29 Mayıs 2006 Pazartesi

Orakoğlu kanlı saldırıyı yorumladı

29.05.2006
Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu´ndan sürpriz iddialar: ´Uğur Mumcu, Apo´nun devletteki bağlantısını buldu, Alparslan Arslan esas tetikçi değil´


Radikal gazetesinden Neşe Düzel, eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu´yla Danıştay saldırısını konuştu. İşte o röportaj...



Çoğu faili meçhulün ardında PKK´yla ilişki var. Uğur Mumcu ölümünden önce Öcalan´ın devlet içindeki bağlantılarını bulmuştu. Bu görevlilerin dış devletlerle ilişkisini saptamıştı
Alparslan Arslan esas tetikçi değildi. Başta, yakalanma riski azdı. Eylem öncesi Danıştay´da ciddi keşif yapılmış. Güvenlik kamerasının bozuk oluşu vb... İçeriden bilgi verenler olabilir
Cumhuriyet´e atılan bombalar MKE tipiydi galiba. Bunlar piyasada bulunmaz. Poliste ve askerde olur ve numaralıdır. Bazı eylemlerde kullanılmak için bazısı numarasız da olabilir
Bülent Orakoğlu NEDEN? Katilin yakalanmaması halinde Türkiye´yi altüst edebilecek olan Danıştay cinayeti hâlâ esrarını koruyor. Katilin yakalanması saldırıyla ilgili birçok soruyu aydınlığa kavuşturdu ama cevapsız birçok soruyu da gündeme getirdi. Bir avukat nasıl olmuştu da bir tetikçiye dönüşmüştü? Herhalde ilk kez meslek sahibi bir tetikçiyle karşılaşıyoruz. Katilin ilişkileri, bıraktığı ipuçları, Ankara´ya beraberinde getirdiği suç ortaklarının başkentteki esrarengiz varlığı, bir odadaki beş kişiye nokta atış yapacak kadar profesyonel silah kullanması ve bina çıkışında panikleyecek kadar amatör olması... Bütün bu çelişkiler olayın belirsizliğini artırıyor. 28 Şubat´ta askeri dinlediği için hapis yatan ve askeri mahkemede beraat eden eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu´yla bu cinayeti, katilin profilini, ilişkilerini, derin devleti ve hâlâ sır olarak duran geçmişteki büyük suçları konuştuk. Eski bir polis müdürü olarak Danıştay cinayetinin işlenme biçimi hakkında ne düşünüyorsunuz? Cinayetin bazı noktalarının çok profesyonelce olduğunu, bazı noktalarının ise profesyonellikten çok uzak bulunduğunu düşünüyorum. Bir katilin, yakalanma ihtimali çok yüksek olan bir cinayeti işlemeye razı olması doğal mıdır? Değildir. Ancak psikolojik hastalıkları, saplantıları olan biri böyle davranabilir. Ama bence, Danıştay´da böyle bir eylem yapılırken başlangıçta yakalanma ihtimali zayıftı. Çünkü öyle anlaşılıyor ki, eylem öncesinde burada çok ciddi keşifler yapılmış. Güvenlik kamerasının bozuk oluşu falan!.. Bunlara içeriden bilgi veren insanlar da olabilir. Olay yeri, giriş- çıkışlar incelenmiş, izlenmiş. Eylemi yapanlarda, ´Biz çok rahat vurur ve kaçarız´ kanaati oluşmuş olabilir. Şimdi olay olup bittikten sonra insanlara bütün bu yaşananlar çok basit gibi geliyor ama... Sanık yakalanmasaydı, Türkiye´de hiçbir birim bu eylemin arkasında bir avukatın olduğunu, tetiği onun çektiğini düşünemezdi. Katil, arkasında çok sayıda da ipucu bırakmış. Bu, acemiliğini mi gösteriyor yoksa katil başka bir amaçla mı hareket ediyor? Bir kere sanık çok ciddi bir eylem yaptı. Altı kişiye nokta hedef olarak ateş etmesi profesyonellik işaretidir. Yakalanışı ise amatörlük işaretidir. Tabancasını beline koysaydı, katlardan rahatça inseydi, polis dur dediği zaman silahını çekmeseydi katil kapıdan rahatça çıkardı. Ama kapıya yaklaştığında silahı elindeymiş. Yakalanmamak için de polisle çok boğuşmuş. Bence bu şahıs, Danıştay´daki eylemi yapacak olan esas tetikçi değildi. Esas tetikçi kimdi? Esas tetikçinin Alparslan Arslan olmama ihtimali yüksek. Esas tetikçi başka biriydi. Bir tanık, eylem yapılmadan önce bunların üçünün bir arabada tartıştıklarını görmüş. Bence esas tetikçi eylemi gerçekleştirmek istememiş olabilir. Konuşmalarına bakıyorum, Alparslan Arslan bir birimi idare eder gibi görünüyor zaten. Şunu söyleyeyim, bu eylem daha alt seviyedeki tetikçilerin yapacağı bir şey. O şahıs nedense eylemi yapmak istemedi veya aralarında bir şey oldu ve Alparslan Arslan gitti kendisi yaptı. Bence bu yüzden de yakalandı. Arabadaki tartışma bunun tartışması olabilir. Cinayetin işlenişinde çok ciddi bir profesyonellik var, ama eylem sonrasında aynı profesyonellik yok. Birtakım yerlere ulaşan öyle telefon kayıtları var ki, Alparslan´ın yakalanacağı sanki hiç düşünülmemiş. Katil, sizce bu işler için eğitilmiş biri mi yoksa bir acemi mi? Kesin olarak çok ciddi eğitim almış biri. Biri gizlendi ve o, beş kişiyi hedef gözeterek vurdu. Profesyonel biri olmasaydı hepsini vuramazdı. Bu olayın arkasında fevrilik, acemilik aramayalım. Şu üyeden özür dilerim gibi sözlerine de siz bakmayın, bütün bunlar konuyu provoke etmek için edilen sözler. Bu eylemin esas amacı, toplumda infial yaratmak, insanları bölmek, Türkiye´yi istikrarsızlığa sürüklemektir. Bu olayda hükümet tali hedeftir. Sizce ana hedef nedir? Bu tür cinayetlerin arka planları her zaman farklıdır. Danıştay saldırısı gibi eylemler üç perdelidir. Bir, eylemi yapan, cinayeti işleyen vardır. İki, olayı azmettiren vardır. Üç, azmettirenden de daha geride olanlar vardır ki, bunlara Türkiye´de hiçbir zaman ulaşılamaz. Bu tür olaylarda, eylemi yapması için öyle insanlar seçilir ki, eylemi yapanın kişiliği, siyasi düşüncesi, ideolojisi ve eylemi yapış tarzı, düz satıhtan baktığınızda sizi bambaşka noktalara, yanlış yerlere götürür. Gerçi bu tür olaylarda tetikçiyle azmettirici genellikle siyasi görüşleri bakımından birleşir ama en geri plandakilerin görüşleri, kimlikleri onlardan çok farklıdır. Nasıl farklıdır? Tetikçiler, yaptıkları eylemle kendi fikirlerine hizmet ettiklerini sanabilirler. Ama asıl istenen şey toplumda bir kargaşa, huzursuzluk, ülkede istikrarsızlık yaratmaktır. Mesela Danıştay cinayetinde tetikçi ve azmettiriciler ulusalcı çizgide, milliyetçi reflekslerle hareket etmiş olabilirler. Bu olay, bazı ulusalcı, milliyetçi grupların ilişki ağını ortaya koyuyor ama, bu tür eylemlerde olayın en arka planına asla ulaşamayız biz. Yalnız şu var. Bu tür olaylar hep Türkiye dış politikada önemli kararlar verecekken oluyor ve Türkiye´nin hassasiyetleri kışkırtılıyor. ´Cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle Türkiye´de mayıs ayında çok önemli şeyler olacak´ diye önceden söylenmişti. Bu olaylarda dış güçlerin manipülasyonları çok önemlidir. Her şeyden dış güçleri sorumlu tutmak, işin kolayına kaçmak ve içerideki hukuk dışı eylemleri mazur göstermek olmuyor mu? Tek başına dış güçler değil ki. İçteki uzantılarıyla birlikte hareket ediyorlar. Peki katil, daha önce de Cumhuriyet gazetesini bombalamış. İki ayrı suçta aynı adamın kullanılmasını nasıl açıklıyorsunuz? Bu adam bu olayları yapmak için kendisine bir birim kurmuş. Çünkü bu görev bu adama, yani onun kuracağı birime verilmiş. Cumhuriyet´in bombalanmasını da sanık, tuttuğu bu ekibe yaptırmış. Ama anlaşılıyor ki son anda bir anlaşmazlık olmuş ve Danıştay eylemini kendisi yapmış. Katilin üstünde piyasanın en pahalı silahı bulundu. Ama katilin oturduğu apartmanın masraflarını bile ödeyemediğini biliyoruz. Bu silahı nasıl almış olabilir? Bu, olayın bir örgüt işi olduğunun en büyük delillerinden biri de bu tabanca zaten. Çünkü sanık niye ve nereden aldığını, parayı nereden, kimden bulduğunu söylemiyor. Apartman masraflarını ödeyemiyor değil, ödemiyordur. Çünkü bu tür örgütlerde çalışanların para derdi olmaz. Böyle bir birimin başı olacaksınız, kendinize bir sürü adam tutacaksınız, kira ödeyemeyeceksiniz. Olmaz öyle şey. Silahları da kendisi almış değildir, biri vermiştir ona. Şu anda eylemle ilgili görüren ve ifadeleriyle olayı aydınlatacak olan iki kişi kaçak. Biri, Ata Ocakları´nın eski başkanı Ayhan Parlak. Katilin, Cumhuriyet gazetesini bombalamak için kullandığı bombaları ´piyasadan´ bulmak mümkün mü peki? Bombalar MKE tipiydi galiba... Piyasadan bulamazsınız onları. Bu bombalar askerde ve poliste olur. Başka kimsede olmaz. Geçmişte silah depolarında bazı hırsızlıklar olmuştu, ancak öyle başkalarının eline geçmişti. Bu bombalar numaralıdır. Hepsinde numara olması gerekir ama birtakım eylemlerde kullanılmak üzere bazıları numarasız da olabilir. Eğer numarasızsa, olayda derin devletin de parmağı olduğu anlamına gelmez mi bu o zaman? Size göre derin devlet nedir? Derin devlet bence şudur. Türkiye´de milli-laik çizgi dışına çıkıldığında kendi kendine harekete geçen bir mekanizma gibi görünüyor derin devlet. Bunlar devlette hâlâ görev yapan veya emekli olmuş kişiler olabilir. Bankacı olur, bakkal olur. Yani derin devlet her kesimden oluşan bir yapılanma gibi görünüyor. Gladio´yu, kontrgerillayı anlatıyorsunuz... Gazeteler ´Ergenekon´ diye manşet attı. Bu tür bir yapılanma bu. Türkiye´de derin devletin halkın ve ülkenin çıkarları için mücadele ettiğine ben inanmıyorum. Eski bir NATO yapılanması bu. Bu yapılanmanın çok büyük bir güce ve paraya sahip olduğu iddia ediliyor. Ben de öyle tahmin ediyorum. Bu ülkede hangi olaya el atsanız bir çete bağlantısıyla karşılaşıyorsunuz. Mesela bir ´Küre´ operasyonu yapıldı, içinden ´Sauna çetesi´ çıktı. Bence devletin bu tür oluşumlarla mücadelesi zayıf. Çetelerle mücadele etmek için siyasi irade yok. Oysa gerekli birimler oluşturularak hiçbir kurumdan ve kişiden çekinmeden çetelerin içinde kim varsa sonuna kadar gidilmesi gerekir. Bir de şu var. Türkiye´de derin devlet kavramı yozlaştırıldı. Sanki derin devletin yoz olmayan hali olabilirmiş gibi konuşuyorsunuz. Hukukun dışına çıkan, hukuk dışı işler yapan bir yapının yozlaşmaması mümkün müdür? Dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde oturmuş bir derin devlet vardır. Ama bu derin devlet çok ciddi olarak parlamentonun kontrolündedir. Bu derin devlet, devletin güvenliği için başka ülkelerin ajanlarına karşı eylemler yapar. Diyelim ki Rusya, Bulgaristan, Çin, Türkiye´de örtülü operasyon yapmaya çalışıyorlar. Derin devlet bunlarla mücadele edecek güçte olmalıdır. Yoksa derin devletin görevi, kendi vatandaşlarını sıkıntıya sokmak, onu, bunu vurmak, hükümetleri iktidardan götürmek değildir. Tekrar Danıştay cinayetine dönersek... Katille birlikte daha önce Cumhuriyet gazetesini bombalayan suç ortakları hakkında ne düşünüyorsunuz? Onlar bu işlerin uzmanı mı? Hayır, onlar bildiğiniz çete elemanları. Parayı verdiğiniz zaman cinayet dahil her işi yaptırabilirsiniz onlara. Bu tür saldırılar dünyada da böyle yapılır. Çok ciddi bir eylem, bu tür adamlarla, bu tür tetikçilerle karışık hale getirilir. Danıştay´a girilmiş, beş üye çok profesyonelce kurşuna dizilmiş ama bakıyorsunuz karşınıza gaspçılar falan çıkıyor. Neden sizce katil bu suç ortaklarını kendisiyle birlikte Ankara´ya getirdi? Eylemi kendisi yapmayacaktı da ondan. Ben size eski bir polis müdürü olarak şunu söyleyeyim. Bu olayda keşif yapılmış ve binadan çıkış ayarlanmış. Güvenlik kamerasının bozuk olması çok ciddi bir olay. Danıştay´ın güvenliğinin çok zayıf olması, saldırı sırasında kameraların çalışmaması kuşkulandırdı mı sizi? Evet. Kameranın arızalı olduğu bence biliniyordu. Bu eylemi düzenleyenler bu işi çok ciddi planlamışlar. Alparslan´ın dışında da kimseyle görüşmemişler. Zaten eylemi de onlara göre Alparslan yapmayacaktı. Eğer eylemi yaparken diğer şahıs yakalansaydı, biz Alparslan´a da zor ulaşırdık. Ayrıca bu üç kişinin Ankara´da başka vahim hedefleri vardı. Hedef olarak YÖK´ün ve Demirel´in adları verildi. Siz eski bir istihbaratçı olarak Danıştay saldırısında en çok neye şaşırdınız? Türkiye´de mayıs ayında ciddi olaylar yaşanacak denilmişti. Ve, devletin üst yargısı saldırıya uğradı. Bir de arka plandaki ilişkiler çorap söküğü gibi geldi. Örgüt açısından bir disiplinsizlik var. Ona biraz şaşırdım. İlişkilerin pek çok kişiye bir anda sirayet etmesi enteresan. Çok üst düzey görev yapmış birtakım insanların ismi geçiyor bu ilişkiler arasında. Eylemi yaptıktan sonra arabada bırakılan izler çok vahim. Sanki bazı güçler bunların ortaya çıkmasını istedi. Nitekim sorgulananlar da ´Bize tuzak kuruldu´ diyorlar. Devletin içinde acaba ´derin devleti´ yakalayan başka ve ciddi bir güç mü var? Keşke olsa... Hiç sanmıyorum. Derin devlete yabancı istihbaratçılar sızmış olabilir mi? Olabilir tabii. Amerika ve İngiltere´de de derin devlet var ama onların derin devletinde vatandaşlara yönelik bir şey yok. Böyle çeteleşme yok. Türkiye´de hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye artık inanmalıyız. Derin devlet Meclis´in denetiminde olmalı. Ve, tamamen dış istihbarat örgütlerinin ülkemizde yapacakları psikolojik harekâtları ve faaliyetleri önlemeli. Ama 28 Şubat´ı hatırlayın. Derin devlet faaliyeti bize yapıldı. Beni ´Gladio´nun başı bile ilan ettiler. 28 Şubat´ı kim yaptı? Ergenekon. Ergenekon, derin devlettir. Türkiye gerginlik yaşamasın diye biz bazı şeyleri dondurduk ama çok ileride açıklayacağız. Bakın... Türkiye´deki bütün faili meçhullerin arkasında Öcalan olayı vardır. PKK olayı vardır. Bunu hiç unutmayın. Bütün faili meçhul cinayetleri PKK´mı işledi? Hayır. Öyle değil. Mesela Uğur Mumcu PKK´dan dolayı öldürüldü. Uğur Mumcu cinayeti ben İstihbarat Daire Başkanı olduğumda aldığım ilk dosyadır. Bakın... Türkiye´nin Güneydoğu´da kendi politikası yoktur. Türkiye, dış güçlerin politikalarına uymaya zorlanıyor Bu politikaya aykırı hareket eden devlet görevlileri de ortadan kaldırılıyor. Uğur Mumcu bunu araştırıyordu ve bulmuştu. Türkiye´deki hainlerle dış güçlerin ilişkilerine ulaştı, bağlantıları buldu. Uğur Mumcu´nun, Öcalan´ın MİT´le ilişkisine ulaştığı ve bu yüzden öldürüldüğü yazıldı. Anlattığınız bu mu? Yok, anlattığım daha vahim şeyler... Şu anda ortam gergin. Bunları daha ileride konuşmak lazım. Türkiye´de PKK olayı derinden kanayan bir yaradır. Biz önemli bir dönemde istihbarat daire başkanlığı yaptık. ´Abdullah Öcalan´la ilgili bir Meclis araştırma komisyonu kurulsun´ diyoruz. Niye kurmuyorlar? Nedir Öcalan´ın özelliği? Onu dünyada kim desteklemiş? Türkiye´de, Türk devletinin içinde kimler yetkilerini aşarak bunları desteklemiş? PKK propagandası yaptı diye bir sürü insanı, yazarı cezalandırıyorsunuz. Eeeee, siz devletin içinde yetkinizi aşarak görevinizi belki kötüye kullandınız. PKK´yla kimler, niçin irtibata geçti? Bunlar ortaya çıkarılamadı. Türkiye´de faili meçhul cinayetlerin yarısının arkasında PKK´yla ilişkiler vardır. Öldürülen kişiler PKK´yla ilişkileri bilen kişiler miydi? Türkiye´ye dayatılan Güneydoğu politikalarına karşı çıkan kişilerdi bunlar. Eşref Bitlis gibi birçok komutan var böyle öldürülen bizim yakın tanıdığımız. Bunların hepsi ortaya çıkar. Komisyon kurulsun, her şeyi göze alarak çok ciddi suçlamalarımız olacak bizim. Uğur Mumcu, Öcalan´ın devletin içindeki bağlantılarını tespit etmişti. Devletin içindeki bazı hainlerin yabancı devletlerle ilişkilerini tespit etmişti o. Sizce Danıştay saldırısında derin devletin izleri var mı? Görünüyor ama kesin konuşmak için erken. Bu konu, 10 gün sonra daha net konuşulabilir. Peki Danıştay cinayetinin nereye kadar çözüleceğini düşünüyorsunuz? Bir şey çıkacağını zannetmiyorum. Yüzbaşıdan bir yere gidilemeyeceği teslim olmasından anlaşılıyordu zaten. Belki kaçak olan Ata Ocakları´nın eski başkanından bir yerlere gidilebilir...
radikal

17 Mayıs 2006 Çarşamba

Danıştay 2. Dairesi'ne silahlı saldırı...




Danıştay 2. Dairesi'nde rutin heyet görüşmeleri yapıldığı sırada avukat olduğu öğrenilen silahlı saldırgan tabancayla ateş açtı. Saldırıda ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan Mustafa Yücel Özbilgin hayatını kaybetti. Daire Başkanı Mustafa Birden'in de aralarında bulunduğu 4 kişinin durumu ise iyiye gidiyor.
Saldırgan Danıştay üyelerine 'hayalet tabancası' ile kurşun yağdırırken 'Allahü Ekber' diye bağırdı. Saldırıdan sonra yüksek yargı üyelerini yaralı olarak arkasında bırakıp koridora çıkan avukat saldırgan 'Allah'ın gazabı üzerinize olsun' diye bağırdı.
Saldırıda 2. Daire Başkanı Mustafa Birden, Mustafa Yücel Özbilgin, 2. Daire Üyesi Ayfer Özdemir, 2. Daire Tetkik Hakimi Ahmet Çobanoğlu ve Üye Ayla Gönenç yaralandı. Başından ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan Mustafa Yücel Özbilgin, Hacettepe Üniversitesi'nde ameliyata alındı ancak kurtarılamadı.
Karın bölgesinden yaralanan 2. Daire Başkanı Mustafa Birden ile diğer yaralıların durumunun iyi olduğu açıklandı.


Hayatını kaybeden Danıştay üyesi Özbilgin'in özgeçmişi



Danıştay 2. Dairesi’ne yapılan silahlı saldırıda ağır yaralanan ve kaldırıldığı Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybeden Danıştay 2. Dairesi Üyesi Mustafa Yücel Özbilgin, 1942 yılında Akçaabat’ta doğdu.
Tokat’ın Zile ilçesi nüfusuna kayıtlı olan Özbilgin, Yozgat Lisesi’ni bitirdikten sonra öğrenimine devam ettiği Ankara Üniversitesi (AÜ) Hukuk Fakültesi’nden 1965 yılında mezun oldu.
Taşova Kaymakam vekilliği, Havsa, Ardahan, Kahta ve Bozova kaymakamlıkları, mülkiye müfettişliği, Adıyaman valiliği görevlerinde bulunan Özbilgin, 6 ay süreyle kaldığı İngiltere’de "Yerel Yönetimler Denetimi" konulu ayrıntılı bir rapor hazırlamıştı.
Cumhurbaşkanı tarafından 30 Eylül 1999 tarihinde Danıştay üyeliğine seçilen Özbilgin, bir süre Danıştay Genel Sekreteri olarak da görev yapmıştı.
Son olarak Danıştay 2. Dairesi üyeliği görevinde bulunan Özbilgin, evli ve 2 çocuk babasıydı.



KENDİNİ YERE ATARAK KURTULDU

Öte yandan, Danıştay 2. Dairesine yapılan saldırıda üye Kamuran Erbuğa’nın kendisini yere atarak, yara almadan kurtulduğu öğrenildi.
Alınan bilgiye göre, Danıştay 2. Dairesi Başkanı Mustafa Birden, üyeler Ayla Gönenç, Mustafa Yücel Özbilgin, Ayfer Özdemir ve Kamuran Erbuğa’dan oluşan beş kişilik heyet, sabah 09.30 sıralarında gündemindeki dosyaları görüşmek üzere Danıştay ek binasının 5. katında toplandı. Tetkik hakimi Ahmet Çobanoğlu da dosyalarını anlatmak üzere toplantıya katıldı.
Saldırganın saat 09.45 sıralarında müzakere salonuna girerek ateş açtığı ve üyelerden Erbuğa’nın kendisini yere atarak saldırıdan kurtulduğu öğrenildi. Erbuğa’nın daha sonra saldırıyı Danıştay Başkanlığı’na bildirdiği belirtildi.
Erbuğa, saldırıdan sonra "Saldırganın ateş ettiğini hatırlıyorum, başka bir şey söylediyse de ben duymadım, kendimi yere attım" diye konuştu.
Bu arada Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Boyrazoğlu ile terör suçlarına bakan Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Hamza Keleş incelemelerinin ardından Danıştay’dan ayrıldı. Boyrazoğlu, gazetecilerin sorularına yanıt vermedi, soruşturmanın devam ettiğini söyledi.

Danıştay Başkanvekili: Toplumsal mutabakatı bozanlar suçludur
Danıştay Başkanvekili Tansel Çölaşan, Danıştay’daki silahlı saldırıyla ilgili, "Toplumsal mutabakatı bozanlar suçludur. Onlar kendilerini biliyor" dedi.
Çölaşan, yaralıları hastanede ziyaret ettikten sonra Danıştay’a dönüşünde gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Saldırganın Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olduğunu ve İstanbul Barosu’na kayıtlı bulunduğunu kaydeden Tansel Çölaşan, sabah gelerek müzakere odasına giren saldırganın, tüm üyeleri hedef alarak ateş ettiğini söyledi.
"Saldırganın silahından 11 kurşunun çıktığını" ifade eden Çölaşan, Başkan Mustafa Birden ile üye Yücel Özbilgin’in durumlarının ağır olduğunu bildirdi.
Saldırganın dün de daireye gelerek başkanın kapısını zorladığını anlatan Çölaşan, şöyle konuştu:
"Saldırgan, kapının nasıl açılacağına bakmış, kendine göre bir keşif yapmış. Bugün de ’Allah’ın elçisiyiz, askeriyiz’ diyerek odadan içeri giriyor.
Bunlar türban kararından ötürü... Yapılanlar yanlış, bu sadece Danıştay’a yapılan bir saldırı değildir, lanetlemek yetmez. Toplumsal mutabakatı bozanlar suçludur. Onlar kendilerini biliyor." Çölaşan, güvenlik zafiyetinin olup olmadığı yönündeki soru üzerine de bundan sonra daha sıkı tedbirlerin alınacağını söyledi.

"ŞIK GİYİMLİ, TEMİZ, EFENDİ BİR GÖRÜNTÜSÜ VARDI"
Bu arada, Danıştay 1. Daire Üyesi Osman Alpak, olaya ilişkin bilgi verirken, daha sonra saldırgan olduğunu öğrendiği kişiyle sabah asansörde birlikte çıktıklarını belirtti. Alpak, "Gayet şık giyimli, temiz, efendi bir görüntüsü vardı. Hatta ben, tetkik hakimi sandım. Niye selam vermedi diye de kendi kendime söylendim. Daha sonra saldırganın bu kişi olduğunu öğrendim" dedi.
Danıştay 11. Daire Üyesi Ahmet Hamdi Ünlü de saldırganın merdivenlerden inerken 4. katta bir sekreterin "Ne oluyor" şeklindeki sorusuna, "Bir şey yok, bir gürültü var" karşılığını verdiğini aktardı.

DURUMU AĞIR OLAN ÖZBİLGİN KURTARILAMADI

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Genel Direktörü Prof. Dr. Uğur Erdener, olayın ardından yaptığı ilk açıklamada hastanelerine toplam 5 yaralı olduğunu bildirdi. Erdener, ilk olarak 4 yaralının hastaneye geldiğini ve bunlara hemen müdahaleye başlandığını söyledi. 1 yaralının da başka bir hastaneden Hacettepe Hastanesi'ne nakledildiğini ifade eden Erdener, 2. Daire Başkanı Mustafa Birden'in mide ve dalağından yaralandığını ve ameliyat edildiğini, genel durumunun büyük bir ciddiyet arz etmediğini söyledi. Mustafa Yücel Özbilgin'in ise başından bir kurşun yaralanmasına maruz kaldığını belirten Erdener, 'Kendisi bizzat Sayın Rektörümüz tarafından ameliyata alındı. Hayati tehlikesi sürmekte' açıklamasını yapmıştı. Erdener, Ayla Gönenç ve Ahmet Çobanoğlu'nun da ameliyat edileceğini, bu yaralıların hayati tehlikelerinin mevcut olmadığını belirtmişti. Hacettepe Üniversitesi'ne son getirilen hastanın el bileğinden yaralanan da Ayfer Özdemir olduğu, Ahmet Çobanoğlu'nun da damağından yaralandığı ifade edildi.
Ameliyatın ardından yoğun bakıma alınan Mustafa Yücel Özbilgin kurtarılamadı.
Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof Dr. Tunçalp Özgen, hastane önünde bekleyen gazetecilere yaptığı açıklamada, Özbilgin'in vefat ettiğini bildirdi. Özgen, "Biraz önce değerli hakim Mustafa Yücel Özbilgin'i kaybettik. Ailesine, Danıştaya, ülkemize başsağlığı diliyorum. Başka söyleyebileceğim maalesef bir şey yok"dedi.
özbilgin'in ailesine vefat haberini kendisinin vereceğini söyleyen Özgen, bir soru üzerine hastanede tedavi gören diğer hastaların sağlık durumlarının iyiye gittiğini, şu anda bu hastalarda hayati bir tehlikenin söz konusu olmadığını söyledi.

SAVCILIK SORUŞTURMA BAŞLATTI

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Danıştay 2. Dairesinde gerçekleştirilen silahlı saldırıyla ilgili soruşturmayı başlattı.
Olayı haber alan Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Boyrazoğlu ile terör ve organize suçlara bakmakla görevli Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Hamza Keleş, olay yerine gittiler.
Yapılan ilk incelemenin ardından, Keleş ve Cumhuriyet Savcısı Şemsettin Özcan, olayla ilgili soruşturmayı başlattı.

TEKBİR GETİRDİ

Danıştay 2. Dairesi saat 10:00 sıralarında toplantı halindeyken 8. kattaki toplantı odasına giren ve adının Alparslan Aslan olduğu öğrenilen 28 yaşındaki saldırgan masada oturanlara 'Allahü Ekber' ve 'Allah'ın gazabı üzerinize olsun' diye bağırarak tabancasındaki 2 şarjörü boşalttı. Danıştay'da bugüne dek görülmemiş silahlı baskından sonra ortalık ana baba gününe döndü. Polis kaçmaya çalışan saldırganı Glock marka tabancasıyla yakaladı. Saldırganın Bingöl nüfusuna kayıtlı Asparslan Aslan adlı kişi olduğu, İstanbul Barosu'na bağlı olarak avukatlık yaptığı öğrenildi.
Saldırganın Danıştay binasına avukat kimliğini göstererek girdiği öğrenildi. Saldırgan daha sonra x-ray cihazına yakalanmayan Glock marka özel silahlıyla 5. kattaki Danıştay 2. Dairesi'ne çıktı. Toplantı odasının kapısını açarak üyelere ateş etmeye başlayan saldırgan, kaçarken de etrafa ateş etmeyi sürdürdü. Olay yerinde yapılan ilk incelemede 5 adet mermi kovanı bulundu. Kaçarken yakalanan saldırgan Alparslan Aslan, Çankaya İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde sorguya alındı.
Olayın ardından savcılık soruşturma başlatırken, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Ankara Valisi Kemal Önal, Ankara Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz, olay yerinde incelemelerde bulunmak üzere Danıştay’a geldi.

BİNA YAKININDAKİ TAKSİ DURAĞINA SALDIRI OLMUŞTU

Saldırıya uğrayan Daire Başkanı Mustafa Birden'in türban kararına imza atan isimler arasında olduğu belirtiliyor. Birden'in son dönemde ölüm tehdidi de aldığı öğrenildi.
Danıştay 2. Dairesi, Milli Eğitim Bakanlığı'nın çıkardığı yönetmelikler ve YÖK kararlarına ilişkin davalara bakıyor.
Danıştay’ın yakınındaki taksi durağında da geçtiğimiz ay bir silahlı saldırı olayı yaşanmıştı. Pompalı tüfekle gerçekleştirilen saldırı sonucu 2 hakim ve 4 danıştay personeli yaralanmıştı.

ÇİÇEK: "4 YARALI VAR ÖLÜ YOK"

Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Danıştay’daki saldırıda şu an için ölü bulunmadığını, 4 yaralı olduğunu açıkladı.
Çiçek, saldırının arkasından geldiği Danıştay’dan ayrılışında gazetecilere açıklamalarda bulundu. Çiçek, saldırıyı kim ne sebeple yaparsa yapsın nefretle kınadıklarını söyledi.
Danıştay’ın saygın bir anayasal kurum, cumhuriyetin bir kurumu olduğunu belirten Çiçek, olay olur olmaz Ankara Valisi, Ankara Emniyet Müdürü, Cumhuriyet Başsavcısı’nın burada olduğunu soruşturmanının çok yönlü südrüğünü bildirdi.
Saldırganın gözaltına alındığını, onunla ilgili olarak hertürlü bilgi ve belgenin derlendiğini belirtirken, "Mütecavüzün saldırısı sonucu 4 değerli üye şu an hastanededir. Şu saat itibariyle bir can kaybı yoktur.
Temennimiz sonucun bu şekliyle olmasıdır. Herhangi bir daha üzücü sonucun doğmamasıdır" dedi.
Çiçek, Danıştay’dan sonra yaralıların bulunduğu hastaneye geçeceğini söyledi.


Danıştay'da alkışlı protesto!



Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu, Danıştay’da gerçekleşen saldırının meslektaşlarını kişisel olarak hedef alan bir saldırı olmadığını belirterek, "Bu saldırı, mensuplarının kamuoyumuzun bilgisinde olan kimi kararları dolayısıyla bir kısım sorumsuz basın ve yayın kuruluşları ile yazarlarınca hedef gösterilmeleri, devlet adına yetki kullanan makamlarca da cesaretlendirici, ihtiyatsız beyanlarda bulunulması sonucu gerçekleşmiştir" dedi.
Danıştay Başkanı Çörtoğlu, başkanvekilleri Tansel Çölaşan ve Gönül Önbilgin, Danıştay Başsavcısı Zafer Kantarcıoğlu, Danıştay daire başkanları, üyeler, tetkik hakimleri ve savcılar, Genel Kurul Salonunda öğleden sonra bir araya geldiler.
Yapılan toplantının ardından basına açıklama yapılacağı duyuruldu. Gazeteciler Genel Kurul salonuna alındıktan sonra Çörtoğlu, bir sayfadan oluşan açıklamayı okudu.
"Yüce Türk ulusuna" diye sözlerine başlayan Çörtoğlu, demokratik ve laik Cumhuriyet’in temel güvencelerinden olan Danıştayın, bugün anayasadan aldığı yetki ile Türk milleti adına yargılama görevini yerine getirdiği sırada, kendisini, dolayısıyla hukuku, anayasayı, Cumhuriyeti, devleti ve milleti hedef alan menfur bir saldırıya uğradığını kaydetti. Çörtoğlu, şöyle devam etti:
"Bu saldırı meslektaşlarımızı kişisel olarak hedef alan bir saldırı değildir. Bu saldırı, mensuplarının kamuoyumuzun bilgisinde olan kimi kararları dolayısıyla bir kısım sorumsuz basın ve yayın kuruluşları ile yazarlarınca hedef gösterilmeleri, devlet adına yetki kullanan makamlarca da cesaretlendirici, ihtiyatsız beyanlarda bulunulması sonucu gerçekleşmiştir.
Başkanlığımızca önceki tarihlerde yapılan basın açıklamalarında ve 10 Mayıs 2006 tarihinde düzenlen Danıştay’ın 138. Kuruluş Yıldönümü töreninde Danıştay adına yaptığım konuşmada bu hususlar altı çizilmek ve tehlikeye işaret edilmek suretiyle vurgulanmasına karşın, devlet yetkisini kullanan en üst makamların açıklamalarında maalesef bu tehlike hafife alınarak göz ardı edilmiştir. Yargısına sahip çıkmayan devlet bu olayda büyük yara almıştır.
Saldırıya uğrayan meslektaşlarımıza acil şifalar diler, bu menfur olayı şiddetle kınar, olayın nedenleri ile sorumluların değerlendirilmesini yüce Türk milletinin takdirine bırakırız.
Tüm Danıştay mensupları adına Danıştay Başkanlığınca kamuoyuna duyurulur." Danıştay Başkanı, başkanvekilleri, Başsavcı, daire başkanları ve üyelerin cüppeli olarak hazır bulunduğu açıklamadan sonra, Danıştay mensupları ayağa kalkarak uzun süre alkışlı protestoda bulundular.



Yargı mensupları Danıştay'a yürüdü



Yargı mensupları Danıştay'a yürüdü

Düzenlenen saldırının ardından Danıştay'a ziyaretçi akını oldu. Ankara Adalet Sarayında görev yapan hakim ve savcılar ile adliye personeli, Adalet Sarayı önünde toplanarak, Danıştay Başkanlığı Binası'na yürüdü. Hakim ve savcılar, Danıştay yöneticileriyle bir süre görüştükten sonra Danıştay Binası'ndan ayrıldılar.
Öte yandan Atatürk portresiyle Danıştay'a yürüyen bir grup avukat da saldırıyı protesto etti.



ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ: GİDİŞATA DUR DEMELİYİZ

Dernek Başkanı Ertuğrul Kazancı, Danıştay ziyaretinin ardından yaptığı açıklamada Cumhuriyet ve devrime karşıt bir girişimin, tasarlanmış cinayet girişimleriyle dolu bir ortama yöneldiğini söyledi.
Danıştay mensuplarına yapılan ''suikastın'' bunun yeni bir göstergesi olduğunu savunan Kazancı, ''Kemalist devrimin düşünce ve kurumlarından arda kalan ne varsa ortadan kaldırmaya niyetli apaçık bir gidişata dur demek zorundayız. Cumhuriyet ve devrimden yana, anti emperyalist tüm güçlerin, derhal, ortaklaşa bir tavır alarak işin demokratik ve hukuksal gereğini icra etmeleri gerekmektedir'' dedi.

GÜL, DANIŞTAY'DA

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Danıştay'a düzenlenen silahlı saldırının ardından, Danıştay Başkanlığını ziyaret etti.
Abdullah Gül, Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu ve Danıştay üyeleriyle görüşerek, saldırıdan duyduğu üzüntüyü dile getirdi.
Gül, Danıştay'dan ayrılırken herhangi bir açıklama yapmadı.
Öte yandan, Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanı Ahmet Akyalçın, Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nusret Aras, Çankaya Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz, Türk-İş Genel Başkanı Salih Kılıç, Ankara Valisi Kemal Önal, Ankara Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz, MHP Genel Başkan Yardımcıları Faruk Bal ve Cihan Paçacı, Askeri Yargıtay Başkanı Tuğgeneral Ahmet Alkış da Danıştay Binası'na gelerek Danıştay yöneticilerini ziyaret ettiler.
(GK-AÇL-VİL) 17:15 17/05/06






İşte saldırgan avukat...

Danıştay 2. Dairesi'ne 'Biz Allah'ın askeriyiz, Allah ü Ekber' diye bağırırak saldırı düzenleyerek 5 yüksek yargıcın yaralanmasına neden olan saldırgan Alparslan Aslan'ın 1977 doğumlu olduğu Bingöl nüfusuna kayıtlı olduğu öğrenildi. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra İstanbul Barosu'na bağlı olarak avukatlık yaptığı öğrenilen saldırganın, avukat kimliğini kullanarak Danıştay binasına rahatlıkla girip çıktığı öğrenildi.
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1999’da mezun olduğu belirtilen Aslan’ın, bir süre Sedat Peker’in de avukatlığını yapan Avukat Hakkı Kurtuluş’un yanında çalıştığı kaydedildi.

POLİSTEN İLK BİLGİLER

Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde sorguya alınan Alparslan Arslan’ın hakkında bilgi veren polis yetkilileri, avukatın Bingöl’ün Kığı ilçesi Nacaklı Köyü’ne kayıtlı olduğunu ifade ettiler. Daha önce bir suç kaydı çıkmayan 29 yaşındaki avukatın, silaha ilişkin de bilgi vermediği bildirildi.
İdris ve Porsor’dan olma 20 Haziran 1977 doğumlu Arslan’ın 1999 yılında Marmara Hukuk Fakültesini bitirdiği ve 2001 yılında bir özel şirkette işe girdiği, ancak buradan kısa sürede ayrıldığı kaydedildi.
Hafta sonu Ankara’ya geldiği anlaşılan Arslan’ın ifade vermekten kaçındığı ancak bir gün önce de Danıştay’a geldiği ve 2. Daire Başkanı’nın odasına girmeye çalıştığı ise güvenlik görevlilerinin ifadeleriyle belirlendi.
Emniyet yetkilileri olayda kullanılan Glock marka silahla ilgili balistik incelemenin ilk çapta temiz çıktığını belirtilirken, "Detaylı inceleme sonucu daha önce başka bir suçta kullanılıp kullanılmadığı belirlenecek.
Ancak ilk belirlemede bundan önce kullanılmamış 9 milimetre çapında seri atışa sahip Glock-19 modelli bir tabancadan 9 el ateş edildiği yönünde" dediler.

POLİS HUKUK BÜROSUNA GİRDİ

Cumhuriyet Savcısı, İstanbul Barosu tarafından görevlendirilen bir avukat ve polis, Danıştay 2. Dairesine silahlı saldırı düzenleyen avukat Alparslan Arslan’ın görev yaptığı Kadıköy’deki hukuk bürosuna girdi.
Polisin kontrol altında tuttuğu Bahariye Caddesi Akar Apartmanı’ndaki Yeditepe Hukuk ve Danışmanlık Bürosu’na saat 16.45 sıralarında Kadıköy Müracaat Savcısı Selahattin Aydoğdu, İstanbul Barosu Temsilcisi Avukat Ömer Kavili ile Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne bağlı polisler geldi.
Hukuk bürosunda görevli 2 kişinin de gelmesiyle büroya giren yetkililer, mahkeme kararı uyarınca Cumhuriyet Savcısı’nın nezaretinde ve baro temsilcisinin de katılımıyla inceleme yapmaya başladı.
Hukuk bürosunda delil olarak alınması gereken malzemelerin, 24 saat içinde inceleneceği ve mahkeme tarafından delil niteliğinde görülmemesi halinde iade edileceği belirtildi.
Bu arada, Alparslan Arslan’ın arkadaşlarıyla yaşadığı öğrenilen Üsküdar Nalçacı Hasan Sokak Uğur Apartmanı’ndaki daireye de polis geldi.
Polisin dairede arama yapmak için çilingir ve mahalle muhtarını hazır bulundurduğu görüldü.

AVUKAT KİMLİĞİNİ KULLANDI

Dün planladığı eylemi gerçekleştiremeyen saldırganın Danıştay binasına özel bir otomobille geldiği, aracını binanın yaklaşık 40 metre uzağına parkettikten sonra Danıştay binasına avukat kimliğini göstererek girdiği öğrenildi.
Saldırganın Danıştay binasına avukat kimliğini göstererek girdiği öğrenildi. Saldırgan daha sonra x-ray cihazına yakalanmayan Glock marka özel silahlıyla 8. kattaki Danıştay 2. Dairesi'ne çıktı. Toplantı odasının kapısını açarak üyelere ateş etmeye başlayan saldırgan, kaçarken de etrafa ateş etmeyi sürdürdü. Olay yerinde yapılan incelemede 5 adet boş mermi kovanı bulundu.
İlk sorgusu Çankaya İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde yapılan saldırgan Terörle Mücadele Şubesi'ne götürüldü.

POLİSTE İLK İFADE

Saldırgan polisteki ilk ifadesinde Danıştay İkinci Dairesi'ni türban kararı yüzünden hedef aldığını söyledi. Saldırgan avukat, kanlı eylem için bir süredir hazırlık yaptığını ve eylem günü olarak 16 Mayıs'ı seçtiğini anlatıp, "Ancak koşullar uymadı bugüne kaldı" dedi.


Saldırgan dün de odanın kapısını zorlamış...

Danıştay 2. Dairesini kana bulayan saldırgan Aslan Alparslan'ın, Danıştay binasına avukat kimliğiyle sık sık girdiği, eylemden bir gün önce de Danıştay 2. Başkanı Mustafa Birden'in odasının kapısını zorladığı, polisin çağrılmasıyla binayı terkettiği öğrenildi.
İstanbul Barosuna kayıtlı avukat olan saldırgan polisteki ilk ifadesinde 'Saldırıyı dün gerçekleştirecektim ama koşullar uymadı' diye konuştu.
Bugün saat 09.45’de silahlı saldırıda bulunan Aslan Alpaslan’ın dün de aynı saatlerde Danıştay 2. Daire başkanlığına geldiği ve başkanın odasının kapısını zorladığı, görevlilerin polise haber vermesi üzerine burayı terkettiği öğrenildi.
Saldırganın Bingöl nüfusuna kayıtlı olduğu, İstanbul Barosu'na bağlı olarak avukatlık yaptığı öğrenildi.

"HAYALET SİLAH" GLOCK

Avusturyalı bir mühendisin plastik ve karbon alaşımından ürettiği Glock marka tabanca, "hayalet silah" olarak adlandırılıyor.
Emniyet’ten edinilen bilgiye göre Glock son dönemlerde Türkiye’de ruhsatsız olarak en çok sayıda rastlanan silahlardan biri durumunda. 2005 yılında, PKK operasyonlarında 40’tan fazla Glock’un yakalandığı ifade edilirken silahın Irak polisi ve peşmergeler tarafından kullanıldığı, Kuzey Irak’tan da Türkiye’ye sokulduğu belirtiliyor. 2005 yılı başlarına kadar sadece suç örgütleri, silah koleksiyoncuları ve özel silah meraklılarında rastlanan Glock, artık sıradan cinayetlerde görülüyor. Son olarak Rahip Santoro’nun katli de Glock marka tabancayla gerçekleşmişti.
9 mm’lik silahın emniyet sisteminin farklı olduğu, profesyonel operasyon amaçlı tasarımlandığı bildiriliyor.
Silahta ateşe hazır konuma getirilirken çıkan sesi minimuma indirebilmek için özel bir mekanizma bulunuyor. Silah yere düşünce atış almıyor.
Son derece sağlam bir silah olan Glock, metrelerce yüksekten düşmesine karşın bir zarar görmüyor. Aşırı sıcak ve aşırı soğuk Glock tabancaların çalışmasını hiçbir şekilde etkilemiyor. Silahta namluda sapma, nişangahta bozulma ya da tutukluk gibi bir sorun ortaya çıkmazken, tetiği bulunmayan silah her türlü fiziki coğrafyada kullanılabiliyor. Silahın 10 ve 15 mermi atan iki türü bulunuyor.


Vakit hedef göstermişti
Vakit gazetesi, 13 Şubat'ta 'İşte O Üyeler' başlıklı haberin altında tür-ban kararını veren Danıştay 2. Dai-resi Başkanı ve 3 üyenin fotoğraflarını manşetten yayımlamıştı

gallery

Gölge Adam