2000:
15 Ocak 2000: TÜSİAD, Çakıcı ile olan ilişkisi açığa çıkan Bayındır Holding patronu Kamuran Çörtük'ü dernekten ihraç etti.
23 Ocak 2000: Abdi İpekçi Suikastı soruşturmasında MİT'in mahkemeden bazı bilgileri sakladığı iddası doğrulandı. Yalçın Özbay'ın Almanya'da MİT mensupları tarafından yapılan sorgusuna ait kayıtlar Oral Çelik'in beraat kararından sonra mahkemeye ulaştırıldı.
9 Şubat 2000: Batman Valiliği tarafından PKK ile mücadele için gümrüksüz olarak 2.7 milyon dolarlık silah ithal edilerek oluşturulan özel tim'in silahlarının bir kısmının kaybolduğu, bazılarının Hizbullah tarafından kullanılmakta olduğu ileri sürüldü. Valilik silahları, Türkiye'ye yönelik kaçakçılığın merkezinde yer alan Bulgar Kintex şirketinden ithal etmişti.
15 Şubat 2000: Sabancı Suikastı'ı sanığı Mustafa Duyar'ı öldüren Karagümrük Çetesi mensubu Ahmet Yergüder davası için İstanbul'a götürülürken Jandarmalara yemek ısmarladığı otelden kaçtı.
1 Mart 2000: Kanal D televizyonunda Nesim Malki Cinayetinin sanıklarından Mehmet Sünbül'ün Hizbullah tarafından kaçırılıp öldürülmeden önce Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu tarafından yapılan sorgusuna ait ses kasetlerinin çözümü yayınlandı. Velioğlu'nun sorularına yanıt veren Sünbül kasette, Nesim Malki'yi Şükrü Elverdi ve Oğuz Işık'ın öldürdüğünü, Erol Evcil'in bu cinayet için kendilerine 2 milyon dolar teklif ettiğini, ancak çeşitli zamanlarda toplam birbuçuk milyon dolar alabildiklerini anlatıyordu.
8 Mart 2000: MİT tarafından Şeker Fabrikaları Genel Müdürlüğüne Müşavir olarak atandıktan sonra istifa ederek, Washington'a yerleşen Mehmet Eymür, hazırladığı internet sayfasında Hanefi Avcı'nın Hizbullah'ın kurucusu olduğu, Eyüp Aşık'ın Evcil ve Çakıcıya destek sağladığı, devlet kurumlarının sağcı militanlar kadar solcu militanları da kullanmakta olduğu gibi çok sayıda iddiaya yer verdi.
21 Mart 2000: Yeraltı dünyasının önde gelen isimlerinden Alaattin Çakıcı ve Karagümrük Çetesi lideri Nuri Ergin arasında söz duellosu yaşanmaya başlandı. Ergin'in aynı cezaevinde yatan Çakıcı'ya yolladığı mektupta "şerbeti posalanmış şambabası", "havalar yağışlı saç boyan akacak" gibi cümleler kullandığı görüldü. Mektuplaşma İstanbul'a hakimiyet kurma mücadelesine dönüştü ve Çakıcı'nın adamarı ile Karagümrük Çetesi arasında bir tür kan davası başladı.
27 Mart 2000: Özel Harekat Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin Bursa yakınlarında geçirdiği trafik kazasında ağır yaralandı. Beyin çevresinde ödem oluşan Şahin, hafızasının bir kısmını kaybetti.
2 Nisan 2000: ABD'de yaşayan ve kurduğu internet sitesinde çeşitli iddiaları dile getiren Mehmet Eymür, Çakıcı'yı '80 sonrasında kullandığını ancak ASALA'yı bitirmek ile övünen Çakıcı'nın aslında silah kullanmayı bile beceremediğini ileri sürdü.
11 Nisan 2000: Sami Hoştan, 1992 yılından beri aranmakta olan uyuşturucu kaçakçısı Sami Oştan olduğu gerekçesiyle gözaltına alındı.
18 Nsan 2000: Özel Harekat Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin, taburcu oldu ve "çatışmalarda ölmedim. Ölüme bu kadar kolay yenilmem" dedi.
19 Nisan 2000: 26 Temmuz 1996 tarihinde İstanbul'da dur ihtarına uymadığı için silahla Ömer Karagöz isimli kişiyi yaralayan Ayhan Çarkın hakkında İl İdare Kurulu tarafından verilen meni muhakeme kararı Danıştay tarafından bozuldu. Çarkın hakkında 10 yıla kadara ağır hapis istemi ile dava açılacak.
Sami Hoştan hakkında uyuşturucu ticareti yapmak suçundan 30 yıldan 66 yıla kadar ağır hapis istemi ile dava açıldı.
6 Mayıs 2000: Uğur Mumcu'yu arabasına yerleştirdikleri bomba ile öldürdükleri iddia edilen 7 kişi İstanbul'da yakalandı. Emniyet yetkilileri yakalananların aşırı dinci bir örgüte mensup olduklarını ve soruşturmanın selameti için basına yayın yasağı konulduğunu açıkladılar.
11 Mayıs 2000: Uğur Mumcu'nun arabasına bombayı koyanların İran Gizli Servisi Savama ajanları olduğu ileri sürüldü. Tevhid-i Selam isimli aşırı dinci örgütün Mumcu Suikastında gözcülük yaptıkları ortaya çıktı. 6 Mayıs'da yakalanan Yusuf Karakuş ve Abdülhamid Çelik olay yerinde yapılan tatbikatta eylemi nasıl gerşekleştirdiklerini anlattılar. Umut adı verilen operasyonu sürdüren emniyet Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok ve Muammer Aksoy cinayetlerini gerçekleştiren aşırı dinci örgüt mensuplarını da yakalamaya başladı. Ancak Emniyet ile DGM Savcılığı arasında zanlıların ifadelerindeki çelişkiler konusunda bir çatışma yaşanıyor.
13 Mayıs 2000: Papa II. Jean Paul, Fatıma'da katıldığı bir törende bu güne dek açıklanmayan Meryem Ana'nın üçüncü sırrının Papa Suikastı olduğunu ilan etti.
8 Haziran 2000: Dönemin İç İşişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş, Abdi İpekçi Suikastı ile ilgili soruşturmanın dönemin Sıkıyönetim Komutanı Necdet Üruğ tarafından engellendiğini ileri sürdü.
13 Haziran 2000: İtalyan Cumhurbaşkanı, Mehmet Ali Ağca'nın affı ve Türkiye'ye iade kararını onayladı.
14 Haziran 2000: Mehmet Ali Ağca Türkiye'ye getirildi ve Kartal Özel Tip Cezaevine yerleştirildi. Ağca iki gün sonra çıkartıldığı ilk duruşmasında "Anlatılanların hepsi masal, İpekçi Cinayetinde ben sadece aktördüm. Olayın sırları Bekir Çelenk'in ölümü ile yokolup gitti" dedi.
12 Temmuz 2000: Umut Opersayonu iddianamesinde son 12 yılda işlenen 22 cinayetin aydınlatıldığı, Mumcu'nun laik kesimin temsilcisi olduğu, Kışlalı, Üçok ve Aksoy'un başörtüsüne karşı konuşmaları yüzünden öldürüldüğü belirtildi. İddianamede tüm eylemlerin İran gizli servis ajanları tarafından organize edildiği aşırı dinci örgütlerine de taşeron olarak kullanıldığı da vurgulanıyor.
4 Ağustos 2000: Tuğgeneral Veli Küçük Yüksek Askeri Şüra kararı ile emekli edildi.
25 Mayıs 2005 Çarşamba
SUSURLUK KRONOLOJİSİ - 5
1999:
10 Ocak 1999: Haluk Kırcı İstanbul Pendik'de Bünyamin Adanalı'nın evinde, polis tarafından yakalandı.
17 Ocak 1999: Bülent Ecevit tarafından kurulan Azınlık hükümeti güvenoyu aldı.
15 Şubat 1999: PKK lideri Abdullah Öcalan, Kenya'nın başkenti Nairobi'de Yunanistan Büyükelçiliğinden havaalanına giderken MİT tarafından düzenlenen bir operasyon sonucu yakalandı ve özel bir uçak ile Türkiyeye getirildi. APO İmralı adasında yer alan cezaevine yerleştirildi.
28 Mayıs 1999: DSP-MHP-ANAP, Bülent Ecevit'in başbakanlığı üstlendiği 57. Hükümeti kurdular.
29 Mayıs 1999: Emniyet birimleri içinde yer alan bir grubun Başbakanlığın telefonları da dahil olmak üzere çok sayıda telefonu dinlemekte olduğu ortaya çıktı.
10 Haziran 1999: İş İçleri Bakanı Sadettin Tantan, telekulak skandalı ile ilgili olarak "Emniyet İstihbaratı kahvehaneye dönmüş, sırlar sokağa dökülüyor" dedi.
29 Haziran 1999: APO, İmralı adasında sürdürülen yargılamasında TCK 125. Madde hükümleri gereğince idam cezasına çarptırıldı.
23 Temmuz 1999: Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral, yardımcısı Osman Ak ve Emniyet Genel Müdürü Necati Bilican'ın telekulak skandalı ile ilgili olarak mevzuata aykırı davrandıkları ortaya çıktı.
29 Temmuz 1999: Çıkar Amaçlı Suç Örgütüleriyle Mücadele Yasası TBMM'de kabul edildi.
7 Ağustos 1999: Türk-İş Genel Sekreteri ve Genel Maden-İş Başkanı Şemsi Denizer, Zonguldak'da evinin önünde bir süre korumalığını da yapan Cengiz Balık tarafından öldürüldü.
10 Ağustos 1999: Dündar Kılıç, geçirdiği kalp krizi sonucu öldü.
16 Ağustos 1999: Abdi İpekçi Suikastının sanıklarından Mehmet Şener'in tutukluluk kararı zamanaşımına uğradı.
21 Ekim 1999: Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi ve Cumhuriyet Gazetesi yazarı, Kültür eski Bakanı Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, arabasına konan bir bomba ile öldürüldü. Cenazesine öğrencileri, kalabalık bir halk topluluğu ve Ankara'da bulunan tüm komutan ve subaylar katıldı.
28 Ekim 1999: Nesim Malki cinayeti'nin azmettiricisi Erol Evcil, Mudanya'da cep telefonu görüşmeleri sayesinde yeri belirlendikten sonra yakalandı.
1 Kasım 1999: Bahçelievler Katliamı olarak da bilinen 7 TİP'linin öldürülmesi olayının sanıklarından Bünyamin Adanalı ve Ünal Osmanağaoğlu 7'şer kez idam cezasına çarptırıldı.
15 Kasım 1999: Nesim Malki cinayetinin tetikçisi olduğu iddia edilen Burhanettin Türkeş Bugaristan'da Türk ve Bulgar polisinin ortak operasyonu ile yakalandı.
22 Kasım 1999: TBMM Susurluk Kazasını Araştırma Komisyonu üyelerinden FP Gaziantep Milletvekili Bedri İnce Tahtacı Ankara'da geçirdiği esrarengiz bir trafik kazası sonrasında hayatını kaybetti. Aynı komisyonun üyelerinden CHP Mersin Eski Milletvekili Fikri Sağlar komisyon üyelerinin tümünün yaşamının tehtid altında olduğunu söyledi.
23 Kasım 1999: Nesim Malki cinayetinin tetikçisi olduğu iddia edilen Burhanettin Türkeş İstanbul DGM'de tutuklandı.
27 Kasım 1999: Ankaralı Mafya liderlerinden Nihat Akgün İstanbul Ataköy'deki lokantasında çapraz ateş sonucu öldürüldü.
10 Ocak 1999: Haluk Kırcı İstanbul Pendik'de Bünyamin Adanalı'nın evinde, polis tarafından yakalandı.
17 Ocak 1999: Bülent Ecevit tarafından kurulan Azınlık hükümeti güvenoyu aldı.
15 Şubat 1999: PKK lideri Abdullah Öcalan, Kenya'nın başkenti Nairobi'de Yunanistan Büyükelçiliğinden havaalanına giderken MİT tarafından düzenlenen bir operasyon sonucu yakalandı ve özel bir uçak ile Türkiyeye getirildi. APO İmralı adasında yer alan cezaevine yerleştirildi.
28 Mayıs 1999: DSP-MHP-ANAP, Bülent Ecevit'in başbakanlığı üstlendiği 57. Hükümeti kurdular.
29 Mayıs 1999: Emniyet birimleri içinde yer alan bir grubun Başbakanlığın telefonları da dahil olmak üzere çok sayıda telefonu dinlemekte olduğu ortaya çıktı.
10 Haziran 1999: İş İçleri Bakanı Sadettin Tantan, telekulak skandalı ile ilgili olarak "Emniyet İstihbaratı kahvehaneye dönmüş, sırlar sokağa dökülüyor" dedi.
29 Haziran 1999: APO, İmralı adasında sürdürülen yargılamasında TCK 125. Madde hükümleri gereğince idam cezasına çarptırıldı.
23 Temmuz 1999: Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral, yardımcısı Osman Ak ve Emniyet Genel Müdürü Necati Bilican'ın telekulak skandalı ile ilgili olarak mevzuata aykırı davrandıkları ortaya çıktı.
29 Temmuz 1999: Çıkar Amaçlı Suç Örgütüleriyle Mücadele Yasası TBMM'de kabul edildi.
7 Ağustos 1999: Türk-İş Genel Sekreteri ve Genel Maden-İş Başkanı Şemsi Denizer, Zonguldak'da evinin önünde bir süre korumalığını da yapan Cengiz Balık tarafından öldürüldü.
10 Ağustos 1999: Dündar Kılıç, geçirdiği kalp krizi sonucu öldü.
16 Ağustos 1999: Abdi İpekçi Suikastının sanıklarından Mehmet Şener'in tutukluluk kararı zamanaşımına uğradı.
21 Ekim 1999: Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi ve Cumhuriyet Gazetesi yazarı, Kültür eski Bakanı Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, arabasına konan bir bomba ile öldürüldü. Cenazesine öğrencileri, kalabalık bir halk topluluğu ve Ankara'da bulunan tüm komutan ve subaylar katıldı.
28 Ekim 1999: Nesim Malki cinayeti'nin azmettiricisi Erol Evcil, Mudanya'da cep telefonu görüşmeleri sayesinde yeri belirlendikten sonra yakalandı.
1 Kasım 1999: Bahçelievler Katliamı olarak da bilinen 7 TİP'linin öldürülmesi olayının sanıklarından Bünyamin Adanalı ve Ünal Osmanağaoğlu 7'şer kez idam cezasına çarptırıldı.
15 Kasım 1999: Nesim Malki cinayetinin tetikçisi olduğu iddia edilen Burhanettin Türkeş Bugaristan'da Türk ve Bulgar polisinin ortak operasyonu ile yakalandı.
22 Kasım 1999: TBMM Susurluk Kazasını Araştırma Komisyonu üyelerinden FP Gaziantep Milletvekili Bedri İnce Tahtacı Ankara'da geçirdiği esrarengiz bir trafik kazası sonrasında hayatını kaybetti. Aynı komisyonun üyelerinden CHP Mersin Eski Milletvekili Fikri Sağlar komisyon üyelerinin tümünün yaşamının tehtid altında olduğunu söyledi.
23 Kasım 1999: Nesim Malki cinayetinin tetikçisi olduğu iddia edilen Burhanettin Türkeş İstanbul DGM'de tutuklandı.
27 Kasım 1999: Ankaralı Mafya liderlerinden Nihat Akgün İstanbul Ataköy'deki lokantasında çapraz ateş sonucu öldürüldü.
SUSURLUK KRONOLOJİSİ - 4
1998:
14 Ocak 1998: Dokunulmazlığı kaldırılan Mehmet Ağar İstanbul DGM savcılığına sanık sıfatı ile ifade verdi.
19 Ocak 1998: Dokunulmazlığı kaldırılan Sedat Edip Bucak İstanbul DGM savcılığına sanık sıfatı ile ifade verdi.
22 Ocak 1998: Başbakan Mesut Yılmaz Kutlu Savaş?ın hazırladığı raporu katıldığı bir televizyon programında kamuoyuna açıkladı.
31 Ocak 1998: Susurluk davalarının kilit isimlerinden Sami Hoştan (Arnavut Sami) teslim oldu.
11 Şubat 1998: Tüm Türkiye genelindeki kumarhaneler kapatıldı.
20 Şubat 1998: İstanbul DGM, 5 aydır elinde tuttuğu Hanefi Avcı dosyasını yürürlüğe koydu. MİT telefonlarını deşifre etmek suçundan dolayı Hanefi Avcı tutuklandı ve 10 gün boyunca Beypazarı Cezaevinde tutuldu.
6 Mart 1998: TBMM Karma Komisyonu, Mehmet Ağar'ın dokunulmazlığını uyuşturucu kaçakçısı Yaşar Öz'ü serbest bıraktırdığı gerekçesi ile açılan dava dosyası nedeniyle ikinci kez kaldırdı.
23 Mart 1998: Sami Hoştan Çete davasından tahliye oldu. Böylece davada tutuklu sanık kalmadı.
3 Mayıs 1998: Mehmet Ağar, ilk kez sanık sıfatıyla hakim karşısına çıktı. Ancak yapılan itiraz üzerine DGM dosyasını Yargıtay'a yolladı. Sedat Edip Bucak'da sanık sıfatı ile hakim karşısına çıktı ve dosyası ana dosya ile birleştirildi.
7 Mayıs 1998: Tansu Uçuran Çiller ve eşi Özer Uçuran Çiller, TBMM Soruşturma Komisyonu'na eksik bilgi ve tahrif edilmiş belgeler sundukları iççin Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
12 Mayıs 1998: İnsan Hakları Derneği Başkanı Akın Birdal Ankara'da iki kişinin silahlı saldırısına uğradı. Saldırıyı Yeşil'in ekibinden uzman çavuş Cengiz Ersever'in organize ettiği öğrenildi.
22 Mayıs 1998: Akın Birdal suikastinin tetikçileri ve Cengiz Ersever yakalandılar ve Ankara DGMnin kararı ile tutuklandılar.
9 Temmuz 1998: Yargıtay 8. Ceza Dairesi İstanbul DGM'nin görevsizlik kararını bozdu.Dosya Danıştay'a gönderildi. Danıştay 2. Dairesinin kararı çerçevesinde mahkeme İstanbul 6 nolu DGM ya da Yargıtay 8. Ceza dairesinde gerçekleştirilecek. Ancak 18 Nisan 1999 Genel Seçimlerinde, Elazığ'dan Bağımsız Mİlletvekili seçilerek dokunulmazlık zırhına tekrar kavuşan Ağar'ın luzumu muhakeme kararı hala çıkartılamadı.
2 Ağustos 1998: Kanal D'de yayınlanan Arena programında Ömer Lütfü Topal'ın eski tetikçilerinden Bülent Fırat'ı öldürttüğü ve dönemin İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ'a 40 bin Mark rüşver verdiği iddia edildi.Flash TV baskınında kullanılan tabancalardan birinin DYP Ümraniye İlçe başkanı Yavuz Ürün'e ait olduğu öğrenildi.
3 Ağustos 1998: Emniyet Genel Müdürlüğü Başbakan Mesut Yılmaz'a Çakıcı'nın yeniden Türk Ticaret Bankası ihalesine yönelik müdahalelerde bulunduğunu bildirdi.
4 Ağustos 1998: Türk Ticaret Bankası ihalesi televizyondan naklen yayınlanarak yapıldı. İhale 600 milyon dolar ile mütahit Korkmaz Yiğit'in üzerinde kaldı.
17 Ağustos 1998: Fransa'nın Nice kentinde bir otelde Alaattin Çakıcı yakalandı. Çakıcı, Fransız Polisi tarafından gözaltına alındığı sırada yanında Selçuk Ural'ın kızı Aslı Ural'da bulunuyordu. Çakıcı'nın üzerinde biri Nedim Acar adına düzenlenmiş diplomatik pasaport olmak üzere 4 pasaport ve çok sayıda kredi kartı çıktı.
İstanbul Büyük Klup'te Mehmet Ağar'ın oğlunun düğünü yapıldı. Düğünde Kenan Evren ile birlikte nikah şahidliği yapması beklenen Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel törene katılmadı.
22 Ağustos 1998: Washington'dan bazı gazetecilere e-mail yollayan Mehmet Eymür'ün eşi Janset Eymür: "Yavuz Ataç'ı Alaattin Çakıcı ile birlikte yurtdışına operasyona yollayan Şenkal Atasagundur.Gerçekler nasıl olsa ortaya çıkacak" dedi. Mektubu Eymür'ün kendisinin kaleme aldığı iddia edildi.
24 Eylül 1998: Devlet Bakanı Eyüp Aşık ile Alaattin Çakıcı'nın telefon görüşmeleri televizyon kanallrında yayınlandı.
30 Eylül 1998: Satın aldığı televizyon kanalları, gazeteler ve bankalar ile bir anda dikkatleri üzerine çeken Korkmaz Yiğit, ziyaret ettiği İçişleri Bakanı Kutlu Aktaş'a Erol Evcil'in Nesim Malki cinayetini nasıl organize ettiğini anlattı. Ancak Çakıcı'dan korktuğu için tanıklık yapmayı kabul etmedi. Bakan Aktaş tarafından kaydedilen bu konuşma Başbakan Yılmaz ve Başbakan Yardımcısı Ecevit'e iletildi.
1 Ekim 1998: Mehmet Eymür, MİT müsteşarı Şenkal Atasagun'un önerisi ile Şeker Fabrikaları Genel Müdürlüğüne müşavir olarak atandı. Çakıcı olaylarında adı geçen Yavuz Ataç ise MİT'ten emekliye sevkedildi.
5 Ekim 1998: Mehmet Eymür "Benim Mehmet Ağar ile mücadelem, bu devlet yararına ve fazilet mücadelesidir.Yapılan her şey hiyerarşi içinde yapılmıştır. Yeşil'i kullanan bensem, müsteşarın imzası ile kullanmışımdır. Sorumluluğu kendi üzerinden benim üzerime nasıl atabilir ki. Böyle bir şey mümkün değil." dedi.
8 Ekim 1998: Akın Birdal suikastinde ismi geçen ve Yavuz Ataç'ın ekibinden olan Mikail Sarı kod adlı Mehmet Kulaksızoğlu İstanbul'da yakalandı.
10 Ekim 1998: Paris'te bulunan Erol Evcil, 'Nesim Malki cinayeti ile ilgim yok. Asıl cinayetten sonra kimler yükseldi, kimler banka sahibi oldu ona bir bakın' dedi.
12 Ekim 1998: Mehmet Eymür, İstanbul DGM'de ikinci kez tanık olarak dinlendi ve 'Tarık Ümit, Mehmet Ağar'ın emriyle Yaşar Öz ve Nurettin Güven tarafından Dursun Karataş'ın yerini tespit için yollanan 291,5 kilo eroini Alman Polisine ihbar ettiği için öldürüldü' dedi.
13 Ekim 1988: CHP İçel Milletvekili Fikri Sağlar, Korkmaz Yiğit ile Alaattin Çakıcı'nın telefon konuşmalarını içeren bir bandı açıkladı. Bu gelişme üzerine Aydın Doğan, Milliyet gazetesinin Korkmaz Yiğit'e satışını iptal etti.
Malki cinayetinin tetikçilerinden Mehmet Sümbül İstanbul'da yakalandı. Soruşturma genişleyince, dönemin Bursa Emniyet Müdür yardımcısı Yusuf İlhan gözaltına alındı.
17 Ekim 1998: Nesim Malki'nin iş ortaklarından Hayyam Garipoğlu, Malki cinayeti soruşturmasında gözaltına alındı. Garipoğlu, Sümerbank'ı, Malki'den aldığı finans desteği ile satın almış, POAŞ ve TürkBank ihalelerine katılmıştı.
19 Ekim 1998: Başbakan Mesut Yılmaz 'Malki cinayeti ile bir gecede 700 trilyon eldeğiştirdi' dedi.
21 Ekim 1998: İzmir Emniyet Müdürü Ahmet Demir hakkında Bursa Emniyet Müdürüyken Malki cinayeti soruşturmasını örtbas ettiği gerekçesi ile soruşturma açıldı.
6 Kasım 1998: Susurluk Bankeri olarak da bilinen ve İtalyan mahkemelerince uyuşturucu kaçakçılığına dayanan kara paraları akladığı gerekçesiyle aranan Hakkı Yaman Namlı, tutuklandı.
9 Kasım 1998: İstanbul DGM Savcılığının emri ile Korkmaz Yiğit gözaltına alındı. Aynı gece Yiğit'in satın almış olduğu Kanal 6 ve Kanal E televizyonlarında gözaltına alınmadan önce hazırladığı bant yayınlandı. Yiğit burada 'Devletin en üst seviyesi bana medyaya gir, banka ihalesine gir derken ben niye Çakıcı'dan yardım istiyeyim' dedi ve Mesut Yılmaz, Güneş Taner ve Kamuran Çörtük hakkında ağır ithamlarda bulundu.
11 Kasım 1998: Yiğit'in açıklamaları hükümeti sarstı. FP, DYP ve CHP Mesut Yılmaz aleyhinde gensoru önergesi verdiler.
13 Kasım 1998: Korkmaz Yiğit İstanbul DGM'de tutuklandı ve Kırklareli Cezaevine gönderildi.
14 Kasım 1998: İstanbul DGM, Malki cinayetinin azmettiricisi olarak aranan Erol Evcil'in tüm mal varlığına tedbir kararı koydurttu.
16 Kasım 1998: Çakıcı ile telefon görüşmeleri yaptığı açığa çıkan ANAP'lı Eyüp Aşık hakkında İstanbul DGM'de çete mensuplarına yardım ettiği gerekçesi ile dava açıldı.
17 Kasım 1998: MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun, 'MİT için taşeron kullanma devri bitmiştir' dedi.
22 Kasım 1998: İadesi için Fransa'da mahkemeye çıkartılan Çakıcı "Mesut Yılmaz beni Mehmet Eymür aracılığı ile öldürmeye çalıştı. Bu bilgiyi MİT'teki dostlarım bana iletti. İade edilirsem hemen öldürülürüm" dedi.
25 Kasım 1998: Türkbank ihalesi ile ilgili olarak verilen gensoru önergesi TBMM'de kabul edildi. 55. Hükümet (ANA-SOL-D Koalisyonu) düştü.
3 Aralık 1998: Fransa, idam edilmemesi koşulu ile Çakıcı'nın iadesini kararlaştırdı.
15 Aralık 1998: İstanbul Narkotik Şube Müdürü Ferruh Tankuş, yeni atandığı Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü görevine başlamadan önce "bir grup uyuşturucu kaçakçısı, beni rüşvet ile tayin ettirdi" dedi.
14 Ocak 1998: Dokunulmazlığı kaldırılan Mehmet Ağar İstanbul DGM savcılığına sanık sıfatı ile ifade verdi.
19 Ocak 1998: Dokunulmazlığı kaldırılan Sedat Edip Bucak İstanbul DGM savcılığına sanık sıfatı ile ifade verdi.
22 Ocak 1998: Başbakan Mesut Yılmaz Kutlu Savaş?ın hazırladığı raporu katıldığı bir televizyon programında kamuoyuna açıkladı.
31 Ocak 1998: Susurluk davalarının kilit isimlerinden Sami Hoştan (Arnavut Sami) teslim oldu.
11 Şubat 1998: Tüm Türkiye genelindeki kumarhaneler kapatıldı.
20 Şubat 1998: İstanbul DGM, 5 aydır elinde tuttuğu Hanefi Avcı dosyasını yürürlüğe koydu. MİT telefonlarını deşifre etmek suçundan dolayı Hanefi Avcı tutuklandı ve 10 gün boyunca Beypazarı Cezaevinde tutuldu.
6 Mart 1998: TBMM Karma Komisyonu, Mehmet Ağar'ın dokunulmazlığını uyuşturucu kaçakçısı Yaşar Öz'ü serbest bıraktırdığı gerekçesi ile açılan dava dosyası nedeniyle ikinci kez kaldırdı.
23 Mart 1998: Sami Hoştan Çete davasından tahliye oldu. Böylece davada tutuklu sanık kalmadı.
3 Mayıs 1998: Mehmet Ağar, ilk kez sanık sıfatıyla hakim karşısına çıktı. Ancak yapılan itiraz üzerine DGM dosyasını Yargıtay'a yolladı. Sedat Edip Bucak'da sanık sıfatı ile hakim karşısına çıktı ve dosyası ana dosya ile birleştirildi.
7 Mayıs 1998: Tansu Uçuran Çiller ve eşi Özer Uçuran Çiller, TBMM Soruşturma Komisyonu'na eksik bilgi ve tahrif edilmiş belgeler sundukları iççin Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
12 Mayıs 1998: İnsan Hakları Derneği Başkanı Akın Birdal Ankara'da iki kişinin silahlı saldırısına uğradı. Saldırıyı Yeşil'in ekibinden uzman çavuş Cengiz Ersever'in organize ettiği öğrenildi.
22 Mayıs 1998: Akın Birdal suikastinin tetikçileri ve Cengiz Ersever yakalandılar ve Ankara DGMnin kararı ile tutuklandılar.
9 Temmuz 1998: Yargıtay 8. Ceza Dairesi İstanbul DGM'nin görevsizlik kararını bozdu.Dosya Danıştay'a gönderildi. Danıştay 2. Dairesinin kararı çerçevesinde mahkeme İstanbul 6 nolu DGM ya da Yargıtay 8. Ceza dairesinde gerçekleştirilecek. Ancak 18 Nisan 1999 Genel Seçimlerinde, Elazığ'dan Bağımsız Mİlletvekili seçilerek dokunulmazlık zırhına tekrar kavuşan Ağar'ın luzumu muhakeme kararı hala çıkartılamadı.
2 Ağustos 1998: Kanal D'de yayınlanan Arena programında Ömer Lütfü Topal'ın eski tetikçilerinden Bülent Fırat'ı öldürttüğü ve dönemin İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ'a 40 bin Mark rüşver verdiği iddia edildi.Flash TV baskınında kullanılan tabancalardan birinin DYP Ümraniye İlçe başkanı Yavuz Ürün'e ait olduğu öğrenildi.
3 Ağustos 1998: Emniyet Genel Müdürlüğü Başbakan Mesut Yılmaz'a Çakıcı'nın yeniden Türk Ticaret Bankası ihalesine yönelik müdahalelerde bulunduğunu bildirdi.
4 Ağustos 1998: Türk Ticaret Bankası ihalesi televizyondan naklen yayınlanarak yapıldı. İhale 600 milyon dolar ile mütahit Korkmaz Yiğit'in üzerinde kaldı.
17 Ağustos 1998: Fransa'nın Nice kentinde bir otelde Alaattin Çakıcı yakalandı. Çakıcı, Fransız Polisi tarafından gözaltına alındığı sırada yanında Selçuk Ural'ın kızı Aslı Ural'da bulunuyordu. Çakıcı'nın üzerinde biri Nedim Acar adına düzenlenmiş diplomatik pasaport olmak üzere 4 pasaport ve çok sayıda kredi kartı çıktı.
İstanbul Büyük Klup'te Mehmet Ağar'ın oğlunun düğünü yapıldı. Düğünde Kenan Evren ile birlikte nikah şahidliği yapması beklenen Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel törene katılmadı.
22 Ağustos 1998: Washington'dan bazı gazetecilere e-mail yollayan Mehmet Eymür'ün eşi Janset Eymür: "Yavuz Ataç'ı Alaattin Çakıcı ile birlikte yurtdışına operasyona yollayan Şenkal Atasagundur.Gerçekler nasıl olsa ortaya çıkacak" dedi. Mektubu Eymür'ün kendisinin kaleme aldığı iddia edildi.
24 Eylül 1998: Devlet Bakanı Eyüp Aşık ile Alaattin Çakıcı'nın telefon görüşmeleri televizyon kanallrında yayınlandı.
30 Eylül 1998: Satın aldığı televizyon kanalları, gazeteler ve bankalar ile bir anda dikkatleri üzerine çeken Korkmaz Yiğit, ziyaret ettiği İçişleri Bakanı Kutlu Aktaş'a Erol Evcil'in Nesim Malki cinayetini nasıl organize ettiğini anlattı. Ancak Çakıcı'dan korktuğu için tanıklık yapmayı kabul etmedi. Bakan Aktaş tarafından kaydedilen bu konuşma Başbakan Yılmaz ve Başbakan Yardımcısı Ecevit'e iletildi.
1 Ekim 1998: Mehmet Eymür, MİT müsteşarı Şenkal Atasagun'un önerisi ile Şeker Fabrikaları Genel Müdürlüğüne müşavir olarak atandı. Çakıcı olaylarında adı geçen Yavuz Ataç ise MİT'ten emekliye sevkedildi.
5 Ekim 1998: Mehmet Eymür "Benim Mehmet Ağar ile mücadelem, bu devlet yararına ve fazilet mücadelesidir.Yapılan her şey hiyerarşi içinde yapılmıştır. Yeşil'i kullanan bensem, müsteşarın imzası ile kullanmışımdır. Sorumluluğu kendi üzerinden benim üzerime nasıl atabilir ki. Böyle bir şey mümkün değil." dedi.
8 Ekim 1998: Akın Birdal suikastinde ismi geçen ve Yavuz Ataç'ın ekibinden olan Mikail Sarı kod adlı Mehmet Kulaksızoğlu İstanbul'da yakalandı.
10 Ekim 1998: Paris'te bulunan Erol Evcil, 'Nesim Malki cinayeti ile ilgim yok. Asıl cinayetten sonra kimler yükseldi, kimler banka sahibi oldu ona bir bakın' dedi.
12 Ekim 1998: Mehmet Eymür, İstanbul DGM'de ikinci kez tanık olarak dinlendi ve 'Tarık Ümit, Mehmet Ağar'ın emriyle Yaşar Öz ve Nurettin Güven tarafından Dursun Karataş'ın yerini tespit için yollanan 291,5 kilo eroini Alman Polisine ihbar ettiği için öldürüldü' dedi.
13 Ekim 1988: CHP İçel Milletvekili Fikri Sağlar, Korkmaz Yiğit ile Alaattin Çakıcı'nın telefon konuşmalarını içeren bir bandı açıkladı. Bu gelişme üzerine Aydın Doğan, Milliyet gazetesinin Korkmaz Yiğit'e satışını iptal etti.
Malki cinayetinin tetikçilerinden Mehmet Sümbül İstanbul'da yakalandı. Soruşturma genişleyince, dönemin Bursa Emniyet Müdür yardımcısı Yusuf İlhan gözaltına alındı.
17 Ekim 1998: Nesim Malki'nin iş ortaklarından Hayyam Garipoğlu, Malki cinayeti soruşturmasında gözaltına alındı. Garipoğlu, Sümerbank'ı, Malki'den aldığı finans desteği ile satın almış, POAŞ ve TürkBank ihalelerine katılmıştı.
19 Ekim 1998: Başbakan Mesut Yılmaz 'Malki cinayeti ile bir gecede 700 trilyon eldeğiştirdi' dedi.
21 Ekim 1998: İzmir Emniyet Müdürü Ahmet Demir hakkında Bursa Emniyet Müdürüyken Malki cinayeti soruşturmasını örtbas ettiği gerekçesi ile soruşturma açıldı.
6 Kasım 1998: Susurluk Bankeri olarak da bilinen ve İtalyan mahkemelerince uyuşturucu kaçakçılığına dayanan kara paraları akladığı gerekçesiyle aranan Hakkı Yaman Namlı, tutuklandı.
9 Kasım 1998: İstanbul DGM Savcılığının emri ile Korkmaz Yiğit gözaltına alındı. Aynı gece Yiğit'in satın almış olduğu Kanal 6 ve Kanal E televizyonlarında gözaltına alınmadan önce hazırladığı bant yayınlandı. Yiğit burada 'Devletin en üst seviyesi bana medyaya gir, banka ihalesine gir derken ben niye Çakıcı'dan yardım istiyeyim' dedi ve Mesut Yılmaz, Güneş Taner ve Kamuran Çörtük hakkında ağır ithamlarda bulundu.
11 Kasım 1998: Yiğit'in açıklamaları hükümeti sarstı. FP, DYP ve CHP Mesut Yılmaz aleyhinde gensoru önergesi verdiler.
13 Kasım 1998: Korkmaz Yiğit İstanbul DGM'de tutuklandı ve Kırklareli Cezaevine gönderildi.
14 Kasım 1998: İstanbul DGM, Malki cinayetinin azmettiricisi olarak aranan Erol Evcil'in tüm mal varlığına tedbir kararı koydurttu.
16 Kasım 1998: Çakıcı ile telefon görüşmeleri yaptığı açığa çıkan ANAP'lı Eyüp Aşık hakkında İstanbul DGM'de çete mensuplarına yardım ettiği gerekçesi ile dava açıldı.
17 Kasım 1998: MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun, 'MİT için taşeron kullanma devri bitmiştir' dedi.
22 Kasım 1998: İadesi için Fransa'da mahkemeye çıkartılan Çakıcı "Mesut Yılmaz beni Mehmet Eymür aracılığı ile öldürmeye çalıştı. Bu bilgiyi MİT'teki dostlarım bana iletti. İade edilirsem hemen öldürülürüm" dedi.
25 Kasım 1998: Türkbank ihalesi ile ilgili olarak verilen gensoru önergesi TBMM'de kabul edildi. 55. Hükümet (ANA-SOL-D Koalisyonu) düştü.
3 Aralık 1998: Fransa, idam edilmemesi koşulu ile Çakıcı'nın iadesini kararlaştırdı.
15 Aralık 1998: İstanbul Narkotik Şube Müdürü Ferruh Tankuş, yeni atandığı Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü görevine başlamadan önce "bir grup uyuşturucu kaçakçısı, beni rüşvet ile tayin ettirdi" dedi.
SUSURLUK KRONOLOJİSİ - 2
Susurluk Kazası:
3 Kasım 1996: Balıkesir'in Susurluk ilçesine 7 kilometre uzaklıkta, Uçakyolu mevkiinde, saat 19:30'da meydana gelen trafik kazasında İstanbul Polis Okulu Müdürü Hüseyin Kocadağ, Mehmet Özbay sahte kimlikli Abdullah Çatlı ve Melahat Özbay sahte kimlikli Gonca Us ölürken; DYP Şanlıurfa Milletvekili ve Bucak aşiteri lideri Sedat Edip Bucak yaralandı.
4 Kasım 1996: 06 AC 600 plakalı Mercedes'de yapılan incelemede araç içinde bulunanların tam listesi şöyle:
º 1 adet 9 mm çaplı Baretta tabanca (Hüseyin Kocadağ adına ruhsatlı),º 1 adet 9 mm çaplı Baretta tabanca (Mehmet Özbay adına ruhsatlı),º 1 adet 9 mm çaplı Sig Sauer tabanca (Sedat Bucak adına ruhsatlı),º 1 adet 9 mm çaplı Saddam (Tarıg) marka tabanca (ruhsatsız),º 1 adet 22 kalibrelik Bertta tabanca (ruhsatsız),º 2 adet 22 kalibre tabancaya göre susturucu,º 2 adet 9 mm çaplı MP5 otomatik tabanca (ruhsatsız),º 13 adet 7,62 mm çapında BKS (biksi) mermisi,º 100 adet 5,56 mm çapında M16 mermisi (Emniyet Genel Müdürlüğü-Ankara yazılı, 20'şerlik, 5 sarı kutu içinde),º 1 adet cep telefonu (Baysa Şirketi çalışanlarından Ali Alptekin adına kayıtlı ve Abdullah Çatlı tarafından kullanılan)º 1 adet cep telefonu (Bucak'ın şoförü Osman Tosun adına Kayıtlı ve Bucak tarafından kullanılan)º 1 adet cep telefonu (Hüseyin Kocadağ adına kayıtlı ve kendisi tarafından kullanılan)º 35 adet fotoğraf (1996 yılı Temmuz-Ağustos aylarında Siverek'de Bucak'a ait ikametgahta çekildiği belirtilen Abdullah Çatlı, Sami Hoşta ve Ercan Ersoy'un samimi pozları)º Mehmet Özbay adına düzenlenmiş nüfus kağıdı (Abdullah Çatlı'nın Üzerinde),º Mehmet Özbay adına düzenlenmiş sürücü belgesi (Abdullah Çatlı'nın Üzerinde),º Mehmet Özbay adına düzenlenmiş ticaret odası üyelik kartı (Abdullah Çatlı'nın Üzerinde),º Mehmet Özbay adına düzenlenmiş çok sayıda kredi kartı (Abdullah Çatlı'nın Üzerinde),º Mehmet Özbay adına düzenlenmiş silah taşıma ruhsatı (Abdullah Çatlı'nın Üzerinde),º Mehmet Özbay adına düzenlenmiş ve Mehmet Ağar imzalı Emniyet Uzmanı olduğunu gösteri belge (Abdullah Çatlı'nın Üzerinde),º Beyaz kağıt içerisinde 0,33 gram ağırlığında beyaz toz (yapılan inceleme sonucu kokain olduğu tespit edildi) (Abdullah Çatlı'nın Üzerinde)º Kahverengi toz içeren bir paket (yapılan inceleme sonucu toprak olduğu tespit edildi)(Hüseyin Kocadağ'ın üzerinde)
[Silahların aracın neresinde olduğunu görmek için lütfen klikleyin]
5 Kasım 1996: Abdullah Çatlı'nın Türk Bayrağına sarılı cenazesi, Nevşehir'de toprağa verildi. Aralarında İnterpol'ün kırmızı bültenle aradığı Haluk Kırcı ve BBP Lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nun da bulunduğu çok sayıda ülkücünün katıldığı cenaze töreninde dağıtılan bildiride "Yıllar var ki ülkemiz örtülü bir savaş içinde. Çatlı bu savaşta yan tuttu. Yan tutmakla kalmadı, risk aldı, bedel verdi. Kılıç gibi savaştı, onurlu bir ömür sürdü. Hakka yürüdü." deniliyordu.
6 Kasım 1996: İçişleri Bakanı ve DYP Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar kendisine yöneltilen suçlamalara karşılık "Ödülüm bu mu olacaktı?" dedi.
8 Kasım 1996: Mehmet Ağar, kızının sağlık sorunlarını sebep göstererek görevinden istifa etti. İçişleri Bakanlığına DYP İstanbul Milletvekili Meral Akşener getirildi.
11 Kasım 1996: Susurluk Cumhuriyet Savcısı İsmail Kantaş, Susurluk Kazasını çete teşekkülü olarak değerlendirdi ve dosyayı İstanbul DGM'ye gönderme kararı aldı.
ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, KanalD Televizyonunda katıldığı ARENA'da Ömer Lütfü Topal'ın rant kavgası yüzünden öldürüldüğünü iddia etti.
12 Kasım 1996: Siyasi partilerin, Devlet-Mafya-Polis ilişkilerin ve Susurluk kazasından sonra ortaya atılan iddiaların araştırılması için verdikleri Meclis Araştırma Komisyonu açılması yönündeki önerge TBMM Genel Kurulunda oy birliği ile kabul edildi.
Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz, kumarhaneler kralı Ömer Lütfi Topal'ın öldürülmesi ile ilgili belge ve bilgileri aktarmak için Çankaya Köşküne çıktı.
13 Kasım 1996: Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Necmettin Erbakan'a yazdığı mektupta Yılmaz'ın aktardfığı bilgilerden bahsetti.
14 Kasım 1996: Mehmet Ağar, Abdullah Çatlı'yı tanıdığı iddiasını reddetti.
15 Kasım 1996: Sedat Bucak tedavi edildiği İ.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesinden gece saat 03:00 sıralarında taburcu edildi.
20 Kasım 1996: İstanbul DGM Savcısı Ahmet Gürses, Bucak'ın resmi korumaları Ayhan Çarkın, Oğuz Yorulmaz, Mustafa Altınok, Enver Ulu ve Ercan Ersoy'un ifadelerini aldı.
21 Kasım 1996: Bucak, olay günü kaza yerine ilk gelenlerden biri olan Gözcü Gazetesi muhabirlerinden Mehmet Şehirlioğlu'na verdiği demeçte, arabada bulunan silahların kendisine ve adamlarına ait olduğunu söyledi.
22 Kasım 1996: HBB Televizyonunda kendisiyle canlı olarak yapılan röportajda Kocadağ'ın Çatlı'yı gerçek kimliği ile tanımadığını belirtti ve hakkındaki iddialara karşılık "bana yargısız infaz yapılmak isteniyor" diyen Bucak hafıza kaybı nedeni ile kontrolsüz konuştuğunu söyledi ve arabada ruhsatlılar dışında silah yoktu dedi.
23 Kasım 1996: Yeşil kodadlı Mahmut Yıldırım, MİT tarafından sağlanan ve Mahmut Atmaca adına düzenlenmiş pasaport ile yurt dışına çıktı.
24 Kasım 1996: ANAP lideri Mesut Yılmaz Almanya gezisi sonrasında program dışı olarak Macaristan'a gitti. Budapeşte Hilton Otelinde kalan Yılmaz, lobide kimliği belirsiz bir kişinin saldırısına uğradı ve burnu kırıldı.
26 Kasım 1996: 9 milletvekilinden oluşan TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu çalışmalarına başladı.
DYP Genel Başkanı Tansu Uçuran Çiller, meclis grubunda "Bir ülke uğruna, bir millet uğruna, devlet uğruna kurşun atan da, kurşun yiyen de bizim için saygıyla anılır, onlar şereflidirler..." dedi.
27 Kasım 1996: Budapeşte'de Yılmaz'a saldıran kişinin Veysel Özerdem adlı bir ülkücü olduğu ortaya çıktı. Özerdem Yılmaz'ı, Çatlı aleyhine söylediği sözlerden dolayı yumrukladığını açıkladı.
28 Kasım 1996: Yeşil kodadlı Mahmut Yıldırım, MİT tarafından sağlanan ve Mahmut Atmaca adına düzenlenmiş pasaport ile yurda döndü.
4 Aralık 1996: Kamyon şoförü Hüseyin Gökçe'nin yargılanmasına Susurluk'ta başlandı. Gökçe'nin tahliye talebi, mahkeme tarafından reddedildi.
MHP Genel Başkanı Alpaslan Türkeş, Susurluk'ta bir araya gelenlerin beraberliğinde yadırganacak bir şey olmadığını belirtip, "devletin kendi menfaatleri içinde gizli servislerin çalışmaları da var. Bu üç kişi belki onun için bir araya gelmiştir." dedi.
5 Aralık 1996: İçişleri Bakanı Meral Akşener, İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu, Özel Harekat Daire Başkan vekili İbrahim Şahin, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Bilgi Ünal ile Topal cinayetine adı karışan ve Bucak'ın korumalığını da yapan Özel Harekat Tim Memurları Ercan Aksoy, Adnan Çarkın ve Oğuz Yorulmaz'ı görevlerinden alındılar.
Jandarma Kriminal Dairesi, Abdullah Çatlı'nın üzerinde çıkan Emniyet Uzmanı belgesinin sahte, ancak belgedeki Mehmet Ağar imzasının gerçek olduğunu açıkladı.
8 Aralık 1996: İçişleri eski Bakanı ve DYP Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar, ?Abdullah Çatlı?nın Emniyet Genel Müdürlüğünde uzman olarak çalıştığı ve kendisine yardımcı olunması ricasını? içeren belgedeki imzanın sahte olduğunu iddia etti.
Ağar?ın dokunulmazlığına ilişkin olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının hazırladığı fezleke Adalet Bakanlığına gönderildi. Adalet Bakanı Şevket Kazan, fezlekenin Ceza İşleri Genel Müdürlüğünce incelendiğini bildirdi.
13 Aralık 1996: Adalet Bakanlığı, DYP Milletvekili Ağar?ın dokunulmazlığının kaldırılması talebi ile gönderilen fezlekeyi, ?dosyada eksiklikler bulunduğu? gerekçesi ile iade etti.
14 Aralık 1996: İstanbul Eminiyet Müdürlüğü Topal'ın öldürülmesinde kullanılan Kalaşnikov tüfeklerin şarşörlerini bir birine başlamakta kullanılan koli bantlarında bulunan parmak izlerinden birinin Şahin Ekli sahte kimliğini kullanan Abdullah Çatlı'ya ait olduğunu açıkladı.
16 Aralık 1996: Ağar?ın dokunulmazlığının kaldırılması için fezleke hazırlayan Ankara Cumhuriyet Savcısı Nihat Artıran, fezlekenin yeniden hazırlanması görevinin başsavcıya verilmesine tepki göstererek soruşturmayı yürütme görevinden çekildi.
Dilek Örnek, İstanbul Atatürk Havalimanına içinde 25 milyar lira değerinde Alman Markı bulunan bir çantayı sokarken yakalandı.
18 Aralık 1996:İçişleri Bakanı Meral Akşener, ?Yazıcıoğlu bana değil ANAP Lideri Yılmaz?a bilgi verdi ve Çatlı?nın parmak izini beş buçuk ay sakladı. Soruşturma biterse kendisini Rize?ye vali yapacağım böylece ona yakınlığı tescillenir? dedi.
20 Aralık 1996: Bakanlar Kurulu kumarhanelerin kapanmasını kararlaştırdı. Türkiye'deki kumarhanelerde toplam 20 bin kişi istihdam ediliyor ve 164 trilyon vergi ödeniyordu.
Emniyet'in İsrail'den aldığı 16 UZİ ve 25 adet Jerico marka silahın kayıtlarda mevcut olmadığı anlaşıldı.
22 Aralık 1996: Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, TBMM?de temsil edilen siyasi parti liderlerini (Necmettin Erbakan, Tasu Uçuran Çiller, Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit, Deniz Baykal, ve Muhsin Yazıcıoğlu) Susurluk?ta meydana gelen trafik kazası sonrasında ortaya atılan iddiaları görüşmek üzere Çankaya Köşkünde topladı.
23 Aralık 1996: Atatürk Havalimanında içinde 25 Milyar lira değerinde dövizle Türkiye?ye giriş yaparken yakalanan Dilek Örnek ile İran uyruklu bir kişi çıkarıldıkları DGM?de tutuklanırken; Özel Harekat Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin?in yakın koruması ve şoförü Ayhan Akça serbest bırakıldı.
24 Aralık 1996: Mesut Yılmaz TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu'na 4 saat süreyle bilgi verdi.
26 Aralık 1996: TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu 3 saat süreyle MİT görevlisi Mehmet Eymür?ü dinledi.
İçişleri Bakanı Meral Akşener, haklarında muhtelif gıyabi tutuklama kararları bulunan suç faillerine yardım ve yataklık yapmak iddialarıyla haklarında soruşturma yürütülen 7 emniyet mensubunu görevden aldı.
27 Aralık 1996: İstanbul valisi Rıdvan Yenişen ve İstanbul Emniyet eski Müdürü Kemal Yazıcıoğlu, TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu'na bilgi verdiler.
Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Ankara Cumhuriyet Savcısı Nihat Artıran hakkında inceleme başlattı.
30 Aralık 1996: Meral Akşener tarafından açığa alınan İstanbul Kemal Yazıcıoğlu?nun yerine Ankara Emniyet Müdürü Ramazan Er?in ?geçici görevle? atandığını bildirdi.
3 Kasım 1996: Balıkesir'in Susurluk ilçesine 7 kilometre uzaklıkta, Uçakyolu mevkiinde, saat 19:30'da meydana gelen trafik kazasında İstanbul Polis Okulu Müdürü Hüseyin Kocadağ, Mehmet Özbay sahte kimlikli Abdullah Çatlı ve Melahat Özbay sahte kimlikli Gonca Us ölürken; DYP Şanlıurfa Milletvekili ve Bucak aşiteri lideri Sedat Edip Bucak yaralandı.
4 Kasım 1996: 06 AC 600 plakalı Mercedes'de yapılan incelemede araç içinde bulunanların tam listesi şöyle:
º 1 adet 9 mm çaplı Baretta tabanca (Hüseyin Kocadağ adına ruhsatlı),º 1 adet 9 mm çaplı Baretta tabanca (Mehmet Özbay adına ruhsatlı),º 1 adet 9 mm çaplı Sig Sauer tabanca (Sedat Bucak adına ruhsatlı),º 1 adet 9 mm çaplı Saddam (Tarıg) marka tabanca (ruhsatsız),º 1 adet 22 kalibrelik Bertta tabanca (ruhsatsız),º 2 adet 22 kalibre tabancaya göre susturucu,º 2 adet 9 mm çaplı MP5 otomatik tabanca (ruhsatsız),º 13 adet 7,62 mm çapında BKS (biksi) mermisi,º 100 adet 5,56 mm çapında M16 mermisi (Emniyet Genel Müdürlüğü-Ankara yazılı, 20'şerlik, 5 sarı kutu içinde),º 1 adet cep telefonu (Baysa Şirketi çalışanlarından Ali Alptekin adına kayıtlı ve Abdullah Çatlı tarafından kullanılan)º 1 adet cep telefonu (Bucak'ın şoförü Osman Tosun adına Kayıtlı ve Bucak tarafından kullanılan)º 1 adet cep telefonu (Hüseyin Kocadağ adına kayıtlı ve kendisi tarafından kullanılan)º 35 adet fotoğraf (1996 yılı Temmuz-Ağustos aylarında Siverek'de Bucak'a ait ikametgahta çekildiği belirtilen Abdullah Çatlı, Sami Hoşta ve Ercan Ersoy'un samimi pozları)º Mehmet Özbay adına düzenlenmiş nüfus kağıdı (Abdullah Çatlı'nın Üzerinde),º Mehmet Özbay adına düzenlenmiş sürücü belgesi (Abdullah Çatlı'nın Üzerinde),º Mehmet Özbay adına düzenlenmiş ticaret odası üyelik kartı (Abdullah Çatlı'nın Üzerinde),º Mehmet Özbay adına düzenlenmiş çok sayıda kredi kartı (Abdullah Çatlı'nın Üzerinde),º Mehmet Özbay adına düzenlenmiş silah taşıma ruhsatı (Abdullah Çatlı'nın Üzerinde),º Mehmet Özbay adına düzenlenmiş ve Mehmet Ağar imzalı Emniyet Uzmanı olduğunu gösteri belge (Abdullah Çatlı'nın Üzerinde),º Beyaz kağıt içerisinde 0,33 gram ağırlığında beyaz toz (yapılan inceleme sonucu kokain olduğu tespit edildi) (Abdullah Çatlı'nın Üzerinde)º Kahverengi toz içeren bir paket (yapılan inceleme sonucu toprak olduğu tespit edildi)(Hüseyin Kocadağ'ın üzerinde)
[Silahların aracın neresinde olduğunu görmek için lütfen klikleyin]
5 Kasım 1996: Abdullah Çatlı'nın Türk Bayrağına sarılı cenazesi, Nevşehir'de toprağa verildi. Aralarında İnterpol'ün kırmızı bültenle aradığı Haluk Kırcı ve BBP Lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nun da bulunduğu çok sayıda ülkücünün katıldığı cenaze töreninde dağıtılan bildiride "Yıllar var ki ülkemiz örtülü bir savaş içinde. Çatlı bu savaşta yan tuttu. Yan tutmakla kalmadı, risk aldı, bedel verdi. Kılıç gibi savaştı, onurlu bir ömür sürdü. Hakka yürüdü." deniliyordu.
6 Kasım 1996: İçişleri Bakanı ve DYP Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar kendisine yöneltilen suçlamalara karşılık "Ödülüm bu mu olacaktı?" dedi.
8 Kasım 1996: Mehmet Ağar, kızının sağlık sorunlarını sebep göstererek görevinden istifa etti. İçişleri Bakanlığına DYP İstanbul Milletvekili Meral Akşener getirildi.
11 Kasım 1996: Susurluk Cumhuriyet Savcısı İsmail Kantaş, Susurluk Kazasını çete teşekkülü olarak değerlendirdi ve dosyayı İstanbul DGM'ye gönderme kararı aldı.
ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, KanalD Televizyonunda katıldığı ARENA'da Ömer Lütfü Topal'ın rant kavgası yüzünden öldürüldüğünü iddia etti.
12 Kasım 1996: Siyasi partilerin, Devlet-Mafya-Polis ilişkilerin ve Susurluk kazasından sonra ortaya atılan iddiaların araştırılması için verdikleri Meclis Araştırma Komisyonu açılması yönündeki önerge TBMM Genel Kurulunda oy birliği ile kabul edildi.
Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz, kumarhaneler kralı Ömer Lütfi Topal'ın öldürülmesi ile ilgili belge ve bilgileri aktarmak için Çankaya Köşküne çıktı.
13 Kasım 1996: Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Necmettin Erbakan'a yazdığı mektupta Yılmaz'ın aktardfığı bilgilerden bahsetti.
14 Kasım 1996: Mehmet Ağar, Abdullah Çatlı'yı tanıdığı iddiasını reddetti.
15 Kasım 1996: Sedat Bucak tedavi edildiği İ.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesinden gece saat 03:00 sıralarında taburcu edildi.
20 Kasım 1996: İstanbul DGM Savcısı Ahmet Gürses, Bucak'ın resmi korumaları Ayhan Çarkın, Oğuz Yorulmaz, Mustafa Altınok, Enver Ulu ve Ercan Ersoy'un ifadelerini aldı.
21 Kasım 1996: Bucak, olay günü kaza yerine ilk gelenlerden biri olan Gözcü Gazetesi muhabirlerinden Mehmet Şehirlioğlu'na verdiği demeçte, arabada bulunan silahların kendisine ve adamlarına ait olduğunu söyledi.
22 Kasım 1996: HBB Televizyonunda kendisiyle canlı olarak yapılan röportajda Kocadağ'ın Çatlı'yı gerçek kimliği ile tanımadığını belirtti ve hakkındaki iddialara karşılık "bana yargısız infaz yapılmak isteniyor" diyen Bucak hafıza kaybı nedeni ile kontrolsüz konuştuğunu söyledi ve arabada ruhsatlılar dışında silah yoktu dedi.
23 Kasım 1996: Yeşil kodadlı Mahmut Yıldırım, MİT tarafından sağlanan ve Mahmut Atmaca adına düzenlenmiş pasaport ile yurt dışına çıktı.
24 Kasım 1996: ANAP lideri Mesut Yılmaz Almanya gezisi sonrasında program dışı olarak Macaristan'a gitti. Budapeşte Hilton Otelinde kalan Yılmaz, lobide kimliği belirsiz bir kişinin saldırısına uğradı ve burnu kırıldı.
26 Kasım 1996: 9 milletvekilinden oluşan TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu çalışmalarına başladı.
DYP Genel Başkanı Tansu Uçuran Çiller, meclis grubunda "Bir ülke uğruna, bir millet uğruna, devlet uğruna kurşun atan da, kurşun yiyen de bizim için saygıyla anılır, onlar şereflidirler..." dedi.
27 Kasım 1996: Budapeşte'de Yılmaz'a saldıran kişinin Veysel Özerdem adlı bir ülkücü olduğu ortaya çıktı. Özerdem Yılmaz'ı, Çatlı aleyhine söylediği sözlerden dolayı yumrukladığını açıkladı.
28 Kasım 1996: Yeşil kodadlı Mahmut Yıldırım, MİT tarafından sağlanan ve Mahmut Atmaca adına düzenlenmiş pasaport ile yurda döndü.
4 Aralık 1996: Kamyon şoförü Hüseyin Gökçe'nin yargılanmasına Susurluk'ta başlandı. Gökçe'nin tahliye talebi, mahkeme tarafından reddedildi.
MHP Genel Başkanı Alpaslan Türkeş, Susurluk'ta bir araya gelenlerin beraberliğinde yadırganacak bir şey olmadığını belirtip, "devletin kendi menfaatleri içinde gizli servislerin çalışmaları da var. Bu üç kişi belki onun için bir araya gelmiştir." dedi.
5 Aralık 1996: İçişleri Bakanı Meral Akşener, İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu, Özel Harekat Daire Başkan vekili İbrahim Şahin, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Bilgi Ünal ile Topal cinayetine adı karışan ve Bucak'ın korumalığını da yapan Özel Harekat Tim Memurları Ercan Aksoy, Adnan Çarkın ve Oğuz Yorulmaz'ı görevlerinden alındılar.
Jandarma Kriminal Dairesi, Abdullah Çatlı'nın üzerinde çıkan Emniyet Uzmanı belgesinin sahte, ancak belgedeki Mehmet Ağar imzasının gerçek olduğunu açıkladı.
8 Aralık 1996: İçişleri eski Bakanı ve DYP Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar, ?Abdullah Çatlı?nın Emniyet Genel Müdürlüğünde uzman olarak çalıştığı ve kendisine yardımcı olunması ricasını? içeren belgedeki imzanın sahte olduğunu iddia etti.
Ağar?ın dokunulmazlığına ilişkin olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının hazırladığı fezleke Adalet Bakanlığına gönderildi. Adalet Bakanı Şevket Kazan, fezlekenin Ceza İşleri Genel Müdürlüğünce incelendiğini bildirdi.
13 Aralık 1996: Adalet Bakanlığı, DYP Milletvekili Ağar?ın dokunulmazlığının kaldırılması talebi ile gönderilen fezlekeyi, ?dosyada eksiklikler bulunduğu? gerekçesi ile iade etti.
14 Aralık 1996: İstanbul Eminiyet Müdürlüğü Topal'ın öldürülmesinde kullanılan Kalaşnikov tüfeklerin şarşörlerini bir birine başlamakta kullanılan koli bantlarında bulunan parmak izlerinden birinin Şahin Ekli sahte kimliğini kullanan Abdullah Çatlı'ya ait olduğunu açıkladı.
16 Aralık 1996: Ağar?ın dokunulmazlığının kaldırılması için fezleke hazırlayan Ankara Cumhuriyet Savcısı Nihat Artıran, fezlekenin yeniden hazırlanması görevinin başsavcıya verilmesine tepki göstererek soruşturmayı yürütme görevinden çekildi.
Dilek Örnek, İstanbul Atatürk Havalimanına içinde 25 milyar lira değerinde Alman Markı bulunan bir çantayı sokarken yakalandı.
18 Aralık 1996:İçişleri Bakanı Meral Akşener, ?Yazıcıoğlu bana değil ANAP Lideri Yılmaz?a bilgi verdi ve Çatlı?nın parmak izini beş buçuk ay sakladı. Soruşturma biterse kendisini Rize?ye vali yapacağım böylece ona yakınlığı tescillenir? dedi.
20 Aralık 1996: Bakanlar Kurulu kumarhanelerin kapanmasını kararlaştırdı. Türkiye'deki kumarhanelerde toplam 20 bin kişi istihdam ediliyor ve 164 trilyon vergi ödeniyordu.
Emniyet'in İsrail'den aldığı 16 UZİ ve 25 adet Jerico marka silahın kayıtlarda mevcut olmadığı anlaşıldı.
22 Aralık 1996: Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, TBMM?de temsil edilen siyasi parti liderlerini (Necmettin Erbakan, Tasu Uçuran Çiller, Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit, Deniz Baykal, ve Muhsin Yazıcıoğlu) Susurluk?ta meydana gelen trafik kazası sonrasında ortaya atılan iddiaları görüşmek üzere Çankaya Köşkünde topladı.
23 Aralık 1996: Atatürk Havalimanında içinde 25 Milyar lira değerinde dövizle Türkiye?ye giriş yaparken yakalanan Dilek Örnek ile İran uyruklu bir kişi çıkarıldıkları DGM?de tutuklanırken; Özel Harekat Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin?in yakın koruması ve şoförü Ayhan Akça serbest bırakıldı.
24 Aralık 1996: Mesut Yılmaz TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu'na 4 saat süreyle bilgi verdi.
26 Aralık 1996: TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu 3 saat süreyle MİT görevlisi Mehmet Eymür?ü dinledi.
İçişleri Bakanı Meral Akşener, haklarında muhtelif gıyabi tutuklama kararları bulunan suç faillerine yardım ve yataklık yapmak iddialarıyla haklarında soruşturma yürütülen 7 emniyet mensubunu görevden aldı.
27 Aralık 1996: İstanbul valisi Rıdvan Yenişen ve İstanbul Emniyet eski Müdürü Kemal Yazıcıoğlu, TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu'na bilgi verdiler.
Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Ankara Cumhuriyet Savcısı Nihat Artıran hakkında inceleme başlattı.
30 Aralık 1996: Meral Akşener tarafından açığa alınan İstanbul Kemal Yazıcıoğlu?nun yerine Ankara Emniyet Müdürü Ramazan Er?in ?geçici görevle? atandığını bildirdi.
21 Mayıs 2005 Cumartesi
SUSURLUK KRONOLOJİSİ
SUSURLUK KRONOLOJİSİ - 1
Susurluk'un Öncesi
22 Mayıs 1947: ABD Başkanı Truman, Türkiye ve Yunanistan'a komünizm tehlikesine karşı mali yardım yasasını imzaladı.
5 Haziran 1948: İstanbul'da Komünizmle Mücadele Derneği kuruldu. İlk kongresini 30 Ekim 1948'de yapan dernek, 1963 yılında 9, 1968 yılında 141 şubeye sahipti.
4 Nisan 1949: Washington'da NATO anlaşması imzalandı.
7 Temmuz 1950: Türkiye Kore Savaşı ile ilgili BM kararını onayladı ve ABD önderliğinde oluşturulacak Birleşik Komutanlığa 4500 asker yollamayı kabul etti. (Savaş sonrasında, Kore'ye yollanan askerlerin 717'sinin öldüğü, 2246'sının yaralandığı ve 167'sinin de kayıp olduğu bildirildi.)
20 Eylül 1951: Türkiye NATO üyesi olarak kabul edildi.
27 Eylül 1952: Seferberlik Tetkik Kurulu, Amerikan Askeri Yardım Kurumu JUSMAT binasınada kuruldu.
6/7 Eylül 1955: Selanik'te Atatürk'ün evinin bombalandığı iddiası ile başlayan olaylar azınlıklara yönelik bir yağma harekatı şekline dönüştü. Hükümet İstanbul, Ankara ve İzmir'de sıkıyönetim ilan etti ve olayları başatanların komünistler olduğunu açıkladı.
27 Mayıs 1960: Türk Silahlı Kuvvetleri içinde Milli Birlik Komitesi adıyla faaliyet gösteren bir grup subay yönetime el koydu. Devlet Başkanlığı, Başbakanlık ve Milli Savunma Bakanlığı görevlerini Orgeneral Cemal Gürsel üstlendi. Başbakanlık Müsteşarlığına Kurmay Albay Alparslan Türkeş getirildi.
31 Temmuz 1964: 13 Kasım 1960'da Milli Birlik Komitesinden ihraç edilen Alparslan Türkeş CKMP'ye girdi ve genel başkanlığa getirildi.
1965: Ülkü Ocakları Derneği kuruldu.
14 Temmuz 1968: CKMP sözcüsü Rıfat Baykal, partili gençleri "her bakımdan dinamik ve etkili bir kadro haline getrimek için parti gençlik kamplarında komando dersleri verileceğini açıkladı.
9 Şubart 1969: CKMP'nin adı Milliyetçi Hareket Partisi olarak değiştirildi.
22 Kasım 1970: İstanbul'da Kültür Sarayı kimliği belirsiz kişilerce yakıldı.
12 Mart 1971: Genel Kurmay Başkanı Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler, Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur, Deniz Kuvvetleri Komutanı Cemal Eyicioğlu, Türk Silahlı Kuvvetleri adına hükümete, Millet Meclisine ve Cumhuriyet Senatosuna yönelik hazırlanan 12 Mart Muhtırasını verdi. Demirel kabinesi istifa etti.
5 Mart 1972: Marmara Yolcu Gemisi kimliği bilinmeyen kişilerce batırıldı.
28 Haziran 1972: Eminönü Araba Vapuru, kimliği bilinmeyen kişilerce batırıldı.
1 Ekim 1973: MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, 'Emanet olan davayı kucakladım. Hiçbir şeye aldırmadan yürüyorum. Geri dönersem vurun. DAVADAN DÖNENİ VURUN.' dedi.
20 Temmuz 1974: Türk Ordusu Barış Harekatını başlattı ve Kıbrıs'a çıkartma yaptı. Lefkoşe ele geçirildi. ABD Kongresi Türkiye'ye yönelik silah ambargosu başlattı.
31 Mart 1975: Milliyetçi Cephe Hükümeti AP,MSP,MHP ve CGP tarafından Süleyman Demirel'in başbakanlığında kuruldu.
8 Ağustos 1975: Beyrut'ta görev yapan bir Türk diplomatının arabasına Ermenilerce bomba konuldu. Bunu 22 Ekim 1975'de Viyana, 24 Ekim 1975'de Paris,9 Haziran 1977'de Vatikan, 29 Ocak 1982'de Los Angeles, 5 Mayıs 1982'de Boston Büyükelçilerinin, 16 Şubat 1976'da Beyrut Büyükelçiliği Birinci Katibinin, 2 Haziran 1978'de Madrit Büyükelçisinin eşinin ve şoförünün, 12 Ekim 1979'da Hollanda Büyükelçisinin oğlunun, 7 Haziran 1982'de Lizbon Büyükelçiliği İdari Ateşesinin, 10 Eylül 1982'de Burgaz Konsolosluğu İdari Ateşesinin öldürülmesi; 15 Mayıs 1977'de Paris Türk Turizm Bürosunun, 29 Mayıs 1977'de Yeşilköy Havaalanı ve Sirkeci Garının, 3 Ocak 1978'de Brüksel Büyükelçiliğimizin, 8 Temmuz 1979'da Paris THY bürosu ve Turizm Ateşeliğimizin çeşitli Ermeni terör örgütünlerince bombalanması eylemleri izledi.
25 Aralık 1976: Silopi ilçesi Jandarma Komutanı Üstteğmen Ahmet Cem Ersever, halkın üzerine ateş açtırdı. Olayda 3 kişi yaralandı. TMBB konu ile ilgili Araştırma Komisyonu kurulmasına karar verdi.
27 Ocak 1977: Ankara Emniyet Müdürlüğü Abdullah Çatlı hakkında polise ateş açtığı gerekçesi ile işlem yapıyor.
1 Mayıs 1977: İstanbul Taksim'de düzenlenen 1 Mayıs İşçi Bayramı Kutlamalarında göstericilerin üzerine çeşitli noktalardan açılan ateş sonucu 34 kişi öldü çok sayıda insan yaralandı. Polis 350 kişiyi gözaltına aldı.
29 Mayıs 1977: CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in Çiğli'de yaptığı seçim gezisinde kimliği belirsiz kişilerce suikast girişiminde bulunuldu. Ecevit olayı yara almadan atlattı.
2 Haziran 1977: Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Namık Kemal Ersun ve 200 subay emekli edildi. 1 Mayıs 1977 olayları, Çiğli Suikasti gibi operasyonlar ordu içinden tasfiye edilen bu kanat ile ilşikilendirilmişdi.
24 Haziran 1975: MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, 'Ülkücü Gençler Devletin Güvenlik Kuvvetlerine Yardımcı Oluyorlar' dedi.
21 Temmuz 1977: İkinci Milliyetçi Cephe Hükümeti Demirel tarafından kuruldu.
30 Ağustos 1977: Kara Kuvvetleri Komutanlığına Orgeneral Kenan Evren getirildi.
24 Aralık 1977: MİT İstihbarat Başkanlığı Yardımcısı Emekli Albay Sabahattin Savaşman, Genel Kurmay Askeri Mahkemesi tarafından, CİA hesabına casusluk yapmak suçundan tutuklandı.
2 Şubat 1978: Bülent Ecevit Hükümetinin Milli Savunma Bakanı Hasan Esat Işık, 'Ordu içinde kontrgerilla yoktur' dedi.
16 Mart 1978: İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde sol görüşlü öğrencilerin, saldırılardan korunmak amacıyla toplu olarak okuldan ayrıldıkları sırada, üzerlerine atılan bir bombanın patlaması ile 7 öğrenci öldü, 41 öğrenci yaralandı. İstanbul Emniyet müdürlüğü 7 Mart tarihinde kampüs polisine sağ görüşlü öğrencilerin bombalı bir saldırı hazırlığında olduğunu bildirmişti.
24 Mart 1978: Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Doğan Öz, ülkücü İbrahim Çiftçi ve arkadaşları tarafından öldürüldü.
7 Nisan 1978: İstanbul Hukuk Fakültesi Doçenti Server Tanilli evinin önünde açılan ateş sonucu ağır yaralandı.
17 Nisan 1978: Malatya Belediye Başkanı Hamido, eşi ve bir çocuğu, evine yollanan bir bomba sonucu yaşamını kaybetti. Malatya'da çıkan olaylarda solculara yönelik saldırılar yüzünden askeri birlikler müdahale etmek durumunda kaldı.
Mayıs 1978: Ankara valiliği Ülkü Ocakları Derneği hakkında suç duyurusunda bulundu. Dernek yöneticileri Ülkü Ocaklarını feshetti ve Ülkücü Gençlik Derneği kuruldu. Ülkü Ocakları Derneği'nin başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, Ülkücü Gençlik Derneği başkanlığını üstlendi.
19 Mayıs 1978: Ankara Etlik Piyangotepe'de ülkücü bir grup, solculara ait bir kahvehaneyi bastı. 7 kişiyi öldürdü.
11 Temmuz 1978: Hacettepe Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Bedrettin Cömert öldürüldü. Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesi Abdullah Çatlı hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarttı.
3 Eylül 1978: Sivas'ta iki çocuğun kavgası sağ-sol çatışmasına dönüştü. 2'si kadın, 1'i çocuk 9 kişi öldü, 60 kişi yaralandı.
9 Ekim 1978: Ankara Bahçelievler'de 7 TİP üyesi Abdullah Çatlı'nın planladığı bir eylem sonucu , Haluk Kırcı ve arkadaşlarınca öldürüldüler.
20 Ekim 1978: İTÜ Elektrik Fakültesi dekanı Bedri Kalafakioğlu öldürüldü.
27 Kasım 1978: Diyarbakır ili Lice ilçesi Fis köyünde yapılan bir toplantıda Abdullah Öcalan liderliğinde PKK (Kürdistan İşçi Partisi) isimli örgüt kuruldu. PKK, Temmuz 1979'da Milletvekili Celal Bucak'a yönelik bir saldırı düzenleyerek varlığını kamuoyuna duyurdu.
21 Aralık 1978: Kahramanmaraş'ta öldürülen sol görüşlü iki öğretmenin cenazesinde olaylar çıktı. Dört gün boyunca sağ ve sol gruplar arasında süren çatışmalarda 111 kişi öldü, 1760 kişi yaralandı.
1 Şubat 1979: Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi İstanbul'da kimliği belirsiz kişilerce açılan ateş sonucu öldürüldü.
19 Mayıs 1979: Doğan Öz'ü öldürmekten aranan ülkücü Hüseyin Kocabaş ve arkadaşları Balıkesir'de yakalandılar.
30 Mart 1979: Avrupa Demokratik Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu Başkanı Lokman Kundakçı, 70 bin marka ulaşan kumar borcu yüzünden önce Aydınlık gazetesine, daha sonra da İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş'e "siyasi cinayetlerin arkasında hareketin lideri olan kişi vardır" dedi.
7 Haziran 1979: Malatya'da öğretmen Nevzat Yıldırım, Oral Çelik ve Bedri Ateş tarafından öldürüldü.
5 Haziran 1979: Kaldığı yer MİT tarafından İstanbul Emniyet'ine bildirilen Mehmet Ali Ağca, İstanbul'da yakalandı.
10 Temmuz 1979: Mehmet Ali Ağca, İstanbul Emniyet Müdürü Hayri Kozakçıoğlu tarafından basın önüne çıkartıldı. Ağca'nın silahı temin ettiği Mehmet Şener aranmaya başlandı.
3 Ağustos 1979: Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi Doğan Öz'ü öldürmekten sanık İbrahim Çiftçi hakkında idam cezası kararı aldı.
20 Ağustos 1979: Bahçelievler'de 7 TİP üyesinin öldürülmesi ile ilgili dava Ankara Sıkıyönetim Askeri Mahkemesinde görülmeye başlandı.
26 Eylül 1979: Abdi İpekçi'nin öldürülmesi ile ilgili olarak sanık Mehmet Ali Ağca hakkında idam istemi ile İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesinde kamu davası açıldı.
20 Kasım 1979: İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Ümit DOğanay öldürüldü.
25 Kasım 1979: Mehmet Ali Ağca, tutuklu bulunduğu Kartal-Maltepe Askeri Cezaevinden kactı.
7 Aralık 1979: İ.Ü. İktisat Fakültesi Sosyoloji Kürsüsü Başkanı Cavit Orhan Tütengil öldürüldü.
24 Ocak 1980: Ekonomiyi düze çıkartmak amacı ile AP azınlık hükümeti bir dizi karar aldı.
27 Mayıs 1980: MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Gümrük ve Tekel eski Bakanı Gün Sazak öldürüldü.
4 Temmuz 1980: Çorum'da olaylar çıktı. 26 kişi öldü. Solculara ait çok sayıda ev ve işyerleri ateşe verildi.
19 Temmuz 1980: Eski Başbakanlardan Nihat Erim İstanbul'da öldürüldü. Olayı Dev-Sol üstlendi.
21 Temmuz 1980: Maden İş Başkanı Kemal Türkler İstanbul'da uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
12 Eylül 1980: Türk Silahlı Kuvvetleri, İç Hizmet Kanununun verdiği yetkiye dayanarak, emir ve komuta zinciri içerisinde yönetime el koydu. Genel Kurmay Başkanı Kenan Evren oluşturulan Milli Güvenlik Konseyi'nin de başkanlığını üstlendi. Türk-İş dışındaki sendikalar, Kızılay dışındaki dernekler ve tüm partiler kapatıldı. Bazı milletvekilleri ve parti liderleri gözaltına alındılar.
20 Ağustos 1980: Mehmet Özbay Urfa Emniyet Müdürlüğüne başvurarak bir pasaport aldı.
8 Ekim 1980: Abdullah Çatlı yurtdışına çıktı.
11 Ekim 1980: MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş tutuklandı.
24 Ekim 1980: Mehmet Ali Ağca, İsviçre Lucoma'da Hotel Krone'a yerleşti. Otelde 4 gün kalan Ağca, Mehmet Şener, Oral Çelik ve Abdullah Çatlı ile görüştü.
15 Kasım 1980: Bahçelievler Katliamı davasında zanlılardan Ercüment Gedikli, albay olan babası sayesinde tahliye edildi.
17 Kasım 1980: Bahçelievler Katliamı davasında zanlılardan Haluk Kırcı,Abdullah Çatlı'nın liderliğinde 7 TİP'liyi nasıl öldürdüğünü anlattı.
29 Nisan 1981: Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesinde 587 sanıklı MHP davasına başlandı. 1971-1980 tarihleri arasında 694 kişinin sağ görüşlü kişilerce öldürüldüğünü açıklayan Savcı, Türkeş ve 498 sanık hakkında idam cezası istedi.
13 Mayıs 1981: Abdi ipekçi cinayetinin firari sanığı Mehmet Ali Ağca, Vatikan'da Papa II. Jan Paul'ü vurdu. Papa saldırıdan yaralı olarak kurtulurken, Ağca'nın kaldığı otelde yapılan aramada ele geçen bir mektupta ABD ve Sovyet Emperyalizmine dünyanın dikkatini çekmek için bu eyleme giriştiği yazıyordu.
22 Şubat 1982: Oral Çelik, Mehmet Şener, Abdullah Çatlı Zürih'te uyuşturucu kaçakçılığı suçundan yakalandı. İnterpol tarafından aranan Şener dışındakiler serbest bırakıldılar.
4 Mart 1982: Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Nolu Askeri Mahkemesi Abdullah Çatlı hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkardı.
25 Mart 1982: Oral Çelik hakkında Abdi İpekçi cinayetinde görev aldığı iddiası ile tutklama kararı çıkartıldı.
8 Temmuz 1982: Abdullah Çatlı, Türk İnterpol'ünün isteğiyle, Kırmızı Bülten ile aranmaya başlandı.
8 Ağustos 1982: ASALA Militanları Esenboğa Havaalanına bir saldırı düzenlediler. 16 kişiyi rehin alan militanlar polis ile çatıştı. 9 kişi öldü, 72 kişi yaralandı. Operasyon sonucu yaralı olarak yakalanan Leo Ekmekçiyan tutuklandı.
28 Ağustos 1982: ASALA, Ottowa Askeri Ateşemiz Albay Atilla Altıkat'ı öldürdü. Altıkat Ermeni terör örgütlerince öldürülen ilk subaydı.
Devlet Başkanı Kenan Evren, Genel Kurmay Başkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı yetkileri ile köşkte bir görüşme yaptı. Görüşmede ASALA'ya karşı yurtdışı operasyonlara başlanılması kararı alındı.
9 Eylül 1982: Kırmızı Bülten ile İnterpol tarafından aranan Abdullah Çatlı gerçek ismini kullanarak Miami'den ABD'ye girdi. İtalyan Gladio şeflerinden Stefano Della Chiaie ile birlikte seyahat etmekte olan Çatlı, idiiaya göre WACL (Dünya Anti-Komünistler Birliği) toplantısına katıldıktan sonra Henry Arsan ve Bekir Çelenk ile görüşmek için Bolivya'ya gitmişti.
4 Ekim 1982: MHP davasınıda 162 savunma avukatı hazırladıkları dilekçede 'MHP'nin seçim bildirgesindeki vaadleri ve MHP'nin tutum ve davranışları bugün fiilen iktidardadır' diyerek sanıkların beraatini talep ettiler.
6 Ocak 1983: MİT kaçakçılık ile ilgili olarak Güvenlik Dairesi'ni kurdu.
1 Haziran 1983: MİT Müsteşarlığı Güvenlik Daire Başkanlığına Mehmet Eymür getirildi.
15 Haziran 1983: Türk kökenli mafyanın kaçakçılıkla uğraşan gayrimüslümlere karşı tutumu yüzünden Behçet Cantürk'ün isteği doğrultusunda ASALA militanı Mıgırdıç Madaryan, Kapalıçarşı'da silahlı bir eylem düzenledi. 2 kişi öldü, 21 kişi yaralandı.
22 Ekim 1983: MİT ASALA'ya karşı çeşitli eylemler düzenlemesi için Avrupa'daki çeşitli Türk kuruluşlarına başvurdu. Paris'de Abdullah Çatlı ile anlaşmaya vardı.
5 Aralık 1983: Paris'te ASALA liderlerinden Ara Torayan'ın arabasına bomba kondu.
9 Şubat 1984: Babalar Operasyonu başlatıldı. Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık İstihbarat ve Harekat Daire Başkanlığı'ndan Atilla Aytek ve MİT Güvenlik Dairesi'nden Mehmet Eymür, Genel Kurmay Başkanlığının oluru ile Dündar Kılıç, Behçet Cantürk ve Abuzer Uğurlu'yu gözaltına aldı.
17 Mart 1984: Marsilya'da Ermeni Gençlik Örgütüne bombalı bir saldırı düzenlendi.
29 Nisan 1984:Paris'in Alfortville mahallesinde "Ermeni Soykırım Anıtı" açıldı.
1 Mayıs 1984: Paris'te Henry Papazyan'ın arabasına bombalı bir saldırı düzenlendi.
3 Mayıs 1984: Alfortuille 'de Ermeni Anıtına bombalı bir saldırı düzenlendi. Aynı gün bir Paris'de Ermeni Kahvesi ve bir spor salonu da bombalandı.
24 Haziran 1984: Paris'te Ermeni Gençlik Yurduna bombalı bir saldırı düzenlendi.
24 Ekim 1984: Hasan Kurdoğlu sahte kilmiği taşıyan, Abdullah Çatlı Paris'te uyuşturucu ticareti yapmaktan dolayı tutuklandı. 27 Ekim'de Sante Ceezaevine kondu.
25 Haziran 1985: Ankara 1 nolu Askeri Mahkemesi İbrahim Çiftçi'nin Doğan Öz'ü taammüden öldürdüğü, ancak hukuki zorunluluk nedeni ile Çiftçi'nin beraatine karar verdi.
21 Eylül 1985: Abdullah Çatlı, kendi başvurusu üzerine Papa Suikasti Davasında tanık olarak ifade verdi. Çatlı ifadesinde Federal Almanya Gizli Servisinin, "Ağca'nın ifadesini desteklemesi ve Suikasti Bulgar Gizli Servisinin yönlendirdiği" şeklinde konuşması için kendisine para teklif ettiğini, Oral Çelik'in suikastin gerçekleştiği gün Viyana'da kendi yanında olduğunu belirtti. Çatlı verdiği ifadeler ile Bulgar sanık Sergei Antonov'un beraat etmesini sağladı.
1986: MİT Güvenlik Daire Başkanı Mehmet Eymür'ün, Vali ve Kaymakamlara verdiği "Kaçakçılık ve Devletin Güvenliği" konulu brifingde dağıttığı hizmete özel raporda, "Ağca, Çatlı ve Çelik, Türkiye'yi zor durumda bırakmak için Sovyetler Birliği, Bulgar Gizli Servisi ve Bulgar Mafyası tarafından sağ örgütlere yerleştirilmiş provakatörlerdir" deniliyordu.
8 Temmuz 1986:Paris 10. İstinaf Mahkemesi Abdullah Çatlı'yı ateşli silahlar ve uyuşturucu maddeler ile ilgili kanunlara muhalefetten ve sahte kimlik kullanmaktan dolayı 5 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırdı.
14 Kasım 1986: Oral Çelik, Fransa-Belçika sınırında uyuşturucu kaçakçılığından yakalandı. Üzerinde Bedri Ateş adına düzenlenmiş sahte bir pasaport vardı.
30 Nisan 1987: Haluk Kırcı, Ankara Bahçelievler'de 7 TİP'linin öldürülmesi olayı ile ilgili yargılandığı Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından 7 defa idama mahkum edildi.
5 Haziran 1987: Mehmet Özbay, Londra Türk Başkonsolosluğuna başvurdu ve Pasaportunu kaybettiği için yeni bir pasaport aldı.
10 Kasım 1987: MİT Güvenlik Daire Başkanı Mehmet Eymür, MİT Müsteşarı Hayri Ündül'ün kendisinden istediği "Banker Bako Olayı, Polis İçindeki Çekişmeve Yeraltı-Polis-Kamu Görevlileri İlişikleri" konulu etüd çalışması, Ündül'e vekalet eden MİT Müsteşar Yardımcısı Hiram Abas'a sundu.
16 Kasım 1987: Hiram Abas, Mehmet Eymür tarafıdandan kaleme alınan ve daha sonra MİT Raporu olarak anılacak etüd çalışmasınında yer alan bir MİT görevlisinin isminin çıkartılması istedi. Eymür raporun bir kopyasını da Cumhurbaşkanı Evren'in damadı MİT görevlisi Erkan Gürvit aracılığı ile Köşke yolladı.
21 Aralık 1987: Emniyet Genel Müdürü Saffet Arıkan Bedük, MİT Müsteşarılığına hitaben yazdığı yazıda 'Emniyet teşkilatımensupları ile ilgili olarak hazırlanıp, yetkili yerlere gönderilen ancak Genel Müdürüğümüze gönderilmeyen, illegal olarak elde edilip tarafıma intikal edilen raporda itham edilen kişiler hakkında tahkikat açılacağından eldeki tüm delil ve belgelerin kuruluşumuza çok acele gönderilmesini arz ederim' deniliyordu.
10 Ocak 1988: MİT, Eymür'ün başında bulunduğu Kaçakçılık ile ilgili birimlerini kapattı.
16 Ocak 1988: İstanbul Emnniyet Müdür Yardımcısı Mehmet Ağar, Ankara Emniyet Müdürlüğüne getirildi. Atama kısa bir süre sonra açığa çıkacak olan MİT Raporu'nda yazılanlar yüzünden tenzili rütbe olarak değerlendirildi.
7 Şubat 1988: 10 Kasım 1987 tarihini taşıyan "Banker Bako Olayı, Polis İçindeki Çekişmeve Yeraltı-Polis-Kamu Görevlileri İlişikleri" konulu MİT Rapouru Doğu Perinçek'in yönetimindeki 2000'e Doğru dergisinde açıklandı. Basında MİT ve rapordaki iddialar konusunda bir tartışma başladı. Hükümet önce raporu yalanladı, sonra gerçek olduğunu kabul etti ancak resmi olmayan bir çalışma olduğunu iddia etti.
8 Mart 1988: Mehmet Eymür, Kutlu Savaş'a MİT Raporu ile ilgili ifade verdi.
2 Haziran 1988: Ülkücü avukat Kürşat Özkan, Büyük Ankara Otelinde İTO Başkanı Niyazi Adıgüzel, Türkiye Gazetesi Ankara Temsilcisi Mevlüt Işık ve İşadamı Davut Çelik'i vurduktan sonra intihar etti.
27 Mayıs 1988: Mehmet Eymür ve Korkut Eken MİT'ten istifa ettiler.
18 Haziran 1988: Ülkücü görüşlü Kartal Demirağ, ANAP kongresi sırasında Başbakan Turgut Özal'a suikast girişiminde bulundu. Dava ile ilgili soruşturma Ankara Emniyet Müdürü Mehmet Ağar tarafından yüütülmeye başlandı.
25 Kasım 1988: Çatlı, Fransa tarafından İsviçreye iade edildi.
11 Ağustos 1989: Mehmet Özbay, Chicago Başkonsolosluğuna başvurarak eskisini kaybettiği için yeni bir pasaport aldı.
31 Ocak 1990: Muammer Aksoy öldürüldü.
7 Mart 1990: Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Çetin Emeç öldürüldü.
20 Mart 1990: Abdullah Çatlı, İsviçre'de tutuklu bulunduğu Zug cezaevinden kaçtı.
20 Hairan 1990: MİT Müstaşarı Teoman Koman,teşkilat tarihinde ilk kez düzenlenen basın toplantısında, MİT'in telefonları dinlediği iddiasını yalanladı.
4 Eylül 1990: Eski din adamı ve yazar Turan Dursun öldürüldü.
26 Eylül 1990: MİT eski Müsteşar Yardımcısı Hiram Abas, Ankara'da öldürüldü. Eylemi Dev-Sol üstlendi. Gazetelere TKP/ML TİKKO adına eylemi üstlenen bir faks çekildi ise de daha sonra TKP/ML TİKKO faksın kendilerince yollanmadığını ve eylemi kendilerinin gerçekleştirmediğini açıkladı.
3 Ekim 1990: Bahriye Üçok öldürüldü.
8 Kasım 1990: MİT Raporu olayı yüzünden Eymür ile birlikte istifa eden Korkut Eken, BOTAŞ Teftiş Kurulu başkanı olarak görevlendirildi.
5 Nisan 1991: Mehmet Özbay, İngiltere vatandaşlığına geçti.
24 Nisan 1991: Olağanüstü Hal Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ı OHAL sınırları dışına çıkardı.
17 Ocak 1992: Çekiç Güç Uçakları, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis'in içinde bulunduğu helikopteri taciz etti ve inmeye zorladılar. Bitlis kısa bir süre önce Cumhurbaşkanı Özal'a Güneydoğu'daki terör olaylarının Çekiç Güç tarafından desteklendiğini ve Kuzey Irak'ta Çekiç Güç denetiminde bir Kürt Devleti kurulmaya çalışıldığını anlatan bir rapor sunmuştu.
18 Şubat 1992: 2000'e Doğru Dergisi muhabiri Halil Güngen, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım ve adamları tarafından öldürüldü.
16 Nisan 1992: Kartal Demirağ şartlı tahliye yasasından yararlanılarak tahliye edildi.
27 Mayıs 1992: Muş Alay Komutanlığında gözaltına alınan 5 kişi Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından yer göstermeleri için alındılar. Bir gün sonra cesetleri bulundu.
25 Aralık 1992: Uyuşturucu Kaçakçısı Şehmuz Daş, Drej Ali lakaplı Ali Yasak'ın kardeşinin düğününe giderken öldürüldü.
24 Ocak 1993: Gazeteci-yazar Uğur Mumcu arabasına konan bomba ile öldürüldü.
17 Şubat 1993: Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis'in BachCraft B200 tipi uçağı havalandıktan kısa bir süre sonra Ankara'da düştü. Bitlis, emir subayı ve uçak mürettebatı öldü. Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş olaydan hemen sonra yaptığı açıklamada düşme sebebinin buzlanma olduğunu açıkladı.
21 Şubat 1993: İnsan Hakları Derneği Elazığ başkanı Avukat Metin Can, ve Dr. Hasan Kaya, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım ve ekibi tarafından öldürüldüler.
17 Mart 1993: Binbaşı Ahmet Cem Ersever ve 30 kadar arkadaşı ordudaki görevlerinden istifa ettiler.
17 Nisan 1993: Cumhurbaşkanı Turgut Özal öldü. Özal'ın ölümünden sonra Süleyman Demirel cumhurbaşkanı seçildi. Demirel'den boşalan Başbakanlığa da Tansu Uçuran Çiller getirildi.
5 Mayıs 1993 Kara Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis'in uçağının düşmesi ile ilgili olarak takipsizlik kararı verdi.
16 Ağustos 1993: MİT İstanbul Bölge eski Müdürü Nuri Gündeş, Tansu Uçuran Çiller tarafından İstibarat Başdanışmanlığı'na getirildi.
1-7 Eylül 1993: Sabah Gazetesi İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu'nun Olağanüstü Hal Bölge Valiliği hesaplarından 2 milyar'ı kendi adına açılan hesaplara geçirdiğini açıkladı. Başbakan Tansu Çiller, Kozakçıoğlu'nu istifaya davet ederken, Cumhurbaşkanı Süleynan Demirel "paralar örtülü ödenekten teröre karşı mücadele için verilmiştir. Ancak ne için harcandığı açıklanırsa devlet sıkıntıya düşer" dedi.
2 Eylül 1993: Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, Bucak Aşireti lideri Sedat Bucak'ı PKK ile mücadele konusunda ikna etti. 1950'den beri Mecliste temsilcileri bulunan ve yaklaşık 10 bin kişilik gücü ile Siverek'deki en büyük aşiret olarak PKK'nın 1979 Temmuz'unda kendini duyurmak için gerçekleştirdiği ilk saldırının hedefi olan Bucaklar, '80 sonrasında devlete mesafeli duruyorlardı.
8 Eylül 1993: Korkut Eken, Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı olarak oluşturulan, Özel Harekat Timlerinin eğitilmesi için geçici kadro ile Başbakanlık'ta görevlendirildi.
31 Ekim 1993: Ahmet Cem Ersever'in sevgilisi Neval Boz'un cesedi Ankara'nın Çamlıdere bölgesinde bulundu.
2 Kasım 1993: Ahmet Cem Ersever'in yardımcısı Mustafa Deniz'in cesedi Ankara'nın Polatlı İlçesi Avcılar Köyünde bulundu.
4 Kasım 1993: Başbakan Tansu Uçuran Çiller, basına yaptığı açıklamada: "Türkiye milis hareketine dönüşmüş ve yaygınlaşmış bir terör hareketi ile karşı karşıyadır. PKK'nın haraç aldığı işadamları ve sanatçıların isimlerini biliyoruz, hesap soracağız." dedi. MİT tarafından hazırlandığı ve MGK tarafından Başbakana aktarıldığı iddia edilen listede 940 memurun ve 67 Kürt işadamının isimleri olduğu söylenmekteydi.
JİTEM Grup Komutanı Emekli Binbaşı Ahmet Cem Ersever'in cesedi Ankara Elmadağ ilçesi yakınlarında Jandarma Bölgesinde bulundu.
8 Kasım 1993: Haspro şirketi, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne başvurarak silah hibe etmek istediğini bidirdi.
10 Aralık 1993: KKTC'de First Mechant Bank adı ile 500 bin dolar sermayeli bir banka kuruldu. Bankanın yönetmi kurulu Nur İnuğur, Tarık Ümit, Türkan Namlı, Ömür Özçelik, Şirin Berk, Ahmet Cemal Namlı gibi isimlerden oluşuyordu.
16 Aralık 1993: Oral Çelik, İtalya'ya iade edildi.
13 Ocak 1994: İstanbul Emniyeti Yaşar Öz'ün evine baskın yaptı. Öz ile birlikte bir tabanca ve çok sayıda sahte kimlik ele geçirildi. Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, İstanbul Emniyet Müdür Necdet Menzir'i arayarak Öz'ün kendileri için çalıştığını, silah ve belgeleri de kendilerinin temin ettiğini söyleyerek Öz'ü serbest bıraktırdı.
15 Ocak 1994: Kürt asıllı Uyuşturucu Kaçakçısı Behçet Cantürk ve şoförü İstanbul Sapanca'da ölü olarak bulundu. Cantürk'ün 1980'lerde ASALA'ya, 1990'larda da PKK'ya yardım ettiği için devlet tarafından hazırlanan listeye dahil edildiği iddia edildi.
19 Ocak 1994: Hilmi Taruk, Fevzi Taruk, Yemlihan Taruk öldürülen akrabaları, Behçet Cantürk'ün mezarını zziyaret ettikten sonra saldırıya uğradılar. Saldırıda Hilmi Taruk öldü.
14 Şubat 1994: Kulislerde Çiller ailesi tarafından MİT müsteşarı yapılacağı söylenen Mehmet Eymür, 5 yıl sonra Kontr-terör Daire Başkanı olarak MİT'e döndü.
25 Şubat 1994: Avukat Yusuf Ziya Ekinci Ankara'da öldürüldü. Ekinci'nin adının da listede yer aldığı iddia edildi.
1 Nisan 1994: Söylemez ve Bucak aşireti mensupları Ankara Roumors Disco'da çatıştılar. Mehmet Sena Söylemez yaralandı, Memduh Bucak, Vahap Akpınar, Ahmet Oynak öldü.
12 Mayıs 1994: Sağlık Bakanlığpı Teftiş Kurulu Başkanı Namık Erdoğan Kırıkkale'de kafasına iki kurşun sıkılarak öldürülmüş şekilde bulundu.
3 Haziran 1994: Savaş Buldan, Hacı Kıray ve Adnan Yıldırım Bolu yakınlarında ölü olarak bulundular. Buldan, Kıray ve Yıldırım görgü tanıklarının ifadelerine göre, polis telsizli kişilerce kaçırılmışlardı
2 Ağustos 1994: Korkut Eken'in kadrosu Başbakanlıktan Emniyet Genel Müdürlüğüne aktarıldı.
15 Eylül 1994: Eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın kızı Zeynep Özal, Alaattin Çakıcı'nın karısı Uğur Çakıcı'nın evine giderek, İşadamı Selim Edes'in, Emlak Bankası eski Genel Müdürü Engin Civan'dan alacağını tahsil etmesi için yardım etmesini istedi.
19 Eylül 1994: Engin Civan, İşadamı Selim Edes'e vaad ettiği kredi karşılığı aldığı 5 milyon dolar'ı geri vermeyi reddettiği için, Alaattin Çakıcı'nın adamları tarafından vuruldu.
21 Eylül 1994: PKK İtiraçfçısı General Zinnar kod adlı Alaattin Kanat İstanbul'da Kürt işadamı Şener Er'in babasının kaçırıp, fidye istediği suçu ile tutuklandı. Kanat yakalandığı tarihte er olarak askerliğini yapıyordu. 26 Eylül'de ifade veren Kanat, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın adını verdi.
26 Eylül 1994: Selim Edes teslim oldu ve adam öldürmeye azmettirmek suçundan tutuklandı.
30 Eylül 1994: Hastanede tedavi görmekte olan Engin Civan, mali polis tarafından gözaltına alındı.
4 Ekim 1994: Azerbaycan'da Başbakan Suret Hüseyinov ve OMON (Siyasi Polis) Birliklerinin lideri Ruşen Cevadov, Devlet Başkanı Aliyev'i devirmek için bir darbe girişiminde bulundular. Cevadov ile anlaşan Aliyev darbeyi bastırdı ve Hüseyinov Bakü'den kaçtı.
12 Ekim 1994:Eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın eşi Semra Özal, Şişli Cumhuriyet Başsavcılığında Civan davası ile ilgili tanık olarak ifade verdi.
22 Ekim 1994: Diyarbakır Lice'de Tuğgeneral Bahtiyar Aydın öldürüldü. Resmi açıklamalara göre saldırı PKK tarafından yapılmıştı.
1 Kasım 1994: Civan Davasının ilk duruşmasında tanık olarak dinlenilen Uğur Çakıcı Selim Edes'in araclarının Özal ailesi olduğunu iddia etti.
4 Kasım 1994: Dündar Kılıç'ın kızı Uğur Çakıcı, Alaattin Çakıcı'dan boşandı.
11 Kasım 1994: Avukat Medet Serhat öldürüldü. Olayın tanığı olan eşi, katil zanlısı olan Tevfik Ağansoy'u teşhis etti.
3 Aralık 1994: Özgür Ülke gazetesinin Kumkapı'daki merkezi, Cağaloğlu ve Ankara büroları aynı anda yapılan saldırı ile havaya uçuruldu. Savcılıkça yapılan araştırmada İstanbul'daki patlamada kullanılan araçlardan birinin, Ankara'da polis tarafından gözaltına alınan ancak arabası geri verilmeyen bir kişiye ait olduğu tespit edildi.
4 Aralık 1994: Ahmet Özal'ın sahibi olduğu Kanal 6 Televizyonu ve Mehmet Ali Ilıcak'ın sahibi olduğu Akşam gazetesi Dündar Kılıç ile Alaattin Çakıcı'nın yaptığı iddia edilen bir telefon görüşmesin yayınladılar. Konuşmada Dündar Kılıç, kızı Uğur Çakıcı'nın şarkıcı Seda Sayan ve İstanbul Emniyet müdür yardımcısı Mehmet Çağlar ile ilişki kurduğunu söylüyor ve Alaattin Çakıcı'da Uğur Çakıcı'yı kendisinin öldürmesi gerektiğini bunu da yapacağını söylüyordu. Uğur Çakıcı ve Dündar Kılıç kasedin sahte olduğunu iddia etti.
12 Aralık 1994: Korkut Eken, Abdullah Çatlı ve Ayhan Çarkın Azerbaycan'a gitti. Kısa bir süre sonra bu gruba Ruşen Cevadov'un davetlisi olarak Özel Harekat Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin'de katıldı. İddiaya göre dörtlü, Cevadov'un başında bulunduğu OMON Birliklerini eğitti.
19 Aralık 1994: Ömer Lütfü Topal'ın eski tetikçisi Bülent Fırat, Vatan Caddesindeki bir otoparkta öldürüldü. Fırat'ın otoparka el koyduğu ve Akgün Oteli Kumarhanesini haraca bağlamaya kalkıştğı için Topal ile arası açılmıştı.
29 Aralık 1994: Ankara 2 Nolu DGM yargıcı Kd. Binbaşı Ülkü Coşkun, Emniyet'in telefon santrallarına dinleme için cihaz yerleştirmesine izin verdi.
10 Ocak 1995: Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, DGM Başsavcılığına başvurarak, GSM hatlarının dinlenmesi için PTT ve özel şirket hatlarına özel bir sistemin bağlanması için gerekli yasal iznin verilmesini istedi.
12 Ocak 1995: Ankara 2 Nolu DGM yargıcı Kd. Binbaşı Ülkü Coşkun, Emniyet'in telefon santrallarına dinleme için cihaz yerleştirmesine terkar izin verdi.
15 Ocak 1995: İran asıllı Asker Simtko ve Lazem Esmaili isimli uyuşturucu kaçakçıları Polat Rönesans Otelindeki Emperyal Casino'ya girerken kaçırıldılar.
20 Ocak 1995: Alaattin Çakıcı'nın eski eşi ve Dündar Kılıç'ın kızı Uğur Kılıç, Bursa Uludağ'da öldürüldü. Çakıcı eski karısını namusunu temizlemek için öldürttüğünü açıkladı. Uğur Kılıç'ın Amcası İbrahim Kılıç, olaydan sorumlu olanların cezalandırılacağını söyledi.
28 Ocak 1995: Asker Simtko ve Lazem Esmaili'nin cesedi Silivri yakınlarında bulundu. Jandarma Kayıtlarına göre Simtko ve Esmaili PKK tarafından Kürt işadamları listesini hazırladıkları için öldürülmüşlerdi.
Şubat 1995: Mehmet Özbay, Chicago Başkonsolosluğuna başvurarak eskisini kaybettiği için yeni bir pasaport ve nüfus cüzdanı aldı.
5 Şubat 1995: Uğur Kılıç'ı Uludağ'a götüren uçağın pilotları esrarengiz bir kazada öldüler.
27 Şubat 1995: Abdullah Çatlı, Mehmet Özbay adına düzenlenmiş sahte pasaportla Trabzon havaalanından çıkış yaptı. Çatlı'nın Azerbaycan'a gittiği iddia edildi.
2 Mart 1995: MİT Görevlisi Tarık Ümit, İstanbul'da kaçırıldı.
6 Mart 1995: Tarık Ümit'in 34 ZU 478 sahte plakalı Kırmızı Chavrolet Camaro marka arabası İstanbul Silivri yakınlarında Jandarma Bölgesinde terkedilmiş olarak bulundu.
10 Mart 1995: Ailesi Tarık Ümit'in kaçırılması olayında devletin konuyu derinlemesine araştırmadığını iddia etti ve Ümit'in yerini bildirecek olanlara 500 milyon ödül vaadetti.
12 Mart 1995:İstanbul'da Gazi Mahallesinde dört kahve otomatik silahlar ile tarandı. Alevi kökenli iki kişinin ölmesi üzerine çıkan olaylarda polis ve halk birbiri üzerine ateş etti. İki gün süren çatışmalarda 21 kişi öldü. Gerginlik askeri birliklerin müdahalesi ile yatıştırıldı.
13 Mart 1995: Tansu Uçuran Çiller, 'Terör Örgütlerinin Finans Kaynağının Kurutulması İçin Alınacak Tedbirler Genelgesi'ni yayınladı.
15 Mart 1995: Azerbaycan Devlet Başkanı Haydar Aliyev'e ikinci defa darbe girişiminde bulunuldu. Azerbaycan Meclis Özelleştirme Komisyonu üyesi ve TİKA personeli Ferman Demirkol'un ve Türki Cumhuriyetlerden sorumlu Devlet Bakanı Ayvaz Gökdemir'in adının da karıştığı darbe girişimi Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, haber vermesi üzerine önlendi. OMON Birliklerinin Başkanı Ruşen Cevadov, teslim olduğu halde Aliyev'e bağlı birlikler tarafından öldürüldü. Aliyev, Azeri televizyonunda olayda Türkiye'nin sorumluluğu olduğunu söyledi. Ferman Demirkol, Demirel'in ricası ile özel bir uçakla Türkiye'ye getirildi. Uçakta Demirkol dışında Çatlı ve bir kaç arkadaşının olduğu iddia edildi.
21 Mart 1995: Meydan Gazetesinde yayınlanan bir haberde Tarık Ümit'in hayatta olduğu ve liderliğini Abdullah Çatlı'nın yaptığı ülkücü mafya tarafından kaçırıldığı iddia edildi.
4 Nisan 1995: BOTAŞ'ın Ceyhan Bölge Müdrülüğünde bulunan petrol çamurunun tahliyesi için açtığı ihaleyi Güven Sazak ve Amhet Baydar'ın ortak oldukları Baysa isimli şirket kazandı.
30 Mayıs 1995: Çakıcı'nın adamlarından Recep Çiçek, Cankurtaran Holding başkanı Emin Cankurtaran'ı yaraladı.
30 Ağustos 1995: Engin Civan'ın vurulması olayına adı karışan Nurullah Tevfik Ağansoy, Almanya'da yakalandı.
Eylül 1995: Abdullah Çatlı, Güven Sazak'ın Baysa şirketindeki hisselerini satın aldı ve Mehmet Özbay kimliği ile yönetim kuruluna girdi.
3 Eylül 1995: Özel Harekat Daire Bşk. Vekili İbrahim Şahin, Abdullah Çatlı ve bir grup özel timci Ayhan Akça ve Ziya Bandırmalıoğlu'nun oğullarının sünnet düğününde bir araya geldiler ve aynı pistte göbek attılar.
27 Eylül 1995: Özer Uçuran Çiller'in de bir dönem kuryeliğini yapan Mehmet Urhan, uğradığı bir bombalı saldırı sonucu öldü. Saldırıda ayrıca Matild Manukyan yaralandı.Urhan, Çiller aleyhine İstanbul Bankası soruşturmasında ifade veren tek tanıktı. Olay polis kayıtlarına, İGDAŞ'ın aksini ispat etmesine rağmen, doğal gaz patlaması olarak geçirildi.
28 Kasım 1995: Musevi asılı tefeci Nesim Malki, iş görüşmesi için gittiği Bursa'da öldürüldü. Malki'nin borç kayıtlarını içeren defter kayboldu.
1 Aralık 1995: Borsacı Yener Kaya İstanbul'da arabasının içinde yakılarak öldürüldü. DYP Milletvekili adayı Kaya'nın evrak çantası arabada bulunamadı.
1996
25 Ocak 1996: Adalet Bakanlığı tarafından yanlışlıkla tahliye edildiği için aranan Haluk Kırcı, İstanbul'da yakalandı.
1 Şubat 1996: Haluk Kırcı, gözaltında bulunduğu İstanbul Emniyet Müdürlüğü İnfaz Nöbetçi Amirliğinden firar etti. İddialara göre Kırcı'nın firarında Emniyet Amiri Sedat Demir'in yardımı olmuştu.
9 Şubat 1996: MİT, Ankara Emniyetinden Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım için Metin Atmaca Sahte kimliği ile pasaport aldı.
12 Mart 1996: Eskişehir'de, Resul Söylemez ve Nasır Söylemez'in cesetleri bulundu. Bölgede çatışma sonucu şaranpole yuvarlanmış bir araç içine Fatih Bucak'a ait bir cep telefonu bulundu.
22 Mart 1996: Afyon Valisi Ahmet Özyurt'un kızı ve Baku Regency Oteli kumarhane müdürü damadı Baku'deki evlerinde ölü olarak bulundular.
3 Nisan 1996: Engin Civan, tahliye edildikten sonra, para cezasının ilk taksidi olan 6,25 milyar lirayı ödedi ve yurtdışına kaçtı.
12 Nisan 1996: Korkut Eken, tekrar BOTAŞ'da görevlendirildi.
26 Nisan 1996: Abdullah Çatlı, Kıbrıs Emperyal Jasmine Court Otel'de 424 numaralı odaya yerleşti. Aynı tarihte otel sahibi Ömer Lütfü Topal'da oteldeydi. Çatlı, otelden 1 Mayıs tarihinde ayrıldı.
28 Nisan 1996: Kumarhaneler Kralı Ömer Lütfü Topal'ın ortağı Hikmet Babataş, Bodrum Gümbet'te öldürüldü.
6 Mayıs 1996: Şam'da, PKK lideri Abdullah Öcalan'a yönelik bir bombalı saldırı düzenlendi. Öcalan saldırıdan yara almadan kurtuldu.
24 Mayıs 1996: Yaprak TV sahibi Mehmet Ali Yaprak Gaziantep'de polis oldukları söylenen kişilerce ikinci kez kaçırıldı ve 6 gün boyunca rehin tutuldu..
11 Haziran 1996: Söylemez Kardeşler Çetesi ortaya çıkartıldı. Çetenin beyni olduğu iddia edilen Mehmet Sena Söylemez, DYP milletvekili Mehmet Ağar'ı kardeşini öldürtmek ve Adalet Bakanı olduğu dönemde de kendisini öldürmeye çalışmak ile suçladı. Söylemezler ile ilişki içinde olduğu söylenen 2 Emniye Müdürü, 1 Emniyet Amiri, 1 Başkomser, 2 Komser Yardımcısı, 1 Üstteğmen, 1 emekli Üstteğmen, 5 Astsubay, 1 emekli Astsubay yüzünden Üniformalı Çete olarak da adlandırılan Söylemez Kardeşler çetesi hakkında Ankara 1 nolu DGM'de dava açıldı. Basına konuşan TBMM Faili Meçhul Siyasi Cinayetler Araştırma Komisyonu başkanı Avundukoğlu, "devlet içine çöreklenmiş başka çeteler de var" dedi.
29 Haziran 1996: Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan ve Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Tansu Uçuran Çiller, Refah-Yol koalisyon hükümetini kurdular.
4 Temmuz 1996: İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek yaptığı basın toplantısında Çiller ailesinin, Jandarma Yüzbaşı Hüseyin Pepekal aracılığı ile mafya ile birlikte gladio benzeri bir örgütlenme kurduklarını iddia etti.
7 Temmuz 1996: İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek yaptığı basın toplantısında Özer Uçuran Çiller'in, silah kaçakçısı Hüseyin Duman ile birlikte çalıştığını iddia etti.
11 Temmuz 1996: Kocaeli Çetesi olarak da bilinen örgütün lideri Hadi Özcan, Rize'de yakalandı ve ilk ifadesinde Abdullah Çatlı ile birlikte BOTAŞ ihalesine girdiklerini anlattı. Özcan ve Çatlı, iddialara göre Ceyhan'da Boru hattından çalınan ham petrol ile Baysa tarafından satın alınan petrol çamuru karıştırıyor ve dünya piyasasına sürüyordu.
28 Temmuz 1996: Kumarhaneler Kralı olarak da tanınan Ömer Lütfü Topal İstanbul Sarıyer, Tazeceviz sokağındaki evinin önünde çapraz ateş ile öldürüldü. Daha sonra yapılan incelemede Çatlı'nın, cinayetin işlendiği saatlerde bir çok kere Ercan Aksoy, Oğuz Yorulmaz ve Ayhan Çarkın isimli Özel Tim mensubu polislerle ve iş ortağı Ali Fevzi Bir ile telefon görüşmesi yaptığı ortaya çıktı.
6 Ağustos 1996: Özel Tim'de görevli polisler Ercan Aksoy, Oğuz Yorulmaz, Ayhan Çarkın Ankara Emniyeti Koruma Müdürlüğünde görevlendirildiler.
7 Ağustos 1996: Şanlıurfa milletvekili Sedat Edip Bucak'ın istemi ile Ercan Aksoy, Oğuz Yorulmaz, Ayhan Çarkın Bucak'ın yakın koruması olarak atandılar.
8 Ağustos 1996: Diyarbakır, İçel ve Hakkari'de faaliyet gösteren 3'ü polis, 7 kişilik bir çete silahları ile birlikte yakalandı.
25 Ağustos 1996: MİT İstanbul Bölge Başkanlığı İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu'na yolladığı tek sayfalık bilgi notunda: "Topal cinayetinin failleri, Özel Timciler Ercan Ersoy, Oğuz Yorulmaz, Ayhan Çarkın ile Topal'ın ortakları Sami Hoştan ve Ali Fevzi Bir'dir" dedi. Bilgi notu polis kayıtlarına kimliği bilinmeyen bir telefon ihbarı olarak geçirildi.
27 Ağustos 1996: Üç Özel Tim polisi, Ercan Ersoy, Oğuz Yorulmaz ve Ayhan Çarkın, İstanbul Emniyet Genel müdürlüğünde sorguya alındılar. Özel Timciler daha sonra 'bize istediklerini söylememiz için işkence yapıldı' dediler.
28 Ağustos 1996: '80 öncesinde bavul cinayetleri diye de bilinen 13 cinayete de adı karışan ülkücü Nurullah Tevfik Ağansoy, Babek Deniz Taksi isimli Cafe'de uğradığı silahlı saldırı sonucu Çakıcı'nın adamlarınca öldürüldü. Olayda Çiller'in korumalarından Polis memuru Celal Babür, saldırganlardan Recep Çiçek ve Ayşegül Balaban isimi vatandaş öldü. Tevfik Ağansoy'un karısı olaydan İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ'ı sorumlu tuttu. Ağansoy'un yerini Çakıcı'ya haber verenin o gün Cafede bulunan Selçuk Ural olduğu iddia edildi.
29 Ağustos 1996: Emniyet Özel Harekat Daire Başkanvekili İbrahim Şahin, İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'ın talimatı ile üç özel timci polisi Ankara'ya götürdü ve serbest bırakıldılar.
16 Eylül 1996: Oral Çelik, Türkiye'ye iade edildi. Çelik, Türkiye'de iki davadan dolayı hakim karşısına çıkartılacak: Malatya'da Öğretmen Nevzat Yıldırım'ın öldürülmesi ve Abdi İpekçi Cinayeti.
21 Eylül 1996: İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek açıkladığı İkinci MİT Raporunda Çiller Özel Örgütü isimli bir örgütten bahsetti. Perinçek bu örgütün liderlerinden Abdullah Çatlı'nın Mehmet Özbay sahte kimliği ile yeşil pasaport taşıdığını açıkladı.
19 Ekim 1996:Sakarya'da 5 kişilik bir çetenin 3 üyesi silahları ile birlikte ele geçirildi.
1 Kasım 1996: Sedat Bucak, Abdullah Çatlı, Hüseyin Kocadağ, Gonca Us ve Bucak'ın korumaları iki Mercedes ile geldikleri Kuşadası Onura Otel'e yerleştiler. İki oda tutan grup, akşam yemeğinden sonra öldürülen Ömer Lütfü Topal'a ait kumarhanede oyun oynadılar ve 3 Kasım günü saat 14.00'de otelden ayrıldılar. Otelin faturasını Ali Oto isimli mütahit ödedi.
Susurluk'un Öncesi
22 Mayıs 1947: ABD Başkanı Truman, Türkiye ve Yunanistan'a komünizm tehlikesine karşı mali yardım yasasını imzaladı.
5 Haziran 1948: İstanbul'da Komünizmle Mücadele Derneği kuruldu. İlk kongresini 30 Ekim 1948'de yapan dernek, 1963 yılında 9, 1968 yılında 141 şubeye sahipti.
4 Nisan 1949: Washington'da NATO anlaşması imzalandı.
7 Temmuz 1950: Türkiye Kore Savaşı ile ilgili BM kararını onayladı ve ABD önderliğinde oluşturulacak Birleşik Komutanlığa 4500 asker yollamayı kabul etti. (Savaş sonrasında, Kore'ye yollanan askerlerin 717'sinin öldüğü, 2246'sının yaralandığı ve 167'sinin de kayıp olduğu bildirildi.)
20 Eylül 1951: Türkiye NATO üyesi olarak kabul edildi.
27 Eylül 1952: Seferberlik Tetkik Kurulu, Amerikan Askeri Yardım Kurumu JUSMAT binasınada kuruldu.
6/7 Eylül 1955: Selanik'te Atatürk'ün evinin bombalandığı iddiası ile başlayan olaylar azınlıklara yönelik bir yağma harekatı şekline dönüştü. Hükümet İstanbul, Ankara ve İzmir'de sıkıyönetim ilan etti ve olayları başatanların komünistler olduğunu açıkladı.
27 Mayıs 1960: Türk Silahlı Kuvvetleri içinde Milli Birlik Komitesi adıyla faaliyet gösteren bir grup subay yönetime el koydu. Devlet Başkanlığı, Başbakanlık ve Milli Savunma Bakanlığı görevlerini Orgeneral Cemal Gürsel üstlendi. Başbakanlık Müsteşarlığına Kurmay Albay Alparslan Türkeş getirildi.
31 Temmuz 1964: 13 Kasım 1960'da Milli Birlik Komitesinden ihraç edilen Alparslan Türkeş CKMP'ye girdi ve genel başkanlığa getirildi.
1965: Ülkü Ocakları Derneği kuruldu.
14 Temmuz 1968: CKMP sözcüsü Rıfat Baykal, partili gençleri "her bakımdan dinamik ve etkili bir kadro haline getrimek için parti gençlik kamplarında komando dersleri verileceğini açıkladı.
9 Şubart 1969: CKMP'nin adı Milliyetçi Hareket Partisi olarak değiştirildi.
22 Kasım 1970: İstanbul'da Kültür Sarayı kimliği belirsiz kişilerce yakıldı.
12 Mart 1971: Genel Kurmay Başkanı Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler, Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur, Deniz Kuvvetleri Komutanı Cemal Eyicioğlu, Türk Silahlı Kuvvetleri adına hükümete, Millet Meclisine ve Cumhuriyet Senatosuna yönelik hazırlanan 12 Mart Muhtırasını verdi. Demirel kabinesi istifa etti.
5 Mart 1972: Marmara Yolcu Gemisi kimliği bilinmeyen kişilerce batırıldı.
28 Haziran 1972: Eminönü Araba Vapuru, kimliği bilinmeyen kişilerce batırıldı.
1 Ekim 1973: MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, 'Emanet olan davayı kucakladım. Hiçbir şeye aldırmadan yürüyorum. Geri dönersem vurun. DAVADAN DÖNENİ VURUN.' dedi.
20 Temmuz 1974: Türk Ordusu Barış Harekatını başlattı ve Kıbrıs'a çıkartma yaptı. Lefkoşe ele geçirildi. ABD Kongresi Türkiye'ye yönelik silah ambargosu başlattı.
31 Mart 1975: Milliyetçi Cephe Hükümeti AP,MSP,MHP ve CGP tarafından Süleyman Demirel'in başbakanlığında kuruldu.
8 Ağustos 1975: Beyrut'ta görev yapan bir Türk diplomatının arabasına Ermenilerce bomba konuldu. Bunu 22 Ekim 1975'de Viyana, 24 Ekim 1975'de Paris,9 Haziran 1977'de Vatikan, 29 Ocak 1982'de Los Angeles, 5 Mayıs 1982'de Boston Büyükelçilerinin, 16 Şubat 1976'da Beyrut Büyükelçiliği Birinci Katibinin, 2 Haziran 1978'de Madrit Büyükelçisinin eşinin ve şoförünün, 12 Ekim 1979'da Hollanda Büyükelçisinin oğlunun, 7 Haziran 1982'de Lizbon Büyükelçiliği İdari Ateşesinin, 10 Eylül 1982'de Burgaz Konsolosluğu İdari Ateşesinin öldürülmesi; 15 Mayıs 1977'de Paris Türk Turizm Bürosunun, 29 Mayıs 1977'de Yeşilköy Havaalanı ve Sirkeci Garının, 3 Ocak 1978'de Brüksel Büyükelçiliğimizin, 8 Temmuz 1979'da Paris THY bürosu ve Turizm Ateşeliğimizin çeşitli Ermeni terör örgütünlerince bombalanması eylemleri izledi.
25 Aralık 1976: Silopi ilçesi Jandarma Komutanı Üstteğmen Ahmet Cem Ersever, halkın üzerine ateş açtırdı. Olayda 3 kişi yaralandı. TMBB konu ile ilgili Araştırma Komisyonu kurulmasına karar verdi.
27 Ocak 1977: Ankara Emniyet Müdürlüğü Abdullah Çatlı hakkında polise ateş açtığı gerekçesi ile işlem yapıyor.
1 Mayıs 1977: İstanbul Taksim'de düzenlenen 1 Mayıs İşçi Bayramı Kutlamalarında göstericilerin üzerine çeşitli noktalardan açılan ateş sonucu 34 kişi öldü çok sayıda insan yaralandı. Polis 350 kişiyi gözaltına aldı.
29 Mayıs 1977: CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in Çiğli'de yaptığı seçim gezisinde kimliği belirsiz kişilerce suikast girişiminde bulunuldu. Ecevit olayı yara almadan atlattı.
2 Haziran 1977: Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Namık Kemal Ersun ve 200 subay emekli edildi. 1 Mayıs 1977 olayları, Çiğli Suikasti gibi operasyonlar ordu içinden tasfiye edilen bu kanat ile ilşikilendirilmişdi.
24 Haziran 1975: MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, 'Ülkücü Gençler Devletin Güvenlik Kuvvetlerine Yardımcı Oluyorlar' dedi.
21 Temmuz 1977: İkinci Milliyetçi Cephe Hükümeti Demirel tarafından kuruldu.
30 Ağustos 1977: Kara Kuvvetleri Komutanlığına Orgeneral Kenan Evren getirildi.
24 Aralık 1977: MİT İstihbarat Başkanlığı Yardımcısı Emekli Albay Sabahattin Savaşman, Genel Kurmay Askeri Mahkemesi tarafından, CİA hesabına casusluk yapmak suçundan tutuklandı.
2 Şubat 1978: Bülent Ecevit Hükümetinin Milli Savunma Bakanı Hasan Esat Işık, 'Ordu içinde kontrgerilla yoktur' dedi.
16 Mart 1978: İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde sol görüşlü öğrencilerin, saldırılardan korunmak amacıyla toplu olarak okuldan ayrıldıkları sırada, üzerlerine atılan bir bombanın patlaması ile 7 öğrenci öldü, 41 öğrenci yaralandı. İstanbul Emniyet müdürlüğü 7 Mart tarihinde kampüs polisine sağ görüşlü öğrencilerin bombalı bir saldırı hazırlığında olduğunu bildirmişti.
24 Mart 1978: Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Doğan Öz, ülkücü İbrahim Çiftçi ve arkadaşları tarafından öldürüldü.
7 Nisan 1978: İstanbul Hukuk Fakültesi Doçenti Server Tanilli evinin önünde açılan ateş sonucu ağır yaralandı.
17 Nisan 1978: Malatya Belediye Başkanı Hamido, eşi ve bir çocuğu, evine yollanan bir bomba sonucu yaşamını kaybetti. Malatya'da çıkan olaylarda solculara yönelik saldırılar yüzünden askeri birlikler müdahale etmek durumunda kaldı.
Mayıs 1978: Ankara valiliği Ülkü Ocakları Derneği hakkında suç duyurusunda bulundu. Dernek yöneticileri Ülkü Ocaklarını feshetti ve Ülkücü Gençlik Derneği kuruldu. Ülkü Ocakları Derneği'nin başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, Ülkücü Gençlik Derneği başkanlığını üstlendi.
19 Mayıs 1978: Ankara Etlik Piyangotepe'de ülkücü bir grup, solculara ait bir kahvehaneyi bastı. 7 kişiyi öldürdü.
11 Temmuz 1978: Hacettepe Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Bedrettin Cömert öldürüldü. Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesi Abdullah Çatlı hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarttı.
3 Eylül 1978: Sivas'ta iki çocuğun kavgası sağ-sol çatışmasına dönüştü. 2'si kadın, 1'i çocuk 9 kişi öldü, 60 kişi yaralandı.
9 Ekim 1978: Ankara Bahçelievler'de 7 TİP üyesi Abdullah Çatlı'nın planladığı bir eylem sonucu , Haluk Kırcı ve arkadaşlarınca öldürüldüler.
20 Ekim 1978: İTÜ Elektrik Fakültesi dekanı Bedri Kalafakioğlu öldürüldü.
27 Kasım 1978: Diyarbakır ili Lice ilçesi Fis köyünde yapılan bir toplantıda Abdullah Öcalan liderliğinde PKK (Kürdistan İşçi Partisi) isimli örgüt kuruldu. PKK, Temmuz 1979'da Milletvekili Celal Bucak'a yönelik bir saldırı düzenleyerek varlığını kamuoyuna duyurdu.
21 Aralık 1978: Kahramanmaraş'ta öldürülen sol görüşlü iki öğretmenin cenazesinde olaylar çıktı. Dört gün boyunca sağ ve sol gruplar arasında süren çatışmalarda 111 kişi öldü, 1760 kişi yaralandı.
1 Şubat 1979: Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi İstanbul'da kimliği belirsiz kişilerce açılan ateş sonucu öldürüldü.
19 Mayıs 1979: Doğan Öz'ü öldürmekten aranan ülkücü Hüseyin Kocabaş ve arkadaşları Balıkesir'de yakalandılar.
30 Mart 1979: Avrupa Demokratik Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu Başkanı Lokman Kundakçı, 70 bin marka ulaşan kumar borcu yüzünden önce Aydınlık gazetesine, daha sonra da İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş'e "siyasi cinayetlerin arkasında hareketin lideri olan kişi vardır" dedi.
7 Haziran 1979: Malatya'da öğretmen Nevzat Yıldırım, Oral Çelik ve Bedri Ateş tarafından öldürüldü.
5 Haziran 1979: Kaldığı yer MİT tarafından İstanbul Emniyet'ine bildirilen Mehmet Ali Ağca, İstanbul'da yakalandı.
10 Temmuz 1979: Mehmet Ali Ağca, İstanbul Emniyet Müdürü Hayri Kozakçıoğlu tarafından basın önüne çıkartıldı. Ağca'nın silahı temin ettiği Mehmet Şener aranmaya başlandı.
3 Ağustos 1979: Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi Doğan Öz'ü öldürmekten sanık İbrahim Çiftçi hakkında idam cezası kararı aldı.
20 Ağustos 1979: Bahçelievler'de 7 TİP üyesinin öldürülmesi ile ilgili dava Ankara Sıkıyönetim Askeri Mahkemesinde görülmeye başlandı.
26 Eylül 1979: Abdi İpekçi'nin öldürülmesi ile ilgili olarak sanık Mehmet Ali Ağca hakkında idam istemi ile İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesinde kamu davası açıldı.
20 Kasım 1979: İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Ümit DOğanay öldürüldü.
25 Kasım 1979: Mehmet Ali Ağca, tutuklu bulunduğu Kartal-Maltepe Askeri Cezaevinden kactı.
7 Aralık 1979: İ.Ü. İktisat Fakültesi Sosyoloji Kürsüsü Başkanı Cavit Orhan Tütengil öldürüldü.
24 Ocak 1980: Ekonomiyi düze çıkartmak amacı ile AP azınlık hükümeti bir dizi karar aldı.
27 Mayıs 1980: MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Gümrük ve Tekel eski Bakanı Gün Sazak öldürüldü.
4 Temmuz 1980: Çorum'da olaylar çıktı. 26 kişi öldü. Solculara ait çok sayıda ev ve işyerleri ateşe verildi.
19 Temmuz 1980: Eski Başbakanlardan Nihat Erim İstanbul'da öldürüldü. Olayı Dev-Sol üstlendi.
21 Temmuz 1980: Maden İş Başkanı Kemal Türkler İstanbul'da uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
12 Eylül 1980: Türk Silahlı Kuvvetleri, İç Hizmet Kanununun verdiği yetkiye dayanarak, emir ve komuta zinciri içerisinde yönetime el koydu. Genel Kurmay Başkanı Kenan Evren oluşturulan Milli Güvenlik Konseyi'nin de başkanlığını üstlendi. Türk-İş dışındaki sendikalar, Kızılay dışındaki dernekler ve tüm partiler kapatıldı. Bazı milletvekilleri ve parti liderleri gözaltına alındılar.
20 Ağustos 1980: Mehmet Özbay Urfa Emniyet Müdürlüğüne başvurarak bir pasaport aldı.
8 Ekim 1980: Abdullah Çatlı yurtdışına çıktı.
11 Ekim 1980: MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş tutuklandı.
24 Ekim 1980: Mehmet Ali Ağca, İsviçre Lucoma'da Hotel Krone'a yerleşti. Otelde 4 gün kalan Ağca, Mehmet Şener, Oral Çelik ve Abdullah Çatlı ile görüştü.
15 Kasım 1980: Bahçelievler Katliamı davasında zanlılardan Ercüment Gedikli, albay olan babası sayesinde tahliye edildi.
17 Kasım 1980: Bahçelievler Katliamı davasında zanlılardan Haluk Kırcı,Abdullah Çatlı'nın liderliğinde 7 TİP'liyi nasıl öldürdüğünü anlattı.
29 Nisan 1981: Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesinde 587 sanıklı MHP davasına başlandı. 1971-1980 tarihleri arasında 694 kişinin sağ görüşlü kişilerce öldürüldüğünü açıklayan Savcı, Türkeş ve 498 sanık hakkında idam cezası istedi.
13 Mayıs 1981: Abdi ipekçi cinayetinin firari sanığı Mehmet Ali Ağca, Vatikan'da Papa II. Jan Paul'ü vurdu. Papa saldırıdan yaralı olarak kurtulurken, Ağca'nın kaldığı otelde yapılan aramada ele geçen bir mektupta ABD ve Sovyet Emperyalizmine dünyanın dikkatini çekmek için bu eyleme giriştiği yazıyordu.
22 Şubat 1982: Oral Çelik, Mehmet Şener, Abdullah Çatlı Zürih'te uyuşturucu kaçakçılığı suçundan yakalandı. İnterpol tarafından aranan Şener dışındakiler serbest bırakıldılar.
4 Mart 1982: Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Nolu Askeri Mahkemesi Abdullah Çatlı hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkardı.
25 Mart 1982: Oral Çelik hakkında Abdi İpekçi cinayetinde görev aldığı iddiası ile tutklama kararı çıkartıldı.
8 Temmuz 1982: Abdullah Çatlı, Türk İnterpol'ünün isteğiyle, Kırmızı Bülten ile aranmaya başlandı.
8 Ağustos 1982: ASALA Militanları Esenboğa Havaalanına bir saldırı düzenlediler. 16 kişiyi rehin alan militanlar polis ile çatıştı. 9 kişi öldü, 72 kişi yaralandı. Operasyon sonucu yaralı olarak yakalanan Leo Ekmekçiyan tutuklandı.
28 Ağustos 1982: ASALA, Ottowa Askeri Ateşemiz Albay Atilla Altıkat'ı öldürdü. Altıkat Ermeni terör örgütlerince öldürülen ilk subaydı.
Devlet Başkanı Kenan Evren, Genel Kurmay Başkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı yetkileri ile köşkte bir görüşme yaptı. Görüşmede ASALA'ya karşı yurtdışı operasyonlara başlanılması kararı alındı.
9 Eylül 1982: Kırmızı Bülten ile İnterpol tarafından aranan Abdullah Çatlı gerçek ismini kullanarak Miami'den ABD'ye girdi. İtalyan Gladio şeflerinden Stefano Della Chiaie ile birlikte seyahat etmekte olan Çatlı, idiiaya göre WACL (Dünya Anti-Komünistler Birliği) toplantısına katıldıktan sonra Henry Arsan ve Bekir Çelenk ile görüşmek için Bolivya'ya gitmişti.
4 Ekim 1982: MHP davasınıda 162 savunma avukatı hazırladıkları dilekçede 'MHP'nin seçim bildirgesindeki vaadleri ve MHP'nin tutum ve davranışları bugün fiilen iktidardadır' diyerek sanıkların beraatini talep ettiler.
6 Ocak 1983: MİT kaçakçılık ile ilgili olarak Güvenlik Dairesi'ni kurdu.
1 Haziran 1983: MİT Müsteşarlığı Güvenlik Daire Başkanlığına Mehmet Eymür getirildi.
15 Haziran 1983: Türk kökenli mafyanın kaçakçılıkla uğraşan gayrimüslümlere karşı tutumu yüzünden Behçet Cantürk'ün isteği doğrultusunda ASALA militanı Mıgırdıç Madaryan, Kapalıçarşı'da silahlı bir eylem düzenledi. 2 kişi öldü, 21 kişi yaralandı.
22 Ekim 1983: MİT ASALA'ya karşı çeşitli eylemler düzenlemesi için Avrupa'daki çeşitli Türk kuruluşlarına başvurdu. Paris'de Abdullah Çatlı ile anlaşmaya vardı.
5 Aralık 1983: Paris'te ASALA liderlerinden Ara Torayan'ın arabasına bomba kondu.
9 Şubat 1984: Babalar Operasyonu başlatıldı. Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık İstihbarat ve Harekat Daire Başkanlığı'ndan Atilla Aytek ve MİT Güvenlik Dairesi'nden Mehmet Eymür, Genel Kurmay Başkanlığının oluru ile Dündar Kılıç, Behçet Cantürk ve Abuzer Uğurlu'yu gözaltına aldı.
17 Mart 1984: Marsilya'da Ermeni Gençlik Örgütüne bombalı bir saldırı düzenlendi.
29 Nisan 1984:Paris'in Alfortville mahallesinde "Ermeni Soykırım Anıtı" açıldı.
1 Mayıs 1984: Paris'te Henry Papazyan'ın arabasına bombalı bir saldırı düzenlendi.
3 Mayıs 1984: Alfortuille 'de Ermeni Anıtına bombalı bir saldırı düzenlendi. Aynı gün bir Paris'de Ermeni Kahvesi ve bir spor salonu da bombalandı.
24 Haziran 1984: Paris'te Ermeni Gençlik Yurduna bombalı bir saldırı düzenlendi.
24 Ekim 1984: Hasan Kurdoğlu sahte kilmiği taşıyan, Abdullah Çatlı Paris'te uyuşturucu ticareti yapmaktan dolayı tutuklandı. 27 Ekim'de Sante Ceezaevine kondu.
25 Haziran 1985: Ankara 1 nolu Askeri Mahkemesi İbrahim Çiftçi'nin Doğan Öz'ü taammüden öldürdüğü, ancak hukuki zorunluluk nedeni ile Çiftçi'nin beraatine karar verdi.
21 Eylül 1985: Abdullah Çatlı, kendi başvurusu üzerine Papa Suikasti Davasında tanık olarak ifade verdi. Çatlı ifadesinde Federal Almanya Gizli Servisinin, "Ağca'nın ifadesini desteklemesi ve Suikasti Bulgar Gizli Servisinin yönlendirdiği" şeklinde konuşması için kendisine para teklif ettiğini, Oral Çelik'in suikastin gerçekleştiği gün Viyana'da kendi yanında olduğunu belirtti. Çatlı verdiği ifadeler ile Bulgar sanık Sergei Antonov'un beraat etmesini sağladı.
1986: MİT Güvenlik Daire Başkanı Mehmet Eymür'ün, Vali ve Kaymakamlara verdiği "Kaçakçılık ve Devletin Güvenliği" konulu brifingde dağıttığı hizmete özel raporda, "Ağca, Çatlı ve Çelik, Türkiye'yi zor durumda bırakmak için Sovyetler Birliği, Bulgar Gizli Servisi ve Bulgar Mafyası tarafından sağ örgütlere yerleştirilmiş provakatörlerdir" deniliyordu.
8 Temmuz 1986:Paris 10. İstinaf Mahkemesi Abdullah Çatlı'yı ateşli silahlar ve uyuşturucu maddeler ile ilgili kanunlara muhalefetten ve sahte kimlik kullanmaktan dolayı 5 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırdı.
14 Kasım 1986: Oral Çelik, Fransa-Belçika sınırında uyuşturucu kaçakçılığından yakalandı. Üzerinde Bedri Ateş adına düzenlenmiş sahte bir pasaport vardı.
30 Nisan 1987: Haluk Kırcı, Ankara Bahçelievler'de 7 TİP'linin öldürülmesi olayı ile ilgili yargılandığı Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından 7 defa idama mahkum edildi.
5 Haziran 1987: Mehmet Özbay, Londra Türk Başkonsolosluğuna başvurdu ve Pasaportunu kaybettiği için yeni bir pasaport aldı.
10 Kasım 1987: MİT Güvenlik Daire Başkanı Mehmet Eymür, MİT Müsteşarı Hayri Ündül'ün kendisinden istediği "Banker Bako Olayı, Polis İçindeki Çekişmeve Yeraltı-Polis-Kamu Görevlileri İlişikleri" konulu etüd çalışması, Ündül'e vekalet eden MİT Müsteşar Yardımcısı Hiram Abas'a sundu.
16 Kasım 1987: Hiram Abas, Mehmet Eymür tarafıdandan kaleme alınan ve daha sonra MİT Raporu olarak anılacak etüd çalışmasınında yer alan bir MİT görevlisinin isminin çıkartılması istedi. Eymür raporun bir kopyasını da Cumhurbaşkanı Evren'in damadı MİT görevlisi Erkan Gürvit aracılığı ile Köşke yolladı.
21 Aralık 1987: Emniyet Genel Müdürü Saffet Arıkan Bedük, MİT Müsteşarılığına hitaben yazdığı yazıda 'Emniyet teşkilatımensupları ile ilgili olarak hazırlanıp, yetkili yerlere gönderilen ancak Genel Müdürüğümüze gönderilmeyen, illegal olarak elde edilip tarafıma intikal edilen raporda itham edilen kişiler hakkında tahkikat açılacağından eldeki tüm delil ve belgelerin kuruluşumuza çok acele gönderilmesini arz ederim' deniliyordu.
10 Ocak 1988: MİT, Eymür'ün başında bulunduğu Kaçakçılık ile ilgili birimlerini kapattı.
16 Ocak 1988: İstanbul Emnniyet Müdür Yardımcısı Mehmet Ağar, Ankara Emniyet Müdürlüğüne getirildi. Atama kısa bir süre sonra açığa çıkacak olan MİT Raporu'nda yazılanlar yüzünden tenzili rütbe olarak değerlendirildi.
7 Şubat 1988: 10 Kasım 1987 tarihini taşıyan "Banker Bako Olayı, Polis İçindeki Çekişmeve Yeraltı-Polis-Kamu Görevlileri İlişikleri" konulu MİT Rapouru Doğu Perinçek'in yönetimindeki 2000'e Doğru dergisinde açıklandı. Basında MİT ve rapordaki iddialar konusunda bir tartışma başladı. Hükümet önce raporu yalanladı, sonra gerçek olduğunu kabul etti ancak resmi olmayan bir çalışma olduğunu iddia etti.
8 Mart 1988: Mehmet Eymür, Kutlu Savaş'a MİT Raporu ile ilgili ifade verdi.
2 Haziran 1988: Ülkücü avukat Kürşat Özkan, Büyük Ankara Otelinde İTO Başkanı Niyazi Adıgüzel, Türkiye Gazetesi Ankara Temsilcisi Mevlüt Işık ve İşadamı Davut Çelik'i vurduktan sonra intihar etti.
27 Mayıs 1988: Mehmet Eymür ve Korkut Eken MİT'ten istifa ettiler.
18 Haziran 1988: Ülkücü görüşlü Kartal Demirağ, ANAP kongresi sırasında Başbakan Turgut Özal'a suikast girişiminde bulundu. Dava ile ilgili soruşturma Ankara Emniyet Müdürü Mehmet Ağar tarafından yüütülmeye başlandı.
25 Kasım 1988: Çatlı, Fransa tarafından İsviçreye iade edildi.
11 Ağustos 1989: Mehmet Özbay, Chicago Başkonsolosluğuna başvurarak eskisini kaybettiği için yeni bir pasaport aldı.
31 Ocak 1990: Muammer Aksoy öldürüldü.
7 Mart 1990: Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Çetin Emeç öldürüldü.
20 Mart 1990: Abdullah Çatlı, İsviçre'de tutuklu bulunduğu Zug cezaevinden kaçtı.
20 Hairan 1990: MİT Müstaşarı Teoman Koman,teşkilat tarihinde ilk kez düzenlenen basın toplantısında, MİT'in telefonları dinlediği iddiasını yalanladı.
4 Eylül 1990: Eski din adamı ve yazar Turan Dursun öldürüldü.
26 Eylül 1990: MİT eski Müsteşar Yardımcısı Hiram Abas, Ankara'da öldürüldü. Eylemi Dev-Sol üstlendi. Gazetelere TKP/ML TİKKO adına eylemi üstlenen bir faks çekildi ise de daha sonra TKP/ML TİKKO faksın kendilerince yollanmadığını ve eylemi kendilerinin gerçekleştirmediğini açıkladı.
3 Ekim 1990: Bahriye Üçok öldürüldü.
8 Kasım 1990: MİT Raporu olayı yüzünden Eymür ile birlikte istifa eden Korkut Eken, BOTAŞ Teftiş Kurulu başkanı olarak görevlendirildi.
5 Nisan 1991: Mehmet Özbay, İngiltere vatandaşlığına geçti.
24 Nisan 1991: Olağanüstü Hal Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ı OHAL sınırları dışına çıkardı.
17 Ocak 1992: Çekiç Güç Uçakları, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis'in içinde bulunduğu helikopteri taciz etti ve inmeye zorladılar. Bitlis kısa bir süre önce Cumhurbaşkanı Özal'a Güneydoğu'daki terör olaylarının Çekiç Güç tarafından desteklendiğini ve Kuzey Irak'ta Çekiç Güç denetiminde bir Kürt Devleti kurulmaya çalışıldığını anlatan bir rapor sunmuştu.
18 Şubat 1992: 2000'e Doğru Dergisi muhabiri Halil Güngen, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım ve adamları tarafından öldürüldü.
16 Nisan 1992: Kartal Demirağ şartlı tahliye yasasından yararlanılarak tahliye edildi.
27 Mayıs 1992: Muş Alay Komutanlığında gözaltına alınan 5 kişi Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından yer göstermeleri için alındılar. Bir gün sonra cesetleri bulundu.
25 Aralık 1992: Uyuşturucu Kaçakçısı Şehmuz Daş, Drej Ali lakaplı Ali Yasak'ın kardeşinin düğününe giderken öldürüldü.
24 Ocak 1993: Gazeteci-yazar Uğur Mumcu arabasına konan bomba ile öldürüldü.
17 Şubat 1993: Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis'in BachCraft B200 tipi uçağı havalandıktan kısa bir süre sonra Ankara'da düştü. Bitlis, emir subayı ve uçak mürettebatı öldü. Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş olaydan hemen sonra yaptığı açıklamada düşme sebebinin buzlanma olduğunu açıkladı.
21 Şubat 1993: İnsan Hakları Derneği Elazığ başkanı Avukat Metin Can, ve Dr. Hasan Kaya, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım ve ekibi tarafından öldürüldüler.
17 Mart 1993: Binbaşı Ahmet Cem Ersever ve 30 kadar arkadaşı ordudaki görevlerinden istifa ettiler.
17 Nisan 1993: Cumhurbaşkanı Turgut Özal öldü. Özal'ın ölümünden sonra Süleyman Demirel cumhurbaşkanı seçildi. Demirel'den boşalan Başbakanlığa da Tansu Uçuran Çiller getirildi.
5 Mayıs 1993 Kara Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis'in uçağının düşmesi ile ilgili olarak takipsizlik kararı verdi.
16 Ağustos 1993: MİT İstanbul Bölge eski Müdürü Nuri Gündeş, Tansu Uçuran Çiller tarafından İstibarat Başdanışmanlığı'na getirildi.
1-7 Eylül 1993: Sabah Gazetesi İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu'nun Olağanüstü Hal Bölge Valiliği hesaplarından 2 milyar'ı kendi adına açılan hesaplara geçirdiğini açıkladı. Başbakan Tansu Çiller, Kozakçıoğlu'nu istifaya davet ederken, Cumhurbaşkanı Süleynan Demirel "paralar örtülü ödenekten teröre karşı mücadele için verilmiştir. Ancak ne için harcandığı açıklanırsa devlet sıkıntıya düşer" dedi.
2 Eylül 1993: Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, Bucak Aşireti lideri Sedat Bucak'ı PKK ile mücadele konusunda ikna etti. 1950'den beri Mecliste temsilcileri bulunan ve yaklaşık 10 bin kişilik gücü ile Siverek'deki en büyük aşiret olarak PKK'nın 1979 Temmuz'unda kendini duyurmak için gerçekleştirdiği ilk saldırının hedefi olan Bucaklar, '80 sonrasında devlete mesafeli duruyorlardı.
8 Eylül 1993: Korkut Eken, Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı olarak oluşturulan, Özel Harekat Timlerinin eğitilmesi için geçici kadro ile Başbakanlık'ta görevlendirildi.
31 Ekim 1993: Ahmet Cem Ersever'in sevgilisi Neval Boz'un cesedi Ankara'nın Çamlıdere bölgesinde bulundu.
2 Kasım 1993: Ahmet Cem Ersever'in yardımcısı Mustafa Deniz'in cesedi Ankara'nın Polatlı İlçesi Avcılar Köyünde bulundu.
4 Kasım 1993: Başbakan Tansu Uçuran Çiller, basına yaptığı açıklamada: "Türkiye milis hareketine dönüşmüş ve yaygınlaşmış bir terör hareketi ile karşı karşıyadır. PKK'nın haraç aldığı işadamları ve sanatçıların isimlerini biliyoruz, hesap soracağız." dedi. MİT tarafından hazırlandığı ve MGK tarafından Başbakana aktarıldığı iddia edilen listede 940 memurun ve 67 Kürt işadamının isimleri olduğu söylenmekteydi.
JİTEM Grup Komutanı Emekli Binbaşı Ahmet Cem Ersever'in cesedi Ankara Elmadağ ilçesi yakınlarında Jandarma Bölgesinde bulundu.
8 Kasım 1993: Haspro şirketi, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne başvurarak silah hibe etmek istediğini bidirdi.
10 Aralık 1993: KKTC'de First Mechant Bank adı ile 500 bin dolar sermayeli bir banka kuruldu. Bankanın yönetmi kurulu Nur İnuğur, Tarık Ümit, Türkan Namlı, Ömür Özçelik, Şirin Berk, Ahmet Cemal Namlı gibi isimlerden oluşuyordu.
16 Aralık 1993: Oral Çelik, İtalya'ya iade edildi.
13 Ocak 1994: İstanbul Emniyeti Yaşar Öz'ün evine baskın yaptı. Öz ile birlikte bir tabanca ve çok sayıda sahte kimlik ele geçirildi. Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, İstanbul Emniyet Müdür Necdet Menzir'i arayarak Öz'ün kendileri için çalıştığını, silah ve belgeleri de kendilerinin temin ettiğini söyleyerek Öz'ü serbest bıraktırdı.
15 Ocak 1994: Kürt asıllı Uyuşturucu Kaçakçısı Behçet Cantürk ve şoförü İstanbul Sapanca'da ölü olarak bulundu. Cantürk'ün 1980'lerde ASALA'ya, 1990'larda da PKK'ya yardım ettiği için devlet tarafından hazırlanan listeye dahil edildiği iddia edildi.
19 Ocak 1994: Hilmi Taruk, Fevzi Taruk, Yemlihan Taruk öldürülen akrabaları, Behçet Cantürk'ün mezarını zziyaret ettikten sonra saldırıya uğradılar. Saldırıda Hilmi Taruk öldü.
14 Şubat 1994: Kulislerde Çiller ailesi tarafından MİT müsteşarı yapılacağı söylenen Mehmet Eymür, 5 yıl sonra Kontr-terör Daire Başkanı olarak MİT'e döndü.
25 Şubat 1994: Avukat Yusuf Ziya Ekinci Ankara'da öldürüldü. Ekinci'nin adının da listede yer aldığı iddia edildi.
1 Nisan 1994: Söylemez ve Bucak aşireti mensupları Ankara Roumors Disco'da çatıştılar. Mehmet Sena Söylemez yaralandı, Memduh Bucak, Vahap Akpınar, Ahmet Oynak öldü.
12 Mayıs 1994: Sağlık Bakanlığpı Teftiş Kurulu Başkanı Namık Erdoğan Kırıkkale'de kafasına iki kurşun sıkılarak öldürülmüş şekilde bulundu.
3 Haziran 1994: Savaş Buldan, Hacı Kıray ve Adnan Yıldırım Bolu yakınlarında ölü olarak bulundular. Buldan, Kıray ve Yıldırım görgü tanıklarının ifadelerine göre, polis telsizli kişilerce kaçırılmışlardı
2 Ağustos 1994: Korkut Eken'in kadrosu Başbakanlıktan Emniyet Genel Müdürlüğüne aktarıldı.
15 Eylül 1994: Eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın kızı Zeynep Özal, Alaattin Çakıcı'nın karısı Uğur Çakıcı'nın evine giderek, İşadamı Selim Edes'in, Emlak Bankası eski Genel Müdürü Engin Civan'dan alacağını tahsil etmesi için yardım etmesini istedi.
19 Eylül 1994: Engin Civan, İşadamı Selim Edes'e vaad ettiği kredi karşılığı aldığı 5 milyon dolar'ı geri vermeyi reddettiği için, Alaattin Çakıcı'nın adamları tarafından vuruldu.
21 Eylül 1994: PKK İtiraçfçısı General Zinnar kod adlı Alaattin Kanat İstanbul'da Kürt işadamı Şener Er'in babasının kaçırıp, fidye istediği suçu ile tutuklandı. Kanat yakalandığı tarihte er olarak askerliğini yapıyordu. 26 Eylül'de ifade veren Kanat, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın adını verdi.
26 Eylül 1994: Selim Edes teslim oldu ve adam öldürmeye azmettirmek suçundan tutuklandı.
30 Eylül 1994: Hastanede tedavi görmekte olan Engin Civan, mali polis tarafından gözaltına alındı.
4 Ekim 1994: Azerbaycan'da Başbakan Suret Hüseyinov ve OMON (Siyasi Polis) Birliklerinin lideri Ruşen Cevadov, Devlet Başkanı Aliyev'i devirmek için bir darbe girişiminde bulundular. Cevadov ile anlaşan Aliyev darbeyi bastırdı ve Hüseyinov Bakü'den kaçtı.
12 Ekim 1994:Eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın eşi Semra Özal, Şişli Cumhuriyet Başsavcılığında Civan davası ile ilgili tanık olarak ifade verdi.
22 Ekim 1994: Diyarbakır Lice'de Tuğgeneral Bahtiyar Aydın öldürüldü. Resmi açıklamalara göre saldırı PKK tarafından yapılmıştı.
1 Kasım 1994: Civan Davasının ilk duruşmasında tanık olarak dinlenilen Uğur Çakıcı Selim Edes'in araclarının Özal ailesi olduğunu iddia etti.
4 Kasım 1994: Dündar Kılıç'ın kızı Uğur Çakıcı, Alaattin Çakıcı'dan boşandı.
11 Kasım 1994: Avukat Medet Serhat öldürüldü. Olayın tanığı olan eşi, katil zanlısı olan Tevfik Ağansoy'u teşhis etti.
3 Aralık 1994: Özgür Ülke gazetesinin Kumkapı'daki merkezi, Cağaloğlu ve Ankara büroları aynı anda yapılan saldırı ile havaya uçuruldu. Savcılıkça yapılan araştırmada İstanbul'daki patlamada kullanılan araçlardan birinin, Ankara'da polis tarafından gözaltına alınan ancak arabası geri verilmeyen bir kişiye ait olduğu tespit edildi.
4 Aralık 1994: Ahmet Özal'ın sahibi olduğu Kanal 6 Televizyonu ve Mehmet Ali Ilıcak'ın sahibi olduğu Akşam gazetesi Dündar Kılıç ile Alaattin Çakıcı'nın yaptığı iddia edilen bir telefon görüşmesin yayınladılar. Konuşmada Dündar Kılıç, kızı Uğur Çakıcı'nın şarkıcı Seda Sayan ve İstanbul Emniyet müdür yardımcısı Mehmet Çağlar ile ilişki kurduğunu söylüyor ve Alaattin Çakıcı'da Uğur Çakıcı'yı kendisinin öldürmesi gerektiğini bunu da yapacağını söylüyordu. Uğur Çakıcı ve Dündar Kılıç kasedin sahte olduğunu iddia etti.
12 Aralık 1994: Korkut Eken, Abdullah Çatlı ve Ayhan Çarkın Azerbaycan'a gitti. Kısa bir süre sonra bu gruba Ruşen Cevadov'un davetlisi olarak Özel Harekat Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin'de katıldı. İddiaya göre dörtlü, Cevadov'un başında bulunduğu OMON Birliklerini eğitti.
19 Aralık 1994: Ömer Lütfü Topal'ın eski tetikçisi Bülent Fırat, Vatan Caddesindeki bir otoparkta öldürüldü. Fırat'ın otoparka el koyduğu ve Akgün Oteli Kumarhanesini haraca bağlamaya kalkıştğı için Topal ile arası açılmıştı.
29 Aralık 1994: Ankara 2 Nolu DGM yargıcı Kd. Binbaşı Ülkü Coşkun, Emniyet'in telefon santrallarına dinleme için cihaz yerleştirmesine izin verdi.
10 Ocak 1995: Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, DGM Başsavcılığına başvurarak, GSM hatlarının dinlenmesi için PTT ve özel şirket hatlarına özel bir sistemin bağlanması için gerekli yasal iznin verilmesini istedi.
12 Ocak 1995: Ankara 2 Nolu DGM yargıcı Kd. Binbaşı Ülkü Coşkun, Emniyet'in telefon santrallarına dinleme için cihaz yerleştirmesine terkar izin verdi.
15 Ocak 1995: İran asıllı Asker Simtko ve Lazem Esmaili isimli uyuşturucu kaçakçıları Polat Rönesans Otelindeki Emperyal Casino'ya girerken kaçırıldılar.
20 Ocak 1995: Alaattin Çakıcı'nın eski eşi ve Dündar Kılıç'ın kızı Uğur Kılıç, Bursa Uludağ'da öldürüldü. Çakıcı eski karısını namusunu temizlemek için öldürttüğünü açıkladı. Uğur Kılıç'ın Amcası İbrahim Kılıç, olaydan sorumlu olanların cezalandırılacağını söyledi.
28 Ocak 1995: Asker Simtko ve Lazem Esmaili'nin cesedi Silivri yakınlarında bulundu. Jandarma Kayıtlarına göre Simtko ve Esmaili PKK tarafından Kürt işadamları listesini hazırladıkları için öldürülmüşlerdi.
Şubat 1995: Mehmet Özbay, Chicago Başkonsolosluğuna başvurarak eskisini kaybettiği için yeni bir pasaport ve nüfus cüzdanı aldı.
5 Şubat 1995: Uğur Kılıç'ı Uludağ'a götüren uçağın pilotları esrarengiz bir kazada öldüler.
27 Şubat 1995: Abdullah Çatlı, Mehmet Özbay adına düzenlenmiş sahte pasaportla Trabzon havaalanından çıkış yaptı. Çatlı'nın Azerbaycan'a gittiği iddia edildi.
2 Mart 1995: MİT Görevlisi Tarık Ümit, İstanbul'da kaçırıldı.
6 Mart 1995: Tarık Ümit'in 34 ZU 478 sahte plakalı Kırmızı Chavrolet Camaro marka arabası İstanbul Silivri yakınlarında Jandarma Bölgesinde terkedilmiş olarak bulundu.
10 Mart 1995: Ailesi Tarık Ümit'in kaçırılması olayında devletin konuyu derinlemesine araştırmadığını iddia etti ve Ümit'in yerini bildirecek olanlara 500 milyon ödül vaadetti.
12 Mart 1995:İstanbul'da Gazi Mahallesinde dört kahve otomatik silahlar ile tarandı. Alevi kökenli iki kişinin ölmesi üzerine çıkan olaylarda polis ve halk birbiri üzerine ateş etti. İki gün süren çatışmalarda 21 kişi öldü. Gerginlik askeri birliklerin müdahalesi ile yatıştırıldı.
13 Mart 1995: Tansu Uçuran Çiller, 'Terör Örgütlerinin Finans Kaynağının Kurutulması İçin Alınacak Tedbirler Genelgesi'ni yayınladı.
15 Mart 1995: Azerbaycan Devlet Başkanı Haydar Aliyev'e ikinci defa darbe girişiminde bulunuldu. Azerbaycan Meclis Özelleştirme Komisyonu üyesi ve TİKA personeli Ferman Demirkol'un ve Türki Cumhuriyetlerden sorumlu Devlet Bakanı Ayvaz Gökdemir'in adının da karıştığı darbe girişimi Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, haber vermesi üzerine önlendi. OMON Birliklerinin Başkanı Ruşen Cevadov, teslim olduğu halde Aliyev'e bağlı birlikler tarafından öldürüldü. Aliyev, Azeri televizyonunda olayda Türkiye'nin sorumluluğu olduğunu söyledi. Ferman Demirkol, Demirel'in ricası ile özel bir uçakla Türkiye'ye getirildi. Uçakta Demirkol dışında Çatlı ve bir kaç arkadaşının olduğu iddia edildi.
21 Mart 1995: Meydan Gazetesinde yayınlanan bir haberde Tarık Ümit'in hayatta olduğu ve liderliğini Abdullah Çatlı'nın yaptığı ülkücü mafya tarafından kaçırıldığı iddia edildi.
4 Nisan 1995: BOTAŞ'ın Ceyhan Bölge Müdrülüğünde bulunan petrol çamurunun tahliyesi için açtığı ihaleyi Güven Sazak ve Amhet Baydar'ın ortak oldukları Baysa isimli şirket kazandı.
30 Mayıs 1995: Çakıcı'nın adamlarından Recep Çiçek, Cankurtaran Holding başkanı Emin Cankurtaran'ı yaraladı.
30 Ağustos 1995: Engin Civan'ın vurulması olayına adı karışan Nurullah Tevfik Ağansoy, Almanya'da yakalandı.
Eylül 1995: Abdullah Çatlı, Güven Sazak'ın Baysa şirketindeki hisselerini satın aldı ve Mehmet Özbay kimliği ile yönetim kuruluna girdi.
3 Eylül 1995: Özel Harekat Daire Bşk. Vekili İbrahim Şahin, Abdullah Çatlı ve bir grup özel timci Ayhan Akça ve Ziya Bandırmalıoğlu'nun oğullarının sünnet düğününde bir araya geldiler ve aynı pistte göbek attılar.
27 Eylül 1995: Özer Uçuran Çiller'in de bir dönem kuryeliğini yapan Mehmet Urhan, uğradığı bir bombalı saldırı sonucu öldü. Saldırıda ayrıca Matild Manukyan yaralandı.Urhan, Çiller aleyhine İstanbul Bankası soruşturmasında ifade veren tek tanıktı. Olay polis kayıtlarına, İGDAŞ'ın aksini ispat etmesine rağmen, doğal gaz patlaması olarak geçirildi.
28 Kasım 1995: Musevi asılı tefeci Nesim Malki, iş görüşmesi için gittiği Bursa'da öldürüldü. Malki'nin borç kayıtlarını içeren defter kayboldu.
1 Aralık 1995: Borsacı Yener Kaya İstanbul'da arabasının içinde yakılarak öldürüldü. DYP Milletvekili adayı Kaya'nın evrak çantası arabada bulunamadı.
1996
25 Ocak 1996: Adalet Bakanlığı tarafından yanlışlıkla tahliye edildiği için aranan Haluk Kırcı, İstanbul'da yakalandı.
1 Şubat 1996: Haluk Kırcı, gözaltında bulunduğu İstanbul Emniyet Müdürlüğü İnfaz Nöbetçi Amirliğinden firar etti. İddialara göre Kırcı'nın firarında Emniyet Amiri Sedat Demir'in yardımı olmuştu.
9 Şubat 1996: MİT, Ankara Emniyetinden Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım için Metin Atmaca Sahte kimliği ile pasaport aldı.
12 Mart 1996: Eskişehir'de, Resul Söylemez ve Nasır Söylemez'in cesetleri bulundu. Bölgede çatışma sonucu şaranpole yuvarlanmış bir araç içine Fatih Bucak'a ait bir cep telefonu bulundu.
22 Mart 1996: Afyon Valisi Ahmet Özyurt'un kızı ve Baku Regency Oteli kumarhane müdürü damadı Baku'deki evlerinde ölü olarak bulundular.
3 Nisan 1996: Engin Civan, tahliye edildikten sonra, para cezasının ilk taksidi olan 6,25 milyar lirayı ödedi ve yurtdışına kaçtı.
12 Nisan 1996: Korkut Eken, tekrar BOTAŞ'da görevlendirildi.
26 Nisan 1996: Abdullah Çatlı, Kıbrıs Emperyal Jasmine Court Otel'de 424 numaralı odaya yerleşti. Aynı tarihte otel sahibi Ömer Lütfü Topal'da oteldeydi. Çatlı, otelden 1 Mayıs tarihinde ayrıldı.
28 Nisan 1996: Kumarhaneler Kralı Ömer Lütfü Topal'ın ortağı Hikmet Babataş, Bodrum Gümbet'te öldürüldü.
6 Mayıs 1996: Şam'da, PKK lideri Abdullah Öcalan'a yönelik bir bombalı saldırı düzenlendi. Öcalan saldırıdan yara almadan kurtuldu.
24 Mayıs 1996: Yaprak TV sahibi Mehmet Ali Yaprak Gaziantep'de polis oldukları söylenen kişilerce ikinci kez kaçırıldı ve 6 gün boyunca rehin tutuldu..
11 Haziran 1996: Söylemez Kardeşler Çetesi ortaya çıkartıldı. Çetenin beyni olduğu iddia edilen Mehmet Sena Söylemez, DYP milletvekili Mehmet Ağar'ı kardeşini öldürtmek ve Adalet Bakanı olduğu dönemde de kendisini öldürmeye çalışmak ile suçladı. Söylemezler ile ilişki içinde olduğu söylenen 2 Emniye Müdürü, 1 Emniyet Amiri, 1 Başkomser, 2 Komser Yardımcısı, 1 Üstteğmen, 1 emekli Üstteğmen, 5 Astsubay, 1 emekli Astsubay yüzünden Üniformalı Çete olarak da adlandırılan Söylemez Kardeşler çetesi hakkında Ankara 1 nolu DGM'de dava açıldı. Basına konuşan TBMM Faili Meçhul Siyasi Cinayetler Araştırma Komisyonu başkanı Avundukoğlu, "devlet içine çöreklenmiş başka çeteler de var" dedi.
29 Haziran 1996: Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan ve Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Tansu Uçuran Çiller, Refah-Yol koalisyon hükümetini kurdular.
4 Temmuz 1996: İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek yaptığı basın toplantısında Çiller ailesinin, Jandarma Yüzbaşı Hüseyin Pepekal aracılığı ile mafya ile birlikte gladio benzeri bir örgütlenme kurduklarını iddia etti.
7 Temmuz 1996: İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek yaptığı basın toplantısında Özer Uçuran Çiller'in, silah kaçakçısı Hüseyin Duman ile birlikte çalıştığını iddia etti.
11 Temmuz 1996: Kocaeli Çetesi olarak da bilinen örgütün lideri Hadi Özcan, Rize'de yakalandı ve ilk ifadesinde Abdullah Çatlı ile birlikte BOTAŞ ihalesine girdiklerini anlattı. Özcan ve Çatlı, iddialara göre Ceyhan'da Boru hattından çalınan ham petrol ile Baysa tarafından satın alınan petrol çamuru karıştırıyor ve dünya piyasasına sürüyordu.
28 Temmuz 1996: Kumarhaneler Kralı olarak da tanınan Ömer Lütfü Topal İstanbul Sarıyer, Tazeceviz sokağındaki evinin önünde çapraz ateş ile öldürüldü. Daha sonra yapılan incelemede Çatlı'nın, cinayetin işlendiği saatlerde bir çok kere Ercan Aksoy, Oğuz Yorulmaz ve Ayhan Çarkın isimli Özel Tim mensubu polislerle ve iş ortağı Ali Fevzi Bir ile telefon görüşmesi yaptığı ortaya çıktı.
6 Ağustos 1996: Özel Tim'de görevli polisler Ercan Aksoy, Oğuz Yorulmaz, Ayhan Çarkın Ankara Emniyeti Koruma Müdürlüğünde görevlendirildiler.
7 Ağustos 1996: Şanlıurfa milletvekili Sedat Edip Bucak'ın istemi ile Ercan Aksoy, Oğuz Yorulmaz, Ayhan Çarkın Bucak'ın yakın koruması olarak atandılar.
8 Ağustos 1996: Diyarbakır, İçel ve Hakkari'de faaliyet gösteren 3'ü polis, 7 kişilik bir çete silahları ile birlikte yakalandı.
25 Ağustos 1996: MİT İstanbul Bölge Başkanlığı İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu'na yolladığı tek sayfalık bilgi notunda: "Topal cinayetinin failleri, Özel Timciler Ercan Ersoy, Oğuz Yorulmaz, Ayhan Çarkın ile Topal'ın ortakları Sami Hoştan ve Ali Fevzi Bir'dir" dedi. Bilgi notu polis kayıtlarına kimliği bilinmeyen bir telefon ihbarı olarak geçirildi.
27 Ağustos 1996: Üç Özel Tim polisi, Ercan Ersoy, Oğuz Yorulmaz ve Ayhan Çarkın, İstanbul Emniyet Genel müdürlüğünde sorguya alındılar. Özel Timciler daha sonra 'bize istediklerini söylememiz için işkence yapıldı' dediler.
28 Ağustos 1996: '80 öncesinde bavul cinayetleri diye de bilinen 13 cinayete de adı karışan ülkücü Nurullah Tevfik Ağansoy, Babek Deniz Taksi isimli Cafe'de uğradığı silahlı saldırı sonucu Çakıcı'nın adamlarınca öldürüldü. Olayda Çiller'in korumalarından Polis memuru Celal Babür, saldırganlardan Recep Çiçek ve Ayşegül Balaban isimi vatandaş öldü. Tevfik Ağansoy'un karısı olaydan İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ'ı sorumlu tuttu. Ağansoy'un yerini Çakıcı'ya haber verenin o gün Cafede bulunan Selçuk Ural olduğu iddia edildi.
29 Ağustos 1996: Emniyet Özel Harekat Daire Başkanvekili İbrahim Şahin, İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'ın talimatı ile üç özel timci polisi Ankara'ya götürdü ve serbest bırakıldılar.
16 Eylül 1996: Oral Çelik, Türkiye'ye iade edildi. Çelik, Türkiye'de iki davadan dolayı hakim karşısına çıkartılacak: Malatya'da Öğretmen Nevzat Yıldırım'ın öldürülmesi ve Abdi İpekçi Cinayeti.
21 Eylül 1996: İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek açıkladığı İkinci MİT Raporunda Çiller Özel Örgütü isimli bir örgütten bahsetti. Perinçek bu örgütün liderlerinden Abdullah Çatlı'nın Mehmet Özbay sahte kimliği ile yeşil pasaport taşıdığını açıkladı.
19 Ekim 1996:Sakarya'da 5 kişilik bir çetenin 3 üyesi silahları ile birlikte ele geçirildi.
1 Kasım 1996: Sedat Bucak, Abdullah Çatlı, Hüseyin Kocadağ, Gonca Us ve Bucak'ın korumaları iki Mercedes ile geldikleri Kuşadası Onura Otel'e yerleştiler. İki oda tutan grup, akşam yemeğinden sonra öldürülen Ömer Lütfü Topal'a ait kumarhanede oyun oynadılar ve 3 Kasım günü saat 14.00'de otelden ayrıldılar. Otelin faturasını Ali Oto isimli mütahit ödedi.
2 Mayıs 2005 Pazartesi
SUSURLUK KRONOLOJİSİ - 3
1997:
8 Ocak 1997: TBMM Susurluk Araştırma Komisyonunda bilgi veren Korkut Eken, ?devlet ülkücü ile de, solcu ile de işbirliği yapar? dedi.
TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu, İbrahim Şahin?i dinledi.
10 Ocak 1997: Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından hazırlanan rapor, Erbakan'a sunuldu. Teftiş Kurulu Başkanı Oduncu hazırlanan raporda aralarında Ağar ve Bucak?ın da bulunduğu 35 kişi için suç duyurusunda bulunulmasını istedi.
İstanbul 4 Nolu Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan duruşmada,süpriz tanık Abdullah Yavuz, İpekçi cinayetinde rol aldığı için yargılanan Oral Çelik'i teşhis edemedi. Çelik bu davadan tahliye edildi ancak Malatyada bir öğretmenin öldürülmesi ile ilgili davadan yargılandığı için serbest bırakılmadı.
11 Ocak 1997: Adalet Bakanı Kazan Başbakanlık Teftiş Kurulunun raporunda devlet içinde çete tespit edilemediğini açıkladı.
İstanbul eski Emniyet Genel Müdürü Necdet Menzir açıklamalarda bulundu.
13 Ocak 1997: Adalet Bakanı Kazan raporda çete yok şeklindeki sözlerinden vazgeçti.
İstanbul DGM, Ayhan Çarkın, Ercan Ersoy ve Oğuz Yorulmaz'ı tutuklayarak cezaevine yolladı.
Abdullah Çatlı'nın evi kazadan 70 gün sonra polis tarafından arandı.
16 Ocak 1997: İçişleri Eski Bakanı Ağar, TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu'nda PKK ile mücadele için finans kaynaklarının kurutulması kararının MGK'da alındığını ve Çatlı'yı Mehmet Özbay olarak tanıdığını söyledi.
17 Ocak 1997: Susurluk kazasında ölen Abdullah Çatlı?nın telefonları İstanbul DGM tarafından incelemeye alındı.
20 Ocak 1997: Frankfurt Ağır Ceza Mahkemesi, Türk hükümetinden bir bayan bakanın eroin kaçakçılığı ile ilişki içinde olduğunu açıkladı.
22 Ocak 1997: DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak ve Abdullah Çatlı'nın eşi Meral Çatlı TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu'nda ifade verdi.
23 Ocak 1997: Gazetelerde Özel Timci-Bucak-Çatlı ilişkilerini belgeleyen fotoğraflar yayınladı.
Oral Çelik, yargılanmakta olduğu üçüncü davadan da beraat etti be serbest bırakıldı.
28 Ocak 1997: Özel Timci Ziya Bandırmalıoğlu, İstanbul DGM önünde tutuklanacağını anlayınca kaçtı.
TBMM'de Telefon Dinlenmesi İddialarını Araştırma Komisyonu kuruldu.
30 Ocak 1997: TBMM Susurluk Araştırma Komisyonunda konuşan Oral Çelik ?ASALA?yı biz çökerttik? dedi.
1 Şubat 1997: Tüm yurt genelinde SÜREKLİ AYDINLIK İÇİN BİR DAKİKA KARANLIK Eylemleri başlatıldı.
5 Şubat 1997: Emniyet İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Hanefi Avcı TBMM Susurluk Araştırma Komisyonuna bilgi verdi.
6 Şubat 1997: Adli Tıp Kurumu, Çatlı'ya Mehmet Özbay, Yaşar Öz'e Eşref Çuğdar adıyla düzenlenen uzman emniyetçi belgeleri üzzerindeki Mehmet Ağar imzalarının gerçek olduğunu açıkladı.
12 Şubat 1997:Aydınlık için Karanlık Eylemine RP?lilerden gelen tepkiler kamuoyunda rahatsızlık yarattı.
21 Şubat 1997: Mehmet Ağar Elazığ?da coşkulu bir kalabalık tarafından karşılandı.
28 Şubat 1997: Aylık olağan toplantısını yapan Milli Güvenlik Kurulu, "Anayasa ve Cumhuriyet yasalarının uygulanmasından asla taviz verilmeyeceği, laikliğin sadece rejimin değil, demokrasinin de güvencesi olduğu" şeklinde karar aldı ve 18 maddelik bir önlemler listesi açıkladı.
Bülent Orakoğlu, Ankara'da katıldığı bir toplantıda "Asker Türkiye'de artık darbe yapamaz, 167 bin polis ve 7 bin özel tim görevlisi var, Askerin polisi de yanına alması gerekir" dedi.
1 Mart 1997: Dündar Kılıç, TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu'na bilgi verdi.
5 Mart 1997: Aralarında İbrahim Şahin ve Korkut Eken?in de bulunduğu 10 kişi hakkında İstanbul DGM'de 313. madde kapsamına giren cürüm işlemek için silahlı çete oluşturmak iddiası ile dava açıldı.
11 Mart 1997: Hakkında tutklama kararı bulunan İbrahim Şahin teslim oldu.
12 Mart 1997: Tansu Uçuran Çiller'in müşaviri Borsacı Adil Öngen, Çakıcı'nın adamları tarafından Türk Ticaret Bankası'nı Evcil'in almasına engel olduğu gerekçesi ile kurşunlandı. Öngen zırhlı aracı sayesinde kurtuldu.
1 Nisan 1997: Mehmet Eymür, TBMM Mumcu Cinayetini Araştıma Komisyonunda verdiği ifadede "Eğer polis tarafından aranan suçlular, televizyonlara çıkıp konuşabiliyorsa polisten birileri onları himaye ediyor demektir" dedi.
Emniyet Genel Müdürü Alaattin Yüksel, "görülen lüzum üzerine" Çankırı Valiliğine atandı. Emniyet Genel Müdürlüğü görevine vekaleten Hakkari Valisi Kemal Çevik getirildi.
TBMM Telefon Dinleme Komisyonunda konuşan bir TELSİM yetkilisi "Telefonları polis değil ama MİT dinliyor. İsteklerini kanuni değil diye geri çevirdiğimizde Telekom şebekemize el koydu." dedi.
2 Nisan 1997: Mehmet Eymür, Hanefi Avcı hakkında 500 milyon lralık tazminat davası açtı. Eymür, dava dilekçesinde Avcı'nın resmi görevini kişisel menfaatleri için kullandığını iddia ediyordu.
7 Nisan 1997: Susurluk kazasından sonra ismi sık sık geçen Yaşar Öz teslim oldu.
10 Nisan 1997: Ankara 2 Nolu DGM, telefonların dinlenmesi için verdiği kararı iptal etti.
30 Nisan 1997: Dündar Kılıç'ın oğlu Cenk Ali Kılıç, Alaattin Çakıcı'nın yakınlarından Ferit Metin Aslan'ı öldürdü.
1 Mayıs 1997: Alaattin Çakıcı Flaş Tv'de 23. Saat isimli programda Türk Ticaret Bankası olayı ve Kanal6'nın el değiştirmesi ile ilgili açıklamalar yaptı. Tansu ve Özer Uçuran Çiller'in medya üzerinde kredi gücü ve silah tehtidi ile bir baskı ortamı oluşturulduğunu söyleyen ve Tansu Uçuran Çiller hakkında "namussuz" sözcüğünü kullanan Çakıcı, "Ya Yalı Çetesini yok edeceğim ya da yok olacağım" dedi.
2 Mayıs 1997: Flash Tv'nin İstanbul'daki merkezi kimliği belirsiz kişilerce basıldı. Canlı yayın esnasında stüdyoya giren bir grup ortalığı dağıtıp çevreye ateş açtılar.
5 Mayıs 1997: İstanbul 4 Nolu DGM'de görülmekte olan dava ile ilgili olarak DGM Savcılığı Dilek Örnek ve eniştesi Ercan Doğan'ın Hollanda ve Fransa'da da suç işlemek için örgüt oluşturmaktan arandıklarını belirtti.
12 Mayıs 1997: Sağlık ve Sosyal Hizmetler Emekçileri Sendikası (SES) Genel Eğitim Sekreteri M.Konuk Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Namık Erdoğan'ın Susurluk Çetesi tarafından öldürüldüğünü iddia etti. Konuk, Haluk Kırcı'nın sadece İstanbul'da 22 medikal şirketin ortağı olduğunu da açıkladı.
16 Mayıs 1997: TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu hazırladığı raporu tamamladı.
27 Mayıs 1997: TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu raporu görüşülmek üzere meclise sunuldu. Muhalefetin eleştirilerini yanıtlamak için söz alan İçişleri Bakanı Meral Akşener, Susurluk'dakiler hariç olmak kaydıyla, 11 Haziran 1996-3 Kasım 1996 tarihleri arasında 9 çetenin polis tarafından açığa çıkartıldığını ve bu çetelere dahil 136 kişinin çeşitli suçlardan dolayı yargılanmaya başlandığını, 36 kişinin 21 adedinin emniyet, 6 kişisinin de silahlı kuvvetler personeli olduğunu açıkladı.
29 Mayıs 1997: Hanefi Avcı, Mehmet Eymür tarafından kendisi aleyhinde açılan dava hakkında mahkemeye yazdığı cevap dilekçesinde Eymür ile Yeşil'in ilişkilerini anlattı.
31 Mayıs 1997: MGK olağan toplantısında, Sarmusak olayını konuşuldu.
2 Haziran 1997: İstanbul DGM'de çete davasının ilk duruşması yapıldı.
19 Haziran 1997: İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına 30 yıldır CİA adına çalıştırğı gerekçesi ile Tansu Uçuran Çiller hakkında suç duyurusunda bulundu.
30 Haziran 1997: ANAP, DSP ve DTP koalisyonunun oluşturduğu 55. Hükümet Cumhurbaşkanının onayı sonrası göreve başladı.
7 Temmuz 1997: Hanefi Avcı, Show Tv'de 32. Gün programına katıldı ve TSK'ya yönelik istihbarat faliyetlerinde bulunduğu iddialarına yanıt verdi.
10 Temmuz 1997: Çiller'lerin yalı komşusu işadamı Mehmet Üstünkaya'ya Çakıcı'nın adamları tarafından silahlı saldırıda bulunuldu.
TBMM Susurluk Kazası Araştırma Komisyonu üyeleri, Hanefi Avcı ile birlikte yemek yedi. Avcı, yemekte Gazi Mahallesi olaylarının Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından gerçekleştirilmiş olabileceğini iddia etti.
16 Temmuz 1997: Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkan vekili Bülent Orakoğlu, TSK'ya yönelik istihbarat faliyetlerinde bulunduğu gerekçesiyle tutuklandı ve ifadesi alındı.
23 Temmuz 1997: Susurluk Davasında ikinci duruşması yapıldı.
26 Temmuz 1997: Meral Çatlı, eşinin öldürüldüğünü iddia etti.
1 Ağustos 1997: İş Bankası kredi borçlarına karşılık işadamı Erol Evcil'in zeytin işleme tesislerine el koydu.
8 Ağustos 1997: Başbakan Mesut Yılmaz, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş?ı Susurluk Kasasını incelemesi ve bu konuda bir raporu hazırlaması için tam yetki ile görevlendirdi.
14 Ağustos 1997: Mehmet Ağar ve Sedat Bucak'ın dokunulmazlıklarının kaldırılması ile ilgili olarak toplanan TBMM Anayasa ve Adalet Karma Komisyonu 21'e karşı 18 oyla dokunulmazlıkların kaldırılmasını engelledi. Komisyon toplantısına ANAP'lı üyelerden yalnızca Ekrem Pakdemirli katıldı ve çekimser oy kullandı. DYP ve RP'li üyelerin tamamının katıldığı ve red oyu verdikleri toplantıya DSP'li üyeler Meclis Genel Kurulu yüzünden geç kaldılar.
12 Eylül 1997: İstanbul DGM'de görülen davanın kilit isimlerinden Şahin, Akça ve Bandırmalıoğlu, savcının talebi ile tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi.
16 Eylül 1997: Çok geniş yetkilerle görevlendirilen Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş DGM?ye iki mektup hazırladı.
28 Ekim 1997: Topal Cinayeti davasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü Teknik Büro Olay Yeri İnceleme ekibi tutanağında olay mahalinde birbirine koli bandı ile sarılmış şarjör bulunmadığı açıklandı.
14 Kasım 1997: Ahmet Özal 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal?ın çete tarafından zehirlenmiş olabileceğini iddia etti.
24 Kasım 1997: Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Topal Cinayeti davasında Sanıklardan Oğuz Yorulmaz, Ayhan Çarkın ve Ercan Ersoy, Ali Fevzi Bir ve Sami Hoştan tutuksuz yargılanma üzere kefaletle tahliye edildiler.
30 Kasım 1997: Başbakan Mesut Yılmaz, Kutlu Savaş ile birlikte MİT Müsteşarı Sönmez Köksal ile görüştü.
8 Aralık 1997: TBMM Hayali İhracat, Faili Mechul Siyasi Cinayetler ve Susurluk KAraştırma Komisyonlarının Raportörü Hakim Akman Akyürek TEM otoyolunda geçirdiği trafik kazasında öldü.
11 Aralık 1997: TBMM'de yapılan oylama ile Mehmet Ağar ve Sedat Edip Bucak'ın dokunulmazlıkları kaldırıldı.
8 Ocak 1997: TBMM Susurluk Araştırma Komisyonunda bilgi veren Korkut Eken, ?devlet ülkücü ile de, solcu ile de işbirliği yapar? dedi.
TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu, İbrahim Şahin?i dinledi.
10 Ocak 1997: Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından hazırlanan rapor, Erbakan'a sunuldu. Teftiş Kurulu Başkanı Oduncu hazırlanan raporda aralarında Ağar ve Bucak?ın da bulunduğu 35 kişi için suç duyurusunda bulunulmasını istedi.
İstanbul 4 Nolu Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan duruşmada,süpriz tanık Abdullah Yavuz, İpekçi cinayetinde rol aldığı için yargılanan Oral Çelik'i teşhis edemedi. Çelik bu davadan tahliye edildi ancak Malatyada bir öğretmenin öldürülmesi ile ilgili davadan yargılandığı için serbest bırakılmadı.
11 Ocak 1997: Adalet Bakanı Kazan Başbakanlık Teftiş Kurulunun raporunda devlet içinde çete tespit edilemediğini açıkladı.
İstanbul eski Emniyet Genel Müdürü Necdet Menzir açıklamalarda bulundu.
13 Ocak 1997: Adalet Bakanı Kazan raporda çete yok şeklindeki sözlerinden vazgeçti.
İstanbul DGM, Ayhan Çarkın, Ercan Ersoy ve Oğuz Yorulmaz'ı tutuklayarak cezaevine yolladı.
Abdullah Çatlı'nın evi kazadan 70 gün sonra polis tarafından arandı.
16 Ocak 1997: İçişleri Eski Bakanı Ağar, TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu'nda PKK ile mücadele için finans kaynaklarının kurutulması kararının MGK'da alındığını ve Çatlı'yı Mehmet Özbay olarak tanıdığını söyledi.
17 Ocak 1997: Susurluk kazasında ölen Abdullah Çatlı?nın telefonları İstanbul DGM tarafından incelemeye alındı.
20 Ocak 1997: Frankfurt Ağır Ceza Mahkemesi, Türk hükümetinden bir bayan bakanın eroin kaçakçılığı ile ilişki içinde olduğunu açıkladı.
22 Ocak 1997: DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak ve Abdullah Çatlı'nın eşi Meral Çatlı TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu'nda ifade verdi.
23 Ocak 1997: Gazetelerde Özel Timci-Bucak-Çatlı ilişkilerini belgeleyen fotoğraflar yayınladı.
Oral Çelik, yargılanmakta olduğu üçüncü davadan da beraat etti be serbest bırakıldı.
28 Ocak 1997: Özel Timci Ziya Bandırmalıoğlu, İstanbul DGM önünde tutuklanacağını anlayınca kaçtı.
TBMM'de Telefon Dinlenmesi İddialarını Araştırma Komisyonu kuruldu.
30 Ocak 1997: TBMM Susurluk Araştırma Komisyonunda konuşan Oral Çelik ?ASALA?yı biz çökerttik? dedi.
1 Şubat 1997: Tüm yurt genelinde SÜREKLİ AYDINLIK İÇİN BİR DAKİKA KARANLIK Eylemleri başlatıldı.
5 Şubat 1997: Emniyet İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Hanefi Avcı TBMM Susurluk Araştırma Komisyonuna bilgi verdi.
6 Şubat 1997: Adli Tıp Kurumu, Çatlı'ya Mehmet Özbay, Yaşar Öz'e Eşref Çuğdar adıyla düzenlenen uzman emniyetçi belgeleri üzzerindeki Mehmet Ağar imzalarının gerçek olduğunu açıkladı.
12 Şubat 1997:Aydınlık için Karanlık Eylemine RP?lilerden gelen tepkiler kamuoyunda rahatsızlık yarattı.
21 Şubat 1997: Mehmet Ağar Elazığ?da coşkulu bir kalabalık tarafından karşılandı.
28 Şubat 1997: Aylık olağan toplantısını yapan Milli Güvenlik Kurulu, "Anayasa ve Cumhuriyet yasalarının uygulanmasından asla taviz verilmeyeceği, laikliğin sadece rejimin değil, demokrasinin de güvencesi olduğu" şeklinde karar aldı ve 18 maddelik bir önlemler listesi açıkladı.
Bülent Orakoğlu, Ankara'da katıldığı bir toplantıda "Asker Türkiye'de artık darbe yapamaz, 167 bin polis ve 7 bin özel tim görevlisi var, Askerin polisi de yanına alması gerekir" dedi.
1 Mart 1997: Dündar Kılıç, TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu'na bilgi verdi.
5 Mart 1997: Aralarında İbrahim Şahin ve Korkut Eken?in de bulunduğu 10 kişi hakkında İstanbul DGM'de 313. madde kapsamına giren cürüm işlemek için silahlı çete oluşturmak iddiası ile dava açıldı.
11 Mart 1997: Hakkında tutklama kararı bulunan İbrahim Şahin teslim oldu.
12 Mart 1997: Tansu Uçuran Çiller'in müşaviri Borsacı Adil Öngen, Çakıcı'nın adamları tarafından Türk Ticaret Bankası'nı Evcil'in almasına engel olduğu gerekçesi ile kurşunlandı. Öngen zırhlı aracı sayesinde kurtuldu.
1 Nisan 1997: Mehmet Eymür, TBMM Mumcu Cinayetini Araştıma Komisyonunda verdiği ifadede "Eğer polis tarafından aranan suçlular, televizyonlara çıkıp konuşabiliyorsa polisten birileri onları himaye ediyor demektir" dedi.
Emniyet Genel Müdürü Alaattin Yüksel, "görülen lüzum üzerine" Çankırı Valiliğine atandı. Emniyet Genel Müdürlüğü görevine vekaleten Hakkari Valisi Kemal Çevik getirildi.
TBMM Telefon Dinleme Komisyonunda konuşan bir TELSİM yetkilisi "Telefonları polis değil ama MİT dinliyor. İsteklerini kanuni değil diye geri çevirdiğimizde Telekom şebekemize el koydu." dedi.
2 Nisan 1997: Mehmet Eymür, Hanefi Avcı hakkında 500 milyon lralık tazminat davası açtı. Eymür, dava dilekçesinde Avcı'nın resmi görevini kişisel menfaatleri için kullandığını iddia ediyordu.
7 Nisan 1997: Susurluk kazasından sonra ismi sık sık geçen Yaşar Öz teslim oldu.
10 Nisan 1997: Ankara 2 Nolu DGM, telefonların dinlenmesi için verdiği kararı iptal etti.
30 Nisan 1997: Dündar Kılıç'ın oğlu Cenk Ali Kılıç, Alaattin Çakıcı'nın yakınlarından Ferit Metin Aslan'ı öldürdü.
1 Mayıs 1997: Alaattin Çakıcı Flaş Tv'de 23. Saat isimli programda Türk Ticaret Bankası olayı ve Kanal6'nın el değiştirmesi ile ilgili açıklamalar yaptı. Tansu ve Özer Uçuran Çiller'in medya üzerinde kredi gücü ve silah tehtidi ile bir baskı ortamı oluşturulduğunu söyleyen ve Tansu Uçuran Çiller hakkında "namussuz" sözcüğünü kullanan Çakıcı, "Ya Yalı Çetesini yok edeceğim ya da yok olacağım" dedi.
2 Mayıs 1997: Flash Tv'nin İstanbul'daki merkezi kimliği belirsiz kişilerce basıldı. Canlı yayın esnasında stüdyoya giren bir grup ortalığı dağıtıp çevreye ateş açtılar.
5 Mayıs 1997: İstanbul 4 Nolu DGM'de görülmekte olan dava ile ilgili olarak DGM Savcılığı Dilek Örnek ve eniştesi Ercan Doğan'ın Hollanda ve Fransa'da da suç işlemek için örgüt oluşturmaktan arandıklarını belirtti.
12 Mayıs 1997: Sağlık ve Sosyal Hizmetler Emekçileri Sendikası (SES) Genel Eğitim Sekreteri M.Konuk Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Namık Erdoğan'ın Susurluk Çetesi tarafından öldürüldüğünü iddia etti. Konuk, Haluk Kırcı'nın sadece İstanbul'da 22 medikal şirketin ortağı olduğunu da açıkladı.
16 Mayıs 1997: TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu hazırladığı raporu tamamladı.
27 Mayıs 1997: TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu raporu görüşülmek üzere meclise sunuldu. Muhalefetin eleştirilerini yanıtlamak için söz alan İçişleri Bakanı Meral Akşener, Susurluk'dakiler hariç olmak kaydıyla, 11 Haziran 1996-3 Kasım 1996 tarihleri arasında 9 çetenin polis tarafından açığa çıkartıldığını ve bu çetelere dahil 136 kişinin çeşitli suçlardan dolayı yargılanmaya başlandığını, 36 kişinin 21 adedinin emniyet, 6 kişisinin de silahlı kuvvetler personeli olduğunu açıkladı.
29 Mayıs 1997: Hanefi Avcı, Mehmet Eymür tarafından kendisi aleyhinde açılan dava hakkında mahkemeye yazdığı cevap dilekçesinde Eymür ile Yeşil'in ilişkilerini anlattı.
31 Mayıs 1997: MGK olağan toplantısında, Sarmusak olayını konuşuldu.
2 Haziran 1997: İstanbul DGM'de çete davasının ilk duruşması yapıldı.
19 Haziran 1997: İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına 30 yıldır CİA adına çalıştırğı gerekçesi ile Tansu Uçuran Çiller hakkında suç duyurusunda bulundu.
30 Haziran 1997: ANAP, DSP ve DTP koalisyonunun oluşturduğu 55. Hükümet Cumhurbaşkanının onayı sonrası göreve başladı.
7 Temmuz 1997: Hanefi Avcı, Show Tv'de 32. Gün programına katıldı ve TSK'ya yönelik istihbarat faliyetlerinde bulunduğu iddialarına yanıt verdi.
10 Temmuz 1997: Çiller'lerin yalı komşusu işadamı Mehmet Üstünkaya'ya Çakıcı'nın adamları tarafından silahlı saldırıda bulunuldu.
TBMM Susurluk Kazası Araştırma Komisyonu üyeleri, Hanefi Avcı ile birlikte yemek yedi. Avcı, yemekte Gazi Mahallesi olaylarının Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından gerçekleştirilmiş olabileceğini iddia etti.
16 Temmuz 1997: Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkan vekili Bülent Orakoğlu, TSK'ya yönelik istihbarat faliyetlerinde bulunduğu gerekçesiyle tutuklandı ve ifadesi alındı.
23 Temmuz 1997: Susurluk Davasında ikinci duruşması yapıldı.
26 Temmuz 1997: Meral Çatlı, eşinin öldürüldüğünü iddia etti.
1 Ağustos 1997: İş Bankası kredi borçlarına karşılık işadamı Erol Evcil'in zeytin işleme tesislerine el koydu.
8 Ağustos 1997: Başbakan Mesut Yılmaz, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş?ı Susurluk Kasasını incelemesi ve bu konuda bir raporu hazırlaması için tam yetki ile görevlendirdi.
14 Ağustos 1997: Mehmet Ağar ve Sedat Bucak'ın dokunulmazlıklarının kaldırılması ile ilgili olarak toplanan TBMM Anayasa ve Adalet Karma Komisyonu 21'e karşı 18 oyla dokunulmazlıkların kaldırılmasını engelledi. Komisyon toplantısına ANAP'lı üyelerden yalnızca Ekrem Pakdemirli katıldı ve çekimser oy kullandı. DYP ve RP'li üyelerin tamamının katıldığı ve red oyu verdikleri toplantıya DSP'li üyeler Meclis Genel Kurulu yüzünden geç kaldılar.
12 Eylül 1997: İstanbul DGM'de görülen davanın kilit isimlerinden Şahin, Akça ve Bandırmalıoğlu, savcının talebi ile tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi.
16 Eylül 1997: Çok geniş yetkilerle görevlendirilen Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş DGM?ye iki mektup hazırladı.
28 Ekim 1997: Topal Cinayeti davasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü Teknik Büro Olay Yeri İnceleme ekibi tutanağında olay mahalinde birbirine koli bandı ile sarılmış şarjör bulunmadığı açıklandı.
14 Kasım 1997: Ahmet Özal 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal?ın çete tarafından zehirlenmiş olabileceğini iddia etti.
24 Kasım 1997: Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Topal Cinayeti davasında Sanıklardan Oğuz Yorulmaz, Ayhan Çarkın ve Ercan Ersoy, Ali Fevzi Bir ve Sami Hoştan tutuksuz yargılanma üzere kefaletle tahliye edildiler.
30 Kasım 1997: Başbakan Mesut Yılmaz, Kutlu Savaş ile birlikte MİT Müsteşarı Sönmez Köksal ile görüştü.
8 Aralık 1997: TBMM Hayali İhracat, Faili Mechul Siyasi Cinayetler ve Susurluk KAraştırma Komisyonlarının Raportörü Hakim Akman Akyürek TEM otoyolunda geçirdiği trafik kazasında öldü.
11 Aralık 1997: TBMM'de yapılan oylama ile Mehmet Ağar ve Sedat Edip Bucak'ın dokunulmazlıkları kaldırıldı.
28 Şubat 2005 Pazartesi
Kara mayınlarının yasaklanması sözleşmesi
OTTOWA SÖZLEŞMESİ...
Anti-Personel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşme...
Kısaca “Ottawa Sözleşmesi” olarak da bilinen "Anti-Personel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşme", 4 Aralık 1997 tarihinde Ottawa’da (Kanada) imzaya açıldı, 1 Mart 1999'da yürürlüğe girdi.
Türkiye Sözleşme'ye 2003 yılında taraf oldu. Sözleşme Türkiye açısından 1 Mart 2004'de yürürlüğe girdi.
Ottava Sözleşmesinin yürürlüğe girmesinde, hükümet dışı kuruluşlar ve sivil toplum örgütleri önemli rol oynadı. 1992'de Avrupa ve Amerika'da birkaç sivil toplum kuruluşunun başlattığı bir kampanya, 1997'de Ottowa Sözleşmesi'nin yürürlüğe girmesiyle sonuçlandı.
Sözleşme, taraf devletlere, stoklarındaki mayınların dört yıl, döşenmiş mayınların da en geç on yıl içerisinde sökülerek imha edilmesi yükümlülüğünü getirmektedir.
Sözleşme, taraf devletlerin anti-personel mayın kullanmasını, bunları geliştirmesini, üretmesini, bir başka şekilde edinmesini, depolamasını, elde tutmasını veya doğrudan ve dolaylı yoldan bir başkasına devretmesini yasaklamaktadır. Ayrıca, bu sözleşme çerçevesinde, bir taraf devlete, yasaklanmış bulunan herhangi bir faaliyetle iştigal etmekte olan herhangi bir kimseye yardımcı olmasını da yasaklamaktadır. Taraf devletler, bu sözleşmeyle, bütün anti-personel mayınları imha etmeyi taahhüt etmektedirler.
Bugün dünyada 64 ülkede 100 milyonu aşkın kara mayını bulunmaktadır. Türkiye'deki sayının 935 bin olduğu belirtilmektedir. Türkiye'nin 2 bin kilometrelik sınırında 3.5 milyon dönümlük arazi mayınla kaplı bulunmaktadır. Mayınlı arazilerin büyük çoğunluğu ise 600 kilometrelik alanla Suriye sınırında yer almaktadır. Suriye sınırındaki mayınlı sahanın temizlenmesi için, 1975'te ve 1996'da iki defa Meclis araştırma komisyonları kuruldu ve her iki komisyonun düzenledikleri raporlarda bu sahaların mayınlardan temizlenerek tarıma açılması önerildi.
Resmi rakamlara göre, 1993-2003 arasında, 299 asker ve 289 sivil mayın patlaması nedeniyle yaşamını kaybetti, 1524 asker ve 739 sivil de aynı nedenle yaralandı. İnsan Hakları Derneği'nin verilerine göre ise 1990-2002 yılları arasında 512 mayın patlaması olayında 838 kişi hayatını kaybetti, 937 kişi de yaralandı. Yaralananların 214'ü çocuk.
(Türkiye'deki yasal süreç için 4824 sayılı yasaya bakınız...)
ANTİ-PERSONEL MAYINLARIN KULLANIMININ, DEPOLANMASININ, ÜRETİMİNİN VE DEVREDİLMESİNİN YASAKLANMASI VE BUNLARIN İMHASI İLE İLGİLİ SÖZLEŞME
Giriş
Taraf Devletler,
Her hafta çoğu masum ve korunmasız sivillerden ve özellikle çocuklardan oluşan yüzlerce kişiyi öldüren veya sakat bırakan, ekonomik kalkınmayı ve yeniden yapılanmayı engelleyen, mültecilerin ve iç göçe maruz kalmış kişilerin yurtlarına dönmelerine manî olan ve yerleştirildikten sonra yıllarca diğer vahim neticeler yaratan anti-personel mayınların neden olduğu acılara ve kayıplara son vermeye kararlı olarak,
Dünyanın her tarafında yerleştirilmiş bulunan anti-personel mayınların kaldırılması mücadelesine etkili şekilde ve eşgüdüm içerisinde katkıda bulunmak için ellerinden gelen azamî gayreti göstermenin ve bunların imhasını sağlamanın gerekli olduğuna inanarak,
Mayın kurbanlarının, sosyal ve ekonomik bakımlardan yeniden uyum sağlamaları dahil, bakım ve rehabilitasyonlarına yardım etmek için ellerinden gelen azamî çabayı harcamayı arzu ederek,
Anti-personel mayınların tamamen yasaklanmasının aynı zamanda önemli bir güven artırıcı önlem olacağını kabul ederek,
Aşırı Derecede Yaralayıcı ve Ayırım Gözetmeyen Etkileri Bulunan Belirli Konvansiyonel Silahların Kullanımının Yasaklanması veya Kısıtlanması Sözleşmesinin 3 Mayıs 1996 tarihinde tadil edilen Mayınlar, Bubi Tuzakları ve Diğer Teçhizatın Kullanımının Yasaklanması veya Kısıtlanması hakkındaki Ek Protokolünün kabul edilmesini memnuniyetle karşılayarak ve henüz onaylamamış bulunan bütün Devletlere en erken zamanda bu Protokolü onaylamaları için çağrıda bulunarak,
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun, bütün Devletleri anti-personel kara mayınlarının kullanımının, depolanmasının, üretiminin ve devredilmesinin yasaklanması için etkin, hukukî bağlayıcılığı olan uluslararası bir anlaşmayı gayretli bir şekilde takibe teşvik eden, 10 Aralık 1996 tarihli ve 51/45 S. sayılı Kararını da memnuniyetle karşılayarak,
Anti-personel mayınların kullanımını, depolanmasını, üretimini ve devredilmesini yasaklamak, sınırlamak, veya askıya almak amacıyla geçmiş yıllarda alınan tek ve çok taraflı önlemlerden ayrıca memnuniyet duyarak,
Anti-personel mayınların bütünüyle yasaklanması için yapılan çağrının da kanıtladığı gibi, kamu vicdanının insanî ilkelerin daha ileriye götürülmesindeki rolünü vurgulayarak ve Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketinin, Kara Mayınlarının Yasaklanması Uluslararası Kampanyasının ve dünyanın her yerindeki çok sayıdaki diğer hükümet dışı kuruluşların bu amaçla gösterdiği çabaları tanıyarak,
Uluslararası topluluğu anti-personel mayınların kullanımını, depolanmasını, üretimini ve devredilmesini yasaklayan, hukukî bağlayıcı olan uluslararası bir anlaşma müzakere etmeye çağıran 5 Ekim 1996 tarihli Ottava Deklarasyonunu ve 27 Haziran 1997 tarihli Brüksel Deklarasyonunu anımsayarak,
Bütün Devletlerin bu Sözleşmeye katılmaya özendirilmeleri arzusunu vurgulayarak ve bu Sözleşmenin evrenselleştirilmesinin teşviki yönünde, diğerlerinin yanı sıra, Birleşmiş Milletler, Silahsızlanma Konferansı, bölgesel kuruluş ve gruplar ve Aşırı Derecede Yaralayıcı ve Ayırım Gözetmeyen Etkileri Bulunan Belirli Konvansiyonel Silahların Kullanımının Yasaklanması veya Kısıtlanması Sözleşmesi gözden geçirme konferansları dahil, konuyla ilgili bütün forumlarda büyük bir gayretle çalışmaya kararlı olarak,
Silahlı çatışmalarda tarafların savaş yöntem ya da araçlarını seçme haklarının sınırsız olmadığına dair uluslararası insanî hukuk ilkesini, silahlı çatışmalarda aşırı yaralanmaya veya gereksiz acıya yol açabilecek nitelikteki silahların, fırlatma vasıtalarının ve diğer savaş araçlarının ve yöntemlerinin kullanılmasını yasaklayan ilkeyi ve siviller ile savaşanlar arasında bir ayırım yapılması gerektiğine ilişkin ilkeyi kendilerine esas alarak,
Aşağıdaki hususlarda anlaşmaya varmışlardır :
Madde 1 Genel yükümlülükler
1. Taraf Devletlerden her biri, hangi koşullar altında olursa olsun, hiçbir zaman :
a) Anti-personel mayın kullanmamayı;
b) Anti-personel mayın geliştirmemeyi, üretmemeyi, bir başka şekilde edinmemeyi; depolamamayı, elde tutmamayı veya doğrudan doğruya veya dolaylı yoldan bir başkasına devretmemeyi;
c) Bu Sözleşme çerçevesinde bir Taraf Devlete yasaklanmış bulunan herhangi bir faaliyetle iştigal etmekte olan herhangi bir kimseye, hiçbir şekilde yardımcı olmamayı, cesaret vermemeyi veya bunları teşvik etmemeyi,taahhüt eder.
2. Taraf Devletlerden her biri, bu Sözleşmenin hükümlerine uygun olarak, bütün anti-personel mayınları imha etmeyi ya da bunların imha edilmesini sağlamayı taahhüt eder.
Madde 2 Tanımlar
1. “Anti-Personel Mayın (APM)”, bir kişinin mevcudiyeti, yaklaşması veya teması ile infilak edecek biçimde tasarımlanan ve bir veya birden fazla kişiyi etkisiz hale getirecek, yaralayacak veya öldürecek mayındır. Şahıslara yönelik olmayıp, araçların yaklaşması, üzerine basması veya dokunması ile patlayacak şekilde tasarımlanmış ve bunların yerinden sökülmesini engelleyen sistemlerle teçhiz edilmiş mayınlar, bu şekilde teçhiz edilmiş olmaları nedeniyle, anti-personel mayın olarak telakki edilmezler.
2. “Mayın”, toprağın veya başka bir yüzey alanının altına, üstüne ya da yakınına yerleştirilmek ve bir kişinin veya aracın mevcudiyeti, yaklaşması veya teması ile infilak etmek üzere tasarlanmış mühimmattır.
3. “Mayın tuzaklama cihazı” bir mayının korunmasını amaçlayan ve mayının parçası, mayına bağlı, iliştirilmiş veya mayının altına yerleştirilmiş ve mayına dokunulmaya teşebbüs edildiğinde veya mayın bir başka biçimde kasten kurcalandığında faaliyete geçen bir aygıttır.
4. “Devir”, anti-personel mayınların ulusal topraklardan içeri veya dışarı fiziksel olarak nakledilmesine ilaveten, mayınlar üzerindeki hak ve denetimin devredilmesini de içerir, ancak döşenmiş anti-personel mayınları içeren toprakların devredilmesini kapsamaz.
5. “Mayınlı alan”, mayınların mevcudiyeti veya mevcudiyetinden kuşkulanılması nedeniyle tehlikeli olan alandır.
Madde 3 İstisnalar
1. Madde 1’de belirtilen genel yükümlülüklere karşın, mayın tespit, mayın temizleme veya mayın imha tekniklerinin geliştirilmesi veya bu teknikler hakkında eğitim verilmesi için bir miktar anti-personel mayının bulundurulması veya devredilmesi mümkündür. Bu tür mayınların miktarı yukarıda sözü edilen amaçlar için kesinlikle gerekli olan asgarî sayıyı geçmeyecektir.
2. Anti-personel mayınların imha amacıyla devri yapılabilir.
Madde 4 Depolanmış anti-personel mayınların imhası
Madde 3’te belirtilen durumlar dışında, Taraf Devletlerin her biri, sahip olduğu veya tasarrufunda bulunan, ya da yetkisi veya kontrolü altında olan depolanmış bütün anti-personel mayınları, mümkün olan en kısa zamanda, ancak bu Sözleşmenin söz konusu Taraf Devlet için yürürlüğe girmesinden sonra dört yıldan daha geç olmamak şartıyla, imha etmek veya imha edilmesini sağlamakla yükümlüdür.
Madde 5 Mayınlı alanlardaki anti-personel mayınların imhası
1. Taraf Devletlerden her biri, yetkisi ya da denetimi altında olan mayınlı alanlardaki bütün anti-personel mayınları bu Sözleşmenin söz konusu Taraf Devlet için yürürlüğe girmesinden sonra on yıldan daha geç olmamak şartıyla mümkün olan en kısa zamanda imha etmek ya da imha edilmesini sağlamakla yükümlüdür.
2. Taraf Devletlerden her biri, anti-personel mayın bulunduğu bilinen veya döşenmiş bulunduğundan kuşkulanılan, yetkisi ya da denetimi altındaki bütün alanları belirlemek için elinden gelen her çabayı gösterecek ve bu alanlarda bulunan bütün anti-personel mayınlar imha edilinceye kadar sivillerin etkili bir biçimde bu alanların dışında tutulmalarını temin etmek için, yetkisi ya da denetimi altında bulunan mayınlı alanlardaki bütün anti-personel mayınların, en kısa zamanda, çevreleri işaretli, gözetim altında ve çitler ya da başka yöntemlerle korunuyor olmalarını sağlayacaktır. İşaretleme, en azından, Aşırı Derecede Yaralayıcı ve Ayırım Gözetmeyen Etkileri Bulunan Belirli Konvansiyonel Silahların Kullanımının Yasaklanması veya Kısıtlanması Sözleşmesinin, Mayınların, Bubi Tuzaklarının ve Diğer Aletlerin Kullanımlarının Yasaklanması ya da Kısıtlanmasına ilişkin Ek Protokolünün 3 Mayıs 1996 tarihinde değiştirilen şeklinde belirlenen standartlarda olmalıdır.
3. Bir Taraf Devlet, 1 inci fıkrada söz konusu anti-personel mayınların hepsini belirtilen zaman zarfında imha edemeyeceği veya imha edilmesini sağlayamayacağı kanaatine varırsa, Taraf Devletler Toplantısına veya Gözden Geçirme Konferansına, bu tür anti-personel mayınların imhasını tamamlamak için son mühletin 10 yıla kadar uzatılması talebinde bulunabilir.
4. Her talep,
a) Önerilen ek mühletin süresini;
b) Önerilen ek mühletin,
(i) Mayınlardan arındırma ulusal programları çerçevesinde yürütülen çalışmaların hazırlıklarını ve mevcut durumunu, (ii) Taraf Devletin bütün anti-personel mayınların imha edilmesi için kullanabileceği malî ve teknik araçları ve (iii) Taraf Devletin, mayınlı alanlardaki bütün anti-personel mayınları imha etmesine engel olan koşulları da kapsayan nedenlerinin ayrıntılı bir açıklamasını;c) Ek mühletin insanî, toplumsal, ekonomik, ve çevresel açılardan getireceği sonuçları ve
d) Önerilen ek mühlet talebiyle bağlantılı diğer bilgileri içermelidir.5. Taraf Devletler Toplantısı veya Gözden Geçirme Konferansı, 4 üncü fıkra kapsamına giren hususları göz önünde bulundurarak talebi değerlendirecek ve mevcut Taraf Devletlerin oy çokluğuyla ek mühlet talebinin kabul edilip edilmeyeceğine karar verecektir.
6. Bu Maddenin 3 üncü, 4 üncü ve 5 inci fıkralarına uygun olarak yeni bir taleple başvurulması halinde söz konusu uzatma yenilenebilecektir. Daha fazla uzatma süresi talep eden Taraf Devlet, bir önceki uzatma döneminde bu Madde uyarınca neler yapıldığına ilişkin ek bilgi verecektir.
Madde 6 Uluslararası işbirliği ve yardım
1. Taraf Devletlerin her biri bu Sözleşmeye göre yükümlülüklerini yerine getirirken, mümkün olan durumlarda, diğer Taraf Devletlerden imkânlar dahilinde yardım isteme ve alma hakkına sahiptir.
2. Taraf Devletlerden her biri, bu Sözleşmenin uygulanmasıyla ilgili teçhizat, malzeme ve bilimsel ve teknolojik bilgi alışverişini kolaylaştırmakla yükümlüdür ve bu alışverişe mümkün olan en geniş şekilde katılmak hakkına sahiptir. Taraf Devletler, insancıl amaçlar için kullanılacak mayın temizleme teçhizatının ve ilgili teknolojik bilginin tedarikine gereksiz kısıtlamalar getirmeyeceklerdir.
3. İmkânı olan her Taraf Devlet mayın kurbanlarının bakımına ve rehabilitasyonuna, sosyal ve ekonomik uyumuna ve mayınlar konusundaki bilinçlendirme programlarına yardım sağlayacaktır. Bu yardım, diğerleri meyanında, Birleşmiş Milletler sistemi, uluslararası, bölgesel ya da ulusal örgütler veya kuruluşlar, Uluslararası Kızılhaç Komitesi, Ulusal Kızılhaç ve Kızılay kurumları ve bunların Uluslararası Federasyonu, hükümet dışı örgütler aracılığıyla veya ikili düzeyde sağlanabilecektir.
4. İmkânı olan her Taraf Devlet mayın temizliğine ve bağlantılı faaliyetlere yardım sağlayacaktır. Bu yardım, diğerleri meyanında, Birleşmiş Milletler sistemi, uluslararası veya bölgesel örgüt ya da kuruluşlar, hükümet dışı örgüt veya kuruluşlar aracılığıyla ya da ikili düzeyde veya Birleşmiş Milletler Mayın Temizlemeye Yardım Gönüllü Vakıf Fonuna ya da mayınlardan arındırmayla uğraşan diğer bölgesel fonlara katkıda bulunarak sağlanabilecektir.
5. İmkânı olan her Taraf Devlet depolanmış anti-personel mayınların imha edilmesi için yardım sağlayacaktır.
6. Taraf Devletlerden her biri, Birleşmiş Milletler sistemi içinde kurulmuş olan mayın temizlemeyle ilgili veri tabanına, özellikle mayın temizlemenin çeşitli yöntem ve teknolojilerine ilişkin bilgileri ve mayın temizlemeyle ilgili uzmanların, uzman kurumlarının veya ulusal temas noktalarının listelerini sağlamayı taahhüt eder.
7. Taraf Devletler, bir ulusal mayınlardan arındırma programının geliştirilmesinde :
a) Anti-personel mayın sorununun boyutunun ve kapsamının;
b) Programın uygulanması için gerekli olan malî, teknolojik kaynakların ve insan kaynaklarının;
c) İlgili Taraf Devletin yetkisi veya kontrolü altında bulunan mayınlı alanlardaki bütün anti-personel mayınları imha etmek için gerekli olan tahmini yıl sayısının;
d) Mayından kaynaklanan yaralanma veya ölüm olaylarını azaltmak için mayınlar konusundaki bilinçlendirme faaliyetlerinin;
f) Mayın kurbanlarına yardımın; ve
g) İlgili Taraf Devletin Hükümeti ile programın uygulanmasında çalışacak, konuyla ilgili hükümet, hükümetlerarası veya hükümet dışı kuruluşlar arasındaki ilişkinin;belirlenmesi için Birleşmiş Milletler, bölgesel örgütler, diğer Taraf Devletler veya diğer yetkili hükümetlerarası ya da hükümet dışı kuruluşlardan kendi yetkililerine yardımcı olmalarını talep edebileceklerdir.
8. Bu Maddenin hükümleri uyarınca yardım alan ve veren Taraf Devletlerden her biri, kararlaştırılmış yardım programlarının bütünüyle ve seri bir biçimde uygulanmasını teminen işbirliği yapacaktır.
Madde 7 Şeffaflık önlemleri
1. Taraf Devletlerden her biri, mümkün olduğunda, ancak her halükârda bu Sözleşme söz konusu Taraf Devlet için yürürlüğe girdikten sonra en fazla 180 gün içerisinde :
a) Madde 9’da değinilen ulusal uygulama önlemleri;
b) Sahip olduğu ya da yetkisi veya denetimi altında bulunan depolanmış bütün anti-personel mayınlarının, türü, miktarı ve mümkünse depolanmış her anti-personel mayın türü için seri numarasını da içerecek biçimde sınıflandırılmış, toplam sayısı;
c) İmkânlar ölçüsünde, her mayınlı alanda bulunan anti-personel mayınların türüne ve her tür anti-personel mayının sayısına ve ne zaman döşendiklerine ilişkin mümkün olduğunca ayrıntılı bilgileri içerecek şekilde, anti-personel mayın bulunan ya da bulunduğundan kuşkulanılan yetkisi veya denetimi altındaki bütün mayınlı alanların yerleri;
d) Mayın tespit, mayın temizleme veya mayın imha etme tekniklerinin geliştirilmesi ve bu tekniklerle eğitim vermek amacıyla bulundurulan veya devredilen, ya da imha edilmek üzere devredilen bütün anti-personel mayınların türleri, miktarları ve mümkünse seri numaraları ile bir Taraf Devlet tarafından anti-personel mayınları bulundurmak ya da devretmek üzere Madde 3 uyarınca yetkili kılınmış kurumlar;
e) Anti-personel mayın üreten işletmelerinin başka amaçlı kullanım için dönüştürülmelerine ya da hizmet dışı bırakılmalarına ilişkin programların durumu;
f) İmha için kullanılacak yöntemler, imha alanlarının yerleri ve güvenlikle ve çevreyle ilgili izlenilecek uygulanabilir standartların ayrıntılarını içerecek şekilde, anti-personel mayınların imha edilmesine ilişkin madde 4 ve 5 uyarınca yürütülen programların durumu;
g) Bu Sözleşmenin söz konusu Taraf Devlet için yürürlüğe girmesinden sonra imha edilen tüm anti-personel mayınların, sırasıyla 4 üncü ve 5 inci maddeler uyarınca imha edilen her bir türdeki anti-personel mayının miktarının dökümünü içerecek şekilde, türleri ve miktarları, bunun yanısıra, mümkünse, 4 üncü madde uyarınca imha edilen her bir türdeki anti-personel mayının seri numaraları;
h) Bir Taraf Devlet tarafından üretilen ve o Taraf Devletin halen sahip olduğu veya tasarrufunda bulundurduğu herbir türdeki anti-personel mayının, makul olan hallerde söz konusu mayınların teşhisi ve temizlenmesini kolaylaştıracak kategorilerde bilgi verilecek şekilde- bu bilgi asgarî olarak, mayının boyutlarını, fünye cinsini, patlayıcı madde cinsini, metal madde cinsini, renkli fotoğraflarını ve mayın temizlemeyi kolaylaştıracak diğer bilgileri içerecektir- bilindiği ölçüde teknik özellikleri; ve
i) Maddenin 2 nci fıkrasında tanımlanan bütün alanlarla ilgili olarak, halka derhal ve etkili bir uyarıda bulunulmasını sağlamak için alınan önlemlerhakkında Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine rapor verecektir.
2. Bu Madde uyarınca sağlanan bilgiler, son takvim yılını kapsayacak şekilde Taraf Devletlerce yıllık olarak güncelleştirilecek ve her yıl en geç 30 Nisan’da Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine sunulacaktır.
3. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, aldığı bütün bu tür raporları Taraf Devletlere iletecektir.
Madde 8 Sözleşmeye uymanın kolaylaştırılması ve açıklık kazanması
1. Taraf Devletler, bu Sözleşmenin hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili olarak birbirlerine danışmayı ve birbirleriyle işbirliği yapmayı ve Taraf Devletlerin Sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmelerini kolaylaştırmak için işbirliği ruhu içerisinde birlikte çalışmayı kabul ederler.
2. Bir veya daha fazla Taraf Devlet başka bir Taraf Devletin bu Sözleşmenin hükümlerine uymasına ilişkin soruları açıklığa kavuşturmak ve çözmek istiyorsa, bu konu hakkında söz konusu Taraf Devlete Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri aracılığıyla Açıklama Talebi sunabilir. Bu tür bir talep, bütün gerekli bilgilerle birlikte yapılmalıdır. Taraf Devletlerden her biri dayanağı olmayan Açıklama Taleplerinden kaçınmalı, suiistimale meydan verilmemesine özen gösterilmelidir. Bir Açıklama Talebi alan Taraf Devlet, bu konunun açıklığa kavuşmasına yardımcı olacak bütün bilgileri 28 gün içinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri aracılığıyla talepte bulunan Taraf Devlete ulaştıracaktır.
3. Talepte bulunan Taraf Devlet, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri aracılığıyla belirtilen süre zarfında bir yanıt almaz veya Açıklama Talebine aldığı yanıtı tatmin edici bulmazsa, konuyu Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri vasıtasıyla bir sonraki Taraf Devletler Toplantısına sunabilecektir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Açıklama Talebine ait bütün gerekli bilgilerle birlikte konuyu bütün Taraf Devletlere iletecektir. Bütün bu bilgiler, yanıt verme hakkı olan, talepte bulunulan Taraf Devlete de sunulacaktır.
4. Bir Taraf Devletler Toplantısı gerçekleşinceye kadar, endişe duyan Taraf Devletlerden herhangi birisi Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinden, talep edilen açıklamayı kolaylaştırmak için dostça girişimde bulunmasını isteyebilir.
5. Talepte bulunan Taraf Devlet, konunun ele alınmasını teminen, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri aracılığıyla bir Taraf Devletler Özel Toplantısı düzenlenmesini önerebilir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri bu doğrultuda, konuyu ele almak amacıyla bir Taraf Devletler Özel Toplantısı düzenlenmesinden yana olup olmadıklarını belirtmeleri talebiyle birlikte, söz konusu öneriyi ve ilgili Taraf Devletlerce teslim edilen tüm bilgileri bütün Taraf Devletlere iletecektir. Bu tür bir duyuruyu izleyen 14 gün içerisinde Taraf Devletlerin en azından üçte birinin Özel Toplantıyı onaylaması halinde, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Taraf Devletlerin Özel Toplantısını bir sonraki 14 gün içinde toplayacaktır. Toplantı yeterlilik sayısını Taraf Devletlerin çoğunluğu oluşturacaktır.
6. Taraf Devletler Toplantısı veya duruma göre Taraf Devletler Özel Toplantısı, önce ilgili Taraf Devletlerin sundukları bütün bilgileri dikkate alarak konuyu daha fazla inceleyip incelemeyeceğini belirleyecektir. Taraf Devletler Toplantısı veya Taraf Devletler Özel Toplantısı, oydaşma ile bir karara varmak için her türlü çabayı gösterecektir. Bu yöndeki bütün çabalara karşın mutabakat sağlanamadığı takdirde, bu kararı katılan ve oy kullanan Taraf Devletlerin çoğunluğu ile alacaktır.
7. Bütün Taraf Devletler, konunun gözden geçirilmesinin sağlanmasını teminen Taraf Devletler Toplantısı veya Taraf Devletler Özel Toplantısı ile, 8 inci fıkra uyarınca veri toplama heyetlerinin yetkilendirilmesi hususu dahil, bütünüyle işbirliği yapacaklardır.
8. Konuya daha fazla açıklık getirilmesine gerek duyulduğu takdirde, Taraf Devletler Toplantısı veya Taraf Devletler Özel Toplantısı bir veri toplama heyeti yetkilendirecek ve katılan ve oy kullanan Taraf Devletlerin çoğunluğu ile görev yönergesini kararlaştıracaktır. Açıklama istenen Taraf Devlet, istediği zaman ülkesine bir veri toplama heyeti davet edebilecektir. Bu görev Taraf Devletler Toplantısının veya Taraf Devletler Özel Toplantısının böyle bir görev için yetki veren kararı olmadan gerçekleşecektir. 9 uncu ve 10 uncu fıkralar uyarınca tespit edilen ve onaylanan en fazla 9 uzmandan oluşan heyet, ihlal iddiasına konu olan noktada veya açıklama istenen Taraf Devletin yetkisi veya denetimi altında bulunan ihlal iddiasıyla doğrudan ilgili diğer mahallerde ek bilgi toplayabilecektir.
9. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Taraf Devletlerin sağladıkları nitelikli uzmanların isim, milliyet ve alakalı diğer bilgileri içeren listesini hazırlayıp güncelleştirerek bütün Taraf Devletlere iletecektir. Bir Taraf Devlet kabul etmediği yazılı olarak bildirmediği sürece, bu listeye dahil olan herhangi bir nitelikli uzmanın bütün veri toplama heyetlerinde yer alacağı varsayılacaktır. Kabul edilmeyen uzman, kabul edilmediği bu göreve atanmasından önce bildirilmiş olduğu takdirde, karşı çıkan Taraf Devletin topraklarında veya yetkisi ya da denetimi altındaki başka bir yerde görevli veri toplama heyetlerine katılmayacaktır.
10. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Taraf Devletler Toplantısının veya Taraf Devletler Özel Toplantısının talebini aldığında, açıklama talep edilen Taraf Devlete de danıştıktan sonra, heyet üyelerini ve başkanını atayacaktır. Araştırma görevini talep eden ya da bu talepten doğrudan etkilenen Taraf Devletlerin vatandaşları bu göreve tayin edilmeyeceklerdir. Veri toplama heyetinin üyeleri 13 Şubat 1946 tarihinde kabul edilen Birleşmiş Milletlerin Ayrıcalık ve Bağışıklıkları Sözleşmesinin VI. Maddesinde yer alan ayrıcalık ve bağışıklıklardan yararlanacaklardır.
11. Veri toplama heyeti üyeleri, en az 72 saat önceden haber vermek suretiyle, en erken zamanda açıklama istenen Taraf Devletin topraklarına ulaşacaklardır. Açıklama istenen Taraf Devlet, heyeti kabul etmek, ulaşımını ve ibatesini sağlamak için gerekli idarî önlemleri alacak ve denetimi altındaki topraklarda bulunduğu süre boyunca heyetin güvenliğini mümkün olan en yüksek düzeyde sağlamaktan sorumlu olacaktır.
12. Veri Toplama heyeti, açıklama istenen Taraf Devletin egemenlik haklarına halel getirmeden, sadece ihlal iddiası hakkında bilgi toplamak amacıyla kullanılmak üzere gerekli olan teçhizatı söz konusu Taraf Devletin topraklarına sokabilecektir. Heyet, hakkında açıklama istenen Taraf Devlete, inceleme görevi sırasında kullanmayı öngördüğü teçhizatı varışından önce bildirecektir.
13. Açıklama istenen Taraf Devlet, veri toplama heyetinin iddia edilen ihlal konusuna ilişkin bilgi verebilecek bütün ilgili kişilerle görüşmesine imkân verilmesini sağlamak için bütün çabayı gösterecektir.
14. Açıklama istenen Taraf Devlet, veri toplama heyetinin iddia edilen ihlal konusuyla ilgili bilgi toplanması ihtimali bulunan, denetimi altındaki bütün alanlarla ve tesislere girmesine izin verecektir. Bu uygulama, açıklama istenen Taraf Devletin;
a) Hassas teçhizatın, bilginin ve alanların korunması,
b) Taraf Devletin mülkiyet haklarına, aramalara ve el koymalara ilişkin anayasal yükümlülüklerinin veya diğer anayasal hakların korunması ya da,
c) Veri toplama heyeti üyelerinin fiziksel korunması ve güvenliği için gerekli göreceği düzenlemelere tabi olacaktır.Hakkında araştırma istenen Taraf Devlet bu tür düzenlemeler yaptığı takdirde, bu Sözleşmeye uyduğunu göstermek için makul olan her türlü çabayı sarfedecektir.
15. Aksine anlaşmaya varılmadığı takdirde, veri toplama heyeti ilgili Taraf Devletin topraklarında 14 günden ve herhangi belirli bir yerde 7 günden fazla kalamayacaktır.
16. Gizlilik esasına göre sağlanan ve veri toplama heyetinin göreviyle bağlantılı olmayan tüm bilgiler gizli tutulacaktır.
17. Veri toplama heyeti, bulgularının sonuçlarını Taraf Devletler Toplantısına veya Taraf Devletler Özel Toplantısına Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri aracılığıyla bildirecektir.
18. Taraf Devletler Toplantısı veya Taraf Devletler Özel Toplantısı, veri toplama heyeti tarafından sunulan rapor da dahil olmak üzere, konuya ilişkin bütün bilgileri değerlendirecek ve araştırma istenen Taraf Devletten ihlal konusuna yönelik olarak belirli bir zaman zarfında önlemler almasını talep edebilecektir. Araştırma istenen Taraf Devlet bu talep doğrultusunda alınan bütün önlemler hakkında rapor verecektir.
19. Taraf Devletler Toplantısı veya Taraf Devletler Özel Toplantısı, incelenmekte olan konunun daha fazla açıklığa ya da çözüme kavuşturulmasını teminen, uluslararası hukuka dayanan gerekli işlemlerin başlatılması da dahil, ilgili Taraf Devletlere yol ve yöntemler önerebilecektir. Taraf Devletler Toplantısı veya Taraf Devletler Özel Toplantısı, incelenen konunun araştırma istenen Taraf Devletin denetimini aşan koşullardan kaynaklandığının belirlendiği durumlarda, 6 ncı Maddede atıfta bulunulan işbirliği önlemlerine başvurulması dahil, uygun önlemler tavsiye edebilecektir.
20. Taraf Devletler Toplantısı veya Taraf Devletler Özel Toplantısı, 18 inci ve 19 uncu fıkralarda değinilen kararları oydaşmayla, aksi takdirde mevcut ve oy kullanan Taraf Devletlerin üçte iki çoğunluğuyla almak için her türlü çabayı gösterecektir.
Madde 9 Ulusal uygulama önlemleri
Taraf Devletlerin her biri, yetkisi veya denetimi altındaki kişiler tarafından veya bölgelerde yapılan, bu Sözleşmeye tabi olan Taraf Devletlere yasaklanmış olan faaliyetleri engellemek ve ortadan kaldırmak için, cezai yaptırımlar da dahil olmak üzere, gerekli bütün yasal, idarî ve diğer önlemleri alacaktır.
Madde 10 Uyuşmazlıkların çözülmesi
1. Taraf Devletler, bu Sözleşmenin uygulanması veya yorumlanmasına ilişkin olarak ortaya çıkabilecek her türlü uyuşmazlığı çözmek için birbirlerine danışacak ve işbirliği yapacaklardır. Taraf Devletlerin her biri, bu tür herhangi bir anlaşmazlığı Taraf Devletler Toplantısına sunabilecektir.
2. Taraf Devletler Toplantısı, dostça girişim önermek, bir uyuşmazlığa taraf olan Devletleri kendi tercih edecekleri bir uzlaşma sürecini başlatmaya davet etmek ve üzerinde mutabakata varılacak herhangi bir yöntem için bir zaman sınırlaması koymak dahil, uygun gördüğü herhangi bir şekilde uyuşmazlığın çözülmesine katkıda bulunabilecektir.
3. İşbu Madde, bu Sözleşmeye riayetin kolaylaştırılması ve açıklığa kavuşturulmasına ilişkin diğer hükümlerine halel getirmeyecektir.
Madde 11 Taraf Devletler toplantıları
1. Taraf Devletler, Sözleşmenin yürütülmesiyle ve uygulanmasıyla ilgili olarak:
a) Sözleşmenin işleyişi ve statüsü;
b) Sözleşmenin hükümleri uyarınca sunulan raporlardan kaynaklanan konular;
c) 6 ncı Madde uyarınca yapılan uluslararası işbirliği ve yardımlaşma;
d) Anti-personel mayınların temizlenmesi ile ilgili teknolojilerin geliştirilmesi;
e) Taraf Devletlerin 8 inci Madde uyarınca yaptıkları sunuşlar; ve
f) Taraf Devletlerin 5 inci Madde uyarınca yaptıkları sunuşlara ilişkin kararlar,dahil bütün konuları değerlendirmek amacıyla düzenli olarak toplanacaktır.
2. İlk Taraf Devletler toplantısı, bu Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden sonra bir yıl içerisinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından düzenlenecektir. İzleyen toplantılar, birinci Gözden Geçirme Konferansına kadar Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından yıllık olarak düzenlenecektir.
3. 8 inci Maddede belirtilen koşullarda, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri bir Taraf Devletler Özel Toplantısı düzenleyecektir.
4. Kararlaştırılan Usul Kurallarına uygun olarak, bu Sözleşmeye taraf olmayan Devletlerin yanı sıra, Birleşmiş Milletler, diğer ilgili ulaslararası örgütler ve kuruluşlar, yerel örgütler, Uluslararası Kızılhaç Komitesi ve ilgili hükümet dışı örgütler, bu toplantılara gözlemci olarak katılmaya davet edilebileceklerdir.
Madde 12 Gözden Geçirme Konferansları
1. Bu Sözleşme yürürlüğe girdikten sonra beş yıl içerisinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından bir Gözden Geçirme Konferansı düzenlenecektir. Sonraki Gözden Geçirme Konferansları, bir ya da daha çok Taraf Devlet tarafından talep edildiği takdirde, iki konferans arası hiçbir şekilde beş yıldan daha az olmamak kaydıyla, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından toplanacaktır. Sözleşmeye Taraf Devletlerin hepsi her Gözden Geçirme Konferansına çağırılacaklardır.
2. Gözden Geçirme Konferansının amacı:
a) Sözleşmenin işleyişini ve statüsünü gözden geçirmek,
b) 11 inci Maddenin 2 nci fıkrasında atıfta bulunulan Taraf Devletler Toplantılarına ilave toplantıların gerekliliğini ve aralıklarını kararlaştırmak,
c) Taraf Devletlerin 5 inci Madde uyarınca yaptıkları sunuşlara ilişkin kararlar almak ve
d) Gerektiği takdirde, kapanış raporunda Sözleşmenin uygulanmasıyla ilgili kararlara yer vermek olacaktır.3. Kararlaştırılan Usul Kurallarına uygun olarak, bu Sözleşmeye taraf olmayan Devletlerin yanı sıra, Birleşmiş Milletler, diğer ilgili uluslararası örgütler ve kuruluşlar, yerel örgütler, Uluslararası Kızılhaç Komitesi ve ilgili hükümet dışı örgütler, her Gözden Geçirme Konferansına gözlemci olarak katılmaya davet edilebileceklerdir.
Madde 13 Değişiklikler
1. Taraf Devletlerin her biri Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden sonra herhangi bir tarihte Sözleşmede değişiklikler önerebilecektir. Her değişiklik önerisi Sözleşmenin Saklayıcısına iletilecek, o da bunu bütün Taraf Devletlere duyuracak ve önerinin ele alınması için bir Değişiklik Konferansı toplanması konusundaki görüşlerini soracaktır. Taraf Devletlerin çoğunluğunun duyurudan sonra 30 gün içerisinde önerinin ele alınmasını desteklediklerini Saklayıcıyla bildirmeleri halinde, Saklayıcı bütün Taraf Devletlerin davet edileceği bir Değişiklik Konferansı toplayacaktır.
2. Kararlaştırılan Usul Kurallarına uygun olarak, bu Sözleşmeye taraf olmayan Devletlerin yanı sıra, Birleşmiş Milletler, diğer ilgili uluslararası örgütler ve kuruluşlar, yerel örgütler, Uluslararası Kızılhaç Komitesi ve ilgili hükümet dışı örgütler, Değişiklik Konferanslarının her birine gözlemci olarak katılmaya davet edilebileceklerdir.
3. Taraf Devletlerin çoğunluğu daha önce yapılmasını talep etmediği takdirde, Değişiklik Konferansı, Taraf Devletler Toplantısının veya Gözden Geçirme Konferansının hemen ardından toplanacaktır.
4. Değişiklikler, Değişiklik Konferansında hazır bulunan ve oy kullanan Taraf Devletlerin üçte ikilik çoğunluğu tarafından kabul edilecektir. Saklayıcı bu şekilde kabul edilen bütün değişiklikleri Taraf Devletlere duyuracaktır.
5. Bu Sözleşmede yapılan bir değişiklik, kabul eden Taraf Devletler için, Taraf Devletlerin çoğunluğunun kabul ettiklerine dair belgeleri Saklayıcıya teslim etmeleriyle yürürlüğe girecektir. Bundan sonra, diğer Taraf Devletler için değişiklik, kabul etme belgelerini teslim ettikleri tarihte yürürlüğe girecektir.
Madde 14 Masraflar
1. Taraf Devletler Toplantılarının, Taraf Devletler Özel Toplantılarının, Gözden Geçirme Konferanslarının ve Değişiklik Konferanslarının masrafları, Birleşmiş Milletler katkı payı oranlarına göre uyarlanarak, Sözleşmeye Taraf Devletler ile Sözleşmeye taraf olmayan katılımcı Devletler tarafından karşılanacaktır.
2. Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin 7 nci ve 8 inci Maddeler çerçevesinde belirlediği masraflar ile veri toplama heyetlerinin masrafları, Birleşmiş Milletler katkı payı oranlarına göre uyarlanarak Taraf Devletler tarafından karşılanacaktır.
Madde 15 İmza
18 Eylül 1997 tarihinde Oslo, Norveç’te hazırlanan bu Sözleşme, 3 Aralık 1997 tarihinden 4 Aralık 1997 tarihine kadar Ottava, Kanada’da ve 5 Aralık 1997 tarihinden yürürlüğe girmesine kadar New York’taki Birleşmiş Milletler Merkezinde bütün Devletler için imzaya açık olacaktır.
Madde 16 Onaylama, kabul etme, uygun bulma veya katılma
1. Bu Sözleşme, imzacıların onayına, kabul etmelerine veya uygun bulmalarına tâbi olacaktır.
2. Sözleşme, imzalamamış olan her Devletin katılımına açık olacaktır.
3. Onaylamaya, kabul etmeye, uygun bulmaya veya katılmaya ilişkin belgeler Saklayıcıda toplanacaktır.
Madde 17 Yürürlüğe girme
1. Bu Sözleşme, onaylama, kabul etme, uygun bulma veya katılma belgelerinin kırkıncısının tevdi edildiği aydan sonraki altıncı ayın ilk gününde yürürlüğe girecektir.
2. Bu Sözleşme, onaylama, kabul etme, uygun bulma veya katılma belgesini kırkıncı onaylama, kabul etme, uygun bulma veya katılma belgesinin tevdi edilmesinden sonra veren her Devlet için, sözkonusu Devletin onaylama, kabul etme, uygun bulma veya katılma belgesini verdiği tarihten sonraki altıncı ayın ilk gününde yürürlüğe girecektir.
Madde 18 Geçici uygulama
Devletlerin her biri, Sözleşmeyle ilgili onaylama, kabul etme, uygun bulma veya katılma işlemi sırasında, 1 inci Maddenin 1 inci fıkrasını Sözleşme yürürlüğe girinceye kadar geçici olarak uygulayacağını açıklayabilecektir.
Madde 19 Çekinceler
Bu Sözleşmenin Maddeleri çekincelere tâbi olmayacaktır.
Madde 20 Yürürlük süresi ve çekilme
1. Bu Sözleşmenin yürürlük süresi sınırsız olacaktır.
2. Taraf Devletlerin her biri, ulusal egemenlik hakkını kullanarak bu Sözleşmeden çekilme hakkına sahiptir. Bu durumda çekildiğini bütün diğer Taraf Devletlere, Saklayıcıya ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine bildirecektir. Sözkonusu çekilme kararıyla ilgili belgelerde çekilmeye yol açan sebeplerin tam bir açıklamasına yer verilecektir.
3. Çekilme, ancak çekilmeyle ilgili belgelerin Saklayıcı tarafından alınmasından altı ay sonra yürürlüğe girecektir. Bununla birlikte, altı aylık süre dolduğunda çekilen Taraf Devletin bir silahlı çatışmanın içinde bulunması halinde, çekilme silahlı çatışma sonuçlanmadan önce yürürlüğe girmeyecektir.
4. Bir Taraf Devletin Sözleşmeden çekilmesi, Devletlerin ilgili uluslararası hukuk kurallarından kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeyi sürdürme sorumluluklarını hiçbir şekilde etkilemeyecektir.
Madde 21 Saklayıcı
Bu Sözleşmenin Saklayıcısı olarak Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri görevlendirilmiştir.
Madde 22 Geçerli metinler
Bu Sözleşmenin her biri eşit derecede geçerli olan Arapça, Çince, İngilizce, Fransızca, Rusça ve İspanyolca orijinal metinleri Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından saklanacaklardır.
----------
OTTOWA SÖZLEŞMESİ'NE İLİŞKİN YASA...
Yasa metni
12 Mart 2003
Türkiye'nin "Anti-Personel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşme"ye (Ottowa Sözleşmesi) katılmasına ilişkin yasa, 12 Mart 2003 tarihinde TBMM'de kabul edildi.
Bakanlar Kurulu'nun (59. Hükümet) 28 Mart 2003 ve 2003/5427 Sayılı Kararı ile Sözleşme onaylandı. Sözleşme Türkiye açısından 1 Mart 2004'de yürürlüğe girdi.
Türkiye, 1996 Ocak ayında antipersonel mayınların üretimi ve aynı zamanda satış ve transferini ulusal moratoryum ile durdurmuştu. Ulusal moratoryumu 2002'de sona eren Türkiye, bir kez daha anti-personel karamayınları ihracatı ve transferi üzerine olan moratoryumu süresiz olarak uzatma kararı aldı. Türkiye, 6 Nisan 2001 tarihinde katılım sürecini başlatacağını ve Yunanistan ile birlikte taraf ülke olacağını duyurmuştu. Aynı yılın eylül ayında Nikaragua'da yapılan Mayın Yasaklama Anlaşması'na taraf devletlerin katıldığı 3. toplantıya gözlemci olarak katıldı. Yine bu toplantıda Mayın Yasaklama Anlaşması'nın imza için TBMM'ye sunulacağı ilan edildi.
Türkiye, 1996 Ocak ayında, anti-personel mayınların dışsatımını ve transferini yasaklayan ulusal bir moratoryum ilan etti. Moratoryum, 1998 yılında 3 yıl, 2002'de ise süresiz olarak uzatıldı. Türkiye, 6 Nisan 2001'de katılım sürecini başlatacağını ve Yunanistan ile birlikte taraf ülke olacağını duyurdu. Ottova Sözleşmesine Taraf Devletlerin 1999 Maputo (Mozambik), 2000 Cenevre ve 2001 Managua'da (Nikaragua) gerçekleştirdikleri konferanslara gözlemci olarak katılan Türkiye, 2001 Eylül ayında Nikaragua'daki toplantıda, Sözleşme'nin imza için TBMM'ye sunulacağını açıkladı.
Başbakan Bülent Ecevit başkanlığındaki 57. Hükümet, "Anti-Personel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı"nı, 19 Nisan 2002 tarihinde TBMM'ye sevketti. Ancak tasarı, TBMM'nin 21. Dönemi'nde yasalaşamadı.
Tasarı, 3 Kasım 2002 Seçimlerinden sonra Abdullah Gül başkanlığında kurulan 58. Hükümet döneminde, 13 Ocak 2003'de, tekrar TBMM gündemine alındı. Tasarı, 20 Şubat 2003'de TBMM Dışişleri Komisyonu'nda ele alındı ve gerekçesinde yapılan değişiklikle kabul edildi. Tasarı, 12 Mart 2003 tarihinde oylamaya katılan 256 milletvekilinin tümünün oylarıyla yasalaştı. (22. Dönem 1.Yasama Yılı 44. Birleşim)
4824 sayılı "Anti-Personel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşme'ye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun" 15 Mart 2003 tarihli ve 25049 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı. Bakanlar Kurulu'nun (59. Hükümet) 28 Mart 2003 ve 2003/5427 Sayılı Kararı ile Sözleşme onaylandı. (Resmi Gazete: 14.4.2003 - 25079)
Türkiye açısından Sözleşme'nin yürürlük tarihi 1 Mart 2004'tür.
Yasa metni şöyle:
Kanun No : 4824 Kabul Tarihi : 12.3.2003 Resmi Gazete : 15.3.2003 - 25049
MADDE 1.- 4 Aralık 1997 tarihinde imzaya açılan “Anti-Personel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşme”ye katılmamız uygun bulunmuştur.
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
Yasanın gerekçesi şöyle:
GEREKÇE
Anti-personel mayınların sorumsuzca ve ayırım gözetilmeksizin kullanılmasının sivil nüfusta yol açtığı ağır kayıplar, son yıllarda uluslararası kamuoyunda giderek artan bir hassasiyet yaratmıştır. Sözkonusu mayınların topyekûn yasaklanmasına yönelik olarak başlatılan siyasî teşebbüsler sonucunda, “Anti-Personel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşme” 4 Aralık 1997 tarihinde Ottava’da imzaya açılmış ve 1 Mart 1999 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kısaca “Ottava Sözleşmesi” olarak da bilinen söz konusu Sözleşmeyi bugüne kadar 142 ülke imzalamış, 122 ülke onaylamıştır.
Ottava Sözleşmesi, anti-personel mayınların kullanılmasını, depolanmasını, üretilmesini ve devredilmesini yasaklamakta, Taraf Devletlere depolarındaki mayınları 4, döşenmiş durumdaki mayınları ise 10 yıl içerisinde imha etme yükümlülüğü getirmektedir. Sözleşmede, döşenmiş mayınların imhası için öngörülen sürenin uzatılması amacıyla, Taraf Devletlere, her seferinde en fazla 10 yıllık bir uzatma süresi için başvuruda bulunma hakkı tanınmakta, ancak uzatma hakkı diğer Taraf Devletlerin oy çokluğuyla alacakları karara bağlı bulunmaktadır. Taraf Devletler, imha işlemi tamamlanana kadar mevcut döşenmiş mayınların yerlerini belirlemek ve bu bölgeleri tecrit ederek sivillerin zarar görmesini engellemekle yükümlü kılınmaktadırlar. Sözleşme, Taraf Devletler arasında mayınların imhası konusunda malî yardım ve teknolojik-bilimsel işbirliği yapılmasına olanak sağlamaktadır. Taraf Devletler, Sözleşmeye katıldıkları tarihten itibaren 180 gün içerisinde mevcut mayın stokları, mayın döşeli bölgeleri ve mayınların imha edilmesine yönelik olarak yürütülen programları hakkında BM Genel Sekreterine ayrıntılı bilgi vermeyi taahhüt etmektedirler. Sözleşme uyarınca Taraf Devletler, birbirlerinin Sözleşmeye riayet edip etmediklerini BM Genel Sekreteri aracılığıyla sorgulayabilmekte, bu konuda yapılabilecek bir toplantıda Taraf Devletlerin çoğunluğunun uygun görmesi halinde, Sözleşme ile ilgili uygulamasından şüphe duyulan Taraf Devlete bir araştırma heyeti gönderilmesi mümkün olabilmektedir. Ulusal güvenlik gerekçesi ile Taraf Devletlere, altı ay öncesinden bildirimde bulunmak kaydıyla, Sözleşmeden çekilme hakkı da tanınmaktadır.
Ülkemiz, anti-personel mayınların sebep olduğu yaralama ile ölümlerden ve bunların insanî bakımdan yol açtığı sonuçlardan duyulan endişeleri paylaşmakla birlikte, coğrafî konumundan kaynaklanan özel güvenlik mülahazalarıyla Ottava Sözleşmesine bugüne kadar taraf olmamıştır. Anti-personel mayınların özellikle terör örgütlerince ayırım gözetilmeksizin kullanılması, Ottava Sözleşmesine taraf olmaktan imtina etmemizde önemli bir rol oynamıştır. Sözleşmeyi komşularımızdan Bulgaristan ve Yunanistan onaylamış olup, Yunanistan, sözleşmenin onay belgesini henüz Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine sunmamıştır.
Sözkonusu sözleşmeyi imzalamamış olmakla birlikte ülkemiz, anti-personel mayınların yol açtığı zararların önüne geçilmesi için uluslararası toplumun gösterdiği gayretlere katkıda bulunma kararlılığının bir ifadesi olarak, 1996 yılında anti-personel mayınların dışsatımını ve transferini yasaklayan ulusal bir moratoryum ilân etmiş ve 1998 yılında bu moratoryumu 3 yıl süre ile uzatmıştır. Sözkonusu moratoryum, 2002 yılında süresiz olarak uzatılmıştır. Ottova Sözleşmesine Taraf Devletlerin 1999, 2000 ve 2001 yıllarında gerçekleştirdikleri konferanslara gözlemci olarak katılan ülkemiz, bu toplantılarda, şartların elverişli olması halinde önümüzdeki yıllarda sözleşmeyi imzalama niyetini açıklamıştır. Bu arada, sözleşmenin insanî hedeflerinin ikili ve bölgesel planda geliştirilecek önlemlerle de desteklenebileceği anlayışıyla, askerî makamlarımızın da görüşleri alınmak suretiyle, bazı komşu ülkelerle ortak sınırlarımızın anti-personel mayınlardan arındırılması için teşebbüslerde bulunulmuştur. Bu çerçevede, sözkonusu mayınların kullanılmaması ve ortak sınıra yakın bölgelerdeki mayınların temizlenmesi veya imha edilmesi amacıyla Bulgaristan ile 22 Mart 1999 tarihinde Sofya’da, Gürcistan ile 29 Ocak 2001 tarihinde Ankara’da birer Anlaşma imzalanmıştır. Bulgaristan ile imzalanan Anlaşmanın onay işlemleri her iki ülke tarafından da sonuçlandırılmış ve onay belgeleri 30 Ocak 2002 tarihinde Sofya’da teati edilmiştir.
TBMM Dışişleri Komisyonu Raporu şöyle:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu
25.2.2003
Esas No.: 1/488 Karar No.: 32
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Anti-Personel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı Komisyonumuzun 20 Şubat 2003 tarihli 4 üncü toplantısında Dışişleri Bakanlığı, Millî Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı temsilcilerinin katılmalarıyla görüşülmüştür.
Anti-Personel Mayınların ayırım gözetilmeksizin kullanılmasının sivil nüfusta yol açtığı ağır kayıpların uluslararası kamuoyunda yarattığı hassasiyet böyle bir sözleşmenin hazırlanmasına zemin hazırlamıştır.
Anti-personel mayınların kullanılmasını, depolanmasını, üretilmesini ve devredilmesini yasaklayan sözleşme, Komisyonumuzca benimsenmiş ve Tasarı gerekçesinde yapılan değişiklikle kabul edilmiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun onayına sunulmak üzere Başkanlığa saygı ile arz olunur.
MUHALEFET ŞERHİ
Anti-Personel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Uluslararası Sözleşmeye katılmamız ile ilgili Kanun Tasarısına muhalefet ediyorum.
Kanunun insanî gerekçelerine tamamen katılıyorum. Ancak gerek Türkiye’nin içinde bulunduğu jeopolitik durum gerekse Türk Silâhlı Kuvvetlerimizin kullanmayı düşünebileceği her türlü silâh sisteminde bağımsız kalması gerektiğini düşündüğümden Türkiye ile komşularıyla arasındaki anti-personel mayın meselesini ikili anlaşmalarla veya tek taraflı moratoryumlarla halletmesi gerektiğini ve kendisini Yunanistan hariç hiçbir komşusunun uymadığı ve Ortadoğu ve Kafkaslarda uygulanmayacak bir uluslararası anlaşmayla bağlamaması gerektiği kanaatindeyim.
20.2.2003 Emin Şirin (İstanbul)
Anti-Personel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşme...
Kısaca “Ottawa Sözleşmesi” olarak da bilinen "Anti-Personel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşme", 4 Aralık 1997 tarihinde Ottawa’da (Kanada) imzaya açıldı, 1 Mart 1999'da yürürlüğe girdi.
Türkiye Sözleşme'ye 2003 yılında taraf oldu. Sözleşme Türkiye açısından 1 Mart 2004'de yürürlüğe girdi.
Ottava Sözleşmesinin yürürlüğe girmesinde, hükümet dışı kuruluşlar ve sivil toplum örgütleri önemli rol oynadı. 1992'de Avrupa ve Amerika'da birkaç sivil toplum kuruluşunun başlattığı bir kampanya, 1997'de Ottowa Sözleşmesi'nin yürürlüğe girmesiyle sonuçlandı.
Sözleşme, taraf devletlere, stoklarındaki mayınların dört yıl, döşenmiş mayınların da en geç on yıl içerisinde sökülerek imha edilmesi yükümlülüğünü getirmektedir.
Sözleşme, taraf devletlerin anti-personel mayın kullanmasını, bunları geliştirmesini, üretmesini, bir başka şekilde edinmesini, depolamasını, elde tutmasını veya doğrudan ve dolaylı yoldan bir başkasına devretmesini yasaklamaktadır. Ayrıca, bu sözleşme çerçevesinde, bir taraf devlete, yasaklanmış bulunan herhangi bir faaliyetle iştigal etmekte olan herhangi bir kimseye yardımcı olmasını da yasaklamaktadır. Taraf devletler, bu sözleşmeyle, bütün anti-personel mayınları imha etmeyi taahhüt etmektedirler.
Bugün dünyada 64 ülkede 100 milyonu aşkın kara mayını bulunmaktadır. Türkiye'deki sayının 935 bin olduğu belirtilmektedir. Türkiye'nin 2 bin kilometrelik sınırında 3.5 milyon dönümlük arazi mayınla kaplı bulunmaktadır. Mayınlı arazilerin büyük çoğunluğu ise 600 kilometrelik alanla Suriye sınırında yer almaktadır. Suriye sınırındaki mayınlı sahanın temizlenmesi için, 1975'te ve 1996'da iki defa Meclis araştırma komisyonları kuruldu ve her iki komisyonun düzenledikleri raporlarda bu sahaların mayınlardan temizlenerek tarıma açılması önerildi.
Resmi rakamlara göre, 1993-2003 arasında, 299 asker ve 289 sivil mayın patlaması nedeniyle yaşamını kaybetti, 1524 asker ve 739 sivil de aynı nedenle yaralandı. İnsan Hakları Derneği'nin verilerine göre ise 1990-2002 yılları arasında 512 mayın patlaması olayında 838 kişi hayatını kaybetti, 937 kişi de yaralandı. Yaralananların 214'ü çocuk.
(Türkiye'deki yasal süreç için 4824 sayılı yasaya bakınız...)
ANTİ-PERSONEL MAYINLARIN KULLANIMININ, DEPOLANMASININ, ÜRETİMİNİN VE DEVREDİLMESİNİN YASAKLANMASI VE BUNLARIN İMHASI İLE İLGİLİ SÖZLEŞME
Giriş
Taraf Devletler,
Her hafta çoğu masum ve korunmasız sivillerden ve özellikle çocuklardan oluşan yüzlerce kişiyi öldüren veya sakat bırakan, ekonomik kalkınmayı ve yeniden yapılanmayı engelleyen, mültecilerin ve iç göçe maruz kalmış kişilerin yurtlarına dönmelerine manî olan ve yerleştirildikten sonra yıllarca diğer vahim neticeler yaratan anti-personel mayınların neden olduğu acılara ve kayıplara son vermeye kararlı olarak,
Dünyanın her tarafında yerleştirilmiş bulunan anti-personel mayınların kaldırılması mücadelesine etkili şekilde ve eşgüdüm içerisinde katkıda bulunmak için ellerinden gelen azamî gayreti göstermenin ve bunların imhasını sağlamanın gerekli olduğuna inanarak,
Mayın kurbanlarının, sosyal ve ekonomik bakımlardan yeniden uyum sağlamaları dahil, bakım ve rehabilitasyonlarına yardım etmek için ellerinden gelen azamî çabayı harcamayı arzu ederek,
Anti-personel mayınların tamamen yasaklanmasının aynı zamanda önemli bir güven artırıcı önlem olacağını kabul ederek,
Aşırı Derecede Yaralayıcı ve Ayırım Gözetmeyen Etkileri Bulunan Belirli Konvansiyonel Silahların Kullanımının Yasaklanması veya Kısıtlanması Sözleşmesinin 3 Mayıs 1996 tarihinde tadil edilen Mayınlar, Bubi Tuzakları ve Diğer Teçhizatın Kullanımının Yasaklanması veya Kısıtlanması hakkındaki Ek Protokolünün kabul edilmesini memnuniyetle karşılayarak ve henüz onaylamamış bulunan bütün Devletlere en erken zamanda bu Protokolü onaylamaları için çağrıda bulunarak,
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun, bütün Devletleri anti-personel kara mayınlarının kullanımının, depolanmasının, üretiminin ve devredilmesinin yasaklanması için etkin, hukukî bağlayıcılığı olan uluslararası bir anlaşmayı gayretli bir şekilde takibe teşvik eden, 10 Aralık 1996 tarihli ve 51/45 S. sayılı Kararını da memnuniyetle karşılayarak,
Anti-personel mayınların kullanımını, depolanmasını, üretimini ve devredilmesini yasaklamak, sınırlamak, veya askıya almak amacıyla geçmiş yıllarda alınan tek ve çok taraflı önlemlerden ayrıca memnuniyet duyarak,
Anti-personel mayınların bütünüyle yasaklanması için yapılan çağrının da kanıtladığı gibi, kamu vicdanının insanî ilkelerin daha ileriye götürülmesindeki rolünü vurgulayarak ve Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketinin, Kara Mayınlarının Yasaklanması Uluslararası Kampanyasının ve dünyanın her yerindeki çok sayıdaki diğer hükümet dışı kuruluşların bu amaçla gösterdiği çabaları tanıyarak,
Uluslararası topluluğu anti-personel mayınların kullanımını, depolanmasını, üretimini ve devredilmesini yasaklayan, hukukî bağlayıcı olan uluslararası bir anlaşma müzakere etmeye çağıran 5 Ekim 1996 tarihli Ottava Deklarasyonunu ve 27 Haziran 1997 tarihli Brüksel Deklarasyonunu anımsayarak,
Bütün Devletlerin bu Sözleşmeye katılmaya özendirilmeleri arzusunu vurgulayarak ve bu Sözleşmenin evrenselleştirilmesinin teşviki yönünde, diğerlerinin yanı sıra, Birleşmiş Milletler, Silahsızlanma Konferansı, bölgesel kuruluş ve gruplar ve Aşırı Derecede Yaralayıcı ve Ayırım Gözetmeyen Etkileri Bulunan Belirli Konvansiyonel Silahların Kullanımının Yasaklanması veya Kısıtlanması Sözleşmesi gözden geçirme konferansları dahil, konuyla ilgili bütün forumlarda büyük bir gayretle çalışmaya kararlı olarak,
Silahlı çatışmalarda tarafların savaş yöntem ya da araçlarını seçme haklarının sınırsız olmadığına dair uluslararası insanî hukuk ilkesini, silahlı çatışmalarda aşırı yaralanmaya veya gereksiz acıya yol açabilecek nitelikteki silahların, fırlatma vasıtalarının ve diğer savaş araçlarının ve yöntemlerinin kullanılmasını yasaklayan ilkeyi ve siviller ile savaşanlar arasında bir ayırım yapılması gerektiğine ilişkin ilkeyi kendilerine esas alarak,
Aşağıdaki hususlarda anlaşmaya varmışlardır :
Madde 1 Genel yükümlülükler
1. Taraf Devletlerden her biri, hangi koşullar altında olursa olsun, hiçbir zaman :
a) Anti-personel mayın kullanmamayı;
b) Anti-personel mayın geliştirmemeyi, üretmemeyi, bir başka şekilde edinmemeyi; depolamamayı, elde tutmamayı veya doğrudan doğruya veya dolaylı yoldan bir başkasına devretmemeyi;
c) Bu Sözleşme çerçevesinde bir Taraf Devlete yasaklanmış bulunan herhangi bir faaliyetle iştigal etmekte olan herhangi bir kimseye, hiçbir şekilde yardımcı olmamayı, cesaret vermemeyi veya bunları teşvik etmemeyi,taahhüt eder.
2. Taraf Devletlerden her biri, bu Sözleşmenin hükümlerine uygun olarak, bütün anti-personel mayınları imha etmeyi ya da bunların imha edilmesini sağlamayı taahhüt eder.
Madde 2 Tanımlar
1. “Anti-Personel Mayın (APM)”, bir kişinin mevcudiyeti, yaklaşması veya teması ile infilak edecek biçimde tasarımlanan ve bir veya birden fazla kişiyi etkisiz hale getirecek, yaralayacak veya öldürecek mayındır. Şahıslara yönelik olmayıp, araçların yaklaşması, üzerine basması veya dokunması ile patlayacak şekilde tasarımlanmış ve bunların yerinden sökülmesini engelleyen sistemlerle teçhiz edilmiş mayınlar, bu şekilde teçhiz edilmiş olmaları nedeniyle, anti-personel mayın olarak telakki edilmezler.
2. “Mayın”, toprağın veya başka bir yüzey alanının altına, üstüne ya da yakınına yerleştirilmek ve bir kişinin veya aracın mevcudiyeti, yaklaşması veya teması ile infilak etmek üzere tasarlanmış mühimmattır.
3. “Mayın tuzaklama cihazı” bir mayının korunmasını amaçlayan ve mayının parçası, mayına bağlı, iliştirilmiş veya mayının altına yerleştirilmiş ve mayına dokunulmaya teşebbüs edildiğinde veya mayın bir başka biçimde kasten kurcalandığında faaliyete geçen bir aygıttır.
4. “Devir”, anti-personel mayınların ulusal topraklardan içeri veya dışarı fiziksel olarak nakledilmesine ilaveten, mayınlar üzerindeki hak ve denetimin devredilmesini de içerir, ancak döşenmiş anti-personel mayınları içeren toprakların devredilmesini kapsamaz.
5. “Mayınlı alan”, mayınların mevcudiyeti veya mevcudiyetinden kuşkulanılması nedeniyle tehlikeli olan alandır.
Madde 3 İstisnalar
1. Madde 1’de belirtilen genel yükümlülüklere karşın, mayın tespit, mayın temizleme veya mayın imha tekniklerinin geliştirilmesi veya bu teknikler hakkında eğitim verilmesi için bir miktar anti-personel mayının bulundurulması veya devredilmesi mümkündür. Bu tür mayınların miktarı yukarıda sözü edilen amaçlar için kesinlikle gerekli olan asgarî sayıyı geçmeyecektir.
2. Anti-personel mayınların imha amacıyla devri yapılabilir.
Madde 4 Depolanmış anti-personel mayınların imhası
Madde 3’te belirtilen durumlar dışında, Taraf Devletlerin her biri, sahip olduğu veya tasarrufunda bulunan, ya da yetkisi veya kontrolü altında olan depolanmış bütün anti-personel mayınları, mümkün olan en kısa zamanda, ancak bu Sözleşmenin söz konusu Taraf Devlet için yürürlüğe girmesinden sonra dört yıldan daha geç olmamak şartıyla, imha etmek veya imha edilmesini sağlamakla yükümlüdür.
Madde 5 Mayınlı alanlardaki anti-personel mayınların imhası
1. Taraf Devletlerden her biri, yetkisi ya da denetimi altında olan mayınlı alanlardaki bütün anti-personel mayınları bu Sözleşmenin söz konusu Taraf Devlet için yürürlüğe girmesinden sonra on yıldan daha geç olmamak şartıyla mümkün olan en kısa zamanda imha etmek ya da imha edilmesini sağlamakla yükümlüdür.
2. Taraf Devletlerden her biri, anti-personel mayın bulunduğu bilinen veya döşenmiş bulunduğundan kuşkulanılan, yetkisi ya da denetimi altındaki bütün alanları belirlemek için elinden gelen her çabayı gösterecek ve bu alanlarda bulunan bütün anti-personel mayınlar imha edilinceye kadar sivillerin etkili bir biçimde bu alanların dışında tutulmalarını temin etmek için, yetkisi ya da denetimi altında bulunan mayınlı alanlardaki bütün anti-personel mayınların, en kısa zamanda, çevreleri işaretli, gözetim altında ve çitler ya da başka yöntemlerle korunuyor olmalarını sağlayacaktır. İşaretleme, en azından, Aşırı Derecede Yaralayıcı ve Ayırım Gözetmeyen Etkileri Bulunan Belirli Konvansiyonel Silahların Kullanımının Yasaklanması veya Kısıtlanması Sözleşmesinin, Mayınların, Bubi Tuzaklarının ve Diğer Aletlerin Kullanımlarının Yasaklanması ya da Kısıtlanmasına ilişkin Ek Protokolünün 3 Mayıs 1996 tarihinde değiştirilen şeklinde belirlenen standartlarda olmalıdır.
3. Bir Taraf Devlet, 1 inci fıkrada söz konusu anti-personel mayınların hepsini belirtilen zaman zarfında imha edemeyeceği veya imha edilmesini sağlayamayacağı kanaatine varırsa, Taraf Devletler Toplantısına veya Gözden Geçirme Konferansına, bu tür anti-personel mayınların imhasını tamamlamak için son mühletin 10 yıla kadar uzatılması talebinde bulunabilir.
4. Her talep,
a) Önerilen ek mühletin süresini;
b) Önerilen ek mühletin,
(i) Mayınlardan arındırma ulusal programları çerçevesinde yürütülen çalışmaların hazırlıklarını ve mevcut durumunu, (ii) Taraf Devletin bütün anti-personel mayınların imha edilmesi için kullanabileceği malî ve teknik araçları ve (iii) Taraf Devletin, mayınlı alanlardaki bütün anti-personel mayınları imha etmesine engel olan koşulları da kapsayan nedenlerinin ayrıntılı bir açıklamasını;c) Ek mühletin insanî, toplumsal, ekonomik, ve çevresel açılardan getireceği sonuçları ve
d) Önerilen ek mühlet talebiyle bağlantılı diğer bilgileri içermelidir.5. Taraf Devletler Toplantısı veya Gözden Geçirme Konferansı, 4 üncü fıkra kapsamına giren hususları göz önünde bulundurarak talebi değerlendirecek ve mevcut Taraf Devletlerin oy çokluğuyla ek mühlet talebinin kabul edilip edilmeyeceğine karar verecektir.
6. Bu Maddenin 3 üncü, 4 üncü ve 5 inci fıkralarına uygun olarak yeni bir taleple başvurulması halinde söz konusu uzatma yenilenebilecektir. Daha fazla uzatma süresi talep eden Taraf Devlet, bir önceki uzatma döneminde bu Madde uyarınca neler yapıldığına ilişkin ek bilgi verecektir.
Madde 6 Uluslararası işbirliği ve yardım
1. Taraf Devletlerin her biri bu Sözleşmeye göre yükümlülüklerini yerine getirirken, mümkün olan durumlarda, diğer Taraf Devletlerden imkânlar dahilinde yardım isteme ve alma hakkına sahiptir.
2. Taraf Devletlerden her biri, bu Sözleşmenin uygulanmasıyla ilgili teçhizat, malzeme ve bilimsel ve teknolojik bilgi alışverişini kolaylaştırmakla yükümlüdür ve bu alışverişe mümkün olan en geniş şekilde katılmak hakkına sahiptir. Taraf Devletler, insancıl amaçlar için kullanılacak mayın temizleme teçhizatının ve ilgili teknolojik bilginin tedarikine gereksiz kısıtlamalar getirmeyeceklerdir.
3. İmkânı olan her Taraf Devlet mayın kurbanlarının bakımına ve rehabilitasyonuna, sosyal ve ekonomik uyumuna ve mayınlar konusundaki bilinçlendirme programlarına yardım sağlayacaktır. Bu yardım, diğerleri meyanında, Birleşmiş Milletler sistemi, uluslararası, bölgesel ya da ulusal örgütler veya kuruluşlar, Uluslararası Kızılhaç Komitesi, Ulusal Kızılhaç ve Kızılay kurumları ve bunların Uluslararası Federasyonu, hükümet dışı örgütler aracılığıyla veya ikili düzeyde sağlanabilecektir.
4. İmkânı olan her Taraf Devlet mayın temizliğine ve bağlantılı faaliyetlere yardım sağlayacaktır. Bu yardım, diğerleri meyanında, Birleşmiş Milletler sistemi, uluslararası veya bölgesel örgüt ya da kuruluşlar, hükümet dışı örgüt veya kuruluşlar aracılığıyla ya da ikili düzeyde veya Birleşmiş Milletler Mayın Temizlemeye Yardım Gönüllü Vakıf Fonuna ya da mayınlardan arındırmayla uğraşan diğer bölgesel fonlara katkıda bulunarak sağlanabilecektir.
5. İmkânı olan her Taraf Devlet depolanmış anti-personel mayınların imha edilmesi için yardım sağlayacaktır.
6. Taraf Devletlerden her biri, Birleşmiş Milletler sistemi içinde kurulmuş olan mayın temizlemeyle ilgili veri tabanına, özellikle mayın temizlemenin çeşitli yöntem ve teknolojilerine ilişkin bilgileri ve mayın temizlemeyle ilgili uzmanların, uzman kurumlarının veya ulusal temas noktalarının listelerini sağlamayı taahhüt eder.
7. Taraf Devletler, bir ulusal mayınlardan arındırma programının geliştirilmesinde :
a) Anti-personel mayın sorununun boyutunun ve kapsamının;
b) Programın uygulanması için gerekli olan malî, teknolojik kaynakların ve insan kaynaklarının;
c) İlgili Taraf Devletin yetkisi veya kontrolü altında bulunan mayınlı alanlardaki bütün anti-personel mayınları imha etmek için gerekli olan tahmini yıl sayısının;
d) Mayından kaynaklanan yaralanma veya ölüm olaylarını azaltmak için mayınlar konusundaki bilinçlendirme faaliyetlerinin;
f) Mayın kurbanlarına yardımın; ve
g) İlgili Taraf Devletin Hükümeti ile programın uygulanmasında çalışacak, konuyla ilgili hükümet, hükümetlerarası veya hükümet dışı kuruluşlar arasındaki ilişkinin;belirlenmesi için Birleşmiş Milletler, bölgesel örgütler, diğer Taraf Devletler veya diğer yetkili hükümetlerarası ya da hükümet dışı kuruluşlardan kendi yetkililerine yardımcı olmalarını talep edebileceklerdir.
8. Bu Maddenin hükümleri uyarınca yardım alan ve veren Taraf Devletlerden her biri, kararlaştırılmış yardım programlarının bütünüyle ve seri bir biçimde uygulanmasını teminen işbirliği yapacaktır.
Madde 7 Şeffaflık önlemleri
1. Taraf Devletlerden her biri, mümkün olduğunda, ancak her halükârda bu Sözleşme söz konusu Taraf Devlet için yürürlüğe girdikten sonra en fazla 180 gün içerisinde :
a) Madde 9’da değinilen ulusal uygulama önlemleri;
b) Sahip olduğu ya da yetkisi veya denetimi altında bulunan depolanmış bütün anti-personel mayınlarının, türü, miktarı ve mümkünse depolanmış her anti-personel mayın türü için seri numarasını da içerecek biçimde sınıflandırılmış, toplam sayısı;
c) İmkânlar ölçüsünde, her mayınlı alanda bulunan anti-personel mayınların türüne ve her tür anti-personel mayının sayısına ve ne zaman döşendiklerine ilişkin mümkün olduğunca ayrıntılı bilgileri içerecek şekilde, anti-personel mayın bulunan ya da bulunduğundan kuşkulanılan yetkisi veya denetimi altındaki bütün mayınlı alanların yerleri;
d) Mayın tespit, mayın temizleme veya mayın imha etme tekniklerinin geliştirilmesi ve bu tekniklerle eğitim vermek amacıyla bulundurulan veya devredilen, ya da imha edilmek üzere devredilen bütün anti-personel mayınların türleri, miktarları ve mümkünse seri numaraları ile bir Taraf Devlet tarafından anti-personel mayınları bulundurmak ya da devretmek üzere Madde 3 uyarınca yetkili kılınmış kurumlar;
e) Anti-personel mayın üreten işletmelerinin başka amaçlı kullanım için dönüştürülmelerine ya da hizmet dışı bırakılmalarına ilişkin programların durumu;
f) İmha için kullanılacak yöntemler, imha alanlarının yerleri ve güvenlikle ve çevreyle ilgili izlenilecek uygulanabilir standartların ayrıntılarını içerecek şekilde, anti-personel mayınların imha edilmesine ilişkin madde 4 ve 5 uyarınca yürütülen programların durumu;
g) Bu Sözleşmenin söz konusu Taraf Devlet için yürürlüğe girmesinden sonra imha edilen tüm anti-personel mayınların, sırasıyla 4 üncü ve 5 inci maddeler uyarınca imha edilen her bir türdeki anti-personel mayının miktarının dökümünü içerecek şekilde, türleri ve miktarları, bunun yanısıra, mümkünse, 4 üncü madde uyarınca imha edilen her bir türdeki anti-personel mayının seri numaraları;
h) Bir Taraf Devlet tarafından üretilen ve o Taraf Devletin halen sahip olduğu veya tasarrufunda bulundurduğu herbir türdeki anti-personel mayının, makul olan hallerde söz konusu mayınların teşhisi ve temizlenmesini kolaylaştıracak kategorilerde bilgi verilecek şekilde- bu bilgi asgarî olarak, mayının boyutlarını, fünye cinsini, patlayıcı madde cinsini, metal madde cinsini, renkli fotoğraflarını ve mayın temizlemeyi kolaylaştıracak diğer bilgileri içerecektir- bilindiği ölçüde teknik özellikleri; ve
i) Maddenin 2 nci fıkrasında tanımlanan bütün alanlarla ilgili olarak, halka derhal ve etkili bir uyarıda bulunulmasını sağlamak için alınan önlemlerhakkında Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine rapor verecektir.
2. Bu Madde uyarınca sağlanan bilgiler, son takvim yılını kapsayacak şekilde Taraf Devletlerce yıllık olarak güncelleştirilecek ve her yıl en geç 30 Nisan’da Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine sunulacaktır.
3. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, aldığı bütün bu tür raporları Taraf Devletlere iletecektir.
Madde 8 Sözleşmeye uymanın kolaylaştırılması ve açıklık kazanması
1. Taraf Devletler, bu Sözleşmenin hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili olarak birbirlerine danışmayı ve birbirleriyle işbirliği yapmayı ve Taraf Devletlerin Sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmelerini kolaylaştırmak için işbirliği ruhu içerisinde birlikte çalışmayı kabul ederler.
2. Bir veya daha fazla Taraf Devlet başka bir Taraf Devletin bu Sözleşmenin hükümlerine uymasına ilişkin soruları açıklığa kavuşturmak ve çözmek istiyorsa, bu konu hakkında söz konusu Taraf Devlete Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri aracılığıyla Açıklama Talebi sunabilir. Bu tür bir talep, bütün gerekli bilgilerle birlikte yapılmalıdır. Taraf Devletlerden her biri dayanağı olmayan Açıklama Taleplerinden kaçınmalı, suiistimale meydan verilmemesine özen gösterilmelidir. Bir Açıklama Talebi alan Taraf Devlet, bu konunun açıklığa kavuşmasına yardımcı olacak bütün bilgileri 28 gün içinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri aracılığıyla talepte bulunan Taraf Devlete ulaştıracaktır.
3. Talepte bulunan Taraf Devlet, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri aracılığıyla belirtilen süre zarfında bir yanıt almaz veya Açıklama Talebine aldığı yanıtı tatmin edici bulmazsa, konuyu Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri vasıtasıyla bir sonraki Taraf Devletler Toplantısına sunabilecektir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Açıklama Talebine ait bütün gerekli bilgilerle birlikte konuyu bütün Taraf Devletlere iletecektir. Bütün bu bilgiler, yanıt verme hakkı olan, talepte bulunulan Taraf Devlete de sunulacaktır.
4. Bir Taraf Devletler Toplantısı gerçekleşinceye kadar, endişe duyan Taraf Devletlerden herhangi birisi Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinden, talep edilen açıklamayı kolaylaştırmak için dostça girişimde bulunmasını isteyebilir.
5. Talepte bulunan Taraf Devlet, konunun ele alınmasını teminen, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri aracılığıyla bir Taraf Devletler Özel Toplantısı düzenlenmesini önerebilir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri bu doğrultuda, konuyu ele almak amacıyla bir Taraf Devletler Özel Toplantısı düzenlenmesinden yana olup olmadıklarını belirtmeleri talebiyle birlikte, söz konusu öneriyi ve ilgili Taraf Devletlerce teslim edilen tüm bilgileri bütün Taraf Devletlere iletecektir. Bu tür bir duyuruyu izleyen 14 gün içerisinde Taraf Devletlerin en azından üçte birinin Özel Toplantıyı onaylaması halinde, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Taraf Devletlerin Özel Toplantısını bir sonraki 14 gün içinde toplayacaktır. Toplantı yeterlilik sayısını Taraf Devletlerin çoğunluğu oluşturacaktır.
6. Taraf Devletler Toplantısı veya duruma göre Taraf Devletler Özel Toplantısı, önce ilgili Taraf Devletlerin sundukları bütün bilgileri dikkate alarak konuyu daha fazla inceleyip incelemeyeceğini belirleyecektir. Taraf Devletler Toplantısı veya Taraf Devletler Özel Toplantısı, oydaşma ile bir karara varmak için her türlü çabayı gösterecektir. Bu yöndeki bütün çabalara karşın mutabakat sağlanamadığı takdirde, bu kararı katılan ve oy kullanan Taraf Devletlerin çoğunluğu ile alacaktır.
7. Bütün Taraf Devletler, konunun gözden geçirilmesinin sağlanmasını teminen Taraf Devletler Toplantısı veya Taraf Devletler Özel Toplantısı ile, 8 inci fıkra uyarınca veri toplama heyetlerinin yetkilendirilmesi hususu dahil, bütünüyle işbirliği yapacaklardır.
8. Konuya daha fazla açıklık getirilmesine gerek duyulduğu takdirde, Taraf Devletler Toplantısı veya Taraf Devletler Özel Toplantısı bir veri toplama heyeti yetkilendirecek ve katılan ve oy kullanan Taraf Devletlerin çoğunluğu ile görev yönergesini kararlaştıracaktır. Açıklama istenen Taraf Devlet, istediği zaman ülkesine bir veri toplama heyeti davet edebilecektir. Bu görev Taraf Devletler Toplantısının veya Taraf Devletler Özel Toplantısının böyle bir görev için yetki veren kararı olmadan gerçekleşecektir. 9 uncu ve 10 uncu fıkralar uyarınca tespit edilen ve onaylanan en fazla 9 uzmandan oluşan heyet, ihlal iddiasına konu olan noktada veya açıklama istenen Taraf Devletin yetkisi veya denetimi altında bulunan ihlal iddiasıyla doğrudan ilgili diğer mahallerde ek bilgi toplayabilecektir.
9. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Taraf Devletlerin sağladıkları nitelikli uzmanların isim, milliyet ve alakalı diğer bilgileri içeren listesini hazırlayıp güncelleştirerek bütün Taraf Devletlere iletecektir. Bir Taraf Devlet kabul etmediği yazılı olarak bildirmediği sürece, bu listeye dahil olan herhangi bir nitelikli uzmanın bütün veri toplama heyetlerinde yer alacağı varsayılacaktır. Kabul edilmeyen uzman, kabul edilmediği bu göreve atanmasından önce bildirilmiş olduğu takdirde, karşı çıkan Taraf Devletin topraklarında veya yetkisi ya da denetimi altındaki başka bir yerde görevli veri toplama heyetlerine katılmayacaktır.
10. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Taraf Devletler Toplantısının veya Taraf Devletler Özel Toplantısının talebini aldığında, açıklama talep edilen Taraf Devlete de danıştıktan sonra, heyet üyelerini ve başkanını atayacaktır. Araştırma görevini talep eden ya da bu talepten doğrudan etkilenen Taraf Devletlerin vatandaşları bu göreve tayin edilmeyeceklerdir. Veri toplama heyetinin üyeleri 13 Şubat 1946 tarihinde kabul edilen Birleşmiş Milletlerin Ayrıcalık ve Bağışıklıkları Sözleşmesinin VI. Maddesinde yer alan ayrıcalık ve bağışıklıklardan yararlanacaklardır.
11. Veri toplama heyeti üyeleri, en az 72 saat önceden haber vermek suretiyle, en erken zamanda açıklama istenen Taraf Devletin topraklarına ulaşacaklardır. Açıklama istenen Taraf Devlet, heyeti kabul etmek, ulaşımını ve ibatesini sağlamak için gerekli idarî önlemleri alacak ve denetimi altındaki topraklarda bulunduğu süre boyunca heyetin güvenliğini mümkün olan en yüksek düzeyde sağlamaktan sorumlu olacaktır.
12. Veri Toplama heyeti, açıklama istenen Taraf Devletin egemenlik haklarına halel getirmeden, sadece ihlal iddiası hakkında bilgi toplamak amacıyla kullanılmak üzere gerekli olan teçhizatı söz konusu Taraf Devletin topraklarına sokabilecektir. Heyet, hakkında açıklama istenen Taraf Devlete, inceleme görevi sırasında kullanmayı öngördüğü teçhizatı varışından önce bildirecektir.
13. Açıklama istenen Taraf Devlet, veri toplama heyetinin iddia edilen ihlal konusuna ilişkin bilgi verebilecek bütün ilgili kişilerle görüşmesine imkân verilmesini sağlamak için bütün çabayı gösterecektir.
14. Açıklama istenen Taraf Devlet, veri toplama heyetinin iddia edilen ihlal konusuyla ilgili bilgi toplanması ihtimali bulunan, denetimi altındaki bütün alanlarla ve tesislere girmesine izin verecektir. Bu uygulama, açıklama istenen Taraf Devletin;
a) Hassas teçhizatın, bilginin ve alanların korunması,
b) Taraf Devletin mülkiyet haklarına, aramalara ve el koymalara ilişkin anayasal yükümlülüklerinin veya diğer anayasal hakların korunması ya da,
c) Veri toplama heyeti üyelerinin fiziksel korunması ve güvenliği için gerekli göreceği düzenlemelere tabi olacaktır.Hakkında araştırma istenen Taraf Devlet bu tür düzenlemeler yaptığı takdirde, bu Sözleşmeye uyduğunu göstermek için makul olan her türlü çabayı sarfedecektir.
15. Aksine anlaşmaya varılmadığı takdirde, veri toplama heyeti ilgili Taraf Devletin topraklarında 14 günden ve herhangi belirli bir yerde 7 günden fazla kalamayacaktır.
16. Gizlilik esasına göre sağlanan ve veri toplama heyetinin göreviyle bağlantılı olmayan tüm bilgiler gizli tutulacaktır.
17. Veri toplama heyeti, bulgularının sonuçlarını Taraf Devletler Toplantısına veya Taraf Devletler Özel Toplantısına Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri aracılığıyla bildirecektir.
18. Taraf Devletler Toplantısı veya Taraf Devletler Özel Toplantısı, veri toplama heyeti tarafından sunulan rapor da dahil olmak üzere, konuya ilişkin bütün bilgileri değerlendirecek ve araştırma istenen Taraf Devletten ihlal konusuna yönelik olarak belirli bir zaman zarfında önlemler almasını talep edebilecektir. Araştırma istenen Taraf Devlet bu talep doğrultusunda alınan bütün önlemler hakkında rapor verecektir.
19. Taraf Devletler Toplantısı veya Taraf Devletler Özel Toplantısı, incelenmekte olan konunun daha fazla açıklığa ya da çözüme kavuşturulmasını teminen, uluslararası hukuka dayanan gerekli işlemlerin başlatılması da dahil, ilgili Taraf Devletlere yol ve yöntemler önerebilecektir. Taraf Devletler Toplantısı veya Taraf Devletler Özel Toplantısı, incelenen konunun araştırma istenen Taraf Devletin denetimini aşan koşullardan kaynaklandığının belirlendiği durumlarda, 6 ncı Maddede atıfta bulunulan işbirliği önlemlerine başvurulması dahil, uygun önlemler tavsiye edebilecektir.
20. Taraf Devletler Toplantısı veya Taraf Devletler Özel Toplantısı, 18 inci ve 19 uncu fıkralarda değinilen kararları oydaşmayla, aksi takdirde mevcut ve oy kullanan Taraf Devletlerin üçte iki çoğunluğuyla almak için her türlü çabayı gösterecektir.
Madde 9 Ulusal uygulama önlemleri
Taraf Devletlerin her biri, yetkisi veya denetimi altındaki kişiler tarafından veya bölgelerde yapılan, bu Sözleşmeye tabi olan Taraf Devletlere yasaklanmış olan faaliyetleri engellemek ve ortadan kaldırmak için, cezai yaptırımlar da dahil olmak üzere, gerekli bütün yasal, idarî ve diğer önlemleri alacaktır.
Madde 10 Uyuşmazlıkların çözülmesi
1. Taraf Devletler, bu Sözleşmenin uygulanması veya yorumlanmasına ilişkin olarak ortaya çıkabilecek her türlü uyuşmazlığı çözmek için birbirlerine danışacak ve işbirliği yapacaklardır. Taraf Devletlerin her biri, bu tür herhangi bir anlaşmazlığı Taraf Devletler Toplantısına sunabilecektir.
2. Taraf Devletler Toplantısı, dostça girişim önermek, bir uyuşmazlığa taraf olan Devletleri kendi tercih edecekleri bir uzlaşma sürecini başlatmaya davet etmek ve üzerinde mutabakata varılacak herhangi bir yöntem için bir zaman sınırlaması koymak dahil, uygun gördüğü herhangi bir şekilde uyuşmazlığın çözülmesine katkıda bulunabilecektir.
3. İşbu Madde, bu Sözleşmeye riayetin kolaylaştırılması ve açıklığa kavuşturulmasına ilişkin diğer hükümlerine halel getirmeyecektir.
Madde 11 Taraf Devletler toplantıları
1. Taraf Devletler, Sözleşmenin yürütülmesiyle ve uygulanmasıyla ilgili olarak:
a) Sözleşmenin işleyişi ve statüsü;
b) Sözleşmenin hükümleri uyarınca sunulan raporlardan kaynaklanan konular;
c) 6 ncı Madde uyarınca yapılan uluslararası işbirliği ve yardımlaşma;
d) Anti-personel mayınların temizlenmesi ile ilgili teknolojilerin geliştirilmesi;
e) Taraf Devletlerin 8 inci Madde uyarınca yaptıkları sunuşlar; ve
f) Taraf Devletlerin 5 inci Madde uyarınca yaptıkları sunuşlara ilişkin kararlar,dahil bütün konuları değerlendirmek amacıyla düzenli olarak toplanacaktır.
2. İlk Taraf Devletler toplantısı, bu Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden sonra bir yıl içerisinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından düzenlenecektir. İzleyen toplantılar, birinci Gözden Geçirme Konferansına kadar Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından yıllık olarak düzenlenecektir.
3. 8 inci Maddede belirtilen koşullarda, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri bir Taraf Devletler Özel Toplantısı düzenleyecektir.
4. Kararlaştırılan Usul Kurallarına uygun olarak, bu Sözleşmeye taraf olmayan Devletlerin yanı sıra, Birleşmiş Milletler, diğer ilgili ulaslararası örgütler ve kuruluşlar, yerel örgütler, Uluslararası Kızılhaç Komitesi ve ilgili hükümet dışı örgütler, bu toplantılara gözlemci olarak katılmaya davet edilebileceklerdir.
Madde 12 Gözden Geçirme Konferansları
1. Bu Sözleşme yürürlüğe girdikten sonra beş yıl içerisinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından bir Gözden Geçirme Konferansı düzenlenecektir. Sonraki Gözden Geçirme Konferansları, bir ya da daha çok Taraf Devlet tarafından talep edildiği takdirde, iki konferans arası hiçbir şekilde beş yıldan daha az olmamak kaydıyla, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından toplanacaktır. Sözleşmeye Taraf Devletlerin hepsi her Gözden Geçirme Konferansına çağırılacaklardır.
2. Gözden Geçirme Konferansının amacı:
a) Sözleşmenin işleyişini ve statüsünü gözden geçirmek,
b) 11 inci Maddenin 2 nci fıkrasında atıfta bulunulan Taraf Devletler Toplantılarına ilave toplantıların gerekliliğini ve aralıklarını kararlaştırmak,
c) Taraf Devletlerin 5 inci Madde uyarınca yaptıkları sunuşlara ilişkin kararlar almak ve
d) Gerektiği takdirde, kapanış raporunda Sözleşmenin uygulanmasıyla ilgili kararlara yer vermek olacaktır.3. Kararlaştırılan Usul Kurallarına uygun olarak, bu Sözleşmeye taraf olmayan Devletlerin yanı sıra, Birleşmiş Milletler, diğer ilgili uluslararası örgütler ve kuruluşlar, yerel örgütler, Uluslararası Kızılhaç Komitesi ve ilgili hükümet dışı örgütler, her Gözden Geçirme Konferansına gözlemci olarak katılmaya davet edilebileceklerdir.
Madde 13 Değişiklikler
1. Taraf Devletlerin her biri Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden sonra herhangi bir tarihte Sözleşmede değişiklikler önerebilecektir. Her değişiklik önerisi Sözleşmenin Saklayıcısına iletilecek, o da bunu bütün Taraf Devletlere duyuracak ve önerinin ele alınması için bir Değişiklik Konferansı toplanması konusundaki görüşlerini soracaktır. Taraf Devletlerin çoğunluğunun duyurudan sonra 30 gün içerisinde önerinin ele alınmasını desteklediklerini Saklayıcıyla bildirmeleri halinde, Saklayıcı bütün Taraf Devletlerin davet edileceği bir Değişiklik Konferansı toplayacaktır.
2. Kararlaştırılan Usul Kurallarına uygun olarak, bu Sözleşmeye taraf olmayan Devletlerin yanı sıra, Birleşmiş Milletler, diğer ilgili uluslararası örgütler ve kuruluşlar, yerel örgütler, Uluslararası Kızılhaç Komitesi ve ilgili hükümet dışı örgütler, Değişiklik Konferanslarının her birine gözlemci olarak katılmaya davet edilebileceklerdir.
3. Taraf Devletlerin çoğunluğu daha önce yapılmasını talep etmediği takdirde, Değişiklik Konferansı, Taraf Devletler Toplantısının veya Gözden Geçirme Konferansının hemen ardından toplanacaktır.
4. Değişiklikler, Değişiklik Konferansında hazır bulunan ve oy kullanan Taraf Devletlerin üçte ikilik çoğunluğu tarafından kabul edilecektir. Saklayıcı bu şekilde kabul edilen bütün değişiklikleri Taraf Devletlere duyuracaktır.
5. Bu Sözleşmede yapılan bir değişiklik, kabul eden Taraf Devletler için, Taraf Devletlerin çoğunluğunun kabul ettiklerine dair belgeleri Saklayıcıya teslim etmeleriyle yürürlüğe girecektir. Bundan sonra, diğer Taraf Devletler için değişiklik, kabul etme belgelerini teslim ettikleri tarihte yürürlüğe girecektir.
Madde 14 Masraflar
1. Taraf Devletler Toplantılarının, Taraf Devletler Özel Toplantılarının, Gözden Geçirme Konferanslarının ve Değişiklik Konferanslarının masrafları, Birleşmiş Milletler katkı payı oranlarına göre uyarlanarak, Sözleşmeye Taraf Devletler ile Sözleşmeye taraf olmayan katılımcı Devletler tarafından karşılanacaktır.
2. Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin 7 nci ve 8 inci Maddeler çerçevesinde belirlediği masraflar ile veri toplama heyetlerinin masrafları, Birleşmiş Milletler katkı payı oranlarına göre uyarlanarak Taraf Devletler tarafından karşılanacaktır.
Madde 15 İmza
18 Eylül 1997 tarihinde Oslo, Norveç’te hazırlanan bu Sözleşme, 3 Aralık 1997 tarihinden 4 Aralık 1997 tarihine kadar Ottava, Kanada’da ve 5 Aralık 1997 tarihinden yürürlüğe girmesine kadar New York’taki Birleşmiş Milletler Merkezinde bütün Devletler için imzaya açık olacaktır.
Madde 16 Onaylama, kabul etme, uygun bulma veya katılma
1. Bu Sözleşme, imzacıların onayına, kabul etmelerine veya uygun bulmalarına tâbi olacaktır.
2. Sözleşme, imzalamamış olan her Devletin katılımına açık olacaktır.
3. Onaylamaya, kabul etmeye, uygun bulmaya veya katılmaya ilişkin belgeler Saklayıcıda toplanacaktır.
Madde 17 Yürürlüğe girme
1. Bu Sözleşme, onaylama, kabul etme, uygun bulma veya katılma belgelerinin kırkıncısının tevdi edildiği aydan sonraki altıncı ayın ilk gününde yürürlüğe girecektir.
2. Bu Sözleşme, onaylama, kabul etme, uygun bulma veya katılma belgesini kırkıncı onaylama, kabul etme, uygun bulma veya katılma belgesinin tevdi edilmesinden sonra veren her Devlet için, sözkonusu Devletin onaylama, kabul etme, uygun bulma veya katılma belgesini verdiği tarihten sonraki altıncı ayın ilk gününde yürürlüğe girecektir.
Madde 18 Geçici uygulama
Devletlerin her biri, Sözleşmeyle ilgili onaylama, kabul etme, uygun bulma veya katılma işlemi sırasında, 1 inci Maddenin 1 inci fıkrasını Sözleşme yürürlüğe girinceye kadar geçici olarak uygulayacağını açıklayabilecektir.
Madde 19 Çekinceler
Bu Sözleşmenin Maddeleri çekincelere tâbi olmayacaktır.
Madde 20 Yürürlük süresi ve çekilme
1. Bu Sözleşmenin yürürlük süresi sınırsız olacaktır.
2. Taraf Devletlerin her biri, ulusal egemenlik hakkını kullanarak bu Sözleşmeden çekilme hakkına sahiptir. Bu durumda çekildiğini bütün diğer Taraf Devletlere, Saklayıcıya ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine bildirecektir. Sözkonusu çekilme kararıyla ilgili belgelerde çekilmeye yol açan sebeplerin tam bir açıklamasına yer verilecektir.
3. Çekilme, ancak çekilmeyle ilgili belgelerin Saklayıcı tarafından alınmasından altı ay sonra yürürlüğe girecektir. Bununla birlikte, altı aylık süre dolduğunda çekilen Taraf Devletin bir silahlı çatışmanın içinde bulunması halinde, çekilme silahlı çatışma sonuçlanmadan önce yürürlüğe girmeyecektir.
4. Bir Taraf Devletin Sözleşmeden çekilmesi, Devletlerin ilgili uluslararası hukuk kurallarından kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeyi sürdürme sorumluluklarını hiçbir şekilde etkilemeyecektir.
Madde 21 Saklayıcı
Bu Sözleşmenin Saklayıcısı olarak Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri görevlendirilmiştir.
Madde 22 Geçerli metinler
Bu Sözleşmenin her biri eşit derecede geçerli olan Arapça, Çince, İngilizce, Fransızca, Rusça ve İspanyolca orijinal metinleri Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından saklanacaklardır.
----------
OTTOWA SÖZLEŞMESİ'NE İLİŞKİN YASA...
Yasa metni
12 Mart 2003
Türkiye'nin "Anti-Personel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşme"ye (Ottowa Sözleşmesi) katılmasına ilişkin yasa, 12 Mart 2003 tarihinde TBMM'de kabul edildi.
Bakanlar Kurulu'nun (59. Hükümet) 28 Mart 2003 ve 2003/5427 Sayılı Kararı ile Sözleşme onaylandı. Sözleşme Türkiye açısından 1 Mart 2004'de yürürlüğe girdi.
Türkiye, 1996 Ocak ayında antipersonel mayınların üretimi ve aynı zamanda satış ve transferini ulusal moratoryum ile durdurmuştu. Ulusal moratoryumu 2002'de sona eren Türkiye, bir kez daha anti-personel karamayınları ihracatı ve transferi üzerine olan moratoryumu süresiz olarak uzatma kararı aldı. Türkiye, 6 Nisan 2001 tarihinde katılım sürecini başlatacağını ve Yunanistan ile birlikte taraf ülke olacağını duyurmuştu. Aynı yılın eylül ayında Nikaragua'da yapılan Mayın Yasaklama Anlaşması'na taraf devletlerin katıldığı 3. toplantıya gözlemci olarak katıldı. Yine bu toplantıda Mayın Yasaklama Anlaşması'nın imza için TBMM'ye sunulacağı ilan edildi.
Türkiye, 1996 Ocak ayında, anti-personel mayınların dışsatımını ve transferini yasaklayan ulusal bir moratoryum ilan etti. Moratoryum, 1998 yılında 3 yıl, 2002'de ise süresiz olarak uzatıldı. Türkiye, 6 Nisan 2001'de katılım sürecini başlatacağını ve Yunanistan ile birlikte taraf ülke olacağını duyurdu. Ottova Sözleşmesine Taraf Devletlerin 1999 Maputo (Mozambik), 2000 Cenevre ve 2001 Managua'da (Nikaragua) gerçekleştirdikleri konferanslara gözlemci olarak katılan Türkiye, 2001 Eylül ayında Nikaragua'daki toplantıda, Sözleşme'nin imza için TBMM'ye sunulacağını açıkladı.
Başbakan Bülent Ecevit başkanlığındaki 57. Hükümet, "Anti-Personel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı"nı, 19 Nisan 2002 tarihinde TBMM'ye sevketti. Ancak tasarı, TBMM'nin 21. Dönemi'nde yasalaşamadı.
Tasarı, 3 Kasım 2002 Seçimlerinden sonra Abdullah Gül başkanlığında kurulan 58. Hükümet döneminde, 13 Ocak 2003'de, tekrar TBMM gündemine alındı. Tasarı, 20 Şubat 2003'de TBMM Dışişleri Komisyonu'nda ele alındı ve gerekçesinde yapılan değişiklikle kabul edildi. Tasarı, 12 Mart 2003 tarihinde oylamaya katılan 256 milletvekilinin tümünün oylarıyla yasalaştı. (22. Dönem 1.Yasama Yılı 44. Birleşim)
4824 sayılı "Anti-Personel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşme'ye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun" 15 Mart 2003 tarihli ve 25049 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı. Bakanlar Kurulu'nun (59. Hükümet) 28 Mart 2003 ve 2003/5427 Sayılı Kararı ile Sözleşme onaylandı. (Resmi Gazete: 14.4.2003 - 25079)
Türkiye açısından Sözleşme'nin yürürlük tarihi 1 Mart 2004'tür.
Yasa metni şöyle:
Kanun No : 4824 Kabul Tarihi : 12.3.2003 Resmi Gazete : 15.3.2003 - 25049
MADDE 1.- 4 Aralık 1997 tarihinde imzaya açılan “Anti-Personel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşme”ye katılmamız uygun bulunmuştur.
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
Yasanın gerekçesi şöyle:
GEREKÇE
Anti-personel mayınların sorumsuzca ve ayırım gözetilmeksizin kullanılmasının sivil nüfusta yol açtığı ağır kayıplar, son yıllarda uluslararası kamuoyunda giderek artan bir hassasiyet yaratmıştır. Sözkonusu mayınların topyekûn yasaklanmasına yönelik olarak başlatılan siyasî teşebbüsler sonucunda, “Anti-Personel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşme” 4 Aralık 1997 tarihinde Ottava’da imzaya açılmış ve 1 Mart 1999 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kısaca “Ottava Sözleşmesi” olarak da bilinen söz konusu Sözleşmeyi bugüne kadar 142 ülke imzalamış, 122 ülke onaylamıştır.
Ottava Sözleşmesi, anti-personel mayınların kullanılmasını, depolanmasını, üretilmesini ve devredilmesini yasaklamakta, Taraf Devletlere depolarındaki mayınları 4, döşenmiş durumdaki mayınları ise 10 yıl içerisinde imha etme yükümlülüğü getirmektedir. Sözleşmede, döşenmiş mayınların imhası için öngörülen sürenin uzatılması amacıyla, Taraf Devletlere, her seferinde en fazla 10 yıllık bir uzatma süresi için başvuruda bulunma hakkı tanınmakta, ancak uzatma hakkı diğer Taraf Devletlerin oy çokluğuyla alacakları karara bağlı bulunmaktadır. Taraf Devletler, imha işlemi tamamlanana kadar mevcut döşenmiş mayınların yerlerini belirlemek ve bu bölgeleri tecrit ederek sivillerin zarar görmesini engellemekle yükümlü kılınmaktadırlar. Sözleşme, Taraf Devletler arasında mayınların imhası konusunda malî yardım ve teknolojik-bilimsel işbirliği yapılmasına olanak sağlamaktadır. Taraf Devletler, Sözleşmeye katıldıkları tarihten itibaren 180 gün içerisinde mevcut mayın stokları, mayın döşeli bölgeleri ve mayınların imha edilmesine yönelik olarak yürütülen programları hakkında BM Genel Sekreterine ayrıntılı bilgi vermeyi taahhüt etmektedirler. Sözleşme uyarınca Taraf Devletler, birbirlerinin Sözleşmeye riayet edip etmediklerini BM Genel Sekreteri aracılığıyla sorgulayabilmekte, bu konuda yapılabilecek bir toplantıda Taraf Devletlerin çoğunluğunun uygun görmesi halinde, Sözleşme ile ilgili uygulamasından şüphe duyulan Taraf Devlete bir araştırma heyeti gönderilmesi mümkün olabilmektedir. Ulusal güvenlik gerekçesi ile Taraf Devletlere, altı ay öncesinden bildirimde bulunmak kaydıyla, Sözleşmeden çekilme hakkı da tanınmaktadır.
Ülkemiz, anti-personel mayınların sebep olduğu yaralama ile ölümlerden ve bunların insanî bakımdan yol açtığı sonuçlardan duyulan endişeleri paylaşmakla birlikte, coğrafî konumundan kaynaklanan özel güvenlik mülahazalarıyla Ottava Sözleşmesine bugüne kadar taraf olmamıştır. Anti-personel mayınların özellikle terör örgütlerince ayırım gözetilmeksizin kullanılması, Ottava Sözleşmesine taraf olmaktan imtina etmemizde önemli bir rol oynamıştır. Sözleşmeyi komşularımızdan Bulgaristan ve Yunanistan onaylamış olup, Yunanistan, sözleşmenin onay belgesini henüz Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine sunmamıştır.
Sözkonusu sözleşmeyi imzalamamış olmakla birlikte ülkemiz, anti-personel mayınların yol açtığı zararların önüne geçilmesi için uluslararası toplumun gösterdiği gayretlere katkıda bulunma kararlılığının bir ifadesi olarak, 1996 yılında anti-personel mayınların dışsatımını ve transferini yasaklayan ulusal bir moratoryum ilân etmiş ve 1998 yılında bu moratoryumu 3 yıl süre ile uzatmıştır. Sözkonusu moratoryum, 2002 yılında süresiz olarak uzatılmıştır. Ottova Sözleşmesine Taraf Devletlerin 1999, 2000 ve 2001 yıllarında gerçekleştirdikleri konferanslara gözlemci olarak katılan ülkemiz, bu toplantılarda, şartların elverişli olması halinde önümüzdeki yıllarda sözleşmeyi imzalama niyetini açıklamıştır. Bu arada, sözleşmenin insanî hedeflerinin ikili ve bölgesel planda geliştirilecek önlemlerle de desteklenebileceği anlayışıyla, askerî makamlarımızın da görüşleri alınmak suretiyle, bazı komşu ülkelerle ortak sınırlarımızın anti-personel mayınlardan arındırılması için teşebbüslerde bulunulmuştur. Bu çerçevede, sözkonusu mayınların kullanılmaması ve ortak sınıra yakın bölgelerdeki mayınların temizlenmesi veya imha edilmesi amacıyla Bulgaristan ile 22 Mart 1999 tarihinde Sofya’da, Gürcistan ile 29 Ocak 2001 tarihinde Ankara’da birer Anlaşma imzalanmıştır. Bulgaristan ile imzalanan Anlaşmanın onay işlemleri her iki ülke tarafından da sonuçlandırılmış ve onay belgeleri 30 Ocak 2002 tarihinde Sofya’da teati edilmiştir.
TBMM Dışişleri Komisyonu Raporu şöyle:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu
25.2.2003
Esas No.: 1/488 Karar No.: 32
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Anti-Personel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı Komisyonumuzun 20 Şubat 2003 tarihli 4 üncü toplantısında Dışişleri Bakanlığı, Millî Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı temsilcilerinin katılmalarıyla görüşülmüştür.
Anti-Personel Mayınların ayırım gözetilmeksizin kullanılmasının sivil nüfusta yol açtığı ağır kayıpların uluslararası kamuoyunda yarattığı hassasiyet böyle bir sözleşmenin hazırlanmasına zemin hazırlamıştır.
Anti-personel mayınların kullanılmasını, depolanmasını, üretilmesini ve devredilmesini yasaklayan sözleşme, Komisyonumuzca benimsenmiş ve Tasarı gerekçesinde yapılan değişiklikle kabul edilmiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun onayına sunulmak üzere Başkanlığa saygı ile arz olunur.
MUHALEFET ŞERHİ
Anti-Personel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Uluslararası Sözleşmeye katılmamız ile ilgili Kanun Tasarısına muhalefet ediyorum.
Kanunun insanî gerekçelerine tamamen katılıyorum. Ancak gerek Türkiye’nin içinde bulunduğu jeopolitik durum gerekse Türk Silâhlı Kuvvetlerimizin kullanmayı düşünebileceği her türlü silâh sisteminde bağımsız kalması gerektiğini düşündüğümden Türkiye ile komşularıyla arasındaki anti-personel mayın meselesini ikili anlaşmalarla veya tek taraflı moratoryumlarla halletmesi gerektiğini ve kendisini Yunanistan hariç hiçbir komşusunun uymadığı ve Ortadoğu ve Kafkaslarda uygulanmayacak bir uluslararası anlaşmayla bağlamaması gerektiği kanaatindeyim.
20.2.2003 Emin Şirin (İstanbul)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)