bölgede beraberindeki 5 kişiyle kaza geçiren Yazıcıoğlu, "Bir coşku var içimde bu gün kıpır kıpır, Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum." dizeleriyle şiirine başlıyor. Yazıcıoğlu'nun şiiri, "Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum. Durun kapanmayın pencerelerim, Güneşimi kapatmayın, Beton çok soğuk, üşüyorum." dizeleriyle bitiyor.

12 Eylül 1980 ihtilalinin ardından Mamak Cezaevine konulan ve 7,5 yıl demir parmaklıklar ardında kalan Yazıcıoğlu'nun kaleminden dökülen şiir, özlem, hüzün ve duygu yüklü.

İşte Yazıcıoğlu'nun Mamak Cezaevi'ndeyken yazdığı ve okuduğu 'Üşüyorum' şiiri
Bir coşku var içimde bu gün kıpır kıpır
Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum
Gözlerim parke parke taş duvarlarda
Açılıyor hayal pencerelerim
Hafif bir rüzgar gibi süzülüyorum
Kekik kokulu koyaklardan aşarak
Güvercinler ülkesinde dolaşıyor
Bir çeşme başı arıyorum
Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
Mis gibi nane kokuları arasında
Ruhumu dinlemek istiyorum
Zikre dalmış her şey
Güne gülümserken papatyalar
Dualar gibi yükselir ümitlerim
Güneşle kol kola kırlarda koşarak
Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum
Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk, üşüyorum..

Muhsin YAZICIOĞLU

Cihan

Ceset bulundu iddiası

27.03.2009

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, saat 15.00 sularında önceki günden beri bulunamayan BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ile beraberindekileri taşıyan helikopterin enkazına ulaşıldığını açıkladı.
17 KİŞİLİK EKİP BULDU
Enkaza Döngel köyünden 17 kişilik bir ekip ulaştı. Remzi Gök ve Abidin Karataş isimli köylüler, kendilerinin Muhsin Yazıcıoğlu'nu seven insanlar olduklarını ve helikopterin bu böldege düşmüş olabileceğini tahmin ederek yol çıktıklarını anlattı.

HELİKOPTER PARÇALANDI
Köylüler, ilk aşamada aralarında İHA muhabiri İsmail Güneş'in de olduğu 3 ceset bulduklarını belirtti. Enkazın 50 metrelik bir alana yayıldığını ve parçalandığını dile getiren Remzi Gök, helikopterin önünün tamamen parçalandığını ancak arkasının sağlam olduğunu söyledi.

VE ACI HABER GELDİ
İHA muhabiri ile bir kişinin cesedinin helikopterin içinde olduğu bir cesedin ise dışarıda olduğu anlaşıldı. Yapılan aramaların ardından Yazıcıoğlu'nun da aralarında olduğu cansız bedenler çevrede bulundu.Bölgedeki BBP yetkilileri de Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybettiğini doğruladı. Ancak konuyla ilgili henüz resmi bir açıklama gelmedi.

Annesi haber bakliyor

27.03.2009
BP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun da içinde bulunduğu helikopterin enkazına ulaşılmasının ardından Sivas'ta olayın büyük üzüntüsü yaşanıyor.

Muhsin Yazıcıoğlu'nun ağabeyi Yusuf Yazıcıoğlu'nun Mimar Sinan Mahallesindeki evinde bulunan 87 yaşındaki anne Fidan Yazıcıoğlu, olayın ardından büyük üzüntü içerisinde oğlundan haber bekliyor. Sürekli dualar eden anne Fidan Yazıcıoğlu'na helikopterin enkazına ulaşıldığı yönünde televizyonda yer alan haberlerin izlettirilmediği, başka bir odada yakınlarıyla kaldığı bildirildi.

Evde bulunan Muhsin Yazıcıoğlu'nun kız kardeşleri Naziye Soysal, Mavuş Ocak, dayıları Kemal ve Ömer Yılmaz ile diğer akraba ve yakınları da endişe içerisinde televizyon başında gelişmeleri takip ediyor.

Ziyaretçi akınına uğrayan evde gözyaşları içerisinde gelişmeleri izleyen aile fertlerini yakınları ve komşuları teselli etmeye çalışıyor.

Bu arada tedbir amacıyla evin olduğu yerde 2 ambulans ve polis ekipleri bulunduruluyor.

-VALİ DALMAZ, GELİŞMELERİ BBP İL BAŞKANLIĞINDA İZLİYOR-

Helikopterde yer alan BBP İl Başkanı Erhan Üstündağ, İl Başkan Yardımcısı Yüksel Yancı ve Belediye Meclis Üyesi Adayı Murat Çetinkaya'nın da evinde üzüntülü ve endişeli bekleyiş sürüyor.

Bu arada BBP Sivas İl Teşkilatında da partililer gözyaşları içerisinde gelişmeleri televizyonlardan takip ediyor. Bazı partililerin dua ettikleri görülüyor.

Teşkilata gelen Vali Veysel Dalmaz da parti yöneticileriyle birlikte gelişmeleri izliyor.

Kentin caddelerine yerleştirilen ''Dua zamanı'' başlıklı bilboardlarda Yazıcıoğlu'nun şiiri yer alıyor.

AA

SaadetTen büyük jest

27.03.2009

Saadet Partisi (SP) Lideri Numan Kurtulmuş, "Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun son miting yaptığı Göksun ilçesindeki adayımızı geri çektik." dedi.

Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, seçim çalışmaları çerçevesinde Konya'ya geldi. İlk olarak partililerle birlikte Mevlana Müzesi'ni ziyaret eden Numan Kurtulmuş, daha sonra müze yanında bulunan Sultan Selimiye Camii'nde Cuma Namazı'nı kıldı. Genel başkan daha sonra vatandaşlarla birlikte yürüyerek Saadet Partisi Konya İl Başkanlığı binasına geçti. Burada çok sayıda partili tarafından karşılanan Kurtulmuş, bir basın toplantısı düzenledi.

BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopterinin düşmesinden duyduğu üzüntüyü dile getiren Numan Kurtulmuş, bu nedenle Konya mitingini iptal ettiklerini söyledi. Kazının hemen ardından kriz masasında yapılan çalışmaları yerinde görmek için alana gittiklerin aktaran Kurtulmuş, burada Yazıcıoğlu'nun ailesini ziyarette bulunduklarını söyledi.

Millet olarak çok büyük üzüntü içerisinde olduklarını söyleyen Kurtulmuş, "Muhsin Yazıcıoğlu; sağlam karakterli, inançlı, adam gibi adamdı. Dualarımız son ana kadar bir sevinçli haber duymaktır. Ortada çok açık bir teknolojik açık var. Arama kurtarma çalışmalarının bu kadar uzaması kabul edilebilir bir şey değildir. Hava şartları elverişli olamayabilir ama günümüz teknolojisiyle şimdiye kadar enkazın bulunması gerekiyordu. Muhsin Yazıcıoğlu Türkiye'deki siyasi çalışmalarıyla örnek birisiydi. Millet için ortaya koyduğu fedakarlığa bir saygı göstergesi olarak, son miting yaptığı yer olan Göksun ilçesinde Saadet Partisi'nin adayını geri çektik. Bunu bize teklif eden Göksün ilçesi Belediye Başkanı Fatih Akmaz ve İlçe Başkanı Ali Arslan'na bu duyarlılıklarından dolayı teşekkür ediyorum."
Kurtulmuş, bir daha Türkiye'de böyle bir olayın yaşanmamasını temenni ettiklerini sözlerine ekledi.

Cihan

Enkaz burada bulundu

27.03.2009
BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nun da içinde bulunduğu düşen helikopterin enkazının yeri tespit edildi. Helikopterin Sisne ile Elmadağ arasındaki bir bölgede olduğu belirtiliyor. Enkazın Keş Dağı'nın zirvesinde olduğu öğrenildi. Enkaz Kurucaova'nın da 4 kilometre kuzeydoğusunda bulunuyor

İha Muhabiri hayatını kaybetti

27.03.2009

Korucu: 5 ceset bulduk

27.03.2009
Korucu Remzi Gök ise "Biz 5 ceseti bulduk. Buralarda ayak basılmamış. İki metre kalınlığında kar var. Muhsin Yazıcıoğlu bu cesetlerin arasında yok" dedi.
27.03.2009
Enkaza ulaşan ekipten Cuma Gök:
"Saat 9 gibi olay bölgesine geldik. 12-1 civarında enkaz bölgesine ulaştık. Kızılöz'den çıktık. Kuruova Mevkii bulunduğumuz yer. Çok tipi var, çok sis var. Helikopter sanırım dağa vurdu, dağa vurduktan sonra düştü. Muhsin Yazıcıoğlu'nu henüz göremedik. 5 ceseti bulduk, diğer kayıp olanı arıyoruz. 2-3 metre civarında kar var. Başkana olan sevgimizden dolayı aramaya katıldık. Yakında 4-5 ev

Enkaza ulaşan korucu anlatıyor

27.03.2009
Enkaz yerine ulaşan korucuların verdiği bilgiye göre İHA muhabiri İsmail Güneş hayatını kaybetti. Ancak helikopterdeki diğer 3 cesedin yüzünde kar olduğu için tanımakta zorlandığını belirten korucular, çevrede kardan dolayı hiç iz olmadığını ve kayıp olanların bulunmasının bu nedenle zor göründüğünü anlattı.

Enkaza ulaşıldı

26.03.2009

Enkaz yerine ulaşan korucu Abidin Karataş'ın verdiği bilgilere göre 3 kişi hayatını kaybetti. Hayatını kaybeden kişilerden üçü helikopterin içinde bulunuyor. 1'i önde ve 2'si helikopterin arka tarafında bulunuyor. Kayıp olan kişilerin içinde BBP Lideri Muhsin Yazıcıoğlu da var. Enkaz 50-60 metrelik bir alana dağılmış. Yakınlarda 4-5 evin bulunduğu iddia ediliyor. Cesetlerin yüzlerinde 2 parmak kalınlığında buz bulunuyor. İHA muhabirinin cesedi helikopterin içerisinde bulundu.

Bahtiyar Aydın'ı asker öldürdü

27.03.2009
Ergenekon'un ikinci iddianamesinde PKK itirafçısı gizli tanık Deniz'in ifadelerinde, 22 Ekim 1993 tarihinde Kanas'la şehit edilen Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ı bir askerin vurduğunu, o askeri de başka bir askerin öldürdüğü belirtiliyor.

İddianamede gizli tanık Deniz, 1993 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri'nin PKK militanlarına karşı Diyarbakır kırsalında büyük çaplı bir operasyon başlattığını, kendisinin de o bölgede PKK militanı olduğunu belirtiyor. Operasyonlarda PKK militanlarının imha sürecinde olduğu anda Türk askerlerinin telsiz konuşmalarında "Geri çekiliyoruz, paşa vuruldu" sözlerini duyduğunu, paşanın örgüt mensupları tarafından vurulmadığını daha sonra öğrendiğini kaydediyor. Deniz, "Lice'de PKK'nın büyük bir baskını olduğu söylenerek paşanın Lice'ye gelmesi sağlandı. Helikopterden iner inmez bir asker tarafından vuruldu. Vuran asker de başka bir asker tarafından öldürüldü. İkisinin birlikte helikopter ile Diyarbakır'a getirildiğini öğrendim. Bu olayı PKK'nın yapmadığını en üst düzey örgüt mensuplarından bizzat öğrendim. Bahtiyar Aydın isimli paşanın ne amaçla ve kim tarafından öldürüldüğünü bilmiyorum. Örgütün en önemli birimlerinin bu kadar sıkıştırıldığı ve hatta örgütün en üst düzey mensuplarından bazılarının da imha edilmesi aşamasına gelindiği bir esnada böyle bir hadisenin olması, karanlık bir nokta olarak kaldı." diyor.



-EŞREF BİTLİS VE BAHTİYAR AYDIN AYNI KAREDE-



Uçağının düşmesi sonucu şehit olan eski Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis'in 1992 yılında Fransa'ya yaptığı resmi ziyaretine ilişkin görüntüler, ölümünün 16. yılında gün yüzüne çıkmıştı. Bitlis'in en güvendiği komutanlar arasında gösterilen ve terör örgütünün suikastı sonucu şehit edilen Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın da Bitlis'in heyetinde yer aldığı görülüyor.



Dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis'in 1992 yılında Fransa'ya yaptığı ziyarette, heyette bulunan bir isim dikkatlerden kaçmıyor; Tuğgeneral Bahtiyar Aydın. Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, Bitlis Paşa'nın şehit olduğu 17 Şubat 1993'teki olaydan 7 ay sonra 22 Ekim 1993 tarihinde suikast silahı Kanas ile şehit edilmişti. Bahtiyar Aydın'ın, kendisinden 7 ay önce şehit olan Bitlis'in en güvendiği komutanlardan biri olduğu bir süre önce gündeme gelmişti.



Görüntülerde Fransa jandarmasının toplumsal olaylara yönelik yaptığı tatbikatını da izleyen Eşref Bitlis'in ziyareti tüm detayları yer alıyor. Cihan Haber Ajansı'nın elde ettiği görüntülerde; Eşref Bitlis'e kılıç hediye ediliyor. Oldukça samimi geçen görüşmelerde Bitlis Paşa da, Fransız yetkiliye semazen maketi hediye ediyor. Ziyaret süresince Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın Bitlis'in yakının bulunması dikkatlerden kaçmıyor. Ziyarette ayrıca Türk heyeti, Fransız jandarmasının toplumsal olaylara müdahaleyi içeren tatbikatı izliyor. Bitlis Paşa'nın eşi Şükran Bitlis de, Fransa ziyaretine eşlik ediyor.

Talabani bizim silahları PKK'YA VERDİ

27.03.2009
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Irak ziyaretinde Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'yle biraraya gelmesi ve her iki liderin söylemleri, kamuoyunda yankı bulmaya devam ediyor. Yalçın Doğan Hürriyet'teki yazısında, benzer diyalogların 90'ların siyasetçileri tarafından gerçekleştirildiğini söyleyerek, eski Devlet Bakanı Cavit Çağlar'ın bir anektoduna yer verdi.


BİZİM SİLAHLAR PKK'YA
Tarihten bir örnek. Yaşayanın ağzından. Mesud Barzani ile Celal Talabani her sefer söz veriyor, her sefer biz, "bu işin artık sonuna geliyoruz" diye derin bir nefes alıyoruz. PKK'dan desteğini çekmek için, ikisi de söz veriyor. Abdullah Gül, Talabani ile yeniden sarmaş dolaş. Barzani Viyana'da, tuh yazık oluyor, onunla görüşemiyor. Oysa, görüşmüş olsa, ondan da aynı sözü alacağına hiç kuşku yok.

"TALABANİ SÖZÜNDE DURMADI, ÇİZDİK"
Şimdi biraz tarih dersi. Değerli araştırmacı Hulusi Turgut'un önemli bir kitabı var, Barzani Olayı. Gün yüzüne çıkmamış tutanaklar, mektuplar, görüşmeler içeren bu kitap, Barzani ve Talabani, genel olarak Kürt konusunda başvuru kitaplarından biri. 90'ların Devlet Bakanı Cavit Çağlar anlatıyor:

"Mesud Barzani'yi davet ettik, Başbakan Demirel'le görüştü. Kendisine para ve silah verdik, rahatladı. Kuzey Irak politikasında Türkiye ile ortak hareket etme sözü verdi". (Hulusi Turgut, Barzani Olayı, s.511).

Kuzey Irak politikası, PKK'yı bitirmek anlamında. Çağlar devam ediyor:

"Celal Talabani'yi de davet ettik. Para istedi, para verdik, silah istedi, silah verdik. Daha sonra öğrendik ki, bizden aldığı silahları PKK'ya vermiş. Bu kalleşliği tespit edince, onun üzerini çizdik". (Aynı kitapta, s.511).

UMUTLA SARILIP, HÜSRANLA RİCAT..
Bugün devletin tepesinde oturanlar, eminim ki, devlet arşivindeki bu dosyaları okuyor. Buna rağmen, umut saçan sözler söylüyor. İşte, huzurunuzda tarihten bir umut ve hayal kırıklığı. Umutla davet ediyoruz, sonuçta bizim silahlar PKK'ya gidiyor. İtirazı duyuyor gibiyim, 90'lı yıllar ayrı, şimdi ayrı. Daha geriye gidelim, hiç fark yok. Zaman geçiyor, onlar aynı yerde. Biz de, aynı yerdeyiz. Umutla sarılıp, hüsranla ricat.

Pakistan'da intihar saldırısı

27.03.2009
Pakistan'da camiye düzenlenen intihar saldırısında 46 kişi hayatını kaybetti.

Küstah Zana yine konuştu

27.03.2009


TALABANİ BİZİ İNCİTTİ




Diyarbakır’daki Nevruz kutlamasına katılan DEP eski milletvekilli Leyla Zana, 2 yıl önce övdüğü Kürt kökenli Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’yi bu kez eleştirdi. Zana, Talabani için, En son söylenmesi gereken sözü ilk söyleyen oldunuz. Bizi incittiniz dedi.

Diyarbakır’daki Nevruz kutlamasına katılan DEP eski milletvekilli Leyla Zana, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’yi eleştirdi. Talabani’nin Erbil’de yapılacak Kürt konferansında Amaç Kürtlerin silah bırakması sözlerine Zana, Kürtler zaten silaha aşık değil. Sayın Mam Celal, en son söylenmesi gereken sözü ilk söyleyen oldunuz. Bizi incittiniz. Başkaları zaten sürekli bizi incitiyordu. Ama bu sefer Kürtler bizi üzdüdedi. Zana 2 yıl önceki Nevruz kutlamalarında Talabani’yi Kürtlerin 3 liderinden biri olarak göstermişti.

Nevruz ateşini DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’le birlikte yakan Zana, Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği, Irak Kürdistan Demokratik Parti ve terör örgütü PKK’ye çağrı yaparak, Bunlar bir araya gelip strateji belirlesinler. Bu stratejiden ne Türk ve Fars ne de Arap halkı zarar görmez dedi.
Konuşmasına Kürtçe başlayan Zana, kitleden izin isteyerek Yıllar önce kimse Kürtçe konuşmazken, ben Kürtçe konuştum. Bugün eğer izin verirseniz konuşmama Türkçe devam edeceğim dedi ve konuşmasını Türkçe sürdürdü.

TÜRKİYE CUMHURİYETİNE ORTAK OLMAK İSTİYORUZ
Kürtleri parçalayarak, bölerek değil, ancak birleştirerek bu sorunu çözebilirsiniz diyen Zana, Başkana Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirdi. Zana, Sayın Başbakan, ’Kürtler etnik siyaset yapıyor’ diyorsun. Cumhuriyet kurulduğundan beri etnik siyaseti sen yapıyorsun. Senin Anayasa’ndan diyor ki, herkes Türk’tür. Bu ne demektir. Bir etniği bütün grupların, etniklerin üzerinde tutmaktadır. Biz Kürtler ne ileride ne de geri de olmak istiyoruz. Biz Türkiye Cumhuriyet’ine ortak olmak istiyoruz diye konuştu.

Helikopter'e ulaşıldı mı?

27.03.2009
Son iddia: 36 saatten fazla bir süredir aranan helikopterin yerini NASA tespit etti. Yetkililere göre 3 kişiden hala vucut ısısı sinyalleri alınıyor. Ekipler adrese doğru yola çıktı.


BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindekilerin içinde bulunduğu helikopteri arama çalışmaları başka bir noktaya kaydırıldı. BBP'nin kendi özel çabalarıyla tespit edilen noktaya AKUT ekipleri yönlendirildi.

ENKAZI NASA MI BULDU?

Dün akşam saatlerinde çeşitli internet sitelerine düşen bilgiye göre Helikopterin enkazı NASA'daki bir tanıdık mühendis tarafından özel çaba ile Maraş Ilıca Beldesi Hacı Budak Köyü yakınlarında tespit edildi.

NASA'da çalışan tanıdık mühendis ayrıca enkazdan üç kişinin vücut ısısı sinyali alındığını da bildirdi.

Bu bilgilerden sonra BBP Kriz masasının girişimi ile Bursa'dan 20 kişilik arama kurtarma ekibinin acil olarak bölgeye yönlendirildi.

BBP KISMEN DOĞRULADI

BBP Genel Başkan Yardımcısı Üzeyir Tunç, "Enkazda 3 canlı olduğunun tespitinin yapıldığını söyleyenler var. Ne derece doğru bunu şu an bizde bilmiyoruz" dedi.

Tunç, parti genel merkezinde yaptığı açıklamada bazı internet sitelerinde helikopterin bir uçurumun dibinde bulunduğu, fotoğraflarının çekildiği ve fotoğraflarda canlı bulunmadığı yönünde izlenimler elde edildiği şeklinde haberlerin yayınlandığını kaydetti.

Partideki kriz masasının, Başbakanlıktaki kriz masasıyla, Genelkurmay Başkanlığı ve Sivil Savunma Teşkilatı'yla irtibatlı halde çalıştığını anlatan Tunç, "Biz zaten her türlü bilgiyi paylaşıyoruz. Bunu bilgi kirliliğine engel
olmak için yapıyoruz" diye konuştu.

Tunç, kendi tespit ettikleri noktaya 20 kişilik AKUT ekibini ulaştırmaya çalıştıklarını söyledi.

Bir gazetecinin, "bir duyum almışsınız, enkazda 3 canlı olabileceği yönünde, bunun aslı nedir?" sorusu üzerine Tunç, şu yanıtı verdi: "Biraz önce söyledim. Daha önce bizim 4 mühendis arkadaşımızın tespit etmiş olduğu nokta ile AKUT'un tespit ettiği noktanın aynı olduğunu, köylülerin
de aynı noktayı işaret ettiğini... Dördüncü bir tespit olarak da yurt dışındaki arkadaşlarımızın elde ettiği bilgiye göre onlarda aynı noktayı işaret ediyorlar.

Bu arada belki gönüllerinden geçeni söylemiş olabilirler. Net bir bilgi değil.

Ama 3 canlı olduğunun tespitinin yapıldığını söyleyenler var. Ne derece doğru bunu şu an bizde bilmiyoruz."


vatan

Bekir Coşkun yazdı

27.03.2009


Yaklaşık iki gün önce BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'yla birlikte 5 kişiyi taşıyan helikopterin Kahramanmaraş üzerinde düşmesinden bu saate kadar yapılan arama ve kurtarma çalışmalarına karşın, ne helikopterin düştüğü yer bulunabildi, ne de enkazdakilerin sağlık durumuyla ilgili net bir bilgiye ulaşılabildi. Bekir Coşkun Hürriyet'teki yazısında, helikopterin bu zamana kadar bulunamamasına tekpi gösterdi.



TEKNOLOJİ MEŞGULDÜ..
İkinci gün, saat 16.00'ya geliyor, helikopter henüz bulunmuş
değil... Oysa diyordu ki teknik takipçi:



"Teknik takipte olan rüyasında konuşsa, bunu dinleme ve kaydetme imkánımız var..."

"......?"

"Diyelim ki adım attı....."

"......?"

"Yani paşa tuvalete gitse tespit edilir..."

Ama koca helikopteri bulamadılar...

KOCA HELİKOPTERİ BULAMADILAR
Yarım milyar dolarlık dinleme-izleme aleti satın aldılar. Yedi tane "dinleme-izleme" aracı, Başbakanlık'a bağlı dolanıyor AKP karşıtlarının peşinde... Hastane odalarını dinliyorlar... Sofraları dinliyorlar... Fısıltıları dinliyorlar... Bir yüksek yargıcın eşi arabasından inip, arkadaki "teknik takipçinin" arabasının camlarını tırmalıyor "Bırakın peşimizi" diye diye... Ama düşen koca helikopterin yerini bulamıyorlar...

YELLENSEN KAYDEDERLER..
Kapalı telefonları dinleme cihazı haline getiriyorlar... Radyonuzu, televizyonunuzu, müzik setinizi sizin "muhbiriniz" haline getirebiliyorlar... Bir hesaba göre 3 milyon, bir itirafa göre aynı anda yarım milyon insanı üstün teknolojileri ile izleyebiliyorlar... Tele-kulak anlatıyor: "Yani muhalif yellense, uydu üzerinden kaydederiz..." Ama bu yazı yazıldığında 24 saat geçmişti üzerinden, henüz helikopter bulunmuş değil...

İSPİYONCULARI DOLDURURSAN..
Niçin?.. Çünkü "ilkellik" ile "çağdaşlığın" farkıdır bu... Devletin ayrılmış bütçesini, haberleşme kurumlarını, uzmanlarını muhalif cadı avına yönlendirirseniz... Aklınız yatak odalarında olursa... Teknolojiyi insanları sindirmekte kullanırsanız... Teknik kadrolara ispiyoncularınızı doldurursanız... İşte böyle; bir partinin genel başkanının düşen helikopterini bulamazsınız... Rezil olursunuz dünyaya... İlkellik ile çağdaşlığın farkıdır...

Harika konuştu...

27.03.2009
YAŞAR Nuri Öztürk'ün, eski danışmanı Şahane Müftüoğlu, avukatı Engin Yeşilyurt'un bürosunda HABERTÜRK'ün sorularını yanıtladı.

Yaşar Nuri öztürk'ün, eşinin ilk evliliğinden olan oğluna verdiği 370 bin doları geri istediğinde kavganın koptuğunu iddia eden Müftüoğlu, "Bu kavgada kabak benim başıma patladı" dedi.

Müftüoğlu, İngiltere'de Reading Üniversitesi'nde siyasal bilgiler okuduğunu, düşüncelerine değer verdiği Öztürk'ün parti kurduğunu öğrenince Halkın Yükselişi Partisi'ne (HYP) girerek siyasete başladığını, aynı zamanda da Öztürk'ün danışmanlığını üstlendiğini söyledi.

7 TAZMİNAT DAVASI AÇTIK
Canan Öztürk'ün 8 ay önce birdenbire "Eşinle beraberiz, sana gülüyoruz" diye bir mesaj aldığını belirterek, bu mesajı basına verip, "Bu ailevi bir mesele değil, siyasi bir mesele, araştırın" dediğini anlatan Müftüoğlu, Canan Öztürk'ün bundan sonra kendisine ve ailesine hakaret dolu mesajlar gönderdiğini, babasını pavyonculukla suçladığını belirtti. Müftüoğlu, bunun üzerine Canan öztürk aleyhine 7 tazminat davası açtıklarını, hakaret mesajlarının tümünün tespit edildiğini belirtti.

MEĞER BİZİ BASMIŞ
öztürk'ün, "Kocamla çıplak halde bastım" iddiasını yalanlayan Müftüoğlu şöyle dedi: "8 ay önce, 'bana mesaj geldi, araştırın' diyen bir kişi, birdenbire mi 2 yıl önce beni kocasıyla çıplak bastığını hatırladı. Madem böyle bir şey oldu, bu kadar hırslı bir kadın 1.5 yıl daha kendisiyle çalışmama neden ses çıkarmadı. Hafızası yeni mi geldi?, Bizi çıplak yakalamışmış, ben kendimi banyoya kilitlemişim. Benim bir ailem var, bunlar bana sorulmadan olmuş gibi yazıldı" dedi.

ELİNDE İÇ ÇAMAŞIRI VARMIŞ
Yaşar Nuri öztürk'ün, üvey oğluna verdiği 370 bin doları geri isteyince eşiyle aralarında kavga çıktığını belirten Müftüoğlu, bu noktada kendisinin malzeme yapıldığını savundu. Müftüoğlu, Canan öztürk'ün genç bir bayanla aşk dedikodusu çıkararak aslında eşini yıpratmaya çalıştığını savundu.

EMRAH FİLMİ YAZIYOR
Müftüoğlu şöyle devam etti: "Bu kadın tabiri caizse bir Küçük Emrah filmi yaratmaya çalışıyor; 'pavyoncu bir aile, ahlaksız kızları, eşimle olan bir ilişki ve ben zavallı aldatılan kadınım.' Burada zavallı duruma düşürülmeye çalışılan bir tek benim. Zaten akli dengesinin yerinde olup olmadığının tespitini isteyeceğiz. Ben ona 7 dava açtım. Kendisi tek dava açmadı. Ben Yaşar Nuri Öztürk'e abuk subuk sözde aşk mesajları yazmışım. Bunları kanıtlasın. Gazetelere çıkıp, Yaşar Nuri Öztürk'ü bitirmeye çalışıp, arada beni de malzeme yapmaya çalışıyor. Şimdi de, 'elimde iç çamaşırlar, kıyafetler var' diyor. Bunları nereden aldı bilmiyorum ama benim olmadığı kesin. Bunu mahkemeye götürüp dava açsalar, gülünç duruma düşerler."

İLİŞKİNİZ OLDU MU?
"Yaşar Nuri Bey'le ilişkiniz var mı peki?" sorusuna karşılık Müftüoğlu'nun yanıtı da şöyle: "Yaşar Nuri öztürk benim çok sevdiğim, çok saydığım, o sevgiyi saygıyı bütün bu yaşadıklarıma rağmen kaybetmediğim bir insan. Ama bu söylenenler gibi değil. Benim için çok değerli bir insandır. Hep de öyle kalacaktır. Net söylemek gerekirse, sizin kastettiğiniz manada bir ilişki asla olmadı."
ensonhaber

Başkent'te el bombası bulundu

27.03.2009
Başkentte bir sağlık ocağında mühimmat bulundu. Alınan bilgiye göre Bahçelievler 3. caddede bulunan Ankara Eğitim ve Araştırma Hastenesi Bahçelievler Semt polikliniğinde şüpheli poşet bulundu. Olay yerine polis ekipleri çağrıldı. Yapılan ilk incelemede poşetin içinde el bombası ve mermi bulunduğu belirlendi. Bina boşaltılarak inceleme başlatıldı. Aynı binada Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık muhabirleri derneği basın sağlık merkezi ve basın lokali de bulunuyor. Polislerin incelemesi devam ediyor.

İHA

15 Adımda Darbe

27.03.2009


Jandarma, Kara, Deniz ve Hava’nın komutanları darbe için ilk planı ‘Sarıkız’ adıyla yaptı. Uygulamalar ‘Ayışığı’ ve ‘Yakamoz’da, darbe sonrası ise ‘Eldiven’de yazılıydı













Ergenekon soruşturmasının ikinci iddianamesiyle birlikte Türkiye’nin 2003 - 2004 yıllarında ‘atlattığı’ darbe girişiminin ayrıntıları da ortaya çıktı. Daha önce medyaya yansıyan ve emekli Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu belirtilen günlükler ve daha sonra Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay’a ait notlarla kamuoyu darbe planlarından haberdar olunmuştu. Dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek ve Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına tarafından ‘Sarıkız’ kod adıyla bir darbe planı yapıldı. Bunun ‘Ayışığı’, ‘Yakamoz’ ve ‘Eldiven’ adı verilen aşamaları vardı. ‘Sarıkız’ ülkede darbe zemini oluşturmak için yapılması gereken faaliyetleri, ‘Ayışığı’ ve ‘Yakamoz’ darbenin bizzat aktif olarak nasıl ve ne şekilde yapılması gerektiğini, ‘Eldiven’ ise darbe sonrası yapılacak faaliyetleri içeriyor. İddianamede Ergenekon’un darbe planları adım adım şöyle anlatıldı:



1- Genelkurmay Başkanı Özkök’e baskı

Hilmi Özkök’ün istifası talebini içeren mektupları, muvazzaf askerler tarafından hazırlanmış görüntüsü verilerek Özkök’e gönderilmek suretiyle baskı altına almaya çalıştıkları,



2- Sahte ‘genç subaylar’ mektupları

Darbe hazırlıklarına destek sağlamak amacıyla emekli generallere mektup gönderdikleri,



3- Medya patronlarıyla sert mesajlar

Örnek’ten ele geçirilen günlüklerden anlaşıldığı üzere, ulusal gazete ve televizyon sahiplerinin çağrılarak,iktidardaki hükumet aleyhine ve özellikle askerin hükumete bakış açısını sert mesajlarla topluma duyurulması amacıyla yayın yapılması için baskı yapıldığı ve bu yapılan baskılar sonucunda amaçlanan yayınların yapılmasının sağlandığı,



4- Selçuk ve Balbay’ın katkısı

Örgüt yöneticisi Selçuk ve örgüt üyesi Balbay’ın talimatları ile Cumhuriyet Gazetesi’nin örgüt amacı doğrultusunda bu yöndeki haberleri manşetten vererek hazırlıklara katkıda bulunmaya çalıştıkları,



5- Rektörleri Alemdaroğlu ile Gürüz organize etti

Ülkede kargaşa meydana gelmesini sağlamak amacıyla öğrencileri gösterilerle sokağa dökmeye çalıştıkları, bu amaçla bazı rektörlerle görüştükleri, ayrıca rektörlerden hükümete sert tepki göstermelerini istedikleri,bunun üzerine harekete geçen bazı rektörlerin Hükümet aleyhine sert açıklamalar yaptıkları, özellikle Ergenekon terör örgütü yöneticileri dönemin YÖK Başkanı Kemal Gürüz ile İ.Ü. Rektörü Kemal Alemdaroğlu’nun bu organizasyonları yaptıkları, ‘Ordu göreve’ yazılı pankartların asıldığı mitinglerde görüntü kayıtlarının bulunduğu,



6- Sendikacı Mustafa Özbek toplantılara katıldı

Sendika yöneticileri ile irtibata geçerek, Hükumet aleyhinde sert açıklamalar yapılmasını sağladıkları, bu hususta düzenlenen toplantılara örgüt üyesi Mustafa Özbek’in iştirak ettiği,



7-AKP’den ayrılabilecek milletvekillerini tespit

Hükumeti parçalayıp ülkeyi yönetmeyecek hale getirmek ve bunun sonucunda ülkede çıkacak kaosla darbeye zemin oluşmasını sağlamak amacıyla, örgüt üyesi İsmail Yıldız’a milletvekilleri hakkında araştırma yaptırdıkları ve bu yolla iktidar partisinden ayrılabilecek nitelikteki milletvekillerini tespit ettikleri, bu doğrultuda örgüt üyeleri Levent Ersöz, Hasan Atilla Uğur ve İsmail Yıldız’ın mecliste yer almayan bazı siyasi parti liderleri ile görüştükleri ve yapılan bu görüşmeyi kayda aldıkları,



8- Milletvekilleri ve bakanların fişlenmesi

Bu amaçla bakanlar,milletvekilleri, üst düzey bürokratların siyasi görüşleri ve yaşam tarzları ilgili kişisel verileri hukuka aykırı kaydettikleri,



9- Kıbrıs’ta çözümsüzlük politikası

Ayrıca,örgütün stratejileri arasında bulunan ‘Kıbrıs sorununun’ çözümsüzlüğe götürmek amacına matuf olarak açıklamalar yaptıkları, sivil toplum kuruluşlarını yönlendirmeye çalıştıkları ve böylece ülkenin dış politikasını olumsuz yönde etkileyerek siyasi istikrarsızlığı sağlamaya çalıştıkları, Eruygur’un Kıbrıs Büyükelçisi’ni çağırarak bundan sonraki süreçte her talimatı kendisinden alacağını, Genelkurmay Başkanı çağırdığında kendisine basit bilgileri vereceğini, önemli bilgileri bizzat kendisine vermesi gerektiği şeklinde talimat verdiğinin ses ve görüntü kayıtlarından anlaşıldığı,



10- ATO Başkanı Sinan Aygün’ün darbe çağrısı

Örgüt üyesi Sinan Aygün vasıtasıyla, sanayi odalarını organize etmeye çalıştıkları, özellikle Aygün’ün teredütte olan Kuvvet Komutanları’nı ziyaret ederek, TSK’yı göreve davet eden konuşmalar yaptığı ve bu düşüncenin yönlendirebileceği kitlelerin kanaati olduğu intıbaını uyandırmaya çalıştığı,



11- Harp Okulları törenlerinde sert mesajlar

Darbe planları içerisinde yer alan Kuvvet Komutanları’nın, yürütme organı üzerinde baskı uygulamak amacıyla Harp Okulları’nın eğitim dönemi açılış ve diploma törenlerinde sert ve toplumu geren açıklamalar yaptıkları,



12- CÇG’nin amaçları doğrultusunda haber

Sahte kimlikli şahıslar tarafından yurtdışında hazırlanan ‘vatansever.info’ isimli internet sitesini kurdurarak, Cumhuriyet Çalışma Grubu (CÇG) tarafından hazırlanan örgütün amaçları doğrultusundaki haber ve yayınlar yapmak suretiyle, kamuoyunu olumsuz yönde yönlendirmeye çalıştıkları,



13- Eruygur’un makamında gizli toplantılar

İlhan Selçuk, Mustafa Balbay, Levent Ersöz, Hasan Atilla Uğur’un çoğu kez Eruygur’un makamında gizli toplantılar yaptıkları, eylem planını görüştükleri, özellikle Selçuk’un içinde yer aldığı 9 Mart 1971 de darbe teşebbüsü ile ilgili tecrübelerini aktararak dikkat edilmesi gereken hususlarda tavsiyelerde bulunduğu, Selçuk’la Eruygur ve diğer asker kökenli örgüt üyeleri arasındaki haberleşmeyi Balbay’ın sağladığı,



14- Sivil toplum örgütlerini tek merkezden yönetmek

Bu dönemde ‘Ulusal Birlik Hareketi’ni kurdurarak, kendilerine yakın sivil toplum kuruluşlarını tek merkezden yönetmeye çalıştıkları,özellikle ADD ve Çağdaş Eğitim Vakfı’nı Cumhuriyet Çalışma Gurubu’nun belirlediği strateji doğrultusunda yönlendirdikleri,



15- Sendikaların örgüt amacında yönlendirilmesi

CÇG’nın planları arasında yer alan ‘sendikaların manipüle edilmesi’ stratejisine uygun olarak,özellikle örgüt üyesi Mustafa Özbek’in başkanı olduğu sendika ile kendileri ile birlikte hareket edecekleri yönünde tespitler yaptıkları bazı sendikaları amaçlarına uygun olarak yönlendirdikleri tüm dosya kapsamından anlaşılmıştır. (Radikal)



Savcılık: Yargılama yeri sivil mahkeme

Ergenekon iddianemesindeki en dikkat çekici nokta ilk kez bir askeri darbe girişiminin sivil mahkemede yargılanması. Altı savcının hazırladığı 1912 sayfalık iddianemede Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına, Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek ve Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur’un 2003 - 2004 yılları arasında hükümeti yıkma girişiminde bulundukları, bu girişimleri sivil hayatta da yürüttükleri belirtiliyor. Savcılar ikinci iddianemeye Eruygur ve Tolon’u ‘şüpheli’ sıfatıyla kattı. Savcılık, üç general, Aytaç Yalman, Özden Örnek ve İbrahim Fırtana’yla ilgili soruşturmayı ise bu dosyadan ayırdı. Bu, üç general hakkında da soruşturma yolunun açıldığı anlamına geliyor.

Yargılamanın sivil mi, askeri mahkemede mi yapılması gerektiği konusunda savcılar, iddianemede öncelikle ‘askeri suç’ kavramının mevzuatta açık olarak ele alınmadığı belirtiliyor. İddianamede şöyle deniliyor: “Asker kişiler tarafından işlenen bütün suçlar hakkında Askeri Ceza Kanunu uygulanmamaktadır. Asker kişilerin diğer kanunlar gereğince cezalandırılması mümkün olan suçlar da bulunmaktadır. Olayların çoğunluğunun kamuoyunda infial uyandıran ve sivil dünyada gerçekleşen yürütme organına yönelik terör eylemi olduğu bu fiillerin azmettiricisi ve planlayıcı olan kişilerin general ya da muvazzaf asker olmaları, salt askeri mahal gibi muğlak bir kavrama dayanak yapılarak askeri yargının görevli olduğu sonucunu doğurmayacağı, eylemlerin meydana geldiği yerin askeri mahal dışı olduğunda tereddüt bulunmamaktadır. Dolayısıyla muvazzaf asker ya da generaller bu emirleri askeri mahalde verseler dahi suçun işlendiği yer askeri mahal dışıdır. Örgütün yöneticiliğini yapan şüphelilerin, muvazzaf

olduğu dönemdeki eylem ve faaliyetlerini, emekli olduktan sonrada devam ettirdikleri, bu dönemde suç delilleri ile birlikte yakalandıkları, bu nedenle eylemlerinin temadi ettiği göz önüne alındığında yargılama merciinin adli yargı olduğunda kuşku bulunmamaktadır.”



Eruygur’un hedefinde Büyükanıt da varmış

İddianamede dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur’un darbe hazırlıklarını yürütürken, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na gelecek olan Yaşar Büyükanıt’ın önünü kesmek için yıpratmaya ve sindirmeye yönelik ciddi çalışmalar yaptırdığı belirtiliyor. Bu bölüm şöyle anlatılıyor: “Ayışığı kod adlı darbe planında belirtilen bu husus ‘Yakamoz’ kod adlı darbe planında hayata geçirilmiş ve TSK’nın yeniden düzenlenmesi başlığı altında, 1. Ordu Komutanı Büyükanıt ile 2. Ordu Komutanı Fevzi Türkeri etkisiz hale getirildiğinde onların yerine atanacak korgenerallerin belirlendiği görülmüştür. Bunların yanı sıra darbe planlayıcısının baş aktörlerinden olan dönemin Jandarma Genel Komutanı Eruygur, darbeyi daha sağlıklı gerçekleştirebilmek için bir taraftan da Kara Kuvvetleri Komutanı olmayı planlamış ve bu nedenle de Yaşar Büyükanıt’ın önünü kesmek için yıpratmaya ve sindirmeye yönelik ciddi çalışmalar yaptırdığı belirlenmiştir.”

İddianemede bununla paralel olarak Eruygur’un Genel Başkanlığını yaptığı Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Merkezi binasındaki odasında ‘ORG. BÜYÜKANIT’ isimli klasör içerisinde Büyükanıt’a ait sağlık raporları, kullandığı ilaçlar, ailevi bilgiler, dostlarıyla ilgili kişisel bilgiler, kardeşi Mednan Büyükanıt’ın öldürülmesi ile ilgili soruşturma ve kovuşturma evrakları, kooperatif bilgileri ve bazı kişisel bilgiler olduğu belirtiliyor.

Büyükanıt’la ilgili emekli Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu belirtilen günlüklerde ‘10 Ekim 2004’ başlıklı not içerisinde “Öğleden sonra Kara Kuvvetleri Komutanı geldi. Önce Filiz ile yanlız konuştuk. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur’un bir şeyler karıştırıp durduğunu anlatan Aytaç Paşa’nın neler söylemek istediğini şimdi daha iyi anladım. ‘Yaşar’ı zehirlemeye kadar varan planlar hazırlanmış. Tabi aynı zamanda internette okuduğumuz Yaşarların üç villa sahibi oldukları, Imar bankasından para çektikleri, Seville beraber asker işi yaptıkları gibi konularında bu gurup tarafından yapıldığını tespit etmişler’ ifadeleri de dikkat çekiyor.

gallery

Gölge Adam